22 Ekim 2024
ÖZBEKİSTAN (VII)
1954’te Taşkent’te toplanan Sovyet Tarihçileri Konferansında, Moskova’nın direktifi ile Özbek Komünist Partisi I. Sekreteri Şeref Reşidov, “daha önceleri Rusya’da esir durumunda yaşamış olan milletler Ruslarla bir arada, Rusların kardeşçe yardımı sayesinde, dâhi Lenin tarafından çizilmiş yol üzerinde yürümüşlerdir. Komünist Partisi tarafından yönetilen Rus milleti, ülkemizin bütün halklarını tek bir kardeş aile halinde birleştiren kuvvet olmuştur. Rus milleti bütün Sovyetler Birliği halklarının derin sevgisini kazanmıştır. Bunun içindir ki, bu topluluklar haklı olarak onu ağabey diye anıyorlar. Bilimsel eserlerde Pan-İslâmizm, Pan-Türkizm, Cedidcilik ve başka burjuva nasyonalizmi ve ihtilal aleyhtarı akımların irticai mahiyetini ortaya koymak gerekir” diyordu. Kısacası Özbek topluluğunun veya bir başka Türk grubunun menfaatlerini bütünüyle SSCB’nin hayatî çıkarlarıyla birleştirmesi gerektiği ima ediliyordu. Böylece tarihçiler, filozoflar, ekonomi ve edebiyat âlimlerinin eserlerinde Asya’daki sosyal fikirlerin gelişmesinde büyük Rusya’nın etkilerini belirtmek şart koşuluyordu. Her fikrin temelinde Marks, Lenin ve Stalin’in görüşlerinin yer alması gerekti. Milli havayı yansıtan ve geçmişin yiğitliklerin hatırlatan kahramanlık destanları burjuva edebiyatı diye yasaklandı.
1956 Stalin öldükten sonra, bizzat onun tarafından bastırılan kişilikler karanlıktan çıkartılmaya başlandı. 1956 yılındaki Özbek Sovyet Kongresinde bu kişiliklerin isimleri özenle yâd edildi. Bu bahsedilen isimlerin arasında Buharalı Cedid (aynı zamanda Abdulrauf Fitrat'ın özel arkadaşı) Fayzullah Khojaev ve yazar Abdullah Kadiri de vardı. Kadiri isminin kamuoyunda ayrı bir önemi vardı, şöyle ki Kadiri'nin "Ötgan Künler" adlı kitabının neşredilmesine izin verildi. Bolşevik yönetimi izleyen yıllarda yazılmış olan bu eserin seçimimin böyle bir dönemde yapılmış olması oldukça yerindedir. Bu kitap, çok da eski olmayan bu zamanı halka hatırlatmak ve kim olduklarını unutturmamak için yazılmış bir kitaptı ve gerekliydi. Bir kaç Cedidin 1950 ‘lerde aklanmalarına karşın, Cedid hareketine karşı resmi tutum, umumiyetle, devlete karşı, aşağılanan bir pan-Türkist, panislamî hareket şeklindeydi ve bu iddia hep sürdü
1958 Sovyet hükümetinin harp hali dolayısıyla dine temayüle göz yummasının yanı-sıra, dış politika icabı da toleranslı davranması gerekiyordu. Zaten insanlar çocuklarını sünnet ettirmekten, İslâm’ın dini bayramlarını kutlamaktan, resmi nikâhın ardından dini nikâh kıydırmaktan ve Müslüman mezarlarına gömülmekten geri durmadılar. Her türlü yasağa rağmen bir yolunu buldular.
1959 Fakat Muhiddinov Ruslar tarafından görevinden uzaklaştırıldıktan sonra, 1959’da Komünist Partisi’nin başına Reşidov getirildi. Sovyetlerin dağılmasıyla Özbekler, Rus ve Bolşevik yönetimin baskısından kurtulmuş olmanın verdiği coşku ve heyecanla zaten hiçbir zaman kaybetmedikleri benliklerini daha da güçlendirmek için olanca hızlarıyla köklerine dönmeye yöneldiler. İktisadi zorluklarına rağmen özlerinin ve parlak geçmişlerinin bir parçası olan tarihi yapılarını, mescitlerini, türbelerini, medreselerini tamir ediyorlar, yeni camiler yapıyorlar. Yıllarca süren ateist propaganda kampanyaları sonucu, dini bilgileri eksik kalan eski ve yeni kuşaklara İslâm dininin kurallarını, Kur’an-ı Kerim’in esaslarını öğretmeye çalışıyorlar.
