KIZILELMA "HEDEF TURAN" AMA NASIL? (XXXVII) (IV)

19 Haziran 2024


NİJNİ NOVGOROD OBLASTI  (IV)
1478’de Novgorod tamamen Moskova’ya bağlandı. Novgorodluların itirazı üzerine III. İvan, şehri 1478’de ilhak etti. Novgorod geniş topraklara sahipti ve merkezileşme sürecinde Moskova’ya büyük engeller çıkartmaktaydı. Bu sebeplerden dolayı buranın ele geçirilmesi önemli bir başarı idi. Novgorod’un ortadan kaldırılması İvan döneminin en önemli olayıdır. III. İvan döneminde Novgorod’un alınmasının askeri başarının ötesinde taşıdığı anlamlar da vardır. İlki Novgorod’un konumuydu. Bir yandan LitvanyaLehistan’ın güçlenerek, Batı Rusya’yı elde tutması, diğer yanda Moskova Knezliğinin Doğudaki knezlikleri ele geçirerek genişlemesi idi. Bunun sonucunda Novgorodlular iki büyüyen güç arasında kaldılar. Şehir sakinleri burada ikiye ayrıldı. Bir tarafta kendileri gibi Ortodoks olan Moskova, diğer tarafta Katolik Litvanya-Lehistan Krallığı. Novgorodlular Moskova’yı bozkırın bir parçası olarak algılıyorlardı. Oysa Litvanya geleneksel Avrupa ticaret ağının bir parçası ve bu temasın Novgorod’a taşıyıcısıydı. Litvanya aynı zamanda ortaçağın ve Rönesans Avrupası’nın da bir parçasıydı. Litvanya ile birliktelik Avrupa ile birliktelik olarak düşünülüyordu. Novgorod’un Rusya’ya dâhil olması tüm bölgenin ekonomik ve kültürel anlamda Avrupa kıtasından kopması demekti. Moskova tarafından ele geçirilen Novgord kendini yöneten şehir özelliğini kaybetti. Tüm özgürlükler halkın ellerinden alındığı gibi şehir “Veçe”si de kaldırıldı. Veçe’yi toplantıya çağıran geleneksel çan sökülerek Moskova’ya götürüldü. 
1478 Rusya’da 250 yıl kadar süren (1236-1480) Moğol-Türk (Tatar) hâkimiyetinin iktisadi ve mali sahada derin tesirleri görülmektedir. Rusya’da ilk defa olarak o zaman “vergi” ve “para” sistemi düzene konulmuştu. Bunun izleri zamanımıza kadar gelmiştir. Rusça’daki “tamojnya (gümrük)”, “damga” ve paranın karşılığı “dengi” Moğolcada (Türkçede) “tenke” sözleri bunu gösterir. Posta teşkilatının da o devirde geliştirildiği Rusçadaki “yamşçik” (yam’cı, arabacı)’den anlaşılıyor. Ticaret eşyası manasındaki “tovar” kelimesi de Türkçedeki “davar”dan alınmıştır. “İğdiş” manasına gelen “alaşa at” Rusçaya umumiyetle “at” anlamında olmak üzere “loşad” diye girmiştir. Rusçada bugün de kullanılan sunduk (sandık), torba (çanta), karman (cep), ştani (iç donu, pantolon), kaftan, başmak (ayakkabı), pay gibi kelimeler Rus hayatında Türk tesirinin birer belgesidir. Nüfus Başta gelen Rus şehirleri Novgorod ile Pskov’tu. Novgorod çok zengindi; 1478’de tahrip edilince Moskova şehri büyüdü. 1520’de Moskova’nın nüfusu 100 bini geçmekte idi. 1897 nüfus sayımına göre Rusya İmparatorluğu’nun 125 milyon nüfusunun ancak % 9.1’i şehirlerde yaşıyordu.
