KIZILELMA "HEDEF TURAN" AMA NASIL? (XXXVII) (II)

19 Haziran 2024


NİJNİ NOVGOROD OBLASTI  (II)

 

Nijni (Nijny) Novgorod bölge ve şehrin de Türk Tarihinin izlerini anlamak için aşağıda kronolojik olarak verdiğim bazı bilgilere bakacak olursak; 

354 Bulgar Türkleri hakkında Latince yazılan “Hronograf” eserinde bilgi verilmektedir.

482 Bulgar Türklerinin adına İslam Ansiklopedisinde bu yılda rastlanmaktadır. Bu ülke, Simbirsk, Samara, Saratof, Astragan, Ufa ve Orenburg vilayetlerinin tümünü kapsadığı gibi, özellikle eski Nijni-Novgorod (Sura Nehri) vilayetinin bir kısmını, Kazan vilayetinin tamamını, Perm ve Vyatka vilayetlerini de kısmen içine almakta idi.  Bulgarlar İslâm dinini resmî olarak kabul eden ilk Türk Devleti olarak bilinmektedir. 
860 Rus savaşçıları 860’da Konstantinopolis’e (İstanbul) kadar ilerlediler. Bunun sonucu Rusların Avrupa tarihine girişleri oldu. Bundan sonra Vikinglerin Baltık Denizini IX. Yüzyılda belki daha önce aştıkları bilinmektedir. Ana Vekayiname, Konstantinopolis ticaret rotasını “Vikinglerden Yunanlılara giden uzun bir yol vardı” şeklinde anlatmaktadır. Bu rota Finlandiya Körfezi’nden başlayarak kısa Neva Nehri boyunca Ladoga Gölü’ne oradan Volkov boyunca güneye inip Novgorod’a ve İlmen Gölü’ne sonra Lovat’ı izleyerek Valday tepelerine ulaşmakta daha sonra Dnyepr’i izleyerek Kiyev’e varmaktaydı. Burada toplanan ticaret filosu, baharda buzların çözülmesiyle suları kabaran Dnyepr boyunca güneye yol alıyordu.
862 Rusya’nın siyasal bir varlık olarak ortaya çıkışı, 9. yüzyılda gerçekleşmiştir. Bu yüzyılda güneyde Hazarlar, kuzeyde Normanlar ve doğuda Peçeneklerin baskısı altındaki Slav uruğları (kabileleri) birleşmiş ve ilk tarihsel önder olarak bilinen Rurik 862 yılında Novgorod kentine yerleşmiştir. Onun ardılı Oleg egemenlik alanını genişleterek merkezi, güneydeki Kiev’e taşımış ve devletin asıl kurumlaşması burada olmuştur. Bu nedenle 9. – 13. yüzyıl arasında geçen süre Eski Rus ya da Kiev Rusyası adıyla anılır.
912 Oleg’in Kiyev’e yerleşmesiyle Rus devleti kuruldu ve Kiyev devri başladı. Oleg’in hüküm sürdüğü yıllar halkın hafızasında yaşamakta olup ölümü (912?) ile ilgili maniler bugüne kadar ulaşmıştır. Fakat genelde ele alındığında Vareglerin Rus’un tarihindeki rolü Peçenek ve Kıpçaklardan (Poloveç) çok daha azdır. Eski Rus Devleti’nin kurulması sürecinde Fin-Ugor asıllı ve Baltık dilli kabilelerin de etkisi vardır. IX. Yüzyılda kurulan Rus devleti Orta Dnyepr boyu ve Kiyev topraklarını kapsayan Kiyev ve Novgorod’un birleşmesi ile sona erdi. Bu olay Knez Oleg ile başlamakta olup başkent de tarihi gelenekler ve tarihi coğrafi konumuna göre Kiyev olarak belirlendi. Rusların Tarih Sahnesine Çıkışı Oleg’ten sonra Kiyev tahtına Rurik’in oğlu İgor geçti. İgor, 941’de Bizans’a büyük bir sefer düzenledi, ancak Bizans bu saldırıyı engelledi. 943-944’de Karadeniz’den hareketle Kuban Nehri’ni takiben Kuzey Kafkasya’ya geldi ve oradan da Hazar Denizi’ne çıktı. Büyük şehirler Kiyev, Novgorod, Smolensk, Çernigov idi. Şehirliler köyle ilişkileri kesmez tarım ve hayvancılıkla meşgul olurlardı. Knezler tarafından sonra kurulan şehirler onların adlarını taşımaktaydı. 
