KIZILELMA "HEDEF TURAN" AMA NASIL? (XXI)

31 Mayıs 2023


                                                   TOPLAM NÜFUS               TÜRK NÜFUS                        KM2

Kabardey-Balkar

901.494          

110.000                    

                    12.500   

KABARDEY-BALKARYA

      Kabardey Balkarya, Rusya’nın sekiz okrug bölgesinden 7 bölgeyi (region) içeren Kuzey Kafkasya Federal Bölgesi’nde "etnik adlar taşıyan" çokuluslu cumhuriyetlerinden biridir.

      Kabardey Balkarya Cumhuriyeti (KBC), RF'de, Kuzey Kafkasya’da, Kafkas Dağları’nın  kuzey etekleri, Terek ve Kuma Irmağı  havzasında yer alır. Doğusunda Kuzey Osetya,  güneyinde Gürcistan  batısında Karaçay Çerkes Cumhuriyeti, kuzeyinde de Stavropol Kray  bulunur. “Kuzey Kafkasya, Müslüman ve Hristiyan dünyanın buluştuğu ve Avrupa ile Asya’nın birbirinden ayrıldığı bir bölge olması sebebiyle jeopolitik olarak önemli bir konuma sahiptir; dolayısıyla bölge her zaman büyük devletlerin çıkarlarının çatıştığı bir coğrafya olagelmiştir. Başkenti, Nalçik, diğer büyük şehirleri; Prohladnıy, Baksan, Nartkala, Mayskıy, Tırnauz, Dygulybgey, Terek ve Çegem’dir. Ana Nehirleri; Terek Irmağı, Malka, Baksan, Urukh ve Çerek nehirleridir. Tambukan Gölünden başka yüzden fazla göl bulunmaktadır. Kafkasya’nın en yüksek zirvesi Elbruz (5.642 m), Dykhtau (5.402 m), Koshkata (5.151 m) ve Shara (5.068 m) bilinen dağlarıdır.

      Kabartaylar kendilerini Adige olarak da adlandırmaktadır ve Çerkezlerle akrabadırlar. Kabartayların esas yurtları Kuban civarı idi; fakat XIII. yüzyılda başlayan Moğol saldırıları üzerine bugün bulundukları bölgeye gelerek yerleştiler. İslâm fütuhatının Kafkaslara ulaşmasından çok sonra XVI. yüzyılda Müslümanlığı benimseyen Kabartaylar, Altın Orda Devleti’nin çökmesinin ardından bölgenin tarihinde birinci derecede etkili olmaya başladılar. XVI. yüzyılın ilk yarısında Rus çarlarıyla dostluk ilişkisine girdiler. Kabartay Prensi Temrük’ün kızı Marya ’nın IV. İvan’la evlenmesi iki halk arasında münasebetlerin geliştirilmesinde olumlu etkide bulundu ve Rus himayesi yaygınlaştı. Ruslar 1563 ve 1567’de Terek nehrinin kıyısında iki ayrı kale inşa ederek yüzyılın sonuna doğru bölgeye iyice yerleştiler. Kafkaslar ’daki yayılmaları için burasını bir karakol olarak kullandılar. Kafkasları denetim altına almak isteyen Osmanlılar, İranlılar ve Ruslar arasında çatışmalar oldu. Özellikle Hıristiyan Kabartaylar’ın Rusya hizmetine girmesi, Osmanlı Devleti’ni tedirgin etti ve bundan dolayı Osmanlılar Kabartaylar’ı önce himayeleri, sonra da doğrudan yönetimleri altına aldılar. Belgrad Antlaşması (1739) Kabartaylar’ın yaşadığı bölgeyi tarafsız bir ülke haline getirince Osmanlı Devleti ile Rusya arasında bir tampon bölge haline geldiler. Bunun ardından Küçük Kaynarca Antlaşması (1774) Kabartaylar’ı Rusya ile birleştirdi. Rus hâkimiyetine karşı zaman zaman bağımsızlık isteğiyle ayaklanan Kabartaylar büyük oranda kıyıma uğradılar. Bu kıyımdan kaçanların bir kısmı Osmanlı Devleti’ne sığındı. XX. yüzyılda da bazı ayaklanmalar görüldü.

      16 ve 17. yüzyıllarda Kuzey Kafkasya, bu bölgede hâkimiyet kazanmaya çalışan Osmanlı ile İran Safavi Devleti arasında devam eden mücadeleye sahne olmuştur. Yine 16. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Kuzey Kafkasya siyasi arenasına dâhil olan bir başka güç ise Rusya’dır. Çarlık Rusya ordusunda general olan ve aynı zamanda Kafkas Savaşı adlı kitabın yazarı olan Vasiliy Potto’ya göre, IV. İvan’dan başlayarak hemen hemen bütün Rus çarları, Kafkasya üzerinde hâkimiyet kurmaya çalışmıştır; hatta “Kafkasya hâkimiyeti fikri, Rus tarihinde kalıtsal hâle gelmiştir.” Bununla birlikte, Rusya’nın Kuzey Kafkasya’ya yönelik dış politikasının temel amacı, 16. yüzyıl sonlarına doğru zaten yeterince zayıflamış olan İran ile askerî-politik bir ittifak kurarak Osmanlı’nın bu bölgedeki varlığına karşı koymak şeklinde gelişmiştir.

      Rusya’nın Kuzey Kafkasya’yı istila etmesi kolay olmamış, bu süreç birkaç yüzyıla yayılmıştır. Bu istilaya karşı koymak için İmam Mansur, Gazi Muhammed, Hamzat Bek, Şeyh Şamil gibi liderler önderliğinde birçok defa bir araya gelen Kuzey Kafkasya halkları, 19. yüzyılın ikinci yarısına kadar Rus istilalarına direnmiştir. Balkarlar ile Kabardeyler uzun bir süre Rus istilasına direnmiş, Ruslar Balkarları 1825’te  Kabardeyleri de ancak 1864'te yönetimleri altına almışlardır.

      19. yüzyılla birlikte başlayıp yüzyılın ikinci yarısında (1864) sona eren Kafkas Savaşı neticesinde, yüz binlerce insan Osmanlı’ya sürgün edilmiş ve bölgede asırlar boyu devam eden siyasi, etnik, dinî ve kültürel düzen yıkılmıştır. Kafkas Savaşı’ndan sonra birkaç ayaklanma başlatılmışsa da bunlar Rusya tarafından kanlı bir şekilde bastırılmış ve 19. yüzyılın ikinci yarısında, Kuzey Kafkasya tümüyle Rusya’nın idari ve askerî hâkimiyetine girmiştir.