1480 Novgorod’un zengin kesiminden binlerce kişi 1480’lerde zorla Rusya’nın diğer bölgelerine sürüldü. Dolayısıyla III. İvan’ın Novgorod’u ele geçirmesi ile el koyduğu toprakların yarıdan fazlası doğrudan Çar’ın mülkü olmuş, kalanı ise pomestye olarak dvoryanlar arasında dağıtılmıştı. . Novgorod’un sonu ile birlikte Rus topraklarının toplanması iyice kolaylaştı.
1480 13. – 15. yüzyıllar arasında üç yüzyılı aşkın varlığını sürdüren Rus Knezlikleri dönemidir. Bu aynı zamanda, 1223 yılından 1480 yılına kadar sürecek olan Cengiz Han yönetimi dilimidir. 1240 yılında Rusya topraklarında Batu Han önderliğinde Altın Orda devleti kurulmuş, Rus knezlikleri egemenliklerini Kağan’dan aldıkları ‘yarlık’lara dayalı olarak sürdürmüşlerdir. Ancak knezliklerden oluşan iç düzen olduğu gibi korunmuş, Altın Orda devleti vergilerin toplanmasını ve diğer yükümlülüklerin yerine getirilmesini knezlikler aracılığıyla sağlamıştır. Prensler arasında Büyük Knezlik için savaşlar sürdüğü gibi Moğollara karşı ayaklanmalar da sürüp gitmiştir. Bu sürecin sonlarına doğru çekim merkezi Moskova knezliğidir. Moskova devleti büyürken Altın Orda’nın kendisi hanlıklara bölünmüştür. 1480 yılında Altın Orda egemenliği son bulmuş ve Moskova Devleti’nin yükselişi gerçekleşmiştir.
1533 Moskova’nın baskılarından kurtulmak isteyen Novgorod 1533 yılında Moskova’ya 500 ruble ödemeyi teklif etmiştir. Ancak Moskova, Novgorod’un yapmış olduğu bu teklifi yetersiz bularak reddetmiştir. Novgorodlular kendi aralarında yaptığı istişarelerin ardından Zakamski Gümüşü’nü Moskova’ya vermek zorunda kalmıştır. Moskova iktisadi açıdan Novgorod’un önemli bir gelirine darbe vurmuştur. Bu durum Novgorod’da Moskova’ya karşı güçlü bir muhalefetin oluşmasına sebebiyet vermiştir. Daha önce III. İvan’ın Novgorod’u zapt etmesi bölümünde bahsettiğimiz gibi Novgorodlular çareyi Polonya kralı Kazimir’de aramış ve ondan kendilerini Moskova’ya karşı korumasını talep etmiştir. Ancak Moskova böyle bir durumun gerçekleşmesinin kendi ticaretine balta vuracağından dolayı Polonya’nın olası müdahalesine sessiz kalamayacağını ilan etmiştir. Moskova’nın bu tutumu karşısında Kazimir, Novgorodlular’a yardım etmemiştir. Nihayetinde III. İvan zamanında Novgorod, Moskova Knezliği’ne bağlanmıştır. Böylece Novgorod’a tâbi olan Yugra yurdu da dolaylı olarak Moskova’ya bağlanmış oldu. Moskova’nın Sibir Halkları ile İlişkileri XV. ve XVI. asırlarda Moskova Knezliği’nin attığı adımlar Rusya’nın güçlü bir Doğu Avrupa ülkesine dönüşeceğinin ilk işaretleri idi. Moskova Knezliği de Novgorod gibi dış ticarette temel olarak kuzeydeki kürk kaynaklarını sömürmeyle yakından ilgilenmiştir. Ruslar, Uralların ötesinde bulunan kaliteli samur, sincap ve tilki kürklerini; ayrıca zengin altın kaynaklarının bulunduğunu iyi biliyordu. Novgorod’dan devraldığı bu ticari mirası kuzeydoğuya doğru genişletmek istemiştir. Bunun için bir politika geliştirmiş ve Moskova’nın doğuya doğru yayılma politikasını yürürlüğe sokmuştur. 
1535 XVI. yüzyılda Elena Glinskiy (IV. İvan’ın annesi) döneminde Müslümanlar’a karşı hoşgörüsüzlüğün artmaya başlamasıyla denge bozulmuştur.
