''ZEHRA'' BAYRAM HEDİYEM

29 Eylül 2008


Gençler soruyor; Şerefsiz.. Ne demek…? Müfteri.. Ne demek…? Ergenekon… Ne demek….? Deniz Feneri… Ne demek…? Şirket ortağı… Ne demek…? Şirketin eski ortağı… Ne demek…? O Gazeteleri okumayın…. Ne demek…? Gel de, yaz….

Mutluluğun ve sevincin resmini yapamazsam da, herkese ZEHRA’NIN dünyaya geldiğini müjdeleyecektim. Saf, ay gibi parlak, bir torunum oldu diyecektim. Tarifi mümkün olmayan duygularımı paylaşacaktım insanlarla. Gözlerim de ki, anlatamayacağım gözyaşlarımla, bütün kirlilikleri silecektim. Doğduğu andan itibaren özlediğimi yazacaktım bütün tanıdık ve tanımadıklara .. Sonra, AHMET HAMDİ TANPINAR ‘dan

‘’Ağlama sakın çocuk, ağlama !
Korkmayana zarar gelmez, bunu bil,
Sevgini hep söyle, sakın saklama,
Aklından korkuyu, gözünden yaşı sil.’’ Dizelerini ödünç alacaktım.

Gençler soruyor; Şerefsiz… Ne demek…? Müfteri… Ne demek…? Ergenekon… Ne demek…? Deniz Feneri… Ne demek….? Şirket ortağı… Ne demek…? Şirketin eski ortağı… Ne demek…? O Gazeteleri okumayın… Ne demek…? Gel de yaz….

Mutluluğun ve sevincin resmini yapamazsam da, herkese ZEHRA’NIN dünyaya geldiğini müjdeleyecektim. Saf, ay gibi parlak, bir torunum oldu diyecektim. Tarifi mümkün olmayan duygularımı paylaşacaktım insanlarla.. Gözlerim de ki, anlatamayacağım gözyaşlarımla, bütün kirlilikleri silecektim. Doğduğu andan itibaren özlediğimi yazacaktım bütün tanıdık ve tanımadıklara. Sonra, PAUL VERLAINE’den

‘’ Güzel gözler tül ardında görünsün
Gün ışığı titremeli şiirinde
Ak yıldızlar maviliğe bürünsün
Ilgıt, ılgıt sonbahar göklerinde.’’Dizelerini ödünç alacaktım…


Bazılarına …..! Allah Sevgisi, Peygamber Sevgisi, Vatan Sevgisi, Bayrak Sevgisi, Anne Sevgisi, Baba Sevgisi, İnsan Sevgisi, Çocuk Sevgisi, Torun Sevgisini ve bütün sevgileri anlatacaktım… Sonra, ORHAN VELİ’den

‘’Avucumda sıcaklığını duyduğum ekmek;
Üstümde hatırası kadar güzel sonbahar;
O bembeyaz, o tertemiz bulutlara dalar
Düşünürken bir çocuk türküsü söyleyerek. ’’ Dizelerini ödünç alacaktım…
Gençler soruyor; Şerefsiz… Ne demek…? Müfteri… Ne demek…? Ergenekon.. Ne demek…? Deniz Feneri… Ne demek…? Şirket ortağı… Ne demek…? Şirketin eski ortağı… Ne demek…? O Gazeteleri okumayın… Ne demek…? Gel de yaz…

Mutluluğun ve sevincin resmini yapamazsam da, herkese ZEHRA’NIN dünyaya geldiğini müjdeleyecektim. Saf, ay gibi parlak, bir torunum oldu diyecektim. Tarifi mümkün olmayan duygularımı paylaşacaktım insanlarla..Gözlerim de ki, anlatamayacağım gözyaşlarımla, bütün kirlilikleri silecektim. Doğduğu andan itibaren, özlediğimi yazacaktım bütün tanıdık ve tanımadıklara. Sonra, AHMET HAŞİM’den

‘’ Gök yeşil, yer sarı, mercan dallar,
Dalmış üstündeki kuşlar yada;
Bize bir zevki tahattur kaldı
Bu sönen, gölgelenen dünyada ‘’Dizelerini ödünç alacaktım….

Siz; Örtülü Kadın, Son Şarklı, Renkler Hakkında, Dilenci, Tokluk ve Açlık da, en önemlisi Kelimelerin Hayatın da, AHMET HAŞİM’İN fikir yazılarından, neler aldınız. Neler anladınız …?Diye soracaktım…!

Gençler soruyor; Şerefsiz… Ne demek…? Müfteri… Ne demek…? Ergenekon.. Ne demek…? Deniz Feneri… Ne demek…? Şirket ortağı… Ne demek…? Şirketin eski ortağı… Ne demek…? O Gazeteleri okumayın… Ne demek… Gel de yaz….

Çocuklar, en iyisi bunlar için sözlüklere bakın.

Sakın ŞEREFSİZ, MÜFTERİ olmayın. ERGENEKON’U iyi öğrenin ve öğretin. Sakın Ergenekon sanığı olmayın… DENİZ FENERLERİNE romantik akşamlarınızda yer verin. Onlara da sakın üye olmaya kalkışmayın. Anlamadığınız bir şey olursa mutlaka tecrübeli denizcilere sorun.. Bu denizcilerin siyasetçi olup, olmadıklarına aman dikkat edin. Zira, çiğ bilgiyle başkalarını karalamasını pek güzel becerirler..!

Para kazanmak için dürüstlük ilkelerinin dışına çıkmadan kendi öz kaynaklarınızla, bildiğiniz konularda her şirkete isterseniz ortak olun. Kişiliğinizden, evrensel doğrulardan sapmadan çalışın.