      Rus yönetimi, 1860'larda hem Müslüman  nüfusu azaltmak ve hem de Batı Çerkesya’da  1864 yılın da gerçekleşen Çerkes Sürgünü  olayına yönelik olası tepkileri azaltmak, bu sürgün olayını sıradan bir göç olayı imiş gibi geçiştirmek için Osmanlı İmparatorluğu   ile bir anlaşma içinde Doğu Çerkesya’dan  ve Kuzey Osetya’dan   Müslüman nüfusu baskı ve entrika ile göç ettirmeye başladı. Göçler 1900'lü yıllara değin ara ara devam etti. Kabardeyler,  Diaspora ‘da Amasya, Kayseri, Tokat, Çorum, Sivas, Adana, Mersin, Kahramanmaraş, Ankara, Samsun (Duruçay), Eskişehir, Kars, Gaziantep, Ardahan, Balıkesir (Bandırma Yenisığırcı köyü) vb. illerinde yerleşenler, daha sonra oralardan İstanbul'a ve başka illere göç etmişlerdir. Kafkasya dışında en çok Kabardey, Türkiye'dedir.  Ayrıca Ürdün, Suriye ve ABD'de de önemli bir Kabardey nüfus yaşamaktadır. Suriye, Mısır, İsrail (1-köy) ve Ürdün'de bulunmaktadırlar. Kabardeyler  Rusya Federasyonu'ndan ayrılıp bağımsız olmak için pek çok kez çabalamış ancak hiçbirinde başarılı olamamışlardır. Kabardeyler ve Balkarların etnik kimlik inşasında, sömürgelerden etkilenmiş halkların karakteristik özellikleri görülmektedir. Bu bağlamda, modern Çerkes kimliğinin bileşeninin merkezinde, 19. yüzyıldaki Kafkas Savaşı sırasında soykırıma uğrayan bir halk bulunmaktadır. Aynı şekilde Balkarlar da 20. yüzyılın ortasında Stalin tarafından düzenlenen sürgünün travmasını henüz atlatamamıştır. Ancak söz konusu halklar için bir yandan birer felaket olan bu olaylar diğer yandan günümüzde bu halkları bir arada tutan en önemli unsurlara dönüşmüştür.

            Kabardey-Balkar Cumhuriyeti’nin nüfus yapısı çok etnikli bir görünüme sahiptir. Nüfusunun %90’ı Kabardey, Balkar ve Ruslardan oluşmaktadır. Bölgede 1960’lara kadar Rus nüfusun arttığı, buna karşın Kabardey ve Balkar nüfusunun azaldığı bir süreç yaşanmıştır. Günümüzde ise tersine bir durumun söz konusu olduğu görülmektedir. Bugün bölgedeki Rus nüfus gün geçtikçe azalırken, hem Kabardey ve Balkarların hem de diğer etnik grupların sayısında bir artış yaşanmaktadır. Bu durumun gelecekte ortaya çıkabilecek sosyoekonomik koşullar sebebiyle etnopolitik bir soruna yol açabileceği de belirtilmelidir.

     Nüfus: 759,586 (1989 sayımı), 2002'de 901.494 idi (Nüfus 2005'te biraz düşmüştür: 898,9 bin), 859,939 (2010 sayımı);  “2019 sayımına göre 866.000 olup, Nüfusunun %52’si şehirlerde, %48’i kırsalda yaşamaktadır. Çok etnikli bir yapıya sahip olan bu küçük cumhuriyette nüfusun %52’si Kabardeylerden, %12’si Balkarlardan oluşmaktadır. Bölgedeki diğer cumhuriyetlerden farklı olarak buradaki Rus nüfusun oranı nispeten yüksektir (%22). Kalan kesim de bölgenin diğer etnik gruplarından oluşmaktadır.

      Kabardeyler ve Balkarlar 16. yüzyıldan itibaren İslamiyet’i benimsemiştir. Bugün bölgede yaşayan Kabardey ve Balkarların önemli bir bölümü Müslüman’dır ve Hanefi mezhebine bağlıdır ancak demografik yapının çeşitliliği ve %20’nin üzerindeki Rus nüfus sebebiyle günümüzde bölge nüfusunun tahminen %70’kadarı Müslümanlardan oluşturmaktadır. Kuzey Kafkasya halklarının İslamlaşması 7. yüzyılda Arap fetihleri ile başlamıştır. Aslında İslam’ın bütün bölgeye yayılması yaklaşık olarak 1.000 yıl sürmüştür. İlk aşamada, güney Dağıstan’a ulaşan İslam, buradan da bölgenin batısına doğru yayılmıştır. 15. yüzyıla gelindiğinde Kuzey Kafkasya’nın doğusu tamamen İslamlaşmıştır. Ancak günümüzde bölgede yaşayan Müslüman halkların (özellikle Kuzey Kafkasya’nın batısındaki halkların) İslam öncesi inançlarından vazgeçmesi (17-19. yüzyıl arasında) uzun zaman almıştır. Arap davetçi ve fetihçiler üzerinden Dağıstan’a ulaşan İslam, Kuzey Kafkasya’nın doğu bölgelerinde yerli davetçiler eliyle, batısında ise daha çok Osmanlı Devleti’nin etkisiyle yayılmıştır. Bugün genel olarak Kuzey Kafkasya’nın batısında Hanefi, doğusunda ise Şafi mezheplerinin yaygın olmasının sebebi, bu tarihsel olgu ile ilgilidir.

      Komünist ihtilâlinden sonra bölgede milliyetçi partiler, Bolşevikler, Menşevikler ve Kızıl Ordu arasında süren iktidar mücadelesi ve karışıklık sırasında 1918’de Sovyet idaresi kuruldu. 16 Ocak 1922’de Kabarda-Balkar Özerk Bölgesi oluşturuldu. Bu özerk bölge 5 Kasım 1936’da özerk cumhuriyet statüsüne yükseltildi. II. Dünya Savaşı sırasında bölge kısa bir süre için Almanlar tarafından işgal edildi (Ağustos 1942). Ancak daha sonra bölgeye yeniden hâkim olan Ruslar, cumhuriyette yaşayan Türk asıllı Karaçay-Balkarlar’ı Almanlar ’la iş birliği yaptıkları gerekçesiyle Sibirya ve Orta Asya’ya sürgüne gönderdiler. Özerk cumhuriyetin adı Kabarda Özerk Cumhuriyeti oldu. 1956’da çıkarılan bir kanunla Karaçay-Balkarlar aklandı ve yeniden vatanlarına dönmelerine müsaade edildi, cumhuriyetin adı da Kabarda-Balkar Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti olarak değiştirildi.