1535 Yılında Novgorod ve Pskov Hapishaneleri’nde yatan esir Tatarlar Ortodoksluğu kabul etmeyi reddettikleri için katliama uğramışlardır. Başpiskopos Makarios’un ısrarı üzerine esir Tatarlar’ın eş ve çocukları zorla vaftiz edilmişlerdir. Moskova Devleti’nin İslam’a ve mensuplarına karşı davranışlarının değişmesine dışişleri şartlarındaki değişikliklerden kaynaklanan gelişmeler sebep olmuştur. 
1552 Kazan Hanlığı’nın Rus hâkimiyetine girmesi.

1556 Astrahan Hanlığı Rusların hâkimiyeti altına girmesi.

1556 16-17. yüzyıllarda Rus Çarlığı dönemi olarak adlandırılır. Dönem, Moskova Büyük Knezi’nin 1547’de “Çar” unvanı almasıyla açılmış, bunun ardından Altın Orda’dan kalan Kazan (1552) ve Astrahan (1556) Hanlıklarına son verilmiştir. Devletin bütünleşmesi, merkezileşmesi ve alanını genişletmesi, Ortodoksluğun merkezi olan Bizans’ın Osmanlı Devleti tarafından ortadan kaldırılmasıyla birlikte Rusya’nın dünya Ortodoksluğunun merkezi olması ve kendini 3. Roma olarak ilan etmesi, Çarlık döneminde gerçekleşmiştir.

1562 Birbirine paralel yönetim biçimlerine sahip parçaların bütünü zemşçina’da birleşiyordu. İvan, opriçnina içinde opriçniki adıyla Çar’ın düşmanlarını yok etmekle görevli zorbalarla yürütülen bir terör egemenliği kurdu. Kurulan bu hükümetin Moskova’daki zemşçina ile bağlantısını kesmek için bazı kurallar getirdi. (opriçnina üyelerinin zemsşçina üyeleri ile konuşmaması, evlenememesi vb.). Boyarlara duyduğu güvensizlik sonucunda 1562’de Lehistan ile yapılan savaş sırasında boyar ailelerden birkaçını ihanetle suçlayarak tasfiye etti. 1570’de Novgorod’a saldırdı. Sonuç bölgenin tamamen yıkımı oldu. Bunun sebebi Novgorodluların Lehistan ile gizlice pazarlık yaptıkları yolunda bir söylenti idi. Kendisine ihanet edildiğini düşünen İvan, streletsi birlikleri ile Novgorod’a saldırdı. İnsanlar ve hayvanlar da dâhil öldürülürken kasaba halkının bütün mallarına el konuldu ve yağmalandı. Novgorod yaşanamayacak bir yer haline geldi. 

1598 Dönemin Metropoliti Germogen, Çar Feodor İvanoviç’e yazdığı bir mektupta vaftiz edilmiş Tatarlar’dan bazılarının önceki inanışlarına tamamen döndüklerinden ve diğerlerinin de sadece ismen Hıristiyan olduklarından yakınmıştır. Hıristiyanlaştırma yönünde katı bir şekilde uygulanan cezalandırıcı ve uzlaştırıcı tedbirler din değiştiren Tatarlar’ın sayısını artırma yönündebir fayda sağlamamıştır. Tam tersine Tatarlar’ın hoşnutsuzluğunu artırmış ve onları isyana sevketmiştir.

1612 Aziz Sergius’un Trinite Manastırı başta olmak üzere sadece surlarla korunmuş manastırlardı. Dağılmanın eşiğindeki Rusya toparlandı ve kendine yönelen tehdidin üzerine yürüdü. Ulusal birliğin ve genel olarak kabul gören bir Çar seçiminin gerekli olduğu ortadaydı. Bu çağrı saygınlığını koruyan tek kurum olan kiliseden geldi. Nijni Novgorod’ta bir kasap olan Kozma Minin halk ordusu toplamayı başardı. Dmitriy Pozarskiy’nin(1578-1642) komutası altında toplanan direniş ordusu Lehleri ülkeden çıkardı (1612) ve Zemskiy Sobor’un yeni Çar seçimi yapılabileceği uygun koşulları yarattı.