1960 Topraklarının büyük bir bölümü Kızıl Kum Çölü ile kaplı olan Özbekistan’da, 1950’li yıllarda zengin doğalgaz, altın ve uranyum yataklarına rastlanılması bölgenin süratle gelişmesine yol açtı. 1960’lardan itibaren de ülkeye çimento fabrikaları, kimya sanayi ve elektrik santralleri kuruldu. Özbekistan Asya’nın en önemli doğalgaz üretim merkezlerinden olup, Buhara’dan Urallara kadar uzanan bir boru hattı, doğalgaz ihracını mümkün kılmaktadır. Altın rezervleri ve üretiminde bütün cumhuriyetler içerisinde ikinci sıradaydı. Namangan ve Fergana vadilerinde zengin petrol yataklarına tesadüf edilmesi sonucunda, ülke kısa zamanda enerji üretiminde kendi kendine yeter duruma gelmiştir. Rus işgalinden önce Türkistan’ın birçok bölgesinde ana ziraat pirinç idi. Pamuğa ihtiyaç duyan Sovyet Rusya, kendi coğrafyasından daha sıcak olan Türkistan’da ve bu arada Özbekistan’da hemen hemen baştanbaşa pirinç tarımını ortadan kaldırmış ve yerine oldukça zahmetli pamuk ekimini getirmiştir. Toplam ziraat üretiminin % 40’ını oluşturan pamukta Özbekistan dünyada dördüncü sırada yer almaktadır. Bunun yanısıra eskiden ancak bunun % 12’lik bir bölümü bu cumhuriyette işlenmiştir. Pamuktan sonra en önemli ürün pirinçtir. Şimdiki BDT’nin üretiminin % 50’sini karşılamaktadır. Tarım Fergana Havzası, özellikle Zerefşan ve Harezm gibi iyi sulanan yerlerde yapılmaktadır. Özbekistan aynı zamanda Sovyetler döneminde patatesin % 35’ini, sebzenin % 40’ını üretiyordu. Özbekistan’ın ekonomik ve endüstriyel alanda bu şekilde gelişmesinin en büyük sebebi, buranın Ruslar tarafından ideolojik ve endüstriyel kalkınma modeli olarak seçilmesindendir. Rusların Özbekistan’ı pilot bölge olarak belirlemesinin iki sebebi vardı: 1- Orta Asya ülkeleri içerisinde Özbekistan’ın yeraltı ve yerüstü kaynakları bakımından son derece zengin olması. 2- Rusların, Türkistan’ın Müslüman cumhuriyetleri arasında önemli bir yere sahip bulunan Özbekistan’ı diğer İslâm ülkelerine karşı propaganda olarak kullanmalarıdır. Özbek yurdu et, süt, yumurta gibi besinlerin üretiminde % 50’lere varan potansiyel ile eski Sovyetlerin en önemli ülkelerinden biri durumundaydı. Mühim ölçüde meyve ve ipek üretimi vardır.
1960’lı Yıllardan itibaren bu bölgeye çimento fabrikaları, kimya sanayii ve elektrik santralleri kurulmuştur.
1962 Yılı Aralık ayında komünist parti adına yeni bir kontrol organı olan Sovyet Komünist Partisi merkez komitesinin Orta Asya Bürosu kuruldu. Başkanı Lomanasov ve asbaşkanları M. Veselov, Akulenzev ve V. N. Kulikov olan bu büro, Özbekistan, Tacikistan, Türkmenistan SSC içinde işlerin koordinasyon ve kontrolünü sağlamakta idi. Böylece Sovyet liderleri Türkistan komünistlerine (Cumhuriyetlerdeki birinci sekreterleri) karşı güvensizliklerini ortaya koymuş oldular. Türk Cumhuriyetlerinin pozisyonları ne olursa olsun, onların liderleri Moskova’da gerçek bir hâkimiyet göstergesi olacak pozisyonu elde tutma şansına sahip değillerdi. Özbekistan’da devamlı olarak mühim anahtar mevkilerin çoğunluğunu merkezden yollanan Ruslar işgal etmekteydiler. Türk Cumhuriyetlerindeki parti teşkilatında hükümet yapısında, güvenlik kuvvetlerinde, orduda ve ana ekonomik kuruluşlarda belli pozisyonlara Ruslar verilmekteydi.
