"SURİYE BİZİM İÇ İŞİMİZ"Mİ

05 Temmuz 2015


  Ahmet Kutsi Tecer’in;
 
  “Orda bir köy var, uzakta
    O köy bizim köyümüzdür,” dediği memleketten, Kemaliye’den hiç haber alıyor musunuz? Yirmi iki yıl geçmiş. Kemaliye yirmi iki yıl da kaç BAKAN çıkarmış?  Buna rağmen, kendi acısının, faillerini hâlâ bulamamış! Kanayan o yarayı tedavi edememiş. Başbağlar bugün de matemini yaşıyor.

      Başbağlar’ı yakanlar, Başbağlıları katledenler belli değil mi?
      Dönemin DGM kayıtlarında isimleri yok mu?
      Nasıl yakalandıkları bilinmiyor mu?
      Nasıl serbest bırakıldıkları sır mı?
     Güneydoğu’da öldürülen faili meçhul bulunmalı!
      Başbağlar da yaşanılan o acı unutulmalı!

      Geçelim, o günlerde bu işin üzerini örten zihniyeti, geçelim o dönemdeki iktidarları. Şimdi O düşüncenin hempaları gidiyormuş Başbağlar’a. Hangi yüzle?  Ya, Başbağlar’dan, Kemaliye’den Bakan çıkaran AKEPE ne yapmış on üç yıldır? Acaba bir arpa boyu yol alınmış mı? O insanların yakınlarının yüzüne bugün nasıl bakabiliyorlar?

      Eskilerin, padişahlarla peygamberleri birbirine karıştırdıklarını herhalde duymayanınız yoktur! Hele her musibetin “kâfirlerden” geldiği, Müslümanların büyüyüp gelişmesini kimsenin istemediğini de kendi kendimize nasıl anlattığımız da unutmamalı! Yani, yüz sene önce ne oluyorsa, bugün de aynı şeyler oluyor.
       Bazı akılca özürlülerin, dini bilmeyenlerin, şimdiki zata başbakanken neler söylediklerini hepimiz hatırlıyoruz. Ancak var olduğu her şeyini Müslümanlığa borçlu olması gerekenin, bu Müslümanlığa uymaz diyemediğini de her ne kadar balık hafızalı olsak da unutmuyoruz.

      Başbağlar’ı unutmadığımız gibi…

      Böyle karıştırılmış insanların, bir de kalkıp, “Şu dış güçler var ya.”, “Şu Amerika, şu İsrail var ya.” veya “Şu üst akıl var ya.” dediklerini, ama getirildiğimiz noktayı gözden kaçırmadığımız gibi.

      7 Haziran 2015 seçimlerinden sonra, iktidarı terk eden AKEPE, devleti yönetme becerisinden uzak, bunu da bilmediğini bilmeyerek, bakın Türkiye’yi adım adım nereye getirdi:

      Kafkasya’da Türk ve bölge devletleri ile jeostratejik ve jeopolitik imkânları son derece kötü yönetmiş, Ermeni meselesini nereye gideceği belli olmayan, anlaşılmaz bir noktaya taşımıştır. Kırım konusunda, izlediği bütün politikalar, soydaşlarımızın yaşadıkları acılara bir nebze dahi merhem olmamıştır. Çözüm diyerek, Türk Milletini, hatta kendini kandırmıştır. Bugünlerde herkesin yazdığı, söylediği UYGURLARI-TÜRKİSTAN’I, Çin’i hiç yazmayalım.

      Orta Doğu’da, 2002 yılından önce belirtilen bütün kırmızı çizgilerimiz AKEPE tarafından, adeta silinmiştir. Barzani denen eşkıya ile bir avuç petrol için, Orta Doğu petrol kaynaklarına yakınlığından doğmuş olan gücümüzü yok sayarak, bu gücü terör odaklarıyla paylaşır olmuştur.   

      Seçimler yapılır…”Millî irade böyle tecelli etti, buna saygılı olmalıyız” derler de; On üç yıldır Türkiye nasıl uçurumun kenarına getirildi, onu bir türlü anlatmazlar. Yunanistan, kronikleşmiş ekonomik krizine rağmen, hâlâ TÜRKİYE’NİN on altı adasını işgale devam ederken, bunun gerekçelerinden hiç bahsetmezler.