920 Bulgar Hükümdarı Almış Han, 920’de Abbasî Halifesi’ne din âlimi ve mimarlar göndermesi için ricada bulunmuş ve sonrasında ismini, Emir Cafer bin Abdullah olarak değiştirmiştir. Heyet 922 senesinde Bulgar ülkesine ulaşmış ve o andan itibaren Bulgar Devleti, Abbasî halifelerine bağlı bir Müslüman ülkesi; Bulgarlar ise, Doğu Avrupa’da Türk-İslâm Kültürü’nün ilk temsilcileri durumuna gelmişlerdir.
940 Görünüşe göre yeni kaynaklara sahip olmadan anlayamayacağımız bu şehirler bağımsız idarenin merkezleriymiş ya da Rusya’da Kiev ve Novgorod tipinde olduğu gibi Bulgarların büyük topraklarının merkezleriymiş”. Bununla ilgili olarak henüz X. yüzyılın ikinci yarısında Hazar Kağanı Yosif Hasday İbn-i Şafrut’a yazmış olduğu mektubunda Bulgar ve Suvarlardan ayrı ayrı vergi aldığını belirtmiştir. A. P. Smirnov da her iki şehirde ayrı ayrı para bastırılmasını Bulgar ve Suvar’ın siyasi hâkimiyet mücadelesi olarak yorumlamaktadır.
980 Svyatoslav’ın Yaropolk, Oleg ve Vladimir adlı üç oğlu vardı. Svyatoslav büyük seferlerine başlamadan önce oğullarına birer büyük şehir vermişti. Yaropolk Polyanların bulunduğu sahayı, Oleg Drevliyanların ülkesini Vladimir de Novgorod’u almıştı. Onun ölümünden sonra kardeşler arasında mücadele başladı. Önce Yaropolk ve Oleg savaştı. Oleg ölünce Yaropolk güçlendi. Bu şartlar altında Novgorod’ta dayanamayacağını anlayan Vladimir, Normanlara gitti. Bu Dnyepr ve İlmen Gölü arasında Ruslar ve Normanlar arasındaki ilişkinin bir göstergesiydi. Vladimir Normanlardan yeni kuvvetler gelince Yaropolk’a karşı harekete geçti ve 980’de İlmen Gölünden Kiyev’e kadar uzanan toprakları ele geçirdi.
988 Bizans ile kurulan sıkı ticari ilişkiler, 988 yılında Kiev Knezi (prensi) Vladimir’in Ortodoks Hristiyanlığı resmi din olarak kabul etmesiyle dinsel-kültürel dönüşümün yolunu açmıştır. Böylece Rusya, Batı Avrupa ülkelerinin çevresinde toplandıkları Roma merkezli Katolikliğin dışında kalarak, Doğu Hristiyanlığı içinde biçimlenmiştir. Devletin ilk yazılı yasası 1020 yılında ‘Yaroslav Pravdası’ (yasası) adıyla ortaya koyulmuştur. Alanı giderek genişleyen Kiev Knezliği, 12. yüzyılda çok sayıda prensliğe bölünmeye başlamış, ancak ortak dil, din ve hanedan gelenekleri ile dış saldırılara karşı kendilerini topluca savunma zorunluluğu nedeniyle tamamen parçalanmamıştır. Dönemin sonuna doğru Kiev’in yanı sıra Novgorod’da güçlü bir merkez oluşurken, Moskova yakınlarındaki Suzdal kentinde de daha sonra Moskova devletine dönüşecek olan Büyük Ruslar (Velikorus) ortaya çıkmıştır.
