KIZILELMA "HEDEF TURAN" AMA NASIL? (XXVI)

31 Ekim 2023


KAZAKİSTAN                     Nüfus                                  Türk Nüfus                           Km2

Kazakistan

                  19.001.000      

                14.631.000        

                     2.724.900   

      Bugünkü Kazakistan sınırları içinde kalan topraklar tarih boyunca çeşitli kabile ve kavimlerin geçit yerini teşkil eder. Bu coğrafî sahanın Kazak denilen bir Türk kavminin adıyla anılmaya başlanması Selçuklu hâkimiyeti sonrasındaki gelişmelerle yakından ilgilidir. XI. yüzyıldan itibaren Türklerin önemli bir kısmının Selçuklular önderliğinde batıya doğru yayılmasından sonra Orta Asya’da kalanlar istiklâllerini uzun süre devam ettirememişlerse de bunu takip eden ve yaklaşık bir buçuk asır süren Moğol hâkimiyeti devrinde kültürlerini ve varlıklarını koruyabilmişlerdi. Ardından Timur’un kurduğu devletin etrafında birleşmişler, ancak onun ölümü üzerine meydana gelen siyasî istikrarsızlık sebebiyle dağılmışlardı. Bunlardan bir kısmı Timur’un oğullarının yanında toplanırken bir kısmı da Fergana vadisiyle kuzeyinde başıboş bir hayat sürmeye başladı. Bu ikinci Türk grubu Ebülhayr (1428-1468) tarafından teşkilâtlandırılarak bir araya getirildi ve yeni bir Türk devleti kuruldu. Ancak bağımsız bir devletin kurulmasını kabul etmeyen Moğolların bu yeni devlete karşı başlattıkları saldırılar önlenemeyince halkını koruyamayan hükümdarı hükümdar kabul etmediğini bildiren bir kısım halk ayrılıp kuzeye doğru çekildi. Kazak adıyla anılmaya başlayan bu grup, Kazakistan ismi verilen İdil-Altaylar arasındaki bölgede hür olarak uzun zaman varlığını devam ettirdi. Daha önce burada yaşamış Türk, Sibir ve Moğol asıllı kavimlerin kalıntılarıyla zaman içinde karıştı. Böylece bugünkü Kazak halkı ortaya çıktı. Kazakistan’da yapılan kazılarda bu fikri destekleyici nitelikte daha önce yaşamış olan İskitler, Hunlar ve diğer Türk kavimlerine ait kültür kalıntıları elde edilmiştir.

      Kazaklar’ın geniş bozkırlarda başlattığı yeni hayat çok geçmeden merkezî bir yönetim ihtiyacını ortaya çıkardı. Nitekim önceleri “ulu cüz, orta cüz” ve “küçük cüz” adları altında “cüz” veya “orda” denilen üç merkezli idare sistemini deneyen Kazaklar daha sonra tek otorite etrafında toplanmak zaruretini hissettiler. Bu arada bazı küçük Moğol kabilelerinin kendilerine katılmasıyla sayıları 1 milyonu aştı. Burunduk Han (1480-1511) önderliğinde ilk merkezî idare kurma teşebbüsleri başarılı olmadıysa da Kasım (Kâzım ?) Han zamanında (1503-1523) birliği sağladılar. Kasım Han’ın yerine geçen oğlu Tâhir Han döneminde (1523-1533) merkezî idare bozularak halk cüz veya ordaların etrafında toplandı. Böylece ülke ve halk yeniden üç gruba ayrıldı. Bir müddet sonra Kasım Han’ın küçük oğlu Hak Nazar (1538-1581), Kazaklar’ı tekrar bir araya toplamayı ve merkezî otorite altına almayı başardı. Hak Nazar güneye, Türkistan bölgesine yönelerek Taşkent’i işgal edip Özbekler’e karşı üstünlük sağladı. Ondan sonra başa geçen Tevekkel Han zamanında da (1583-1598) bu siyaset devam ettirildi. Tevekkel Han Taşkent, Yesi ve Semerkant’ı ele geçirerek Kazakistan’ın sınırlarını Mâverâünnehir topraklarına kadar genişletti. Fakat 1598’deki son seferinde Buhara’da birliği yeniden sağlayan II. Abdullah Han (1557-1599) tarafından mağlûp edildi.