      Beyaz ve Kızıl orduların arasında geçen Rus İç Savaşı’ndan (1917-1922) sonra ortaya çıkan kolektifleştirme ve komünist rejim dayatmaları sırasında ise; ulusal aydınların, Müslüman din adamlarının ve varlıklı ailelerin kitlesel imhası başlatılmıştır. Sovyetler Birliği yönetiminin izlediği bu politika, Kuzey Kafkasya’da önce örgütlü ayaklanmalara, daha sonra ise 2. Dünya Savaşı’na kadar mücadelesini sürdürecek olan partizan grupların ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Stalin’in ölümünden sonra Sovyetler Birliği’nde devlet baskıları azalamaya başlamış ve Nikita Kruşçev’in iktidarda bulunduğu 1957 yılından sonra da söz konusu halkların ana vatanlarına dönmelerine izin verilmiştir.

      Entelektüelleri, ilim ve din adamlarını yok eden Sovyet yönetimi, Kafkasya insanını Rus öğretmenler aracığıyla sıradan bir Sovyet vatandaşına dönüştürmeyi planlamıştır. Nitekim 1960’lara gelindiğinde, bu planın başarıya ulaştığı düşünülmüş ve tüm bölge halklarının Sovyet ideallerine sadık birer yurttaş olduğu varsayılmaya başlanmıştır; ancak durumun hiç de göründüğü gibi olmadığı 1980’lerde anlaşılmıştır. Bu tarihlerde Glasnost (açıklık) ve Perestroika (yeniden yapılandırma) politikaları ile Sovyet yönetiminin azınlıktaki halklara uyguladığı baskıların ve sansürün hafiflemesi, hatta bazı üye devletlerin Sovyetler Birliği’nden ayrılmak üzere harekete geçmesi üzerine, Kuzey Kafkasya halkları arasında da ulusal hareketler ortaya çıkmıştır.

      Sovyet döneminde, genellikle iktidarda etnik Rus yöneticilerin olduğu Kuzey Kafkasya cumhuriyetlerinde, Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra yapılan ilk gerçek ve rekabetçi seçimlerde, iktidara yerli ulusal hareketlerin temsilcileri gelmiştir. 1990’ların başında, bu cumhuriyetlerde iktidara gelen liderleri iki kategoride değerlendirmek mümkündür. Birinci kategoride, Sovyet ordusunda görev almakla birlikte ulusal hareketlere dâhil olup siyasete girenler gelmektedir. Çeçenistan’da Cahar Dudayev ve İnguşetya’da Ruslan Auşev bu grup içinde sayılabilir. İkinci gruptakiler ise; yeni dönemde de iktidarda kalmayı başaran ulusal nomenklaturanın temsilcileridir. Bunlar arasında Dağıstan’daki Yüksek Konsey Prezidyumu Başkanı Magomedali Magomedov, Kabardey-Balkarya’daki Yüksek Konsey Prezidyumu Başkanı Valeriy Kokov, Kuzey Osetya’daki Komünist Parti Bölge Komitesi Birinci Sekreteri Aleksandr Galazov gibi isimler dikkat çekmektedir.

       Çeçenistan’ın özerklik değil tam bağımsızlık arayışında olması, Moskova’yı fazlasıyla rahatsız etmiş ve 1994’te Rusya-Çeçenistan Savaşı başlamıştır. O zamana kadar genellikle Rusya’nın ikincil gündem maddelerinden olan tüm Kuzey Kafkasya bölgesi, bir anda ülkenin en önemli meselesi hâline dönüşmüştür. 1999 yılında İkinci Çeçenistan-Rusya Savaşı başladığında, çatışmanın etkileri bölgesel sınırları aşmış ve süreç, bütün Rusya’nın etkilendiği bir gerilim yumağına dönüşmüştür.

      2000 yılında iktidara gelen Vladimir Putin’in Rusya’yı hızla “üniterleştirme”sinin Kuzey Kafkasya üzerindeki en büyük etkisi ise, özerk cumhuriyetlerin cumhurbaşkanlarının doğrudan halk tarafından seçilmesi uygulamasının kaldırılması olmuştur. Sonrasında bölgede askerî varlığını ve siyasi ağırlığını yeniden hissettiren Moskova yönetimi, 2009 yılında Çeçen savaşının resmen bittiği tarihe kadar, tüm bölgede kontrolü ele almıştır. Putin’in Nisan 2013’te, Rusya’ya bağlı özerk cumhuriyetlerin parlamentolarına doğrudan seçimleri kaldırma hakkı veren yasayı imzalaması sonucunda, Kuzey Kafkasya’daki yedi cumhuriyetten altısı bu uygulamaya geçmiştir. Günümüzde bölgede sadece Çeçenistan’da cumhurbaşkanı doğrudan halk tarafından seçilmektedir. Putin’in iktidara gelmesiyle Rusya’nın Kuzey Kafkasya politikasında hızlı bir değişim yaşanmıştır. Putin’in Kuzey Kafkasya politikası iki bileşenden oluşmaktadır: Güvenlik sorununu çözmek (ayrılıkçı grupları yok etmek) ve Moskova’dan Kuzey Kafkasya cumhuriyetlerine doğru sübvansiyon akışını sağlayarak buradaki yerli elit sınıfı kontrol altında tutmak” hedeflenmiştir. Kabardey-Balkar’daki bütün okullarda her pazartesi günü Rusya bayrağının göndere çekilmesi ve Rus milli marşının okutulması zorunlu hale getirilmiştir. Kafkasya’da ilk olarak Kabardey-Balkar’da uygulanan yeni kararların, Eylül ayından itibaren diğer Kafkas cumhuriyetlerinde de zorunlu olacağı bilgisi verildi. Rusya Federasyonu Eğitim Bakanı Sergey Kravtsov tarafından Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e sunulan teklifin 22 Nisan’da onaylandığı aktarıldı.

      Kabardey-Balkar Cumhurbaşkanı Kazbek Kokov yaptığı açıklamada, “Bizlere Kabardey-Balkar bayrağıyla birlikte Rus bayrağının göndere çekilmesi ve milli marşların okunması emredildi. Cumhurbaşkanımız Vladimir Putin’in vurguladığı gibi bu işi layığıyla yapmalı ve sembollerin önemini vurgulamalıyız.” ifadelerini kullandı. 