      Seçimler yapılır, şu cari açığı hiç anlatmazlar…’’Komşu da pişer, bize de düşer” atasözünü hiç mi hiç akıllarına getirmezler. Dünya ticaretine yön veren Avrupa Birliği Ülkeleri, ABD ve ÇİN, neredeyse her gün “SERBEST TİCARET ANLAŞMASI” yaparken, iktidar güçlerinin hangi özelleştirmeden, ne kadar hisse senedini kendilerine ayırdıkları söylentilerinin üzerini dahi örtemezler. İhale yüzdelerini dağıtan müteahhitlerle nasıl anlaşmalar yapıldığının basına yansımasını bile önleyemezler. Bazıları, hisse senetlerinin emanetçiliğini yapar, sonra üst düzeyde bürokrat, milletvekili, belki bakan bile olurlar! Sonuç ta onlarda karıştırılmış birer insan olur, belki de daha yüksek basamaklara adım bile atarlar! Yetmez…!Herkesi kör sanırlar.

      Seçimler yapılır. O karıştırılmış insanlar, birazcık susarlar. Belki de susar gibi yaparlar. Ancak, Dünyanın SEKİZ ülkesinde neden BÜYÜK ELÇİLERİMİZİN olmadığını hiç anlatmazlar. Sekiz ülkede büyük elçiliğimiz olmaması bir yana; “bedeli ne olursa olsun orada devlet kurdurtmayız “ diyebilen cumhurbaşkanı da, bu noktaya on üç yıl sonra, hangi yanlış politikalar sonunda geldiğimizi de bir türlü anlatmaz, anlatamazlar.

      Bizim her geçen gün, devleti bilmeden, devlet adamı olduğunu zannedenler tarafından yönetilmemiz Türk Milleti’nin en büyük şansızlığı olmuştur. O yönetenleri seçenlerin ise, kendilerini demokrat, yaptıklarına da demokrasi diyerek, kendilerini inandırmalarının şansızlığımızı, Müslüman’a karşı, nasıl Müslüman düşman yarattığımızı elimizi başımızın arasına alarak uzun uzun düşünmemize seyirci kalırlar.

    Güneydoğu da devlet otoritesi yokmuş! Varsın olmasın! Derseniz, Dış politikanın dünyada eşi menendi bulunmayan SIFIR sorun projesi ile etrafınızda kan gövdeyi götürürken, eli kanlı teröristler de, dönüp size, şunu yaparsanız, TÜRKİYEYİ kan gölüne çeviririz dediğinde, sadece susarsınız… Hiçbir şeyi anlatamazsınız…

      Biz sınırlarımız içerisinde ne olduğunu bilmezken; Suriye sınırında, Mürşit pınar, Akçakale, Ceylanpınar, Şenyurt, Nusaybin ve İslahiye SINIR KAPILARININ,
PKK’nın,
Karkamış ve Çoban Bey SINIR KAPILARININ,
IŞID’ın
Cilve gözü ve Öncü Pınar SINIR KAPILARININ,
Suriye REJİM Muhaliflerinin
Yayla dağ SINIR KAPISININ,
Suriye Rejiminin  KONTROLÜNDE, olduğunu, bunun nedenlerini de halka anlatamazsınız.

      Eskiden, TRT’de terörle ilgili program yayınlanır, o bölgelerde neler olduğunu, hatta bölgedeki köylerin isimlerini de teker teker bilirdik. PKK zaten malûm. Ama ÖSO, PYD, YPG, IŞID, nedir bilmezdik. Azez, Cerablus, Tel-Abyad, Afrin ve Ayn-al-Arab neden sık kullanılır oldu? Bu günlere, hangi yanlış uygulamalar sonucunda, nasıl geldiğimiz de bir türlü anlatılmaz.

      Şu stratejik derinliği öğrenemediğim için benim kafam karışık! Şam’a hiç mi gidilmez? Şam’a bir saatte mi, üç saatte mi gidilir, kimse bilmiyor!  

     Bir zamanlar, Şam da Emevi Camii’nde Cuma Namazı kılacağını söyleyenler vardı! Biz Emevi Camii’nde Cuma Namazını bir türlü kılamadık. Onlar da kılamadı!

   Gel gör ki, bırakın Cuma Namazını, elin Suriyelisi SEKSEN BİR VİLÂYETİMİZDE her gün BEŞ VAKİT NAMAZINI kılıyor. Kısa süre sonra da BAYRAM NAMAZI kılacak.

   Herhalde yüksek devlet adamlığı, sıfır sorun ve stratejik derinlikle bu kadar başarılı ÖN GÖRÜ de bulunuluyor! Onu da bizler anlamıyoruz! Tıpkı Başbağlar canilerinin neden yakalanmadığını anlayamadığımız gibi!  Şimdi söyler misiniz; “Suriye Bizim İç İşimiz” mi?

      Hepinize sevdiklerinizle, sağlıklı günlerle dolu nice, ramazan ve bayramlar dilerim.

Cem Cüneyd Canan

Cem Cüneyd Canan © 2006 - 2024 Her hakkı saklıdır. Başa Dön