 1015 Bilge Yaroslav (1019-1054) ve Knezler Arasında Mücadele I. Vladimir’in uzun süren hükümdarlığı Kiyev Rusyası’nın klasik dönemini oluşturmaktadır. Vladimir Svyatoslaviç’in ölümünden sonra 1015’de onun pek çok oğlu arasında kanlı egemenlik mücadeleleri yaşandı. Oğullarından ikisi Boris ve Gleb büyük ağabeyleri Svyatopolk’un tahta geçişiyle öldürüldüler. Kendi istekleriyle kötüye karşı durmama yolunu seçtikleri için Boris ve Gleb ilk Rus şehitleri olarak kutsandılar. Bu mücadeleler sonunda en güçlü durumda olan ve Novgorod’da bulunan Yaroslav galip gelerek ülkeyi Dnyepr boyunca kardeşi Mistislav Tumutaranski ile bölüşerek yönetmeye başladı. Mistislav’ın ölümünden sonra Yaroslav tek başına hâkim oldu. Vladimir devrinde Novgorod’a hâkim olan Yaroslav Kiyev’de oturmak için babası ile savaşmaya hazırlanmaktaydı. Bu amaçla kiralık Varyag grupları oluşturmuştu. Bilge Yaroslav adı çok zeki ve eğitimli olmasının yanısıra Yunan kitaplarının tercümesi ve neşri, kiliselerin inşası ve Russkaya Pravda adıyla bilinen ve zengin bir toplumsal bilgi kaynağı olan yasaları koymasıyla ilişkilendirilir. Bu yayında o, henüz kanunlar kodeksi değildi. Yıllar ve çağlar geçtikçe daha da geliştirildi. Yaroslav 1054’de ölümüne kadar ülkeyi tek başına yönetti. Bu dönem de Kiyev’in İkinci Altın Devrini” oluşturur.
1032 Novgorod Knezliği ile Yugra ülkesi arasındaki ilişkiler XI. asırdan itibaren sıklık kazanmaya başlamıştır. Bu bölgenin zenginliklerinden olabildiğince faydalanma düşüncesiyle 1032’de Ural dağlarına kadar sokulan Novgorodlular Yugralılar’la savaşa tutuşmuşlar ise de mağlup olmaktan kurtulamamıştır. Ancak bu yenilgi Novgorodluları yıldırmadığı gibi aksine hırslarını daha da kamçılamıştır.  Atlasi, Rus Avrupası’nın kuzeyinin ve Batı Sibirya’nın Buz Denizi kısımlarının “Yugra” ya da “Ugra” olarak adlandırıldığını ve burada yaşayan halklara da Yugra denildiğini belirtmektedir. Kendi ülkeleriyle bu topraklar arasındaki mesafenin bir hayli uzak olması Rusların buraya yerleşim yerleri kurmasını engellemiştir.
1071’de meydana gelen kıtlığın yanısıra Suzdal’da Beloye Ozero köyünde ve Novgorod’ta isyanlar oldu. İsyanın liderleri bizzat Knez tarafından öldürdü.  Feodal hâkimiyet halk hareketini engellemek için daha kesin kanunlar mecellesi Russkaya Pravda’nın yeni bir neşrini hazırladı. Bunun da müellifleri Bilge Yaroslav’ın üç oğlu olan İzyaslav-Svyatoslav ve Vsevolod idi. Yeni kanunlar çok ciddi şekilde şahsi mülkiyeti müdafaa ediyordu. XI. Yüzyılda knezler arasındaki mücadele ve rekabet daha da arttı. Bu seyir Svyatoslav’ın oğlu Oleg’in Poloveçler ile ittifak kurması ile daha da ciddi boyutlara ulaştı. 