      Kabardeyler, Abhaz-Adıge dilleri olarak da bilinen Kuzeybatı Kafkas dilleri öbeğine bağlı Adıge dilinin doğu kolunu oluşturan Kabardeyceyi, Balkarlar ise Karaçay-Balkar (Karaçay-Malkar) Türkçesini konuşmaktadır. 

      Nalçik'te Khaberdey-Balkar Devlet Üniversitesi ve Khaberdey-Balkar Bilimsel Araştırma Enstitüsü, Üniversite de Adıge ve Balkar dillerinde öğretim veren kürsüleri, Bilimsel Araştırma Enstitüsünün tarih, dil ve ekonomi bölümleri bulunmaktadır. Nalçik'te Rus (Maksim Gorki) ve Adıge (Şocents'uk' Ali) Dram Tiyatrosu, Adıge tiyatrosundan yararlanan Balkarlar kendi tiyatrolarını kurmak istemektedirler. Ayrıca müzikal tiyatro ve çocuk tiyatrosu da vardır.


      Nalçik'te Khaberdey-Balkar Yazarlar Birliği ve Elbrus Basımevi bulunmakta, Rusça, Adıgece ve Balkarca kitap, dergi ve gazeteler yayınlanmaktadır. Radyo ve Televizyon kurumları, pazar günleri dışında, günlük Rusça, Adıgece ve Balkarca yayınlar yapmaktadırlar. Opera ve Kabardinka adlı Khaberdey-Balkar Halk Dansları Topluluğu da vardır. Tüm bu kuruluşların giderleri devlet tarafından karşılanmaktadır. Nalçik'te at yarışları düzenlenen bir de hipodrom vardır. Khaberdey ve Balkarların yaşamında atın yeri büyüktür. Atçılık şimdi devlet eliyle desteklenerek yeniden canlandırılmak istenmektedir.

      Maden suyu kaynakları bakımından Cumhuriyet toprakları ünlüdür. Nalçik kent merkezinde; hemen yakındaki Belaya Reçka Köyünde; batıda Dolina Narzanov'da; Elbrus Köyünde, Çerek-Balkarski kaynağı yakınında; buzulların eteğinde; daha başka yerlerde, örneğin; Malka vadisi ile Habaz yakınlarında çeşitli maden suyu kaynakları bulunmaktadır. Başlıca madencilik alanı Tırnawız kenti ve çevresidir. Burada zengin molibden ve tungsten yatakları işletilir. Ugolni'de taşkömürü, Malka vadisinde de zengin altın, krom ve nikel yatakları ile bir miktar petrol vardır. Endüstri, özellikle Nalçik ve Prohladnı kentlerinde toplanmıştır. Bu kentler ağırlıklı olarak Rus nüfusludur. Dolayısıyla modern endüstri, başka bir anlatımla ülkenin üretim gücü, Rusların elindedir. Endüstri kuruluşları olarak, Nalçik'te, petrol sondaj aygıtları, kereste, mobilya, dokuma, giyim, ayakkabı, çimento ve cam ürünleridir. Prohladnı'da da makine endüstrisi toplanmıştır. Öteki kentlerde tarım ürünleri işlenir. Gerekli enerji, akarsular üzerinde kurulan hidroelektrik santrallerinden sağlanır. Isınmada doğalgaz kullanılır.

 

      Kabartayca, Kafkasya (Yafet) dil ailesinin Kuzeybatı Abhaz-Adige grubunda yer almaktadır. Kabartayca’ya çok yakın olan şiveler Abhaz, Abazin ve Adige’dir. Özellikle Adige ile Kabartayca birbirine çok yakındır ve Kabartaylar da Adige grubuna dâhil olduğu için her iki dil Adigabze (Adige dili) olarak adlandırılır. Kabartay dilinde Büyük Kabartay, Mozdok, Beslan ve Kuban olmak üzere dört lehçe bulunmaktadır. Beslan lehçesi edebî dil için esas kabul edilmiştir. Arapça, Türkçe, Rusça ve Farsça’dan çok sayıda kelime alan Kabartayca’da ilk eser 1864 yılında Kadı Atacukin tarafından neşredilmiştir. İlk Kabartayca gramer kitabını şair ve filolog Ş. B. Nogmov (ö. 1844) hazırlamıştır. Ayrıca onun Adigey halklarının tarihine dair bir eser de yazdığı bilinmektedir. İlk Kabartayca-Rusça sözlük ise 1889 yılında yayımlanmıştır.

      Sovyetler Birliği döneminde Kabartayca’nın tarihî gelişimi ve lehçe farklılıkları ayrıntılı biçimde incelendi. Fakat resmî dilin Rusça olması sebebiyle fazla bir işlerlik kazanmadı. 1980’de yapılan bir sayıma göre ana dilini Kabartayca olarak belirtenlerin oranı % 97,9, Rusça’yı ikinci dil olarak bildiren ve iyi bilen Kabartaylar’ın sayısı % 76,7’dir. 1958 yılından itibaren Kabartayca ilkokulların birinci ve dördüncü eğitim dili olmasına rağmen 1970’li yıllardan başlayarak eğitim dili Rusça olan okullarda seçmeli ders olarak verilmeye başlandı. Bugün eğitim dili Rusça olmakla birlikte Kabartayca-Adigece de ilkokuldan liseye kadar mecburi ders, 1957 yılında kurulan Kabardin-Balkar Üniversitesi’nde isteğe bağlı seçmeli ders şeklinde okutulmaktadır. Kabartayca ilk gazete Lenin Yolu ismiyle 1920 yılında yayımlanmaya başlandı. Kabarda-Balkar Özerk Cumhuriyeti’nde Kabartayca, Rusça ve Balkarca yirmiden fazla gazete ve dergi çıkmaktadır. Bu dillerin hepsinde radyo ve sınırlı sürelerde (günde ortalama üç-dört saat) olmakla birlikte televizyon yayını mevcuttur. 1923-1924 yıllarında Latin alfabesini kullanan Kabartaylar, 1936 yılından itibaren Kiril alfabesini kullanmaya başladılar ve halen bu alfabeyi devam ettirmektedirler.

 

Yararlanılan Kaynak:

https://islamansiklopedisi.org.tr/kabartaylar

https://www.academia.edu/3655535/Kabardey_Balkar_Cumhuriyeti_Georgi_VA%C3%87NADZE

https://ajanskafkas.com/manset/kabardey-balkarda-okullarda-rus-milli-marsinin-okunmasi-zorunlu-hale-getirildi/

http://www.kafiad.org/alt/kabard.htm

https://www.insamer.com/tr/ulke-profili-kabardey-balkar/

 

 

 

 

 

 

 

 

      Kabardey Balkarya, Rusya’nın sekiz okrug bölgesinden 7 bölgeyi (region) içeren Kuzey Kafkasya Federal Bölgesi’nde "etnik adlar taşıyan" çokuluslu cumhuriyetlerinden biridir.

