30 Aralık 2009
Türkiye son yıllarda garip olaylara sahne oluyor. Merhum Ecevit’in hastalığı, Kemal Derviş’in konuşmaları, Mesut Yılmaz’ın manidar suskunluğu, komplo teorileri içinde Devlet Bahçeli’nin vaktinden önce bir genel seçime götürmesini, kısaca sıralayabiliriz.
Tek başına hükümet kurma çoğunluğunu eline alan yeni bir iktidar. Toplumun bir kesiminin iktidara acaba diye bakışı. Sonra Cumhurbaşkanlığı ve T.B.M.M. Başkanlığı seçimleri. İktidarın siyaseten gücünün doruk noktasına ulaşması ile yaşadığımız yedi yıl.
Bu zaman diliminde, iktidarın muktedir olamayışı ve bunun altında kadrolarının büyük bir bölümünün devleti bilmediği gerçeği. Yersiz bir tecessüs sonucunda, yaramaz bir çocuk misali evin her tarafını karıştırması. Karıştırırken etrafı kırıp dökmesi de yaşadıklarımızın özeti.
İktidara gelen AKP’YE toplumun muhalif kesimin de dahi, bunlarda hiç değilse Allah korkusu var, birçok konuda daha önce yaşadığımız olumsuzlukları, yaşamayız düşüncesi hâkimken, maalesef bu beklenen olmadı. Sadece son bir olayı örnekleyecek olursak, toplumun neden haklı çıkmış olduğunu daha iyi anlarız.
Eczanelerle yaşananları, birlikte izliyoruz. Sayın Başbakan’ın ilaçların artık marketlerde satılacağını açıklaması üzerine; İktidar kadroların da market sahibi kaç kişinin olduğunu, daha önce benzer konuya hangi AKP’LİNİN teşebbüs ettiğini, böyle bir uygulamanın yaşanması sonucunda, marketlerde satılacak ilaç fiyatlarının serbest bırakılacağını, bunun sonucunda hangi ilaç firmalarının ve hangi marketlerin bundan istifade edeceği ile kime faydası olacağı açıklık bekleyen konulardır. Topluma sunulan ise eczacılarla çıkarılan kayıkçı kavgası ve hükümetin güç gösterisinden ibarettir.
İster istemez, bu kadro bunları nasıl ve neden yapar? Diye düşünüyorsunuz. Bu defa insanın aklına gelen şu oluyor. Sanki bu iktidarın sadece gizli bir güççe bilinen, büyük bir suçu var. O, gizli güç, bildiklerine dayanarak, bu iktidara her istediğini yaptırıyor. Hem de, yolunu ve yordamını göstererek. Akılla izahı kuşkusuz izaha muhtaç, maalesef tablo insanı bu yönde düşündürüyor.
Bu defa bunlar ne adına yapılıyor diye kafa yoruyorsunuz. Bir güç devletin bütün kurumlarını tamamen ele geçirmek için yapılıyor olabilir mi? Sorusuna takılıp kalıyorsunuz. Sonra bugün ki, iktidarla ne ilişkisi olabilir diye düşünmeye başlıyorsunuz. İşte bunun cevabını bir türlü bulamıyorsunuz.
Sonra da, devletin bütün kurumlarını şayet gizli bir güç eline geçirirse, o vakit iktidarda AKP olmuş veya bir başka siyasi parti olmuş çok da önemli olmayacağı kanaatine varıyorsunuz.
Hani, YÜRÜTME, YASAMA ve YARGI vardı. Hani biz HUKUKUN üstünlüğüne inanıyorduk. Ki, ben hala inanıyorum. HUKUK, DEMOKRASİ diye haykıranları dinliyorsunuz. Birileri bak kardeşim, bu hukuk, iktidar partisini ODAK olmakla suçlu buldu ve hükmünü vermedi mi? Diyorlar. Ya Silivri’de devam eden nedir diye soracak oluyorsunuz. Bunun içinde, Hâkim ve Avukatlar var deniliyor. Bu hepimizin bildiği bir husus diyecek oluyorsunuz, birileri sen ayda mı yaşıyorsun diye bağırıyorlar.