      Tevekkel Han güneyde Buhara ile savaşırken yeğeni Oras Muhammed Han, Ruslar’a karşı Batı Sibirya’da yaptığı mücadeleyi kaybetti ve esir düştü. Ruslar, Oras Muhammed’in serbest bırakmasına karşılık Tevekkel Han’ı Sibirya Müslümanlarının istiklâlini savunan Küçüm Han’a karşı savaşa zorladılar. Bu savaşta hem Tevekkel Han hem de Küçüm Han büyük zayiat verdi. Tevekkel Han’ın ardından Kazaklar’ın hükümdarı olan İşim Han ile (1598-1628) Tavke Han (1680-1718) zamanında Kazaklar büyük tehditlerle karşı karşıya kaldılar. Bir yandan Moğol asıllı Oyratlar, Kalmuklar ve Jungarlar ile öte yandan Ruslar’la çetin mücadelelere girdiler. “Jeti jargı” (yedi yargı - yedi prensip) denilen Türk töresini yazılı hale getiren Tavke Han birleşik Kazak halkının son hükümdarı oldu.

      Moğol kabileleri arasında devam eden mücadelenin sona ermesi üzerine Altan Han idaresindeki Oyratlar, XVI. yüzyılın ikinci yarısında 40.000 ailelik bir kuvvetle Doğu Kazakistan’a hücum ettiler. Bu hücum Hak Nazar Han tarafından püskürtüldüyse de Oyratlar, yeni liderleri Khu Urluk zamanında kalabalık bir Kalmuk kabilesiyle birleşerek yeniden saldırdılar ve Kazak bozkırlarını yağmaladılar. Mangışlak bölgesinde oturan Türkmen boylarını da yerlerinden eden Kalmuk istilâsı Batı Kazakistan’a kadar uzandı ve Kalmuklar, Ural nehriyle Volga nehirleri arasında bir devlet kurdular. Kalmuk saldırılarından zayıf düşen Kazaklar arasında liderleri Bolat Han’ın da ölümüyle kopmalar başladı ve üç orda ayrı hanlıklar durumuna geldi.

      Bu sırada Oyratlar’ın Moğolistan’da kalan kısmı ile birleşen Jungarlar, Khungtayji Batur önderliğinde bütün Doğu Türkistan’ı ve Taşkent’i işgal ederek Çin içlerine kadar uzanan bir devlet kurdular. Fakat Çin’e hâkim olan Mançu idaresinin direnişi üzerine bu defa batıya yani Kazakistan’a doğru ilerlediler. Kazaklar bu yeni tehlikeye karşı başlangıçta başarıyla mücadele ettilerse de Jungarlar önce büyük cüzü ve ardından orta cüzü hâkimiyetleri altına aldılar. Küçük cüzün başında bulunan Ebülhayr Han Ruslar’dan yardım istedi. Bunun üzerine yıllardır bölgedeki zengin kaynaklara sahip olmak ve ticaret sahalarına ulaşmak isteyen Ruslar, Başkırt mirzalarından Kutlu Muhammed Tevkelev’i (Aleksey İvanoviç) fevkalâde elçi olarak Kazaklar nezdine gönderdiler. Tevkelev küçük cüzde Ebülhayr, sultan ve beylerden Rusya’ya sadakat yemini alacak, bu sadakate uyulmasını sağlamak üzere hükümdarın yakınlarından birinin Rus başşehrine rehine olarak gönderilmesini temin edecekti. Nitekim Ebülhayr’ın Tevkelev ile yaptığı görüşme sonunda 10 Ekim 1731’de toplanan Han Şûrası’nda Rus himayesi yerine Rusya ile barış içinde yaşanması kararı alındı. Ancak Tevkelev’in Rus tâbiiyetinin kabul edilmemesi halinde Rusya’ya bağlı Kalmuk, Başkırt, Kossak ve Sibiryalılar’ın hücum edeceğine dair tehdidi Bökenbay Batur, Eset Batur ve Hudaynazar adındaki bazı liderlerin sadakat sözü vermelerine yol açtı. Ayrıca herhangi bir saldırıya karşı Or ile Ural nehirlerinin en çok yaklaştığı noktada bir askerî kale inşasına izin verildi.