1638’de 50 farklı çeşitli zanaatlardan ustalar demir imali ile meşgul oldular. Volga Nijninovgorod’unda, Tula’da ve Olonets’de metal imali gelişti. Bu devirde Rusya’da silah üretimi ve kuyumculuk da atılım kaydetti. Ayrıca ahşap üzerine işlemeler ve ahşaptan yapılan çeşitli günlük eşyalar dikkati çekiyordu. Özellikle kayık ve gemi üretimi bir sanat haline geldi. Cam ve kâğıt üretimi de arttı. Bu üretim alanlarının esasında XVII. Yüzyılda ilk imalathaneler meydana geldi. İlk dönemlerdeki Rus üreticilerin (atölye) özelliği ile ilgili tarihi kaynaklarda farklı fikirler, tartışmalar vardır. İhtilale kadar birçok tarihçi devletin bu imalathaneleri geri kalmış ülkelerde kurduğunu çünkü ülke ekonomisinin buna hazır olmadığını kabul etmektedir. Kısacası bu imalathaneler suni bir karakter taşımaktadır. Diğer tarihçiler ise imalathanelerin kapitalist ictimai-iktisadi şeklinin ürünü olması tezinden hareketle bu devirde artık Rus ekonomisinin bu sürece hazır olduğunu iddia ederek söz konusu imalathanelerin kapitalist bir özelliğe sahip olduğunu ileri sürmektedir.
1648’de Moskova olmak üzere Novgorod ve Pskov gibi şehirlerde ayaklanmalara yol açtı.

1650 XVII. yüzyılda İdil-Ural bölgesinde otuz küsur manastır kurulmuştur. Kurulan bu kilise ve manastırların esas amacı, bir şekilde, bölgenin Müslüman halkına ulaşmak ve kendilerince hak din olan Hıristiyanlığı bunlara benimsetmek olmuştur. Tatar halkına yönelik Hıristiyanlaştırma girişimleri çeşitlenerek artmıştır. I. Petro döneminde devletin tutumu ve Müslümanlar’a karşı ilişkisi sertleşmiştir. Askeri sınıfa: ya Ortodoksluğu kabul edecekler ya da ayrıcalıklarından mahrum edilecekleri şeklinde kesin bir uyarıda bulunulmuştur. 
1650 Bu dönemde ileri seviyede bazı okulların bilhassa Ukrayna’nın Moskova tarafından ilhakından sonra ortaya çıkması önemliydi. Başpiskoposlar, boyarlar vb. tarafından sanat, felsefe ve diğer disiplinlerde eğitim veren okullar açılmaya başladı. Avrupai tipte yükseköğretim için artan ihtiyaç Moskova’da Slav-Yunan-Latin Akademisi adıyla anılan bir okulda somutlaştı. Okul, eğitimli Yunan din adamları İonnicius ve Soronius Lichud kardeşlerin idaresinde bulunuyordu. Planlandığı gibi akademi inancı koruyacak, bilgiyi kontrol edecek ve yayacaktı. Kiyev ve Moskova Rus aydınlanma hareketinin merkezini oluştururken Sergius Manastırı Novgorod ve Harkov’da da ileri eğitimler devam etti. XVII. Yüzyıl sonları Rusya’sında sanat dallarından her biri farklı çağdaş öğeleri barındırmaya başladılar. Böylece Rus edebiyatı Lehistan aracılığı ile Fransa’dan gelen hece ölçülü şiirle tanıştı. Müziğe düşkün bir kişi olan III. Fyodor döneminde kilise müziği özellikle armonizasyon alanında köklü değişimler geçirdi.