Neden diyorum. Sen herhalde ‘’ipten adam alan’’ Avukatların varlığından habersizsin diyorlar. Ben yine ip Avukatın elinde ise de, Kararı Hâkim vermeyecek mi diyorum. Bana gülüyorlar. Ben ister istemez susuyorum. Başım ellerimin arasında, yine bir başıma düşünüyorum.
Gazetelere bakıyorum. İlgili birimlerin ellerinde 3000–4000 hazır ihbarın olduğunu, bunların her an değerlendirebileceğini yazıyorlar. Bunu da benim aklım almıyor. Üniformalıların suikastçı, vergi şampiyonlarının vergi kaçakçısı ilan edilmesini anlamadığım gibi. Başka, birileri Mehmet Amca’nın oğlu, asker, hayır ona güvenmeyeceksin diyorlar. Bir diğeri Ahmet Amca’nın oğlu, sivil yargıç, o, herhangi bir soruşturmayı yaparsa ona güveneceksin. Peki, her ikisinin kimliğinde de T.C. yazmıyor mu? Her ikisinin çalıştığı kurumlar Aynasal kuruluşlarımız değil mi? Bu ayırımı da anlamıyorum.
Gerçekten bütün bunları gizli bir güç mü yaptırıyor? Bir tiyatro sahnesinde acemi oyuncular bu kadar mı yetersiz ki, suflörün söylediklerinden dışarı çıkmıyorlar.
Ne demiştik, bu halk, bu iktidar mensuplarının hiç değilse Allah korkusu vardır, diye iktidara taşımadı mı? Bir muharrir, Allah korkusu ve sevgisini anlatırken; ‘’Bilemeyiz, çünkü kati bilgi Allah katındadır. Ama emir ve yasaklara uyanın bir adım önde olduğu kesindir’’ diyor.
Buradan hareketle, sormak istiyorum. Şayet varsa, o gizli güç sahipleri ve güya onların isteklerini uygulayan iktidar mensupları, emir ve yasaklara uyuyorlarsa; Kur’an-ı Kerim de;
‘’Her kimse cinayet veya günah işleyip sonra bunu günahsız, suçsuz birine atarsa, şüphesiz bir iftira, apaçık bir günah yüklenmiş olur’’ (Nisa)
‘’Ey iman edenler! Allah yolunda adım attığınız vakit, iyi anlayın, dinleyin, size İslam selamı verene, dünya hayatının geçici varlıklarını arzulayarak, ‘’Sen mümin değilsin!’’ demeyin. Allah katında birçok ganimet vardır. Önceden siz de öyleydiniz.
Allah size lütfetti de sizleri imanla tanıştırdı. Onun için iyi anlayın, dinleyin. Muhakkak, Allah, ne yaparsanız haberdardır.’’ (NİSA)
‘’Kim güç ve kuvvet istiyorsa, bilsin ki bütün güç ve kuvvet, Allah’ındır. Hoş kelimeler, Ona yükselir, onu da salih amel yükseltir. Kötülükler planlayanlara gelince, onlar için şiddetli bir azap vardır. Onların tuzağı, her zaman darmadağın olur.’’ (FATIR)
‘’Ben sizden, ‘’Ey Âdemoğulları! Şeytana kulluk etmeyin, o sizin için apaçık bir düşmandır. Bana kulluk edin. Doğru yol, budur!’’ diye söz almadım mı?
Böyle iken o, sizden birçok nesli yoldan çıkardı. O zaman, sizin aklınız yok muydu?’’ (YASİN)
‘’ Ey iman edenler! Eğer size fasık, güvenilir olmayan biri, bir haber getirirse, bilmeden bir topluluğa sataşıp da sonra yaptığınıza pişman olmamak için, onu iyice araştırınız.’’ (HUCURAT)
‘’ Yazıklar olsun Hümeze Lümeze topluluğuna’’ (HÜMEZE)
Dilerim, herkes HUKUKUN içinde kalır. Dilerim o güç sahipleri, Kur’an-ı Kerim’in ilahi emirlerini, inançları doğrultusunda dikkate alırlar.
2010 Yılının bütün insanlığa, mutluluk, sağlık ve başarı getirmesini, ÜLKEMİZİN huzurlu, keşmekeş ten uzak günlere kavuşmasını temenni ederken, Yeni Yılınızı gönülden kutlarım. YILIN SON PERDESİ umarım olumsuzluklarımızdan kurtularak kapanır.
Cem Cüneyd Canan