      Tevkelev’in elde ettiği bu sonuç Rusya tarafından memnuniyetle karşılandı ve Or ile Ural nehirleri arasında Orenburg Kalesi’nin yapımına başlandı. Bir yıl içinde tamamlanan kale (1735) amaç dışı kullanıldı ve özellikle Rusya’nın Başkırtlar ülkesini işgalinde önemli rol oynadı. Bu sebeple Başkırt ileri gelenleri Kazak cüzlerine elçi göndererek Ruslar’a topraklarında üs vermemelerini istediler. Ebülhayr Han, Orenburg Kalesi’nin Başkırtlar’a karşı kullanılmasını önlemek için birlikte hareket etmek üzere orta cüz hanına çağrıda bulundu. Ancak çağrı reddedilince kendisi tek başına Ruslar’a karşı savaşmaktan çekinerek onlarla Başkırtlar’ın aralarını bulmaya çalıştı, fakat bunda da başarılı olamadı.

      Ebülhayr’ın rakipleri tarafından 1748’de öldürülmesinin ardından yerine bir zamanlar Ruslar’a rehin bıraktığı büyük oğlu Nur Ali getirildi (1748-1775). Ruslar, 1760’ta çıkarılan bir fermanla küçük cüz Kazaklar’ ının en verimli otlak yeri olan Ural nehri kıyılarını yasak bölge ilân ettiler. Bu durum onların Ruslar’a karşı düşmanlığını açık hale getirdi. Nitekim halkının çıkarlarını korumaya çalışan Don Kossakları’nın lideri Emelyan İvanoviç Pugaçev’in 1773’te başlattığı isyan başta Kazaklar olmak üzere Başkırtlar ve Kalmuklar’ca da desteklendi. Ancak isyan bastırıldı ve küçük cüz yavaş yavaş Rus hâkimiyetine girdi.

      Bu sırada Irgız ve Turgay nehirlerinden Siriderya’ya, Altay ile Targabatay dağlarından Balkaş gölüne kadar uzanan toprakları içine alan orta cüz Kalmuklar ve Ruslar tarafından tehdit edilmekteydi. Bir denge olması düşüncesiyle Çinliler’e yaklaşan orta cüz hanı Abılay’ın bu siyaseti bir müddet bütün ordaları rahatlattı ve herkeste birlik ümidini canlandırdı. Ancak Çinliler’in bir süre sonra Abılay Han’ın kendilerine tâbi olmasını istemeleri aranın açılmasına sebep oldu. Abılay Han, kendilerini orta cüzü işgal etmekle tehdit eden Çinliler’e karşı 1739’da Ruslar’dan yardım istedi. Fakat Ruslar’ın küçük cüzde olduğu gibi orta cüz Kazaklar’ını da Rus idaresine sokmaya kalkışması ve Kazak topraklarında bazı askerî kalelerin inşasını talep etmesi Abılay Han’ı yeniden müttefik değiştirmeye sevk etti. Bu sırada daha olumlu bir tavır içine giren Çin’le Kazak-Çin ittifakı kuruldu. Orta Asya’daki hâkimiyetlerine önemli bir darbe sayılan bu ittifak üzerine Ruslar, Kazaklar’a karşı yumuşak bir siyaset izleyerek Abılay Han’ın dostluğunu kazanmaya çalıştılar. Bundan faydalanan Abılay Han Sayram, Çimkent ve Suzak gibi kültür merkezlerini yönetimi altına aldı. Siriderya’dan İli ve Çu vadilerine kadar uzanan geniş sahada huzur ve asayiş sağlandı.

      Bu huzur dönemi Abılay Han’ın 1781’de vefatıyla sona erdi. Yerine geçen oğlu Abdullah Han zamanında Ruslar orta cüze baskıya başladılar. Abdullah Han, babası gibi Çin tarafına meylederek Rus baskısını önlemeye çalıştıysa da bunda başarılı olamadı ve 20 Nisan 1782’de bir seyahat esnasında Ruslar tarafından esir alındı. Bunun üzerine orta cüz hanı olan Veli Han Ruslar’a karşı açıkça mücadele başlattı. Buhara Emirliği ve Çin ile dostane ilişkiler kurarak güney ve güneydoğu sınırlarını emniyete aldı. Ruslar ise bir yandan askerî tedbirlere başvururken öte yandan Kıpçak, Argın, Nayman, Kerey, Vak ve Kongırat gibi Kazak boyları arasında karışıklık çıkarmak için harekete geçtiler. Nihayet Argın boyu sultanı Bökey, 1812’de hanlığını ilân ederek orta cüz Kazaklar’ını iki hanlı bir duruma düşürdü. İki hanın birbiriyle mücadelesi Kazaklar’a büyük zarar verdi. 1817’de Bökey Han’ın, 1819’da Veli Han’ın ölümü Kazaklar’ı bu sıkıntıdan kurtardıysa da başa dirayetli bir hanın gelmeyişi, Ruslar’ın Balkaş gölüne kadar Kazak topraklarını işgaline sebep oldu. Ruslar, Kazaklar’ın birleşmesine engel olmak için her Kazak boyunun sultanını o boyun hanı olarak tanıdılar. Bu durum Kazak boylarını birbiriyle mücadeleye sevk etti. Sonunda Ruslar bütün orta cüz Kazak topraklarını ellerine geçirdiler.