1100 Feodaller yine de köy ekonomisinde teşkilatçı ve yönlendirici güç olmaya devam ediyorlardı. Bu devirde feodal toprak mülkiyeti boyar, knez ve kilise toprak sahipliği şekilde idi. XI. ve XII. Yüzyıllarda feodal toprak mülkiyeti hakkında hiçbir bilgi elde edilememişti. XII. Yüzyılın ortalarından itibaren ise bu rolü yerli knezlere geçti. Böylece XII Yüzyılın sonu XIII. Yüzyılın başlarında Rusya topraklarında üç esas siyasi merkez şekillenmeye başladı: 1. Kuzey Batı Rusya’da Novgorod Cumhuriyeti 2. Güney ve Güney Batı Rusya’da Galiçya-Volinya Knezliği 3. Kuzey-Doğu ve Batı Rusya’da Vladimir-Suzdal Knezliği gibi genelde 15 knezliğe bölünmekteydi. Bu knezliklerin en önemlileri Kiyev, Çernigov, Galiç, Polotsk, Turov-Pinsk, Rostov-Suzdal, Ryazan, Novgorod ve Vladimir-Volynsk Knezlikleri idi. Bunların her birinde Hristiyanlığı kabul eden ilk knez Aziz Vladimir’in neslinden gelen bir aile vardı. Ancak Kiyev Knezliği sülalenin en büyüğüne ait kabul ediliyor ve “Büyük Knez” unvanını taşıyordu. Yaroslav zamanındaki birlik tamamen ortadan kalktı. Bu dağılmaya rağmen Rusya tamamen parçalanmadı. Bunun sebebi dışarıdan herhangi bir saldırının olmaması ve bütün knezlikleri birleştiren sebeplerin çok güçlü olması idi. Ortak dil, din, gelenek ve hepsinin aynı soydan gelmeleri belirleyici bir etmendi. Rus milleti oluşmuş, Vareg-Rus ve Fin unsurlar Slav boyları arasına karışmış ve Hristiyanlığın kabulünden sonra da milli birlik tamamen sağlanmıştı. Kumanların farklı dinden ve ırktan olmaları Rusları hep birlikte mücadeleye zorlamakta, Lehlerin faaliyetleri Rusların Ortodoks olmaları yüzünden Lehistan’a karşı birleşmelerine yardım etti. Bütün bu sebepler ve şartlar, Rusya içeriden bölündüğü halde birlik ve bütünlüğünün korunmasını sağladı.
1100 İlk Rus devletinin ana eksenini oluşturan Viking-Yunan ticaret yolunun biri kuzey diğeri güney kesimlerini denetleyen Novgorod ve Kiyev’in zorunlu ortaklığından kaynaklanan gerilim. Diğer problemler ulusal kökene sahipti. Yerli Slavlar ve sonradan gelen Slavlar, farklı geleneklere sahip kabileler arasında bu gerginlikler mevcuttu. Sosyal sıkıntılar da vardı. Kiyev devletinde klan ilişkilerinin yerini oldukça kesin belirlenmiş sınıfsal farklılaşmalar almış ve feodal düzene geçilmişti. En çok ilgiyi Novgorod çekiyordu. Novgorod’da XII. Yüzyıldan itibaren diğer knezliklerden farklı özel bir siyasi idare oluşmaya başladı. Ayrıca Novgorod, Rusya’nın en büyük ve en gelişmiş şehirlerinden biriydi. Onun yükselişinde elverişli coğrafi durumu, Batı Avrupa’nın ticaret yollarını birleştiren bir noktada bulunması, ayrıca Baltık Denizi’ni, Karedeniz ve Hazar Denizi ile birleştiren ticaret yollarının üzerinde oluşu sağlamaktaydı. Novgorod’un yakınında Pskov da XIII. Yüzyıldan itibaren müstakil feodal bir cumhuriyetti. Novgorod ile Pskov’un siyasi idaresi Veçe ile bağlıydı. Bu da kendi için de kendine has feodal bir demokrasi idi. “Büyük” Novgorod Cumhuriyeti Novgorod, Bizans yolunun başlangıcında olduğu kadar Baltık Denizi ticaret yollarının da bir parçasıydı. XII. ve XIII. Yüzyılla birlikte Avrupa’da tekrar canlanan şehirler ve uzun mesafeler arası ticaret Fransa’da ve İtalya’da olduğu gibi Baltık Denizi kıyılarının da canlanmasını sağladı. Bu dönem aynı zamanda Alman Hansa Birliği’nin de kurulduğu dönemdi. Novgorod ve Pskov şehirleri zenginleşmeleri Hansa Birliği, Almanya’nın kuzeyindeki kentlerin ve yabancı ülkelerde yaşayan Alman gruplarının karşılıklı menfaatlerini korumak amacıyla kurdukları ticari örgütlenme. 