1655 Kiyev şehri Rusya’nın yalnız siyasi değil, aynı zamanda dini merkezi haline geldi. Birçok dini bölge ve piskoposluklar meydana getirildi; piskoposluklar küçük cemaatlere bölündü. En küçük mahalle, kilise teşkilatı vasıtasıyla piskoposa, piskoposlar da Kiyev’deki metropolite bağlandıklarından, Kiyev metropoliti Rusya’nın yüksek ruhani başkanı oldu. Manastırlar (keşişhaneler) kurulmaya başlandı. Vladimir’in Hristiyanlığı kabulünden 120 yıl kadar önce Bizanslı papaz Kiril tarafından Balkan Slavları için hazırlanan bir alfabe Rusya’ya girdi; aynı zamanda Balkanlardaki (Bulgar Slavcası) din kitapları da benimsendi. Bu suretle Ruslar hem alfabelerini, hem dinlerini hazır olarak dışardan almış oldular. Kilise Slavcası XVIII. Yüzyıla kadar Rusların din ve edebiyat dili idi. Ayrıca manastırlarda kaleme alınan vakayinameler (letopis) Rus tarih yazıcılığı için önemli vesikalar oldu. Esasen Rusya’da okur-yazar tabakası bilhassa ruhaniler ve rahiplerden ibaretti. Moskova Knezliği kuvvetlendikçe, Moskova şehrini merkez kabul eden metropolitliğin mevkii de yükseldi. Metropolitler, knezin en yakın adamları olup, devlet işlerine de bakarlardı. 1550’de Rusya’da 200 kadar manastır vardı. Manastırlara ait topraklarda köleler çalıştırılıyordu. XVII. Yüzyılda patrikliğin 35 bin kölesi mevcuttu. Çar Mihayloviç (1645-1676) zamanında Rus kilisesinde ıslahat yapmak istenmesi dini ayrılık doğurdu. Novgorod metropoliti Nikon 1652’de patrik olunca, kilisenin devlet idaresindeki nüfuzu arttı. Çar, Nikon’a teveccühünü göstermek için “Büyük Efendi (Veliki Gosudar)” unvanını verdi. Patrik Nikon din kitaplarında ve ayinlerde düzeltmeler yaptı; bunlar İstanbul patriği tarafından da tasvip edildi (1655). Fakat halk bu yeniliklerden memnun değildi. Çar 1666’da bütün ruhanileri Moskova’ya çağırarak, yenilikleri kabul etmeyenleri cezalandırma kararını çıkarttı. Karşı olanlardan çoğu takibata uğradı.
1692 Grigori Dimitriyeviç, şahsî girişimleriyle ve gençliğinden itibaren Moskova’yla kurduğu iyi ilişkiler sayesinde Rus çarları İvan Aleksiyeviç ve I. Petro’dan 25 Temmuz 1692 tarihli bir belge alarak bu toprakları ailenin ebedi mülkleri haline getirmiştir. Böylece Stroganovlar XVIII. asrın başlarına gelindiğinde Rusya’nın en zenginleri arasında yerini almıştır. Grigori Dimitriyeviç ataları gibi kültürel, sanatsal faaliyetlere ve kilise inşasına büyük önem vermiştir. Ailenin gerçek anlamda temellerinin atıldığı Solviçegodsk şehrinde 1693 yılında inşasının tamamlandığı görkemli “Vvedenski Katedral”’ini inşa ettirmiştir. Onun bir diğer kilise inşa ettirdiği yer ise ticaretlerinde önemli bir yer işgal eden, konumu Rus kültürünün Rus medeniyetinin köşe başlarından olması itibariyle önemli bir şehir olan Nijniy Novgorod idi. 1680’lerin sonunda Oka ve Volga nehirlerinin birleştiği yerde yeni bir kilise inşasını başlatmıştır. Ayrıca Stroganovlar burada zaman zaman ikamet ettikleri bir de ev inşa etmiştir. Grigori Dimitriyeviç’in ilk oğlu Aleksandr bu şehirde dünyaya gelmiştir.