      Almatı, Evliyaata, Çimkent, Talas, Yedisu bölgelerini kapsayan ve on bir Kazak boyunu içine alan büyük cüz, Moğolistan sınırına yakın olması dolayısıyla Moğol kabilelerinden Kalmuklar’ın hücumuna uğramış ve 1723’te Kalmuklar’a boyun eğmişti. 1750 başlarına kadar Kalmuk hâkimiyetinde kalan Kazaklar bu defa Çinliler’in saldırısıyla karşılaştılar ve topraklarının doğu kesimini Çinliler’e bıraktılar. Ülkenin diğer kısmındaki Kazaklar ise düşmanlarına karşı Türkistan hanlıklarıyla iş birliği yollarını aradılar. Nitekim Türkistan (Yes/Yesi) şehrine kadar olan güney toprakları Taşkent Hanlığı’na katıldı. Öte yandan Hokand ordusu büyük cüze davet edildi. Bu gelişmeler karşısında Ruslar harekete geçerek Soyuk Han önderliğinde ayakta kalmaya çalışan ülkenin kuzey kesimini hâkimiyetleri altına aldılar. Böylece XIX. yüzyılın ilk yarısında orta cüzle büyük cüzün kuzey kısmı Rus hâkimiyetine girdi. ([1])

    Rus Çarı I. Nikola, 22 Haziran 1854’te bir ferman çıkararak bütün Kazak topraklarının hâkimiyet altına alındığını ve artık Kazakların Rus kanunlarına tâbi olduğunu ilân etmişse de bazı boy beyleri Rus hâkimiyetini reddederek Ruslarla mücadeleyi sürdürmüşlerdir.

      Rusya’nın baskıcı uygulamaları ve Kazak topraklarına yönelen Rus iskânı Kazaklarda millî şuurun yeniden uyanmasını sağlamıştır. 1916’da başlayan ayaklanma kısa sürede bütün ülkeye yayılmış, 1917’de çıkan Bolşevik İhtilâli ve bunun getirdiği yeni prensipler ayaklanmayı yeni bir safhaya sokmuştur. Ülkede yapılan seçimi milliyetçiler kazanmış, 1917 başlarında Ak-Tübe, Ural ve Orenburg’da toplanan Umumi Kazak Kurultayı memleketin modern bir ülke olarak teşkilatlanması için kararlar almıştır. Bu kararlar doğrultusunda Alaş Partisi kurulmuş, oluşturulan hükümetin adı Alaş Orda olarak belirlenmiştir. Rusya’da iç savaş devam ederken Aralık 1917’de Kazakistan muhtariyetini ilân etmiştir.

      İç savaşın sona ermesinden sonra 1919’da Kızılordu birlikleri Kazakistan’ı işgal ederek özerk Kazakistan’ın yerine 20 Ağustos 1920’de Kazak Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ni kurmuş, bu cumhuriyete 1924’te yeni Sovyet cumhuriyetlerinin teşkili esnasında bazı topraklar ilâve edilmiş ve böylece Kazakistan’ın bugünkü sınırları belirlenmiştir.