1136 Novgorod, Kiyev Rusyası’nın hâkimiyetinden 997’de özerkliğini kazandı ve 1136’da bağımsız oldu.
1136 Novgorod boyarlarının zenginlikleri ve servetleri arttığı nisbette şehrin öteden beri hâkimi olan Rurik hanedanlığının neslinden olan knezlerin nüfuzu azaldı. Bir anlamda demokrasi idaresini andıran halk toplantıları ile Veçelerin önemi artınca knezlerin yetkileri tehdit edildi. 1136’da isyan eden Novgorod halkı Knez Vsevolod Mistislaviçi kovarak onu Novgorod’un menfaatlerini koruyamamakla suçladılar. Knez, bir süre gözaltında bulundurulduktan sonra Novgorod’tan kovuldu. Bundan sonra Kiyev’in hâkimiyetinden kurtulan Novgorod’da özel siyasi bir idareye karar verildi ve sonuçta cumhuriyetin idari organları knez hâkimiyetinden de üstün bir konuma geçti.
1169 da orduları Novgorod’a yenilen Vladimir Suzdal Knezi Andrey Bogolyubskiy bir yıl sonra şehrin tahıl kaynaklarını kesip Novgorod’u büyük bir açlığa mahkûm ederek istediklerini elde edebildi.
1194 Urallarda yaşanan durumun ardından 1193 yılında Novgorodlular onları cezalandırmak için Yadri isimli bir komutan eşliğinde savaşçılarını Yugra ülkesine sefer yapmak üzere göndermiştir. Yapılan ilk savaşların ardından bir Yugra şehri ele geçirildiği gibi bir başka Yugra şehri de kuşatma altına alınmıştır. Bu kuşatma beş haftayı bulunca şehirden sağlam bir şekilde çıkamayacaklarını anlayan Yugra halkının önde gelenleri bir hileye başvurmuştur. Ruslara ulaklar aracılığıyla bir haber göndererek onlara daha başka sorun yaşatmayacaklarını ve düzenli olarak vergi vermeye devam edeceklerini bildirmişlerdir. Bir barış göstergesi olarak da onların şerefine bir ziyafet tertip edip onları davet etmişlerdir. Ancak Yugralıların daveti hiç de masumane bir davet değildi. Ziyafetin verileceği yere önceden gelerek pusuya yatan Yugralılar, Novgorodlular geldiği anda pusudan çıkarak ani bir baskın yapmış ve birçoğunu öldürmüştür. Ağır kış şartlarının başlamasıyla birlikte mağlup olmaktan kurtulamayan Ruslar geriye kalan yaklaşık 80 kişi ile birlikte 1194 yılında Novgorod’a geri dönmek zorunda kalmıştır. Novgorod ve Yugra halkı arasındaki bu mücadeleler ve ilişkiler hakkında kaynaklarda daha fazla detaya yer verilmiyor. Ancak XI. ve XV. asırlar arasında Perm, Peçora ve Yugra ülkesini, Novgorod’a tam anlamıyla bağlı olmasa da onların otoritesi altında yer aldığını dair bilgiler mevcuttur. Novgorod’un Urallar ve ötesiyle ilişkileri vergi/haraç almanın ötesine geçememiştir. Novgorod onların iç işlerine karışmadığı gibi, onların üzerinde hâkimiyetlerini tesis etmek için onları Hıristiyanlaştırmak gibi herhangi bir misyonerlik çabasında da bulunmamıştır.
1207’de Novgord’da büyük bir isyan başladı. Şehir halkı vergilere ve memurlara karşı isyan ederek şehrin nüfuzlu boyarlarının mülklerini dağıttı.