      Kabardey Balkarya Cumhuriyeti (KBC), RF'de, Kuzey Kafkasya’da, Kafkas Dağları’nın  kuzey etekleri, Terek ve Kuma Irmağı  havzasında yer alır. Doğusunda Kuzey Osetya,  güneyinde Gürcistan  batısında Karaçay Çerkes Cumhuriyeti, kuzeyinde de Stavropol Kray  bulunur. “Kuzey Kafkasya, Müslüman ve Hristiyan dünyanın buluştuğu ve Avrupa ile Asya’nın birbirinden ayrıldığı bir bölge olması sebebiyle jeopolitik olarak önemli bir konuma sahiptir; dolayısıyla bölge her zaman büyük devletlerin çıkarlarının çatıştığı bir coğrafya olagelmiştir. Başkenti, Nalçik, diğer büyük şehirleri; Prohladnıy, Baksan, Nartkala, Mayskıy, Tırnauz, Dygulybgey, Terek ve Çegem’dir. Ana Nehirleri; Terek Irmağı, Malka, Baksan, Urukh ve Çerek nehirleridir. Tambukan Gölünden başka yüzden fazla göl bulunmaktadır. Kafkasya’nın en yüksek zirvesi Elbruz (5.642 m), Dykhtau (5.402 m), Koshkata (5.151 m) ve Shara (5.068 m) bilinen dağlarıdır.

      Kabartaylar kendilerini Adige olarak da adlandırmaktadır ve Çerkezlerle akrabadırlar. Kabartayların esas yurtları Kuban civarı idi; fakat XIII. yüzyılda başlayan Moğol saldırıları üzerine bugün bulundukları bölgeye gelerek yerleştiler. İslâm fütuhatının Kafkaslara ulaşmasından çok sonra XVI. yüzyılda Müslümanlığı benimseyen Kabartaylar, Altın Orda Devleti’nin çökmesinin ardından bölgenin tarihinde birinci derecede etkili olmaya başladılar. XVI. yüzyılın ilk yarısında Rus çarlarıyla dostluk ilişkisine girdiler. Kabartay Prensi Temrük’ün kızı Marya ’nın IV. İvan’la evlenmesi iki halk arasında münasebetlerin geliştirilmesinde olumlu etkide bulundu ve Rus himayesi yaygınlaştı. Ruslar 1563 ve 1567’de Terek nehrinin kıyısında iki ayrı kale inşa ederek yüzyılın sonuna doğru bölgeye iyice yerleştiler. Kafkaslar ’daki yayılmaları için burasını bir karakol olarak kullandılar. Kafkasları denetim altına almak isteyen Osmanlılar, İranlılar ve Ruslar arasında çatışmalar oldu. Özellikle Hıristiyan Kabartaylar’ın Rusya hizmetine girmesi, Osmanlı Devleti’ni tedirgin etti ve bundan dolayı Osmanlılar Kabartaylar’ı önce himayeleri, sonra da doğrudan yönetimleri altına aldılar. Belgrad Antlaşması (1739) Kabartaylar’ın yaşadığı bölgeyi tarafsız bir ülke haline getirince Osmanlı Devleti ile Rusya arasında bir tampon bölge haline geldiler. Bunun ardından Küçük Kaynarca Antlaşması (1774) Kabartaylar’ı Rusya ile birleştirdi. Rus hâkimiyetine karşı zaman zaman bağımsızlık isteğiyle ayaklanan Kabartaylar büyük oranda kıyıma uğradılar. Bu kıyımdan kaçanların bir kısmı Osmanlı Devleti’ne sığındı. XX. yüzyılda da bazı ayaklanmalar görüldü.

      16 ve 17. yüzyıllarda Kuzey Kafkasya, bu bölgede hâkimiyet kazanmaya çalışan Osmanlı ile İran Safavi Devleti arasında devam eden mücadeleye sahne olmuştur. Yine 16. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Kuzey Kafkasya siyasi arenasına dâhil olan bir başka güç ise Rusya’dır. Çarlık Rusya ordusunda general olan ve aynı zamanda Kafkas Savaşı adlı kitabın yazarı olan Vasiliy Potto’ya göre, IV. İvan’dan başlayarak hemen hemen bütün Rus çarları, Kafkasya üzerinde hâkimiyet kurmaya çalışmıştır; hatta “Kafkasya hâkimiyeti fikri, Rus tarihinde kalıtsal hâle gelmiştir.” Bununla birlikte, Rusya’nın Kuzey Kafkasya’ya yönelik dış politikasının temel amacı, 16. yüzyıl sonlarına doğru zaten yeterince zayıflamış olan İran ile askerî-politik bir ittifak kurarak Osmanlı’nın bu bölgedeki varlığına karşı koymak şeklinde gelişmiştir.

      Rusya’nın Kuzey Kafkasya’yı istila etmesi kolay olmamış, bu süreç birkaç yüzyıla yayılmıştır. Bu istilaya karşı koymak için İmam Mansur, Gazi Muhammed, Hamzat Bek, Şeyh Şamil gibi liderler önderliğinde birçok defa bir araya gelen Kuzey Kafkasya halkları, 19. yüzyılın ikinci yarısına kadar Rus istilalarına direnmiştir. Balkarlar ile Kabardeyler uzun bir süre Rus istilasına direnmiş, Ruslar Balkarları 1825’te  Kabardeyleri de ancak 1864'te yönetimleri altına almışlardır.

      19. yüzyılla birlikte başlayıp yüzyılın ikinci yarısında (1864) sona eren Kafkas Savaşı neticesinde, yüz binlerce insan Osmanlı’ya sürgün edilmiş ve bölgede asırlar boyu devam eden siyasi, etnik, dinî ve kültürel düzen yıkılmıştır. Kafkas Savaşı’ndan sonra birkaç ayaklanma başlatılmışsa da bunlar Rusya tarafından kanlı bir şekilde bastırılmış ve 19. yüzyılın ikinci yarısında, Kuzey Kafkasya tümüyle Rusya’nın idari ve askerî hâkimiyetine girmiştir.