      Ruslar, Kazakistan’ı tamamen idareleri altına aldıktan sonra burada büyük bir asimilasyon siyaseti uygulamıştır. Camiler kapatılarak halkın ibadet hürriyeti engellenmiş, Müslüman toplumun ateistleşmesi için katılımın zorunlu olduğu konferanslar tertip edilmiş, ateizm okullarda ders olarak okutulmuştur. Sovyet rejimi bununla da yetinmeyerek Türk lehçeleri arasındaki farklılıkları arttırarak her bir lehçeyi ayrı bir dil şekline sokmaya çalışmış, Kiril alfabesi kabul ettirilmiş, 2. Dünya Savaşı’ndan sonra eğitim ve bilim dili olarak Rusça kullanılmaya başlanmıştır. Öte yandan millî kültürü aksettirecek edebî eserler yasaklanmıştır.

      Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra diğer Türkî devletler gibi Kazakistan da 16 Aralık 1991 tarihinde bağımsızlığını ilân etmiştir. ([2])

      2 724 900 km2 yüzölçümüne sahip olan Kazakistan, yüzölçümü açısından dünyanın dokuzuncu, eski Sovyetler Birliği ülkelerinin ikinci en büyük ülkesidir. Türkiye’nin yaklaşık 3,5 katı büyüklüğündeki ülke, Orta Asya’da Çin’in kuzeybatısında, Ural Nehri’nin batısında yer almaktadır. Ülkenin sınır komşuları Çin (1533 km), Kırgızistan (1051 km), Rusya (6846 km), Türkmenistan (379 km) ve Özbekistan (2203 km)’dır. Kazakistan’ın Aral Gölü’ne 1070 km’lik ve Hazar Denizi’ne 1 894 km’lik sınırı da bulunmaktadır.

      Doğudaki Altay Dağları, güneydoğusundaki Tien Şan - Tanrı Dağları- ve onun uzantıları Jongar Alatav ve Saur-Tarbagatay ülkenin en büyük dağlarını oluşturmaktadır. İrtiş, Esil, Jayık, İli, Sırderya, Tobıl, Sarısu ülkenin en büyük nehirleridir. İrili ufaklı ve çoğu yaz aylarında kuruyan 7000’den fazla akarsu bulunmaktadır. İrtiş, Esil ve Tobıl nehirleri Obi havzasına dâhil olup Kuzey Buz Denizine, diğerleri ise ülke içindeki göllere dökülmektedir. İrtiş, Esil ve Jayık'ta gemi taşımacılığı yapılmaktadır. Ülkede irili ufaklı 48 bin göl bulunmaktadır. Hazar, Aral, Balkaş, Alagöl, Zaysan, Tengiz, Sıletı gölleri ülkenin belli başlı büyük gölleridir. Ülkenin güneybatısında bulunan Aral Gölü suyunun çekilmesi nedeni ile küçülmektedir. Göllerin önemli bir kısmı çok tuzlu olduğundan tuz üretimi yapılmaktadır. Balkaş ve Zeysan ise önemli tatlı su gölleridir.

      İrtiş'de iki İle ve Sırderya'da birer olmak üzere ülkenin dört büyük barajı vardır. Ülkede tam anlamıyla karasal iklim hâkimdir. Bu nedenle çok soğuk kışlar ve çok sıcak yazlar yaşanmaktadır. Kuraklık süresi ve sıcaklık farkları büyüktür. Yazın ortalama hava sıcaklığı kuzey bölgelerinde 20ºC, güney bölgelerinde ise 30ºC’dir. Kışın ortalama hava sıcaklığı ise kuzey bölgelerinde –20 ila -22ºC, güney bölgelerinde -4 ila -8 ºC’dir. Astana’daki ortalama sıcaklıklar kışın -18ºC, yazın 20ºC’dir. Almatı’daki ortalama sıcaklıklar ise kışın -8ºC, yazın 22ºC olmaktadır. Yıllık metrekareye düşen yağış miktarı ortalama 250-350 mm3'tür.

      Kazakistan'da tabii bitki örtüsü kuzeyden güneye gittikçe farklılaşmaktadır. Kuzeydeki küçük orman ve ağaçlıklarla kaplı bozkır sahası güneye inildikçe çöle dönüşmektedir. Irmak boyları ağaçlık ve çalılıktır. Kumluk alanlarda saksavul ağaçları ve çalı türünden ılgınlar bulunmaktadır. Altay ve Tanrı Dağları ise çam ağaçları ile kaplıdır. Ülkenin en yüksek noktası 6 994 metre yükseklikle Tanrı Dağları’ndaki (Tien-Şan) Han Tengri zirvesidir. En alçak yeri ise -132 metreyle Batı Kazakistan'daki Karakıya Çukuru’dur. Kazakistan' nın %7'sini ormanlar, %4'unü dağlar, %26'sını ekilebilir alanlar, %23'ünü bozkır, %40'nı da çöl görünümlü toprakların oluşturduğu coğrafi yapıya sahiptir.