1962 Özellikle Komünist Rusya 1937’den sonra edebiyat, dil ve sanatta eskiyi çağrıştıran her şeyi men etti. Yani Moskova’yı ve Rusları gücendirecek bir şey yazılmamasına ve söylenmemesine özen gösterilecekti. 1962 yılında Moskova’da biraraya gelen Sovyet tarihçileri toplantısında, Sovyetler Birliği Komünist Partisi üyelerinden B. N. Ponomaryov’un tarihçilere karşı konuştuğu şu sözler çok ilginçtir: “Sovyet tarihçisi, geniş tarihi perspektifi hesaba katmalıdır. Bu ışık altında objektif olarak kendi milletlerinin Rus milletiyle yakınlığının ve Rusya ile birleşmelerinin müspet manasını ortaya koyacak ve açıklamaya çalışacak. Sovyet tarihçilerinin bu gayretleri her türlü yardıma hak kazanmış olacak ve bu yardımı görecektir. Bazı halklar için zamanında Rusya ile birleşmek doğrudan doğruya fiziki imhadan kurtulmak için yegâne yoldu”. O ilginç bir şekilde Rusya ile birleşmeyenlerin imha olunduklarını da itiraf ediyordu. Özbekistan’ın önde gelen fikir adamları bugün; “halklarının yetmiş yıldır kendi geçmişlerinden kopartılmaya çalışıldığını, kendi kimliklerinden ayrı tutulmaya uğraşıldığını, okullarda Türkistan’ın tarihinin okutulmadığını, tarihleri ortadan kaldırılarak, kendilerinin de yok edilmeye çalışıldığını” söylemektedirler. Özbekistan’da ilköğretim önce beş yıl, bir müddet sonra da yedi yıl olarak sürdürüldü. Kruşçev’in başa geçmesiyle bu eğitim sistemi değişikliğe uğradı. Yedi yıllık ilköğretim sekiz yıla, ortaokulla birlikte on yıla çıktı. Daha sonra bu süre on bir yıl olmuş ve okullara meslek dersleri konmuştur.
1969 1941 Yılında parti üyesi olan Muhiddinov 1951-1955 yılları arasında Özbekistan Komünist Partisi birinci sekreterliği, 1955-1957 yılların da da Merkezi Komite Predyum üyesi gibi üst görevlere getirilmişse de onun milliyetçi kesimi Sovyetleri rahatsız ettiğinden dolayı 1959 yılında yerine kendilerine ve rejime daha sadık bir kişi olarak gördükleri Şeref Reşidov Özbekistan Komünist Partisinin birinci sekreterliğine getirilmişti.. Özbek liderler arasında günümüz Özbekistan’ına en fazla etkisi olanı, 1959-1983 yılları arasında iktidarda kalan Şeref Reşidov’dur. Reşidov’un arkasında uzun bir parti dönemi vardır. Bu dönem 1939’da 22 yaşında partiye girdiği andan itibaren aralıksız olarak devam etmiştir. Özbekistan’da öğretmenlerin gençleri eğitmede komünist ideoloji seviyesini yeterli bulmayan Reşidov, Özbekistan Komünist Parti Merkez Komitesinin 1964 Eylülünde yapılan 14. kongresinde bu konuya değinerek sözlerine devam etmiştir; “.........öğretmenlerimiz, özellikle köy öğretmenlerimiz arasında kendi nazari- ideolojik ve metodik bilgi seviyesini yükseltmek için çaba göstermeyenler pek çoktur. Parti teşekkülleriyle eğitim şubelerinin bu durum karşısında kayıtsız davranmaları ise üzücüdür.....” Reşidov’un 24 senelik iktidarı 1983’te ölümü ile sona erdi. Yerine Osman Hocayev geçti. Onu da Refik Nişanov izledi. Nişanov (d.1926) 1963’te Merkezi Komite Prezidyum üyeliği ve sekreterliğine getirildi. Aynı yılda Özbekistan SSC üst konseyinde prezidyum üyeliği ve Taşkent şehri icra komitesi başkanı oldu. 1969 yılında da SSCB Üst Konseyi Milliyetler Komitesi Yasal Danışma Komisyonu üyeliğine getirildi. Nişanov bu makamda iken SSCB ve Birlik Cumhuriyetlerinde çalışma yasalarının düzenlenmesi ile ilgili değişiklikler hakkında bir rapor hazırlandı. Sovyetler onu geldiği birçok önemli mevkiden uzaklaştırarak Srilanka büyükelçisi olarak atadılar. Nişanov’un görevinden alınıp, İslam Kerimov’un atanmasını, Lijayev’in emriyle empozeedilen kadroların boşaltılması izledi. Bu dönemdeki önemli bir gelişme de rüşvet karşıtı bir kampanya başlatılması oldu. Kampanya, Reşidov döneminin seçkin yöneticilerini iktidardan uzaklaştırmayı hedefliyordu.