      Rus yönetimi, 1860'larda hem Müslüman  nüfusu azaltmak ve hem de Batı Çerkesya’da  1864 yılın da gerçekleşen Çerkes Sürgünü  olayına yönelik olası tepkileri azaltmak, bu sürgün olayını sıradan bir göç olayı imiş gibi geçiştirmek için Osmanlı İmparatorluğu   ile bir anlaşma içinde Doğu Çerkesya’dan  ve Kuzey Osetya’dan   Müslüman nüfusu baskı ve entrika ile göç ettirmeye başladı. Göçler 1900'lü yıllara değin ara ara devam etti. Kabardeyler,  Diaspora ‘da Amasya, Kayseri, Tokat, Çorum, Sivas, Adana, Mersin, Kahramanmaraş, Ankara, Samsun (Duruçay), Eskişehir, Kars, Gaziantep, Ardahan, Balıkesir (Bandırma Yenisığırcı köyü) vb. illerinde yerleşenler, daha sonra oralardan İstanbul'a ve başka illere göç etmişlerdir. Kafkasya dışında en çok Kabardey, Türkiye'dedir.  Ayrıca Ürdün, Suriye ve ABD'de de önemli bir Kabardey nüfus yaşamaktadır. Suriye, Mısır, İsrail (1-köy) ve Ürdün'de bulunmaktadırlar. Kabardeyler  Rusya Federasyonu'ndan ayrılıp bağımsız olmak için pek çok kez çabalamış ancak hiçbirinde başarılı olamamışlardır. Kabardeyler ve Balkarların etnik kimlik inşasında, sömürgelerden etkilenmiş halkların karakteristik özellikleri görülmektedir. Bu bağlamda, modern Çerkes kimliğinin bileşeninin merkezinde, 19. yüzyıldaki Kafkas Savaşı sırasında soykırıma uğrayan bir halk bulunmaktadır. Aynı şekilde Balkarlar da 20. yüzyılın ortasında Stalin tarafından düzenlenen sürgünün travmasını henüz atlatamamıştır. Ancak söz konusu halklar için bir yandan birer felaket olan bu olaylar diğer yandan günümüzde bu halkları bir arada tutan en önemli unsurlara dönüşmüştür.

            Kabardey-Balkar Cumhuriyeti’nin nüfus yapısı çok etnikli bir görünüme sahiptir. Nüfusunun %90’ı Kabardey, Balkar ve Ruslardan oluşmaktadır. Bölgede 1960’lara kadar Rus nüfusun arttığı, buna karşın Kabardey ve Balkar nüfusunun azaldığı bir süreç yaşanmıştır. Günümüzde ise tersine bir durumun söz konusu olduğu görülmektedir. Bugün bölgedeki Rus nüfus gün geçtikçe azalırken, hem Kabardey ve Balkarların hem de diğer etnik grupların sayısında bir artış yaşanmaktadır. Bu durumun gelecekte ortaya çıkabilecek sosyoekonomik koşullar sebebiyle etnopolitik bir soruna yol açabileceği de belirtilmelidir.

     Nüfus: 759,586 (1989 sayımı), 2002'de 901.494 idi (Nüfus 2005'te biraz düşmüştür: 898,9 bin), 859,939 (2010 sayımı);  “2019 sayımına göre 866.000 olup, Nüfusunun %52’si şehirlerde, %48’i kırsalda yaşamaktadır. Çok etnikli bir yapıya sahip olan bu küçük cumhuriyette nüfusun %52’si Kabardeylerden, %12’si Balkarlardan oluşmaktadır. Bölgedeki diğer cumhuriyetlerden farklı olarak buradaki Rus nüfusun oranı nispeten yüksektir (%22). Kalan kesim de bölgenin diğer etnik gruplarından oluşmaktadır.

      Kabardeyler ve Balkarlar 16. yüzyıldan itibaren İslamiyet’i benimsemiştir. Bugün bölgede yaşayan Kabardey ve Balkarların önemli bir bölümü Müslüman’dır ve Hanefi mezhebine bağlıdır ancak demografik yapının çeşitliliği ve %20’nin üzerindeki Rus nüfus sebebiyle günümüzde bölge nüfusunun tahminen %70’kadarı Müslümanlardan oluşturmaktadır. Kuzey Kafkasya halklarının İslamlaşması 7. yüzyılda Arap fetihleri ile başlamıştır. Aslında İslam’ın bütün bölgeye yayılması yaklaşık olarak 1.000 yıl sürmüştür. İlk aşamada, güney Dağıstan’a ulaşan İslam, buradan da bölgenin batısına doğru yayılmıştır. 15. yüzyıla gelindiğinde Kuzey Kafkasya’nın doğusu tamamen İslamlaşmıştır. Ancak günümüzde bölgede yaşayan Müslüman halkların (özellikle Kuzey Kafkasya’nın batısındaki halkların) İslam öncesi inançlarından vazgeçmesi (17-19. yüzyıl arasında) uzun zaman almıştır. Arap davetçi ve fetihçiler üzerinden Dağıstan’a ulaşan İslam, Kuzey Kafkasya’nın doğu bölgelerinde yerli davetçiler eliyle, batısında ise daha çok Osmanlı Devleti’nin etkisiyle yayılmıştır. Bugün genel olarak Kuzey Kafkasya’nın batısında Hanefi, doğusunda ise Şafi mezheplerinin yaygın olmasının sebebi, bu tarihsel olgu ile ilgilidir.

      Komünist ihtilâlinden sonra bölgede milliyetçi partiler, Bolşevikler, Menşevikler ve Kızıl Ordu arasında süren iktidar mücadelesi ve karışıklık sırasında 1918’de Sovyet idaresi kuruldu. 16 Ocak 1922’de Kabarda-Balkar Özerk Bölgesi oluşturuldu. Bu özerk bölge 5 Kasım 1936’da özerk cumhuriyet statüsüne yükseltildi. II. Dünya Savaşı sırasında bölge kısa bir süre için Almanlar tarafından işgal edildi (Ağustos 1942). Ancak daha sonra bölgeye yeniden hâkim olan Ruslar, cumhuriyette yaşayan Türk asıllı Karaçay-Balkarlar’ı Almanlar ’la iş birliği yaptıkları gerekçesiyle Sibirya ve Orta Asya’ya sürgüne gönderdiler. Özerk cumhuriyetin adı Kabarda Özerk Cumhuriyeti oldu. 1956’da çıkarılan bir kanunla Karaçay-Balkarlar aklandı ve yeniden vatanlarına dönmelerine müsaade edildi, cumhuriyetin adı da Kabarda-Balkar Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti olarak değiştirildi.