      Siyasi ve İdari Yapı Parlamenter bir cumhuriyet olan Kazakistan Cumhuriyeti, 16 Aralık 1991 tarihinde Sovyetler Birliği’nden bağımsızlığını kazanmasından bu yana Nursultan Nazarbayev başkanlığında yönetilmektedir. Nazarbayev, 1991 yılında göreve gelmesinin ardından 1999 yılı Ocak ayında yedi yıllığına yeniden Cumhurbaşkanı seçilmiştir. Nazarbayev, 2005 yılı Aralık ayında gerçekleştirilen en son Cumhurbaşkanlığı seçiminde yeniden Cumhurbaşkanlığına seçilmiştir. Yönetsel alanlarda Cumhurbaşkanı tarafından yapılan düzenlemeler, Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri ve Bakanlık yenilemeleri ile gerçekleştirilmektedir. Nur Sultan Nazarbayev, ülkede günümüzdeki politik istikrarın ana unsuru konumundadır. Özellikle 1995 yılından itibaren Nazarbayev’in Kazakistan’ın politik yapısı üzerindeki etkisi giderek artmıştır. Bunda, 1995 yılında gerçekleştirilen iki referandum etkili olmuş, sözkonusu referandumlar neticesinde 30 Ağustos 1995 tarihinde Cumhurbaşkanı’nın yetkilerini genişleten ülkenin bağımsızlık sonrasındaki ikinci Anayasası kabul edilmiştir. Bu Anayasaya göre Kazakistan Cumhuriyeti demokratik, laik bir hukuk devletidir. 1998 yılı Kasım ayında parlamento Cumhurbaşkanı’nın gücünü artıran bir dizi karar almıştır. Buna göre Cumhurbaşkanlığında azami yaş sınırı ve en fazla iki dönem sınırı kaldırılmış; Cumhurbaşkanlığının bir dönemlik süresi beş yıldan yedi yıla çıkartılmıştır. Cumhurbaşkanına 27 Ekim 2000 tarihinde dokunulmazlık hakkı tanınmıştır. Ülkenin başkentinin Almatı’dan Astana’ya taşınması kararı 1994 yılında Nur Sultan Nazarbayev tarafından alınmış olup, taşınma 10 Aralık 1997’de tamamlanmıştır. Tüm kurumların Almatı’dan Astana’ya taşınması ise 1998 yılında tamamlanmıştır. Taşınma kararı devlet bütçesini etkilemeye devam etmektedir. 2005 yılında 1995 Anayasasında yapılan değişikliklerle Nur Sultan Nazarbayev Nazarbayev’in görev süresi üzerindeki tüm kısıtlar kaldırılmıştır. Yasama organı parlamento ve senatodur. Kırk yedi üyeli senatonun otuz iki üyesi altı yıllığına seçilmektedir. Geri kalan onbeş üye ise Cumhurbaşkanı tarafından atanmaktadır. Parlamento ise yüz yedi üyeden oluşmakta, doksan sekizi seçilmektedir. Geri kalan dokuz koltuk ise ülkedeki etnik azınlıkları temsil eden Kazakistan Halkları Asamblesine ayrılmıştır.

       Ülke, içinde Almatı’nın da yer aldığı bazı seçilmiş şehirler için ayrı yönetim yapılarına sahip 14 idari bölgeye (eyalet) bölünmüştür. Yerel hükümet bütçesi yerel meclis tarafından onaylanmaktadır. Bölgesel temsilcilerin görev süresi beş yıldır. Bölgesel yönetimin (Akimat-Valilik) idarecisi olan Valiler, Cumhurbaşkanı tarafından atanmaktadır. Bölgesel hükümetlere sınırlı özerklik tanınmıştır. Ancak, Almatı’nın istisnai olarak kapsamlı otoritesi bulunmaktadır. Ülkedeki Eyaletler: Akmola, Aktöbe, Almatı, Atırav, Batı Kazakistan, Doğu Kazakistan, Güney Kazakistan, Jambul, Karagandı, Kızılorda, Kostanay, Kuzey Kazakistan dır. ([3])