1970 Yılına kadar Deniz ulaşımı sadece Orta Asya ülkeleri arasında ve Aral Gölü üzerinde yapılırdı. Ancak, günümüzde Aral Gölünün sularının aşırı ve bilinçsiz bir şekilde sulama suyu olarak kullanılması sonucunda % 70'inin kuruması nedeniyle ulaşım yapılmamaktadır.
1974-1975 Öğretim yılında 9500 ilk ve orta öğretim kuruluşu vardı. Bunlardan başka 42 yüksekokul ve 183 teknik lise bulunuyordu. 1990’lara kadar Özbekistan’da bir İlimler Akademisi mevcuttu ve 188 civarında araştırma enstitüsü kurulmuştu. Özellikle bağımsızlıktan sonra Özbekistan’da kültür ve eğitim faaliyetleri çok hızlı gelişmeye başladı. Bunun göstergelerinden biri de Türkiye ile yaptıkları eğitim andlaşmalarıdır. Özbekistan egemenlikten sonra 2000 civarında talebesini Türkiye’ye göndermiş, bunların Türkiye’de iki yıl kadar eğitim almasının ardından iki ülke arasında çıkan siyasi anlaşmazlıklar yüzünden, Özbek Hükümeti tarafından geri çekilmişlerdir. Latin alfabesini kabul eden Özbekistan açısından sevindirici bir husus da, 8-10 Mart 1993 tarihinde Ankara’da toplanan “Alfabe-İmla Konferansı” sonuç bildirgesine diğer beş Türk Cumhuriyeti ile birlikte imza atmasıdır. Fakat bütün Türk Dünyasında ortak alfabeye geçme konusundaki girişimlerin başarısızlığa uğraması da üzücüdür. .
1977 Metro Özbekistan'ın başkenti Taşkent şehrinde kurulmuştur. Adı geçen bu metro, Metro hattı uzunluğu aynı yılda 15 km olup, sadece Taşkent şehrinin önemli caddelerine ulaşma imkanını sağlamaktaydı. Eski Sovyetler Birliğinde mevcut olan metrolar içinde büyüklük açısından üçüncü ve güzellik bakımından ise ilk sırada gelmektedir. Orta Asya'da sadece Özbekistan'da metro yapılmıştır.