1216 Vsevolod Suzdal Rusyasının en güçlü knezi idi. Hâkimiyet zamanı knezliğin en parlak devrini teşkil etmektedir. Ancak ülkedeki iç karışıklıklar Vsevolod daha hayatta iken baş göstermişti. Onun ölümünden sonra Suzdal Knezi Yuri, Novgorodlular tarafından 1216’da Lipitsa Nehri’nde yenilgiye uğradı. Bundan sonra Suzdal’ın Novgorod üzerindeki nüfuzu kalkmış oldu.
1221 Rus kroniklerinin bu rivayetlerinden İtil Bulgarlarının önceden de Knez Yuriy’in babası ve dedesi ile Suzdal Rus-Bulgar münasebetleri çerçevesinde barış anlaşmaları imzaladıkları anlaşılmaktadır. İtil Bulgarlarının Ruslarla yaptıkları barış antlaşması görüşmeleri esnasında Knez Yuriy Vsevolodviç’in bir takım şartlar öne sürdüğü bilinmektedir. İ. V. Yakimov Rus kroniklerine dayanarak İtil Bulgar sınırında Ruslar tarafından 1221 yılında Nijniy Novgorod kalesinin kurulmasının da bu antlaşmanın maddelerinden biri olduğunu öne sürmektedir. Böylece büyük askeri faaliyetler sonucunda savaşlar öncesinde mevcut olan düzen tekrar kurulmuştur. Bu da şunu göstermektedir ki, İtil Bulgarları lokal olarak mağlup olmalarına rağmen bu durum devletler arasında karşıtlığa sebep olmamıştır. Çünkü Rus Knezi Yuriy gücünü İtil Bulgarları üzerinde harcayarak asıl tehlikeli olan güneydeki halklara karşı etkisiz kalmak istemiyordu.
1221 XIII. yüzyılın başlarında Purgas Mordva topraklarının bir kısmını idaresi altında birleştirerek Sura, Alatıyr ve Pyana nehirlerinin havzası ile Mokşa’nın orta akımını kapsayan sahada Ruslara tabi olarak hareket etmiş. Fakat Rus kroniklerinin verdiği bilgilere göre daha sonraları İtil Bulgarlarıyla ittifak kurmuştur. Pureş ise Rusların vassallığında kalmıştır. Purgas 1220’li yıllar boyunca Pureşa ve onun müttefiği olan Vladimir ile Murom knezlerine karşı başarıyla mücadele etmiştir. 1227 yılında babası Vsevolod Bolşe Gnezdo’nun emriyle Svyatoslav Purgas’a karşı sefer düzenlemiş fakat onu yok etmeyi başaramamıştır. Purgas 1229 yılında İtil Bulgarlarıyla ittifak yaparak rakibi Pureşa’ya saldırmış ve onu yenilgiye uğratarak Mordva topraklarında üstünlük sağlamıştır. Bunun üzerine Vladimir Büyük Knezi Yuriy, kardeşi Yaroslav, Murom Knezi ve diğer knezler Purgas’ın üzerine giderek onu yenilgiye uğratmışlar fakat toparlanan Purgas aynı yıl içinde Nijniy Novgorod’u abluka altına alarak civardaki kilise ve manastırları yakmıştır. Daha sonra da Pureşa’nın oğlu Kıpçaklarla ittifak kurarak Purgas’a mağlubiyet yaşatmış ve onu kaçmaya zorlamıştır. Bu olaylar göstermektedir ki, İtil Bulgarları Rusya sınırları dâhilinde çatışmalar çıkararak ve de Vladimir ile Murom ordularını Purgas ile mücadeleye dâhil ederek tehlikeyi kendi topraklarından uzak tutmuşlardır. Ayrıca İtil Bulgarlarının yardım ettiği Purgas’ın başarılı mücadelesi Oka-Sura nehirleri arasındaki sahaya ilişkin Vladimir-Suzdal knezlerinin ele geçirme isteklerini geri plana itmiştir. 
