26 Mayıs 2012
Emperyalizmle olan kavgamızda da, TÜRK DÜNYASI için çırpınışımızda da, TURAN idealimizde de, her şeyi nasıl sahipleniyorduk. En basitinden, halay çekenimize halay çek, şiir yazanımıza şiir yaz, resim yapanımıza resim yap, bu kâfi değil, toplumun karşısına eserlerinizle de çıkın diyorduk. Ziya Gökalp’ın, Talât Paşa’ya yazdığı manzumelerde;
23 Nisan 2012
Kopenhag Kriterleri, Coğrafi ve Kültürel Sorunlar, Avrupa Birliği, Dünya’da Küreselleşme Süreci, Gerçeklerle yüzleşmek, Kimliğin Bastırılması, Tarihle Yüzleşmek, Türkiyelilik, Kısıtlı İrrasyonellik, Türkiye’nin Resmi Zihniyeti, Tarihin Farklı Yorumu, Saygınlığı Olan Tarihçiler, Tarihin Siyasallaşması, Dönmeler, Münasip Bulunan Belgeler, İmha Edilen Divan-ı Harbî Örfî Kararları, Türkiye Alternatif Tarihi, Demokratik Açılımlar Dünyası, Fikirsel Özgürlük ve Çoğulculuk,
25 Mart 2012
Geçtiğimiz günlerde, 18 Mart 1918 ÇANAKKALE ZAFERİ’NİN, bir yıl dönümünü daha yaşadık. Bu ZAFERİN için de güya olmayan kimse yok. Herkes biz de vardık, CUMHURİYET’N temel taşlarını bu ZAFERLE biz de döşedik diyorlar. Acaba söylediklerine kendileri de gerçekten inanıyor mu? Malûm, bugün bizi yönettiğini zannedenler, Dersim’den tutun, sözde ERMENİ Kırımı’ndan çıkın, her şeye ayrıştırıcı bir pencereden bakıyorlar.
16 Şubat 2012
Bizi yönettiğini zannedenler, Fransa denince; konuşmaya, hemen Cezayir soykırımını gündeme getirerek, biraz gazete kültürüyle donanmış olanları ise, Ruanda ile devam ederek başlıyorlar. Fransa’nın henüz 2006’da sözde soykırımını tanıdığını, nedenlerini ve bunun için bizim neler yaptığımızı, dile getirmedikleri gibi, MİLLETE de anlatmıyorlar. Kaynaklarımızda ki belgeleri kullanmıyorlar. Bu arada bazılarını ise, Milli olan, Türk olan her şey rahatsız ediyor.
17 Ocak 2012
Başlık da ki ifade torunum Zehra’dan. Dinlediklerimiz, okuduklarımız, izlediklerimiz karşısında da neresinden bakarsanız bakın bizim de taraftarlaşmış, değerlerini kaybetmiş ve uzaklaşmış insanlara dönerek KÜSDÜM dememiz gerekecek. Din adına, her gün zorlanarak yeni bir şeyler söylemek için çırpınanları, TÜRK denince olmadık düşüncelere kapılanları görünce susmak noktasına gelmemek için karar veremiyor, bana da çaresiz, KÜSDÜM demek kalıyor.
01 Aralık 2011
Dersim isyanı hakkında bugüne kadar birçok defa yazdım. Şu güne kadar konuşulan ve yazılanlara dikkatle bakarsanız, yeni bir bilgilinin ortaya konulmadığını, sonuçsuz ve sığ tartışmalardan ibaret kaldığını sizde göreceksiniz. Şimdiye kadar yazmadıklarımı, başka bir yazımın konusu yapacağımı belirteyim. Siz siz olun hele de sözlü tarihten bahsedenlere, ortaya koymağa çalıştıklarına da itibar etmeyiniz.
21 Ekim 2011
Mustafa Kemal ATATÜRK, Nutuk’da; ‘’Birtakım şeyhlerin, dedelerin, seyitlerin, çelebilerin, babaların, emirlerin arkasından sürüklenen ve falcılara, büyücülere, üfürükçülere, nüshacılara talih ve hayatlarını emniyet eden insanlardan mürekkeb bir kütleye, medenî bir millet nazarıyla bakılabilir mi?
19 Eylül 2011
Türkiye’nin 31 Aralık 2010 tarihinde nüfusu 73.722.988 dir. Gayrimüslim vatandaşlarımızın tamamını 1.722.988 kabul edersek, Ülkemizde 72.000.000 TÜRK vatandaşımız yaşamaktadır. Ancak sosyolojik olarak kendilerini Kürt olarak tanımlayan yaklaşık 7.500.000’ vatandaşımız arasında, ne yazık ki, kendilerini azınlık olarak ayrıştırmaya çalışan bir kesim de vardır. Bize düşen ise kişi kendini ne olarak tanımlıyor ise onu öylece kabul etmemizdir.
09 Ağustos 2011
Bugün yazımın başlığını Hayl-ü Haşem koyacaktım. Bunun göçebe anlamına gelen yönünü ele alarak, Kerimüddin Mahmud-i Aksaray-i’nin Müsâmeretü’l-Ahbâr da ki, kendi memleketimi anlamaya ve de anlatmaya çalışacaktım! Kâbus-i Veşmgir, Kâbus-name adlı eserinde oğlu Gilan Şah’a nasihatinde; (şiir) ‘’Zamanenin işkenceleriyle bizi incitenlere de ki: Günün birinde felâkete uğramayacak hangi mağrur vardır?
01 Temmuz 2011
1982 Anayasa’sının 23.7.1995’de değiştirilen BAŞLANGIÇ maddesi; ‘’Türk Vatanı ve Milletinin ebedî varlığını ve Yüce Türk Devletinin bölünmez bütünlüğünü belirleyen bu Anayasa, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu, ölümsüz önder ve eşsiz kahraman Atatürk’ün belirlediği milliyetçilik anlayışı ve O’nun inkılâp ve ilkeleri doğrultusunda; 3.10.2001’de değiştirilen BAŞLANGIÇ maddesi, 5. fıkrasının;