1703 Ortaçağlarda Novgorod’a beslediği düşmanlığa rağmen Rusya İmparatorluğu ret yolu olarak çok önemliydi. İngerya’nin ele geçirilmesi savaşın amaçlarından biriydi. XII. Charles Polonya’da meşgulken Petro’nun güçleri bu harekâtta başarı kazandılar. 1703’de Ladoga Gölü’nü Baltık’a bağlayan Neva Nehri üzerindeki iki İsveç tahkimatı ele geçirildi. Böylece Rusya, Baltık’a ve Batıya açılan yollara yeniden sahip olmuştu. 1703’de Neva ağzında başlangıçta İsveç ile savaşmak için sağlamlaştırılmış bir dış karakol sonra da Çarlık Rusyası’nın başkenti olacak St. Petersburg (Sankt Pieter Burch) şehrini kurdu.
1713 3 Kasım 1713 yılı kararnamesine göre Müslüman askerlerin mevkileri ile dini statüleri arasında sıkı bağlantı kurulmuştur. Nitekim Müslüman toprak ağaları, Ortodoks serfleri üzerindeki haklarını korumak için kararnamenin çıkış anından itibaren altı ay içerisinde Hıristiyanlığı kabul etmek zorunda kalmışlardır. Hıristiyanlığı kabul etmeyenler de statülerini kaybetmiş ve mülkleri devlet hazinesine devredilmiştir. 

1729 Kazan Metropoliti Silvester 1729 yılında hükümete sunduğu raporda bu konu hakkında şu bilgilere yer vermiştir: “Ataları 170 yıl önce vaftiz olmayı kabul etmiş olan Kreşin Tatarları’nın yaşamında Hıristiyanlığa özgü bir yaşam tarzına rastlanmamaktadır. Onlar ne ibadete katılıyor ne Rusça konuşuyor ne kiliseyi ziyaret ediyorlar, aksine kendi Tatar âdetlerini koruyorlar, Tatar mezarlıklarına defnediliyorlar ve çocuklarını da vaftiz ettirmiyorlar.” Bu dönemde Kreşinler’in büyük çoğunluğu korku ve baskıyla vaftiz oldukları için ilk fırsatta kitle halinde tekrar İslam’a dönmüşlerdir.

1731 Müslümanları toptan Hıristiyanlaştırma politikası 1731 yılında Sviyajsk şehrinde "Kazan ve Nizhny Novgorod Müslümanlarını Vaftiz Etme Komitesi” kurulduktan sonra başlamıştır. Komitenin ismi, 1740 yılında “Novokreşçenskaya Kontora” (Yeni Vaftizliler Dairesi) olarak değiştirilmiştir. 1731 yılında kurulan “Yeni Vaftizlilerle İlgili İşler Dairesi”nin asıl amacı İdil bölgesinde yerleşen gayri Ruslar arasında Hıristiyanlığın yayılmasını hızlandırmaktır. Kurulan bu dairenin ilk idarecisi Aleksey Raifskiy olmuştur. Aleksey Raifskiy 1732 yılında misyonerlik faaliyetlerini düzenlemek üzere Sinod’a bir proje sunmuştur. Projede şu üç temel husus yer almıştır: • Yeni Vaftizlilerle İlgili İşler Dairesi’nin teşkilat olarak güçlü hale getirilmesi • Misyoner kadroların hazırlanması • Hıristiyanlığı kabul edenlere ve kilisede görevli olanlara maddi destek verilmesi Yukarıda belirtilen konulara yönelikderhal girişimlerde bulunulmuştur.