      Kazakistan’ın nüfusu, 2023’de bir önceki yıla göre 261 bin 845 kişi artarak 19 milyon 788 bin 254 kişi oldu. Ulusal İstatistik Bürosu, 1 Şubat 2023 itibarıyla Kazakistan’ın nüfusunu açıkladı. Erkek nüfusu 9 milyon 658 bin 685 kişi, kadın nüfusu 10 milyon 129 bin 569 kişi olarak kaydedildi. İl ve ilçe merkezlerinde ikamet edenlerin oranı 12 milyon 227 bin 458 kişiyken, kırsaldaki nüfus 7 milyon 560 bin 796 kişi olarak kaydedildi. ([4])

      Yüzölçümü açısından dünyanın 9. eski Sovyetler Birliği’nin 2. en büyük ülkesidir. Nüfusun çoğunluğu, ülkenin kuzey ve güney doğusunda yaşamaktadır. Ülkenin orta ve batı kısımlarında nüfus seyrektir. Ülkede nüfus yoğunluğunun önemli derecede düşük olmasının başlıca nedeni ülkeden dışarıya olan göçlerdir. Doğal nüfus artış hızı, dışarıya olan göçe yetişememektedir. 1989-1999 yılları arasında 1,5 milyon kişi Kazakistan dışına göç etmiştir. Bunların çoğu, Rusya’ya göç eden etnik Ruslardır; etnik Alman nüfusunun da yarısı Almanya’ya gitmiştir. 2000 yılından bu yana gerçekleşen güçlü ekonomik büyüme ülkeden göç eğilimini tersine çevirmiş ve 2004 yılında net göç ilk kez pozitife dönmüştür. Nispeten yüksek doğum oranları ve azınlıkların göçü neticesinde 1920’lerden bu yana ilk defa Kazak nüfus çoğunluğu elde etmiştir. Ülke, son yıllarda Orta Asya’daki fakir komşuları ve Çin’den göç almaktadır. Buna ilave olarak ülkeden Rusya’ya göçte yavaşlama gözlenmektedir. Göçe rağmen ülkede halen geniş bir Rus azınlık bulunmaktadır. 2001 itibarı ile ülkedeki Rusların nüfusa oranı % 30’dur. Bağımsızlık sonrasında Ruslar kamudaki önemli görevlerden uzaklaştırılmıştır. Kazaklaştırma Programı kapsamındaki bu uygulama kamuda vasıflı işgücü kaybına neden olmuştur. Günümüzde bu uygulama yumuşatılmıştır. ([5])

Kazakistan’ın etnik (2022) yapısı: Kazak, 13,306,445 (%69.01), Rus, 3,429,747 (%18.42), Özbek, 637,880 (%3.29), Uygur, 283,102 (%1.48), Ukrain, 247,434 (1.36), Tatar, 197,489 (%1.06), Alman, 171,922 (%0.92), Türk, 116,218 (%0.61), Azerbaycanlı, 116,670 (% 0.61), Koreli, 107,569 (%0.57), Dungan, 78,199 (%0.40), Belaruslu, 50,493 (%0.28), Tacik,  53,359 (%0.27), Kürt, 48,642 (%0.25), Çeçen, 33,836 (%0.18), Polonyalı, 28,484 (%28,484), Kırgız, 23,274 (%0.15), Diğer, 214,934 (%1.1) ([6])