1979 Tarım politikasında, Sovyet Rusya'nın ikinci önem verdiği konu "suni sulama" faaliyetleridir. Sovyetler Birliği, Amerika Birleşik Devletleri'nden sonra dünyada en çok su kullanan ülkedir. Sovyetler Birliği'nde 1979 yılında 309 milyar metre küp su kullanılmıştır. Bunun 203 milyar metreküpü yani % 66'sı tarım için kullanılmıştır. Sovyet Rusya bir su dağıtma sorunu ile karşı karşıya bulunmaktadır. Nüfusunun ve sanayinin en yoğun bulunduğu bölgeleri ve en iyi tarım arazisinin hemen hemen tamamı kurak ve yarı kurak bölgelerde bulunmaktadır. Su sorunu son yıllarda önem kazanmış, en azından böyle bir sorun olduğu daha iyi anlaşılmıştır. Gerekli olan suyu sağlamak için su yataklarını değiştirme projelerini uygulamaya karar vermişlerdir. Bu projeyi uygulamaya karar vermelerinde etkili olan en önemli konu, Hazar Denizi ile Aral Gölü'nün su seviyesinin düşmesi ve bu iki denizle Azov Denizinin tuzluluk oranlarının artmasıdır. "Sibirya-Orta Asya Kanalı” adı verilen bu proje ile Sibirya nehirlerinden güneye, Orta Asya’ya su aktarılması düşünülmektedir. Bu bölgede tarım alanında kullanılan suların büyük çoğunluğu Aral Gölü havzasından temin edilmektedir. Bu da Aral Gölü havzasının yıllık su akımı kapasitesinin % 94’ünü teşkil etmektedir. Böyle büyük oranlarda Aral Gölünden su çekilmesi buradaki suyun azalmasına neden olmaktadır.
1980 Özbekistan'da Özel Tarım Teşebbüsleri toplam sebze, et ve süt üretiminin % 29'unu, toplam yün üretiminin % 19'unu gerçekleştirmiştir. Tarımsal ürünlerin üretiminde, özel teşebbüsün önemi doğal olarak tüketimde kendini bulmaktadır. Özbekistan'da büyük bir oranda tüketici talebi özel ekonomi tarafından karşılanmaktadır. 1980'de Özbekistan'da 500'ün üzerinde pazar ve çarşı vardı. Bunların 30'u Taşkent'tedir. Özbekistan'daki özel ekonominin büyüklüğü ve rolü çok düşük tahmin edilmektedir. Çünkü bu tahminler ülkenin diğer bölümlerindeki hükümete satılan özel ürünleri ve yasal olmayan kanallarla yapılan satışları kapsamaktadır. Bunun nedeni ise devlet çiftlikleri olan Sovhozların kolektif çiftliklere göre daha verimli çalışması ile açıklanabilir.
1980 Yılında metro ile taşınan yolcu sayısı 74 milyon 300 bin kişidir. Yıllar ilerledikçe Metro hattı uzunluğu ve taşınan yolcu sayısı giderek artmış ve 1990 yılında metro hattı uzunluğu 25,7 km'ye ulaşmıştır. Taşınan yolcu sayısı 1980 yılına göre % 90 civarında yükselmiş ve 141 milyon kişiye ulaşmıştır.
1980 Yılı itibariyle Özbekistan, 3.400 km'lik demiryoluna sahiptir. Türkmenistan ile Iran arasında inşasına karar verilen yeni demiryolu bağlantısı ile gelecekte diğer Orta Asya ülkeleri, Yakın ve Orta Doğu ülkelerine ulaşım söz konusu olacaktır. Özbekistan'da 1980-1990 yıllarını kapsayan 10 yılın içinde demiryolu ağının gelişimi % 3’lük artış ile 3.500 km'ye yükselmiştir. Ülkenin eski Sovyetler Birliği Cumhuriyetlerinin hemen hepsine kara yolu bağlantısı vardır.
1980 Özbekistan’da metalürji sanayii çelik ve hazır çelik mamulleri üretmektedir. 1980 yılında 755,7 bin ton olan çelik üretiminin 1990 yılında % 34’lük artışla 1.014,5 bin tona ulaştığı görülmüştür. Aynı dönemde hazır çelik mamulleri de % 206’lık bir artışla 1.015 bin tona yükselmiştir.
1980 Yılında 228,4 bin ton olan et ve mamulleri üretiminin giderek arttığı ve sırasıyla 1985 yılında % 37, 1987 yılında % 48 ve 1990 yılında ise % 53 oranlarında bir seyir izleyerek 1990 da 350 bin tona ulaştığı anlaşılmaktadır. 1980 yılında 455,6 bin ton olan süt ve mamulleri üretiminin de giderek arttığı ve 1990 yılında % 51'lik bir artış ile üretimin 689 bin tona ulaştığı görülmektedir.