1742 Ruslar, yerel elitin yardımı olmadan işgal edilen geniş bölgenin yönetiminin mümkün olmadığını anlayarak, yeni yönetime karşı sadık olan Mirzaların ve Beylerin Ortodoks Hristiyanlığa geçişini teşvik etmeye başladı. Dinî kimliğin değiştirilmesi, yani Tatar derebeylerin Ortodoks Hristiyanlığı kabulü, Moskova devletine sadık kalmanın en iyi kanıtıydı. Bu çabalar neticesinde, XVII. yüzyılın başlarında Mirzalar ve Tatarlar arasında yeni vaftiz edilenlerin oranı % 40’a ulaşırken, vergi veren Tatarlar arasında vaftiz edilenlerin oranı % 4-5 idi. Tatarları Ruslaştırma ve Hristiyanlaştırma politikası XVII-XVIII. yüzyıllarda da devam etmiştir. Rus hükümeti, Tatarları Hristiyanlaştırmak için çeşitli tedbirler alarak vergi ve zorunlu çalışmadan muaf tutmuştur. Tüm vergiler, genellikle Tatarlar olmak üzere, vaftiz edilmemiş olanların omuzlarına yükleniyordu.  XIX. yüzyılın Tatar tarihçisi Huseyin Amirhan, Tavarihi Bulgaristan adlı kitabında, Müslümanlara karşı özel bir nefret besleyen Mihail Fedoroviç Romanov’un tahtta olduğu dönemde, 1635 yılında Tatarlara karşı gerçek bir katliam yapıldığını ve çok sayıda bilim adamının öldürüldüğünü ve birçok eski eserin yakıldığını, bunun sonucunda cehalet ve inançsızlığın meydana geldiğini belirtmektedir. Çarlık yönetimi Tatarların eğitimi için hiçbir fırsat vermemişti. Bu nedenle Tatarlar arasında yavaş yavaş Müslüman geleneklerini unutarak pagan geleneklerine dönmeye başlayanlarda olmuştur.  Hıristiyanlaştırma politikası, özellikle 1740-1750 yılları arasında şiddetli bir şekilde uygulanmaya devam etmiştir. 1731 yılında Sviyajsk’ta, Kazan ve Nijniy Novgorod Müslümanlarının ve diğer dinlere mensup olanların vaftizi için bir komisyon kuruldu. Sekiz yıl içinde bu komisiyon iki binden fazla insanın din değiştirmesine ve Ortodoks Hristiyanlığa geçmesine sebep olmuştu. 1740 yılında, Anna İvanovna’nın emriyle, bu misyonerlik kurumu yerine yeni Vaftiz İşleri Bürosu kuruldu. Büro, Kazan, Nijniy Novgorod, Astrahan ve Voronej illerinde yaşayan Müslümanları ve paganları Hristiyanlaştırmakla görevliydi.  Senatonun 19 Kasım 1742 tarihli “Kazan İlinde bulunan, yasaklara rağmen yeni inşa edilen tüm camilerin yıkılmasına ve bundan sonra inşa edilmesine izin verilmemesine, ayrıca Kazan, Sibirya, Astrahan ve Voronej illerinin ve Tatar illerinin uyarılmasına” kararı ve bu emir doğrultusunda 1742-1744 yıllarında Kazan Piskoposu Luka Konaşeviç tarafından Kazan ve Kazan ilçesinde 418 cami yıkıldı.Tatar halkı, XVI. yüzyılda olduğu gibi bağımsızlık için savaşmak zorunda kaldı. XVII. yüzyılı ayaklanmalarında Tatar derebeylerin sınıfı yok edildiğinden dolayı, direniş hareketi yerel din adamlarının temsilcileri tarafından yönetilmeye başlamıştı. Onların önderliğinde sürekli halk ayaklanmaları meydana geliyordu. XVII ve XVIII. yüzyıllarda en önemli ayaklanmaları, Molla Seyit Cafer’in (1681-1684) ve Molla Batırşî’nin (1751- 1756) önderliğinde yapılan ayaklanmalardı. Rusya İmparatorluğu Döneminde Camiî İnşaatına İzin Verilmesi Dinî baskı, misyonerlerin Müslümanların yaşamına müdahalesi, Rus sömürgesinin yoğunlaşması, İdil-Ural bölgesindeki camilerin inşası üzerinde devlet kontrolünün kurulmasının duyurulması, yeni vaftiz edilenlerle vaftiz edilmeyenler arasındaki ayrımcılık gibi unsurlar Müslümanları kaygılandırdığından onların irili ufaklı ayaklanmalarına sebep olmaya başlamıştı.
