31 Ocak 2007
İnsan… O insan ki, bilindiği gibi DOĞAR, BÜYÜR, ÖLÜR… Bilinmeyen yüzü vardır, bu gerçeğin…İnsan ; Nasıl Doğmuştur..? Nasıl büyümüştür…? Nasıl ölmüştür…? Yaşamak nasıl bir bahşediştir…? Son, kader midir…? Mukadderat mıdır..? Soralım kendimize, nedir…?
Allah’tan, menfur katliam sonunda hayatını kaybeden Hırant Dink’in toprağının bol olmasını, taksiratlarının af edilmesini diliyorum. Yaratılan canın, silahla alınmasının kabul edilemeyeceğini, yapılan caniliği de şiddetle kınıyorum… Donup kaldım, öldürüldüğünü ilk duyduğumda. İşte bu iyi olmadı arkadaş, dediğimi hatırlıyorum. Gerçekten üzüldüm…. Sonrasında, konuşulanları, yapılan yayınları, cenaze törenini ve devamını izlemeye çalıştım… Cenazede ki, yersiz abartıları, sözde masum seviyedeki sloganları duydukça, üzüntüm tedirginliğe, tedirginliğim başka noktalara gitmeye başladı. Ölenin vasiyeti doğrultusunda, ailesinin isteklerinin aksine ortaya çıkan davranışlardı, bütün olanlar…. Ve saygısızca……
Ermeni asıllı bir vatandaşımızın kabul edilemeyecek şekilde öldürülmesine tepki gösteriyor, üzülüyorsunuz… Ailesinin, sevenlerinin, Ermeni cemaatının acılarını insani duygularla paylaşmaya çalışıyorsunuz…Fakat birileri farklı davranıyor.. Düşünme acizliği içinde olanlar, acıya, mateme saygıdan yoksun bir takım sözde demokrasi ve özgürlük havarileri, hayasızca esip savurmaya başlıyorlar. Ne adına…? Söyleyelim, kendilerince demokrasi ve özgürlük adına…!
Yazdıklarını, söylediklerini dikkatlice izlediğinizde, bu gibilerin korktuklarını göreceksiniz. Aslında onlar demokrasiden, onlar özgürlükten korkuyorlar. Demokrasi ve özgürlük onların arkasına saklandıkları bir kalkan….Belki de ne istediklerini dahi bilmiyorlar…! Akıllarınca MİLLİYETÇİLİĞİ sorgulamaya ve aşağılamaya çalışıyorlar…. ATATÜRK İlke ve Devrimlerine sımsıkı bağlanmayı Atatürkçülük kisvesi altında güya savunurlarken, iş TÜRKLÜK ve TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİNE geldiğinde neden başka başka kulvarlara savrulduklarını doğrusu normal bir akılla çözmek mümkün değil… ‘’ Maddi ve manevi açılardan millet ve ülkesinin çıkarlarını her şeyin üstünde tutma anlayışına’’ neden karşı olduklarını anlayamıyorsunuz….Bütün bu yaptıklarını bir ölünün arkasına sığınarak, onun cenazesi üzerinden yapmak ise tam anlamı ile seviyesizlik….. Nerede insanlık…Nerede ATATÜRKÇÜLÜK….?
Madalyonun diğer tarafında, insani değerlere sahip bir kesim, ‘Hepimiz Hırantız’ ‘Hepimiz Ermeniyiz’ sloganlarını atıyorsa ben saygı duyarım. Sonrada oturur düşünürüm. Toplum psikolojisi içinde duygusallıkla ortaya çıkan tepki dolu ifadeler ise, bir yerde alır değerlendiririm. Burada doğru ve yanlışı analiz etmeye çalışırım.Bu durumu irdeleyenleri dikkatle dinlerim.Tekrar düşünürüm.Nedenlerini, eksi ve artılarını alt alta yazar sonra karar veririm. Toplumun nerede durduğuna bakarım.Sonrada tepkimi sağ duyumla ortaya koyarım. Hemen karşı çıkmam.
Fakat bir kitle, marjinalleşmiş bir kesim, on binler, hep bir ağızdan bunları söylüyorsa, orada itidalli olamam. Orada bu toprağın suyunu içenleri, bu toprağın ekmeğini yiyenlere neden diye sorarım.Bu ülkenin yöneticilerinin bu ayrışmaya nasıl sebep olduklarını ararım.Neden bu yanlış diye kendi kendime isyan ederim. On binlerin ‘hepimiz Ermeniyiz’ dediklerini duydukça ayaklarımın altından bir şeylerin akıp gittiğini hissederim. Gözlerim dolar, ağlarım. Çocuklarım ya sorarsa, nasıl izah ederim diyerek , isyanım bir kat daha artar..Dururum…Bağırmam…. İnsanları incitmem….Zaten incitemem de…Bu ayrışma neden diyerek, işte buna düşüncemle tepki koyarım….