1980 Un ve unlu mamuller üretiminin ise 1980 yılında 66 bin tondan 1990 yılında % 31'lik bir artış ile 87 bin ton'a çıktığı görülmektedir. İncelenen dönemde bitkisel ve hayvansal yağ üretimlerinde de sırasıyla % 25 ve % 42 oranlarında bir artış söz konusudur. Şekerli mamuller ve konserve üretim miktarlarında da ele alınan dönemde yıllar itibariyle bir artış görülmekte olup, sırasıyla bu artış oranları % 45 ve % 75'dir.
1981 Sovyetler Birliğinin zaafa uğraması halinde Birliği oluşturan cumhuriyetlerin bundan korunması için önlemler alınmamıştı. Birliğin temel ekonomik politikası ana merkez (Rusya Federasyonu) etrafındaki diğer uydu cumhuriyetlerin hepsinin sadece bir kaç konuda uzmanlaşmış olması ve bu uzmanlaşmış olduğu konularda üretim yapması, hayati öneme haiz olan diğer maddeler için de diğer cumhuriyetlere özellikle de merkeze bağlı olması idi... Bu sistem çöktükten sonra da Birliği oluşturan tüm cumhuriyetlerin ekonomileri hızla gerilemiştir.. Ayrıca katı bir merkezi plan ekonomisinin kaçınılmaz olarak yarattığı sert bürokratik ve hiyerarşik yapı içinde işçi olarak tanımlanan tüm insanlar, baskı mekanizması yoluyla sadece merkezden alınan kararların sorgusuz uygulayıcıları haline gelince kişisel inisiyatifler giderek yok oldu, devlete bağımlılık arttı. Devlet, üretim, tüketim, bölüşüm, yatırım gibi konularda tek belirleyici haline gelince hatta insanların neye, ne kadar ihtiyacı olduğu konusunda bile devlet karar verir hale gelince, bireyin düşünmesi gereken hiçbir şey kalmadı. Merkezin aldığı kararlara uyanlar ödüllendirildi, uymayanlar cezalandırıldı. Üstelik ekonomik faaliyet sonucu meydana gelen gelirin dağılımı da sözde eşitlik ülkesi olan Sovyetler Birliği'nde adaletsiz bir mekanizmaya bağlıydı.
Kafa emeği ile kol emeği arasındaki ayrımı kaldırmak bir yana, daha da arttıran bir yapı ortaya çıktı. “Yeni sınıf” ekonomide yaratılan artı değere el koyarken, işçi kesimleri ve köylüler yoksulluk sınırında yaşıyorlardı. Ayrıca Rus sömürgeciliğinin uygulamaları ile Merkez (Rusya) için birer hammadde ambarı ve ucuz emek cennetine dönüşen Cumhuriyetlerin ekonomileri de emperyalist kıskaç içerisinde iflasın eşiğine gelmişti. İrrasyonel işletmecilik, Sovyetler Birliği’nin ekonomik yapısını bozmuş, iktisadi büyüme durmuştur. Çünkü merkezi planlama kapitalist ülkelerin üretkenliğinin ana dinamiğini oluşturan piyasanın olmaması, kapitalist sistemin tüketim ekonomisi çerçevesinde mal çokluğu ve çeşitliliği, başta ABD ve Batı devletleri tarafından pompalanan karşı propaganda devlet işletmeciliğinde daha verimli, daha iyi üretim için herhangi bir dürtünün olmaması, Sovyetler Birliği’nin yetersiz büyümesine ve gelişen batı dünyasının önünde gitgide artan biçimde nispeten gerilemesine sebep olmuştur.. SSCB’nin her yerinde olduğu gibi Özbekistan’da da ücret oranları; ekonominin sanayileşmemiş (no-Industrial) sektörlerinde daha düşüktür. Ücret oranları ağır sanayi sektörlerinde (çoğunlukla petrol yakıt ve metalürji) ulaşım, inşaatta en yüksek düzeyde, tarım, hafif sanayi ve hizmet sektöründe en düşük orandadır. 1981’de en yüksek bir aylık işçi ve memur maaşları Özbekistan’da sanayide (endüstriyel/üretim personel) 168,4 ruble, inşaat sektöründe (bir aylık 210,9 ruble ve meclis inşaa işinde bir aylık 220,0 ruble) otomobil, şehir elektrik, su ve diğer nakil ve yükleme/ yük boşaltma organizasyonlarında (bir aylık 191,2 ruble). Yerli milliyetin yoğun olduğu tarım ve hizmet alanı (Bilim hariç) sektörlerinde ücretler cumhuriyet ortalamasının altında, çoğunlukla Avrupalıların görev aldığı ağır sanayi taşıma ve inşaat sektöründe ücretler aylık 61 ruble ya da yıllık 130 rublenin üzerinde cumhuriyet ortalamasından yüksektir.