      Beyaz ve Kızıl orduların arasında geçen Rus İç Savaşı’ndan (1917-1922) sonra ortaya çıkan kolektifleştirme ve komünist rejim dayatmaları sırasında ise; ulusal aydınların, Müslüman din adamlarının ve varlıklı ailelerin kitlesel imhası başlatılmıştır. Sovyetler Birliği yönetiminin izlediği bu politika, Kuzey Kafkasya’da önce örgütlü ayaklanmalara, daha sonra ise 2. Dünya Savaşı’na kadar mücadelesini sürdürecek olan partizan grupların ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Stalin’in ölümünden sonra Sovyetler Birliği’nde devlet baskıları azalamaya başlamış ve Nikita Kruşçev’in iktidarda bulunduğu 1957 yılından sonra da söz konusu halkların ana vatanlarına dönmelerine izin verilmiştir.

      Entelektüelleri, ilim ve din adamlarını yok eden Sovyet yönetimi, Kafkasya insanını Rus öğretmenler aracığıyla sıradan bir Sovyet vatandaşına dönüştürmeyi planlamıştır. Nitekim 1960’lara gelindiğinde, bu planın başarıya ulaştığı düşünülmüş ve tüm bölge halklarının Sovyet ideallerine sadık birer yurttaş olduğu varsayılmaya başlanmıştır; ancak durumun hiç de göründüğü gibi olmadığı 1980’lerde anlaşılmıştır. Bu tarihlerde Glasnost (açıklık) ve Perestroika (yeniden yapılandırma) politikaları ile Sovyet yönetiminin azınlıktaki halklara uyguladığı baskıların ve sansürün hafiflemesi, hatta bazı üye devletlerin Sovyetler Birliği’nden ayrılmak üzere harekete geçmesi üzerine, Kuzey Kafkasya halkları arasında da ulusal hareketler ortaya çıkmıştır.

      Sovyet döneminde, genellikle iktidarda etnik Rus yöneticilerin olduğu Kuzey Kafkasya cumhuriyetlerinde, Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra yapılan ilk gerçek ve rekabetçi seçimlerde, iktidara yerli ulusal hareketlerin temsilcileri gelmiştir. 1990’ların başında, bu cumhuriyetlerde iktidara gelen liderleri iki kategoride değerlendirmek mümkündür. Birinci kategoride, Sovyet ordusunda görev almakla birlikte ulusal hareketlere dâhil olup siyasete girenler gelmektedir. Çeçenistan’da Cahar Dudayev ve İnguşetya’da Ruslan Auşev bu grup içinde sayılabilir. İkinci gruptakiler ise; yeni dönemde de iktidarda kalmayı başaran ulusal nomenklaturanın temsilcileridir. Bunlar arasında Dağıstan’daki Yüksek Konsey Prezidyumu Başkanı Magomedali Magomedov, Kabardey-Balkarya’daki Yüksek Konsey Prezidyumu Başkanı Valeriy Kokov, Kuzey Osetya’daki Komünist Parti Bölge Komitesi Birinci Sekreteri Aleksandr Galazov gibi isimler dikkat çekmektedir.

       Çeçenistan’ın özerklik değil tam bağımsızlık arayışında olması, Moskova’yı fazlasıyla rahatsız etmiş ve 1994’te Rusya-Çeçenistan Savaşı başlamıştır. O zamana kadar genellikle Rusya’nın ikincil gündem maddelerinden olan tüm Kuzey Kafkasya bölgesi, bir anda ülkenin en önemli meselesi hâline dönüşmüştür. 1999 yılında İkinci Çeçenistan-Rusya Savaşı başladığında, çatışmanın etkileri bölgesel sınırları aşmış ve süreç, bütün Rusya’nın etkilendiği bir gerilim yumağına dönüşmüştür.

      2000 yılında iktidara gelen Vladimir Putin’in Rusya’yı hızla “üniterleştirme”sinin Kuzey Kafkasya üzerindeki en büyük etkisi ise, özerk cumhuriyetlerin cumhurbaşkanlarının doğrudan halk tarafından seçilmesi uygulamasının kaldırılması olmuştur. Sonrasında bölgede askerî varlığını ve siyasi ağırlığını yeniden hissettiren Moskova yönetimi, 2009 yılında Çeçen savaşının resmen bittiği tarihe kadar, tüm bölgede kontrolü ele almıştır. Putin’in Nisan 2013’te, Rusya’ya bağlı özerk cumhuriyetlerin parlamentolarına doğrudan seçimleri kaldırma hakkı veren yasayı imzalaması sonucunda, Kuzey Kafkasya’daki yedi cumhuriyetten altısı bu uygulamaya geçmiştir. Günümüzde bölgede sadece Çeçenistan’da cumhurbaşkanı doğrudan halk tarafından seçilmektedir. Putin’in iktidara gelmesiyle Rusya’nın Kuzey Kafkasya politikasında hızlı bir değişim yaşanmıştır. Putin’in Kuzey Kafkasya politikası iki bileşenden oluşmaktadır: Güvenlik sorununu çözmek (ayrılıkçı grupları yok etmek) ve Moskova’dan Kuzey Kafkasya cumhuriyetlerine doğru sübvansiyon akışını sağlayarak buradaki yerli elit sınıfı kontrol altında tutmak” hedeflenmiştir. Kabardey-Balkar’daki bütün okullarda her pazartesi günü Rusya bayrağının göndere çekilmesi ve Rus milli marşının okutulması zorunlu hale getirilmiştir. Kafkasya’da ilk olarak Kabardey-Balkar’da uygulanan yeni kararların, Eylül ayından itibaren diğer Kafkas cumhuriyetlerinde de zorunlu olacağı bilgisi verildi. Rusya Federasyonu Eğitim Bakanı Sergey Kravtsov tarafından Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e sunulan teklifin 22 Nisan’da onaylandığı aktarıldı.

      Kabardey-Balkar Cumhurbaşkanı Kazbek Kokov yaptığı açıklamada, “Bizlere Kabardey-Balkar bayrağıyla birlikte Rus bayrağının göndere çekilmesi ve milli marşların okunması emredildi. Cumhurbaşkanımız Vladimir Putin’in vurguladığı gibi bu işi layığıyla yapmalı ve sembollerin önemini vurgulamalıyız.” ifadelerini kullandı. 

      Kabardeyler, Abhaz-Adıge dilleri olarak da bilinen Kuzeybatı Kafkas dilleri öbeğine bağlı Adıge dilinin doğu kolunu oluşturan Kabardeyceyi, Balkarlar ise Karaçay-Balkar (Karaçay-Malkar) Türkçesini konuşmaktadır. 