       Nazarbayev’in Kazak alfabesinin Kiril alfabesinden Latin alfabesine dönüştürülmesi yönünde bir teklifi vardır. Bunun 12-15 yıllık bir süreçte gerçekleştirilmesi öngörülmektedir. 60 yaş üzeri nüfusun toplam nüfusa oranı düşük düzeydedir. Nüfusun yalnızca yaklaşık %10’u 60 yaş üzerindedir. Ülkedeki fakirlik son yıllarda GSYİH’ daki hızlı artış eğilimi ile birlikte önemli ölçüde düşüş göstermiştir. Kazakistan İstatistik Ajansı’na göre ülkede fakirlik sınırı (ayda 35 $) altında yaşayan nüfusun oranı 2004’te %33,9 iken, 2010 yılında %6,5’e gerilemiştir. Gini katsayısı ise 2001’de 0,366 iken 2010 yılında 0,278’e gerilemiştir. 1999’dan itibaren gözlenen hızlı ekonomik büyüme istihdam artışı ve yaşam standartlarında artış sağlamıştır. 2004’te 381 000 kişi olan yıllık ortalama işsizlik 2007’de 597 200 kişi (toplam işgücünün %7,3’ü) olmuştur. Sonrasında azalma eğilimi gösteren ortalama işsizlik oranlarının 2011 yılında 5,3 olarak gerçekleşeceği tahmin edilmektedir. Diğer taraftan müteahhitlik hizmetleri gibi sürekli büyüme gösteren sektörlerdeki istihdam resmi verilerde yeterince yansıtılmamaktadır. Bunun nedeni özellikle konut inşaatında gayrı resmi istihdamın halen hâkim olmasıdır. Petrol sektörü ile ivme kazanan ekonomik büyümenin etkileri başta hizmet sektörü olmak üzere diğer sektörlere de yansımıştır. Hizmet sektörü ülkede en fazla istihdam sağlayan sektör konumundadır. Bununla birlikte uzun vadeli işsizlik verileri özellikle ülkenin kuzeyindeki eski ağır sanayinin yoğunlaştığı bölgelerde yüksektir. ([7])

      Kazakistan’da halkın büyük çoğunluğu Müslüman olmakla birlikte, önce Çarlık Rusya ardından Sovyetler Birliği dönemleri boyunca devam eden Rus hâkimiyeti esnasında uygulanan politikalar sebebiyle toplumsal hayatta İslamiyet’in etkisinin oldukça zayıf olduğu söylenebilir. Sovyet rejiminin ülkedeki camileri yıktırması, din eğitimini yasaklaması, yozlaşmayı arttıracak bir dil politikası uygulaması, alfabeyi değiştirerek toplumun kültürel kodlarını değiştirmesi, ateizmi yaygınlaştırmaya çalışması, inanç ve ibadet hürriyetini kısıtlaması gibi faktörler, bugün gelinen noktayı açıklayıcı mahiyettedir.

      Ülkedeki cami sayısı bugün dahi son derece azdır ve bağımsızlık sonrası süreçte görece bir rahatlama olmakla birlikte toplumun dinî tercihlerini özgürce yaşayabildiği söylenemez. Öte yandan ülkede yüksek oranda Rus, Çinli ve Alman nüfus bulunmakta, bu da zaten dinî ve kültürel yaşantının zayıflatıldığı Kazak toplumu için bir başka zorlayıcı faktör olmaktadır.

      Bütün bunlara karşın, yüzyıllardır dinlerinden ve kültürlerinden kopartılmak için olmadık uygulamalara maruz bırakılan Kazak toplumunun dinini unutmaması ve toplumun yaşantısına tatbik edemese de inanç düzeyinde dinini muhafaza etmesi önemli bir başarı telakki edilmelidir. Öte yandan Sovyet rejiminin izlerinin silinmesinin ve toplumun dinî yaşantı ile ilişkilerinin yeniden güçlenmesinin uzun yıllar alması beklenmektedir. Nitekim yapılan araştırmalar Kazakistan’da halkın İslamiyet’le olan ilişkisinin giderek güçlendiğini ortaya koymaktadır. Friedrich Ebert Vakfı'nın finansmanı ile Orta Asya Politika Grubu tarafından gerçekleştirilen araştırmaya göre, 1991 yılında ülkede ibadete açık yalnızca 68 cami varken bugün bu sayı 2500’ün üzerine çıkmış durumdadır. ([8])


[1] Mehmet Saray-Kazakistan –Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi

[2] https://www.insamer.com/tr/ulke-profili-kazakistan/

[3] https://atam.gov.tr/wp-content/uploads/Kazakistan_Ulke_Raporu_2013-4.pdf

[4] https://www.kazakistan.kz/kazakistanin-nufusu-20-milyona-ulasti/

[5] [5] https://atam.gov.tr/wp-content/uploads/Kazakistan_Ulke_Raporu_2013-4.pdf

[6] https://tr.wikipedia.org/wiki/Kazakistan%27%C4%B1n_etnik_demografisi

[7] https://atam.gov.tr/wp-content/uploads/Kazakistan_Ulke_Raporu_2013-4.pdf

[8] https://www.insamer.com/tr/etkinlikler/

Cem Cüneyd Canan

Cem Cüneyd Canan © 2006 - 2024 Her hakkı saklıdır. Başa Dön