Her ne kadar oransal ücret skalası ekonomik zeminde olabilse de, yukarıda tanımlanan emeğin dağılımından dolayı, bu tür farklılıklar yardımcı olmamakta, fakat güçlü bir etnik ifadeyi hissettirmektedir. Özbekistan'da farklı milliyetler arasındaki emeğin sektörel ve mesleki dağılımı, en azından resmi ücret verilerek, Rusların yerli Özbek nüfusundan daha fazla ücret aldığını belirtmektedir. En yüksek ücretin ödendiği sektörlere hâkim olan Özbekistan’daki Ruslar arasında kazançlar, hizmet sektöründeki Özbekler arasındaki ortalama ücretten % 50 ve % 100 daha fazla olmak üzere bu arada farklılaşabilecektir. Yüksek kalifiyenin arandığı mevkilerde Avrupalılar hâkim. Uluslara göre mesleki farklılıklarda ayrıca aynı sektörde çalışan yerli halk ile ve yerli olmayanlar arasındaki geniş gelir farklılıklarını da ifade etmektedir.
Komünistler “Yeni Ekonomik Politika” (NEP), yani aşırı merkezileştirme yoluyla, ekonomik kuralları, özellikle çiftçi ile kooperatif arasındaki faaliyetleri kendi denetimi altına almıştı. Bu yolla araç-gereç, mal-para ilişkilerinin hareket alanı sınırlanınca, gelişme imkânları kısıtlanıp, üretilen malları pazarlamak hammadde ve üretim araçları ile temin etmeyi merkezileştirme ile değiştirmişti.
Stalin tarafından kullanılan güçle kolektifleştirme kararı, kooperatifi tümüyle yok etmişti. Devlet ile kooperatifler arasındaki eşit olmayan değişim şartları, yönetimin bürokratlaşmasının genişlemesi, demokratik olmayan topluma yol açmıştı. Demokrasi ilkeleri olmayan toplumda, ekonomik kuralların uygulanması güçtü. Ekonomi beş yıllık planlar esasında yönetilmişti. Bütçe sistemi tamamen merkez yönetimine bağlı idi. Politbüro, beş yıllık süre zarfında yapılması planlanan yatırımların ve harcamaların sektörler bazında nasıl dağılacağına karar verirdi. Planlanan bu bütçeler mutlak bütçelerdir. Yani sektörün daha fazla kaynağa ihtiyacı olsa bile, bu ihtiyacını ancak bir sonraki plan bütçede giderebilirdi.
1986 Yılında Özbekistan ve diğer Türk Cumhuriyetlerindeki Merkezi Komite üyelerinden yarısından fazlası azledildi. Buna bağlı olarak Özbekistan’da halkın 1/10’unu teşkil eden Komünist Parti üyelerinden takibata uğrayan birçok hükümet görevlisi azledildi. Gorbaçov döneminin Özbekistan’a getirdiği bir diğer yenilik ise yıllarca ihmal edilmiş olan pamuk mono kültürünün doğurduğu çevre sorunları idi.
1988 SSCB ülkeleri arasında Özbekistan’ın sanayi ürünleri üretiminde önemli bir paya sahip olduğu görülmektedir. Özellikle kumaş üretiminde 762 milyon m2 ’lik pay ile ilk sırada geldiği göze çarpmaktadır. Özbekistan 1975’te %66 orana sahip iken 1988 yılında bu oran % 62’ye gerilemiştir. Buna karşılık SSCB genelinde de bu oranların çok da fazla değişmediği görülmektedir.