1870 Özellikle XIX. yüzyılda Müslüman mahallelerinin yeniden örgütlenmesi ve İslam literatürünün çoğalarak yaygınlaşması Kreşinler arasında İslam’a geri dönüş hareketini hızlandırmıştır. Bu yüzden Müslüman kesim Kreşin kardeşlerini İslam’a geri döndürmek için harekete geçmiştir. Özellikle Müslüman din görevlilerinin bu hareketi XIX. yüzyılın başlarında artmış ve etkili olmuştur. Geçmişte zorla vaftiz edilmiş olan Tatarlar’ın İslam’a dönme hareketi XIX. yüz yıl boyunca ısrarla devam etmiştir. Kazanlı Müslüman Tatarlar XX. yüzyılın ilk on yılının sonlarında bir “İslamî Tebliğ Heyeti” örgütlemişlerdir. Bu heyet özellikle Çuvaşlar’ın ve Kreşin Tatarları’nın çocuklarının Müslüman medreselerinde okumalarını sağlamıştır.

1891 Atûfetli efendim hazretleri Rusya Müslümanları'nın bundan böyle intihâb edecekleri imamların Rus lisânına âşinâ olmaları ve Rus mekteblerinden matlûb derecede şehâdetnâme ahz etmiş bulunmaları bundan iki sene evvel sâdır olup mer‘iyyet-i ahkâmı bu seneden itibar olunan bir emirnâme-i imparatorî iktizâsındandır. Zâhiren tabîî gibi görünen işbu kararın mevki‘-i icraya vaz‘ı hakikatde Rusya Müslümanları'na bir âfet-i azîmdir ki gayeti her türlü mütâlaa ve mülâhazadan vârestedir.İşte bunun gizlediği fikr-i hakikîyi ol vakit derk birle ister istemez ahkâmına tevfikan ve fakat esas-ı diyâneti muhafazaten hareket etmek maksadıyla müstakillen Müslümanların taht-ı idarelerinde olmak şartıyla bir İslâm dâru't-talimi (akademi) küşâdına dair beynlerinde müzâkere etmek için Nijni Novgorod Panayırı'nda Ahmed Bey Hüseyin Ak'ın taht-ı riyâsetinde azâsı Bahçesaray Gazetesi Muharriri İsmail Gasprinski ve ağniyâdan Moskovalı Erzin Salih Bey ve Han Kirmanlı Abdülveli Royşof ve Hayrullah Bey Gastrof ve Akçurniler Hasan ve Ramborki ve tüccardan Muhammedcan Şeripof ve daha sair bazı zevât-ı mu‘tebereden mürekkeb bir cemiyet-i İslâmiye akd-i meclis-i meşveret etmiş ise de işbu emr-i imparatorînin tarih-i infâzı 1891 senesi olduğundan ve o zamana değin ta‘dîl ve tağyîri veya külliyen mevki‘-i icradan sükûtu ihtimal dairesinde addedildiğinden meclisce bir suret karargîr olmaksızın cemiyet dağılmışdır. Hâlbuki sene-i hâliye-i mezkûreden itibaren karar-ı vâkı‘ın hüküm-fermâ olacağı çend mâh akdem gazetelerle ilân kılınarak bu bâbda bir gûne şekk ü şübheye artık mahal kalmamış ve çâr nâ-çâr karar-ı mezbûra mutâva‘atdan ve böyle bir mekteb-i âlî küşâdı sayesinde bütün bütün pençe-i adüvvü din-i mübîn-i İslâm'a düşmemek çare-i münferidânesinden gayrı şimdilik bir girizgâhları dahi bulunmamış olmakla tekrar ictimâ ve suret-i ma‘rûzayı ihtiyar fikrine ittibâ‘ eylemeleri zarurî görünür, ancak bu yolda vukû bulacak olan müracaatlarının devlet-i metbû‘aları nezdinde ne derece rehin-i kabul olup olmayacağı dahi mechulâtdandır. (Fî 25 Receb sene [1]308 ve fî 22 Şubat sene [1]306 / [6 Mart 1891] Petersburg Sefâret-i Seniyyesi Müsteşarı Ali İhsan bin Mehmed Y. PRK. EŞA, 13/14)
DEVAM EDECEK

Cem Cüneyd Canan

Cem Cüneyd Canan © 2006 - 2024 Her hakkı saklıdır. Başa Dön