      Nalçik'te Khaberdey-Balkar Devlet Üniversitesi ve Khaberdey-Balkar Bilimsel Araştırma Enstitüsü, Üniversite de Adıge ve Balkar dillerinde öğretim veren kürsüleri, Bilimsel Araştırma Enstitüsünün tarih, dil ve ekonomi bölümleri bulunmaktadır. Nalçik'te Rus (Maksim Gorki) ve Adıge (Şocents'uk' Ali) Dram Tiyatrosu, Adıge tiyatrosundan yararlanan Balkarlar kendi tiyatrolarını kurmak istemektedirler. Ayrıca müzikal tiyatro ve çocuk tiyatrosu da vardır.
      Nalçik'te Khaberdey-Balkar Yazarlar Birliği ve Elbrus Basımevi bulunmakta, Rusça, Adıgece ve Balkarca kitap, dergi ve gazeteler yayınlanmaktadır. Radyo ve Televizyon kurumları, pazar günleri dışında, günlük Rusça, Adıgece ve Balkarca yayınlar yapmaktadırlar. Opera ve Kabardinka adlı Khaberdey-Balkar Halk Dansları Topluluğu da vardır. Tüm bu kuruluşların giderleri devlet tarafından karşılanmaktadır. Nalçik'te at yarışları düzenlenen bir de hipodrom vardır. Khaberdey ve Balkarların yaşamında atın yeri büyüktür. Atçılık şimdi devlet eliyle desteklenerek yeniden canlandırılmak istenmektedir.

      Maden suyu kaynakları bakımından Cumhuriyet toprakları ünlüdür. Nalçik kent merkezinde; hemen yakındaki Belaya Reçka Köyünde; batıda Dolina Narzanov'da; Elbrus Köyünde, Çerek-Balkarski kaynağı yakınında; buzulların eteğinde; daha başka yerlerde, örneğin; Malka vadisi ile Habaz yakınlarında çeşitli maden suyu kaynakları bulunmaktadır. Başlıca madencilik alanı Tırnawız kenti ve çevresidir. Burada zengin molibden ve tungsten yatakları işletilir. Ugolni'de taşkömürü, Malka vadisinde de zengin altın, krom ve nikel yatakları ile bir miktar petrol vardır. Endüstri, özellikle Nalçik ve Prohladnı kentlerinde toplanmıştır. Bu kentler ağırlıklı olarak Rus nüfusludur. Dolayısıyla modern endüstri, başka bir anlatımla ülkenin üretim gücü, Rusların elindedir. Endüstri kuruluşları olarak, Nalçik'te, petrol sondaj aygıtları, kereste, mobilya, dokuma, giyim, ayakkabı, çimento ve cam ürünleridir. Prohladnı'da da makine endüstrisi toplanmıştır. Öteki kentlerde tarım ürünleri işlenir. Gerekli enerji, akarsular üzerinde kurulan hidroelektrik santrallerinden sağlanır. Isınmada doğalgaz kullanılır.

      Kabartayca, Kafkasya (Yafet) dil ailesinin Kuzeybatı Abhaz-Adige grubunda yer almaktadır. Kabartayca’ya çok yakın olan şiveler Abhaz, Abazin ve Adige’dir. Özellikle Adige ile Kabartayca birbirine çok yakındır ve Kabartaylar da Adige grubuna dâhil olduğu için her iki dil Adigabze (Adige dili) olarak adlandırılır. Kabartay dilinde Büyük Kabartay, Mozdok, Beslan ve Kuban olmak üzere dört lehçe bulunmaktadır. Beslan lehçesi edebî dil için esas kabul edilmiştir. Arapça, Türkçe, Rusça ve Farsça’dan çok sayıda kelime alan Kabartayca’da ilk eser 1864 yılında Kadı Atacukin tarafından neşredilmiştir. İlk Kabartayca gramer kitabını şair ve filolog Ş. B. Nogmov (ö. 1844) hazırlamıştır. Ayrıca onun Adigey halklarının tarihine dair bir eser de yazdığı bilinmektedir. İlk Kabartayca-Rusça sözlük ise 1889 yılında yayımlanmıştır.

      Sovyetler Birliği döneminde Kabartayca’nın tarihî gelişimi ve lehçe farklılıkları ayrıntılı biçimde incelendi. Fakat resmî dilin Rusça olması sebebiyle fazla bir işlerlik kazanmadı. 1980’de yapılan bir sayıma göre ana dilini Kabartayca olarak belirtenlerin oranı % 97,9, Rusça’yı ikinci dil olarak bildiren ve iyi bilen Kabartaylar’ın sayısı % 76,7’dir. 1958 yılından itibaren Kabartayca ilkokulların birinci ve dördüncü eğitim dili olmasına rağmen 1970’li yıllardan başlayarak eğitim dili Rusça olan okullarda seçmeli ders olarak verilmeye başlandı. Bugün eğitim dili Rusça olmakla birlikte Kabartayca-Adigece de ilkokuldan liseye kadar mecburi ders, 1957 yılında kurulan Kabardin-Balkar Üniversitesi’nde isteğe bağlı seçmeli ders şeklinde okutulmaktadır. Kabartayca ilk gazete Lenin Yolu ismiyle 1920 yılında yayımlanmaya başlandı. Kabarda-Balkar Özerk Cumhuriyeti’nde Kabartayca, Rusça ve Balkarca yirmiden fazla gazete ve dergi çıkmaktadır. Bu dillerin hepsinde radyo ve sınırlı sürelerde (günde ortalama üç-dört saat) olmakla birlikte televizyon yayını mevcuttur. 1923-1924 yıllarında Latin alfabesini kullanan Kabartaylar, 1936 yılından itibaren Kiril alfabesini kullanmaya başladılar ve halen bu alfabeyi devam ettirmektedirler.

Yararlanılan Kaynaklar:

https://islamansiklopedisi.org.tr/kabartaylar

https://www.academia.edu/3655535/Kabardey_Balkar_Cumhuriyeti_Georgi_VA%C3%87NADZE

https://ajanskafkas.com/manset/kabardey-balkarda-okullarda-rus-milli-marsinin-okunmasi-zorunlu-hale-getirildi/

http://www.kafiad.org/alt/kabard.htm

https://www.insamer.com/tr/ulke-profili-kabardey-balkar/

 

 

 

 

 

 

 

 

Cem Cüneyd Canan

Cem Cüneyd Canan © 2006 - 2024 Her hakkı saklıdır. Başa Dön