1988 Özbekistan madenciliğine baktığımızda, 1988 başlarında 25.000 ton kâğıt, 55.600 ton karton, 158.100 plastik, 2.500.000 sülfürik asit, çeşitli minerallerden ise 1.900.000 ton, 5.000.000 ton kömür, 39.800 m.cum gaz, 54.700m.kwh elektrik ürettiği görülmektedir.
1988 Ekskavatör üretimine bakıldığında 1980 yılında bu makinadan 1.505 adet üretilirken, üretim miktarları 1985 yılında % 5, 1986 yılında % 3 ve 1988 yılında % 5 oranında yükselme göstermiştir. Ancak 1990 yılında 1980 yılına göre üretimde % 40 oranında azalma olmuştur.
1989 Haziran 1989’da Özbekistan Komünist Partisi başına getirilen İslâm Kerimov’un aklı başında komünist liderlerin son halkasından olduğu söylenmiştir. O çok sıkıntılı bir dönemde, birtakım sindirme politikaları tatbik olunsa da, Özbekistan’ı beraberlik içinde tutmayı başardı. Çünkü bu ilk bağımsızlık yıllarında, Özbekistan’ın karıştırılması hususunda çok ciddi komplolar gündeme geldi. KGB’nin kışkırtmasıyla Fergana’da Ahıska Türklerinin öldürülmeleri ve 1990 başlarında Oş’ta Kırgızlarla Özbeklerin çarpışmaları ancak Kızıl Ordu birliklerinin yardıma çağrılmalarıyla önlenebilmişti. Hem Özbekistan, hem de Kırgızistan’daki Türkçüler, bu hadiselerin müsebbiplerinin ortaya çıkarılması hususunda o günlerde hükümetlerine büyük baskılar yaptılar. Daha sonra bütün dünya bu olayları başlatanların Rus casusları olduğunu da öğrendi. Aslında her iki hadiseye de baktığımızda çıkış nedeni bireysel tartışmalar şeklinde görünüyorsa da, arka planlarında büyük bir hazırlık olduğu anlaşılacaktır. Özbek Türkleriyle, Ahıska Türklerinin çatışması, bir pazar yerinde iki kişi arasındaki tartışmadan kaynaklanmıştı. Oş’taki çatışmalar da Özbeklere ait olduğu söylenen topraklara bir Kırgız’ın ev yapmasından ortaya çıkmıştır. Neticede Ruslar, Türk boylarını istedikleri zaman karşı karşıya getirebileceklerinin provasını da yapmış oldular.
1989 Kömür Özbekistan'ın Angren şehrinde üretilmektedir. İncelenen dönemde kömür üretiminin bir dalgalanma gösterdiği 1980 yılına göre 1989 yılında %13 oranında artarak 6.239 tona ulaştığı görülmektedir. Üretim miktarındaki dalgalanmalar kömür kaynaklarının bulunması ile yakından ilgilidir.
1989 Özbekistan’da doğal gaz kaynakları daha çok Surhandarya ve Buhara illerinde bulunmaktadır. 1980 yılında 34,8 milyar m3 olan doğal gaz üretiminin, 1985 yılında % 1 civarında azalmasına rağmen, 1986 yılında % 11, !987 yılında % 14, 1989 yılında % 15 artışla 41.092 milyar m3 'e yükseldiği görülmektedir. . Doğal gaz tesisatı Özbekistan'ın köylerine kadar ulaşmış olup ülkenin tüm ihtiyacını karşılayabilecek bir potansiyele sahiptir. Özbekistan yıllık ortalama 40 milyar m3 doğal gaz üretimi ile eski Sovyet Cumhuriyetleri içinde üçüncü sırada yer almaktadır. Özbekistan, eski Sovyetler Birliği'nin en önemli doğal gaz üretim merkezidir. 1990 yılında 41 milyar m3 doğal gaz kaynağına sahipti. Yıllık 70 ton civarında altın üretimine sahip olan Özbekistan tüm cumhuriyetler içinde ikinci sırada bulunmaktadır. Ayrıca büyük miktarlarda petrol rezervinin bulunduğu Namangan ve Fergana bölgelerinde 1990 yılındaki petrol üretimi 2,8 milyon ton olup, ülkeyi petrole dayalı enerji açısından kendine yeterli bir duruma getirmektedir.
DEVAM EDECEK
Cem Cüneyd Canan