1223 Kıpçakların Moğol hâkimiyetini tanımaları ile Sübüdey’in askeri harekâtı da tamamlanmış olacaktı. Fakat Kıpçak hâkimi Kotyan, damadı Mstislav Mstislaviç ve diğer Rus knezlerinden yardım isteyince durum değişti. Moğollar Rus knezlerini de kendilerine boyun eğmeye çağırdılar, fakat Ruslar gönderilen elçileri öldürerek Moğolların intikam hislerini daha da canlandırdılar. Neticede müttefik kuvvetlerle Moğol güçleri arasındaki önemli çarpışma 16 Haziran 1223’te Taganrog’ta Azak Denizi’ne dökülen Kalmius Nehirleri’nin bir kolu olan Kalka (bugünkü Kalec)’da oldu. Rus orduları, tamamen yok edilerek çok sayıda knez Moğollara esir düşüp idam edildi. Altı prens ve 70 soylu ölmüştü. Birçoğu Kalka Nehri’nde boğuldu. Dnyepr’e doğru kaçan Rusların hemen hepsi yok edildi. Ancak Galiç Knezi kurtulabilmişti. Moğolların Dnyepr Nehrini geçmelerine engel olmak için kaçanlar bütün kalan kayıkları yaktılar Ancak Cebe ile Sübütey’in amacı onları takip değildi. Onlar Novgorod şehrine kadar gittikten sonra geri döndüler. Yolları üzerindeki birçok Rus şehri, kasabası ile köyü yakıldı ve yağmalandı. Az sonra da Rus sınırlarından uzaklaştılar. Onların asıl niyeti Harzemşah ülkesinde Cengiz Han’a katılmaktı. 
1223 Batu Han’ın Başarıları Cuci, babası Cengiz Hanın vefatından birkaç ay önce 1227 yılı başlarında öldü.
1236 Batu Han’ın Rusya seferlerinin (1236-1241) en mühim neticesi Altın Orda Hanlığı’nın haşmetli bir şekilde tarih sahnesine çıkması 
1236 Moğolların Suvar şehrinde yapmış olduğu yıkımı gözler önüne sermektedir. Aynı tahribatların Jukotin şehrinde de yapıldığına aşa ğı “Büyük Bulgarlar üzerine gelen Tatarlar onların bütün topraklarını esaret altına aldılar. İtil Bulgar Devleti’nin 1236 yılında yıkılmasından sonra Bulgarların bir kısmının Vladimir Knezi Yuriy Vsevolodoviç’e giderek ondan yerleşmeleri için yer isteğinde bulunduklarını, Yuriy’in de onların İtil ve diğer bölgelerdeki şehirlere yerleştirilmelerini emrettiğini belirtmektedir. Ne yazık ki, gerek Rus kroniklerinde gerekse de diğer kaynaklarda onların kaç kişi oldukları ve tam olarak nerelere yerleştiklerine dair somut bilgiler mevcut değildir. Ancak A. H. Halikov soy kütüklerine ve sülale isimlerine dayanarak Ruslaşmış 500 adet Bulgar-Tatar Türk sülalesinin varlığını tespit etmiştir. Muhtemelen bunların arasında Moğol istilası esnasında Rus topraklarına gidip yerleşen Bulgarlar da bulunmaktadır. A. H. Halikov Bulgarların özellikle Novgorod topraklarına yerleştiğini göstermektedir. Burada şunu da belirtmek gerekir ki, Moğollar, 1236 yılında başladıkları İtil Bulgar Emirliği’nin zapt edilmesi faaliyetlerini 1 yıl boyunca sürdürüp tamamladıktan sonra 1237 yılında İtil Nehri’ni geçerek başta Ryazan olmak üzere Rus topraklarına saldırmışlardır. Zira Reşüdeddin’in haberine göre 1237 yılı Sonbaharında Deşt-i Kıpçak’ta bulunan Moğol prensleri toplanarak kurultay düzenlemişler ve genel mutabakatla Ruslar üzerine sefere gitmişlerdir. Moğollar Ruslar üzerine giderken Sura ve Mokşa nehirlerinin üst kesimlerinde meskûn olan Mordvinler ile Bulgarlaşmış Burtasları da bozguna uğratmışlardır.
DEVAM EDECEK

Cem Cüneyd Canan

Cem Cüneyd Canan © 2006 - 2024 Her hakkı saklıdır. Başa Dön