Benim varlığıma giydirilmiş en yüce değerlerin başında, DİLİMİN, DİNİMİN, TÜRLÜĞÜMÜN ve MİLLİYETÇİLİĞİMİN geldiğini, benim YETMİŞ MİLYON olduğumu bütün DÜNYANIN bildiğine gönülden inanırım. Soyum TÜRK… Atam TÜRK.. Ben TÜRKÜM…
Ben bağırmam, ben üzerimde ki kutsal değerlerimin var olduğunu başkalarına anlatmak ihtiyacını hiçbir zaman hissetmem. Kuşku götürmez varlığım ve değerlerimden rahatsız olanların bağırmasına da güler, geçerim….Yine tepkim ayrışmayı yapanlaradır…
Öldürülen Hırant Dink….. Ölümünün üzerinden hemen hesap yapanlar kim…? İzleyeceğiz, dinleyeceğiz, fikirleri şayet varsa o fikirlerine saygı duyacağız. Kalemi elimize alarak, yanlışlarını,tabii varsa bizde kendi penceremizden anlatacağız… Peki kimdir bu Hırant Dink…
‘’Popülite ile popülizm arasında denge kuramayan’’bir insan,1954 Malatya doğumlu.Ailevi nedenlerle çocukluğunu Gedikpaşa Ermeni Protestan Kilisesi Çocuk Yuvasında geçirmiş. İlkokulu İncirdibi, Ortaokulu Becziyan, Liseyi Üsküdar Surp Haç Tıbrevank yatılı okulunda ve İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesinde okuyor.Bu sırada,Silopi Ermeni Varto aşiretinden Rakel Yağbasan’la evleniyor.Türkiye Ermenileri Patriği Şınorhk Kalustyan’ın yanında çalışıyor.Tuzla Ermeni çocuk kampında yöneticilik yapıyor.Siyasal görüşleri nedeniyle o dönemde üç kez göz altına alınıyor. ( sol örgütlere katılıyor) 1980-1990 yıllarında kardeşleriyle ticaret yapıyor. 1990’dan sonra Ermeni toplumu içindeki faal yaşantısına dönüyor. 1996 da arkadaşları ile birlikte Agos Gazetesini kuruyor.Üç çocuk babası.
Hırant Dink’in fikirlerine ve savunduklarına hiçbir zaman katılmadım.Diaspora ve soykırımın savunuculuğunu yapıyordu.Savunduklarını barış, demokrasi ve özgürlük tepsisinde sunarak, beklentilerine farklı bir çizgiden ulaşmayı hedefliyordu.
Diaspora ve sözde ermeni soykırımını bir kenara bırakırsak, Ermenistan’la üç ana sorunumuz konusunda da ;
- Ermenistan’ın ilerde, bir şeyler elde edebilmek ham hayali ile, bu güne kadar Türkiye’nin toprak bütünlüğünü tanımamasında,
- Ermenistan’ın, Azerbaycan topraklarının yüzde yirmisini işgal etmesinde, işgal ettiği topraklara Azerileri sokmamasında,
- Ermenistan’ın sözde Ermeni soykırımının yapıldığı iddiasını, diaspora ile birlikte devam ettirmesine, bir gün Türkiye’den toprak ve tazminat talep etme hakkını elde edebileceği, düşüncesinde, dolaylıda olsa Ermenistan’ın yanında yer alıyordu...
İşte bu ana nedenlerle Hırant Dink’in fikirlerine hiçbir zaman katılmadım.Önceki yazılarımda da tenkit etmiştim. Türkiye Ermenileri Patriği’nin ilan ettiği 15 günlük matemlerine ve İNSANA olan saygım nedeniyle burada yazımıza nokta koyarak,haftaya Hırant Dink’i birde kendi gazetesindeki yazılardan tanımaya çalışalım.
Fikirlerini bir yana bırakarak, ÖLÜMÜN MİHENGİNDE, Türkiye sevdasına…! insan olma vasıflarına saygı duyarak, Allah’tan taksiratlarını af etmesini ve toprağının bol olmasını diliyorum.
Cem Cüneyd Canan