Gençler, bir gün ortağı olduğunuz şirketten ayrılacak olursanız, artık size eski ortak derseler de, sizin hukuki olarak bir sorumluluğunuz kalmasa da, eski şirketinizi yine koruyun, yine kollayın ve savunun Sakın eski dostlarınıza kendi menfaatiniz için çamur atmayın...!

Dünyanın hiçbir yerinde fahri ortaklık diye bir kavramın olduğuna sakın inanmayın. Fahriliğin de sözlükte karşılığına bakın. Şayet hak ettiğinizde size bir takım manevi payeler verilecekse o zaman, fahri doktoralığı, fahri hemşeriliği, fahri üyeliği kabul edin. Hele hele sakın ola ki, bir kooperatife kesinlikle fahri üye olmayın. Zaten hukukçunuz da size böyle bir üyeliğin hukuken olmadığını herhalde söyleyecektir.

Uyuşturucu ile hiçbirinizin işi olmayacağına adım gibi inandığım için bu konuda size ikaz da bulunmaya gerek görmüyorum. Bu meretin bu güne kadar kimseye hayır getirdiğini bu yaşımıza kadar duymadık. İçenin hayatını kaybettiğini, satanın iflah olmadığını hep dinledik. Her nedense bu zehri, hiçbir zaman sahiplerinin taşıdıklarını da hiç anlatmadılar..! Hiçbir zaman içenlere kendilerinin satış yaptığını da söylemediler. Nedense güvenlik kuvvetlerinin çoğunlukla, taşeronları, kuryeleri yani kullanılan insanları yakaladıklarını, okuduk gazete haberlerinden. Adına herhalde uyuşturucu baronları denenleri ise toplum olarak hiç tanıyamadık…! Yani izlediğimiz filimler de gördüklerimiz gibi…!

‘’OKUMAYIN’’ diyen her kimse onu zaten ciddiye de almayın ve dinlemeyin. Bu millet bu güne kadar ne çekmişse, hep okumadığı için çekmiştir.Siz her gazeteyi de, ulaşabildiğiniz her yayını da mutlaka okuyun.. OKUYUN……Siyasetçilerin içi boş, polemiklerine, bırakın kendilerini, toplumu inciten konuşmalarına da sakın itibar etmeyin.Siz kendi doğrularınızdan ayrılmadan,ülkenin gerçeklerine dikkatinizi verin.

En doğrusu ben size geçmişte devlet adamlarımızın nasıl kavga ettiğine dair iki örnek vererek, işin nezaketini ve ölçüsünü, latife yanının mukayesesini, size bırakayım ki, sağlıklı karar verebilesiniz.Zira kavga her dönem de var ama..!

PAŞALAR KAVGASI

‘’İstibdat devrinin meşhur Seraskeri (yani Harbiye Nazırı) Rıza Paşa, bir gün Vükela Heyetinde kararlaştırılan bütçe tahsisatı işinde bir kelime oyunu ile, kendisini gaflete düşürmeğe kalkan – yine pek meşhur – Sadrazam Sait Paşaya sinirlenerek, bütün vükela huzurun da şöyle demişti : ‘’İşte Vükela Paşalar da şahittirler ki, bura da verdiğimiz kararı tahrif etmişsiniz, şimdi size soruyorum Paşa, siz neden utanırsınız, onu bana söyleyin ki, ben onu size söyleyeceğim.’’ Der.

KONUŞAN ve SUSANLAR

‘’Abdülaziz devri ricalinden hazır cevaplılığı ve lakırdısını esirgemezliği ile tanınmış Minas Efendi bir aralık açıkta kalmış. Bir memuriyete tayini için müracaat ettiği Münif Paşa kendisine: ‘’Bir az sabırlı ol Minas Efendi ve dilini tut … Her tarafta, her ağzına geleni söylüyor, rical-i kiramı gücendiriyor, dilinin belasını çekiyorsun’’ deyince, Minas Efendi, ince ince gülerek cevap vermiş : ‘’Hakkınız var efendim, ben dilimin belasını çekiyorum. Fakat siz Rical-i Kiram Efendilerimizin sükütunuzun belasını bütün memleket çekiyor.’’der.

Bense, mutluluğun ve sevincin resmini yapamasam da, herkese ZEHRA’NIN dünyaya geldiğini müjdeleyecektim. Saf, ay gibi parlak, bir torunum oldu diyecektim. Tarifi mümkün olmayan duygularımı paylaşacaktım insanlarla. Gözlerim de ki, anlatamayacağım gözyaşlarımla, bütün kirlilikleri silecektim. Doğduğu andan itibaren, özlediğimi haykıracaktım, bütün tanıdık ve tanımadıklara. Sonra, ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN’ dan

‘’ Dinecek sanma hiç o fırtına dinmez
Hayat ne ? Gündüz mü gece mi ? bilinmez
Bir kere geldin ya ; dilediğince yaşa
Bir daha gelinmez dünyaya, gelinmez.’’ Dizelerini de ödünç alırken,

BAYRAM HEDİYEM Zehra’ya hoş geldin diyecektim… Ve bir o kadarda gönülden söyleyecek, söyleyecektim.....

Ramazan Bayramınızı –ŞEKER BAYRAMINIZI- kutlar, sağlık ve mutluluk dolu, nice bayramlar dilerim.

 

 

 

 

 

Cem Cüneyd Canan

Cem Cüneyd Canan © 2006 - 2024 Her hakkı saklıdır. Başa Dön