22 Ekim 2024
ÖZBEKİSTAN (IV)
1598 Böylece merkezlerini de önce Semerkant, peşinden Buhara’ya taşıyan Özbekler, 1582’de Kazak topraklarıyla, Kaşgarya’ya bir sefer düzenlediler. III. Murad devrinde de (1574-1595) Türkistan’ın silah ihtiyacını karşılamak maksadıyla, Özbeklere top ve tüfek gönderildiği bilinmektedir. Bununla birlikte II. Abdullah Han (1585-1598) çağında, Türkistan’da Türkler arasında bir dizi kavga da yaşandı. Özbek, Çagataylı ve Kazak-Kırgızlar bölgeye hâkim olma hususunda birbirleriyle vuruştular. Kazakların desteğini alan Abdullah Han bu sayede rakiplerinden de kurtuldu ve bozkırda güçlü bir konuma geldi. Abdullah Han’ın 1598’de vefatıyla yerine oğlu Abdulmümin geçtiyse de, o 1599 tarihinde bir iç mücadele esnasında öldürüldü ve yerine II. Pir Muhammed atandı. O da 1601’de Astarhanlılarla yaptığı bir harpte maktûl düştü. Daha evvel Abdulmümin ailenin bütün erkeklerini yok ettiğinden bir taht kargaşası yaşandıysa da II. Abdullah’ın Astarhanlı sülalesinden Canıbek ile evli kızından dolayı, bu şahsa teklif yapılmış ve buna binaen de Canıbek’in oğlu Dinmuhammed ve onun Şah Abbas ile girdiği bir çarpışmada vefatı üzerine de kardeşi Baki Muhammed (1601-1605) başa geçmiş idi..
1605 Türkistan’da yeni bir hanedan ortaya çıkarken, Kazak Türkleri de biraz daha güneye inerek, başta Taşkent civarları olmak üzere birtakım yerlere sahip oldular. Özbek topraklarında düzeni sağlamaya çalışan Baki Muhammed’in ölümüyle, yerine Canıbek’in başka bir oğlu dolayısıyla da Baki Muhammed’in diğer kardeşi Veli Muhammed (1605-1611) tahtta oturdu. Onun bazı bey ve idarecileri öldürtmesi yüzünden halkın bir kısmı yeğeni İmamkulu’yu han tanıdılar. İki akraba arasındaki kavgadan Veli Muhammed yenik çıkınca, Şah Abbas’a sığındı. İran şahı da onun yanına kendi askerlerini de katıp Buhara’ya yolladı. Vukua gelen harbi İmamkulu kazanınca Veli Muhammed öldürüldü ve hanlık makamına İmamkulu (1611-1642) oturdu.
1610 Hive kenti 1610 yılında Hanlığın başkenti olmuştur.
1642 Uzun süre tahtta kalan bu şahıs bir süre sonra hayatının geri kalan kısmını Medine’de geçirmek isteyince, saltanatı kardeşi Nezir Muhammed’e (1642-1645) terk etti. Nezir Muhammed Han’ın vefatının ardından Buhara Hanlığının en renkli simalarından birisi olan Abdulaziz Han (1645-1681) çağında, Harezm Hanlığı ile çarpışmalar ve aile içi mücadeleler göze batar. Bu şahsın da memleketini bırakarak, Hicaz’da ölmesi üzerine kardeşi Subhankulu Han (1681-11702) tahtta çıktı. Onun döneminde de pek istikrarlı bir yönetim sergilenememiştir. Ayrıca 17. asrın ortalarına doğru Kalmuk saldırılarına maruz kalan bölgedeki Hive hanı 1683’teki Osmanlı-Rus anlaşmazlığında, Osmanlı Türklerine yardıma hazır olduğunu söylüyordu, ama bu arada Kalmuklar da Buhara ve Semerkant’a kadar gelmişlerdi. Bu sıralarda Türkistan hanlıkları içinde de çekişmeler alıp başını gitmişti.
1646 Hive Hanlığının nüfusu etnik olarak da, sosyo-iktisadi olarak da bir birinden farklı 3 ana gruptan oluşmuştur. Kent ve tarımla meşgul olan köylerin nüfusu genelde Özbeklerden oluşmuş, onlar da zanaat ve tarımla meşgul olmuştur. Hanlıktaki ikinci büyük etnik grup Türkmenler, hanlığın yerleşim bölgelerinden batı ve güneydeki yerlerde, kısmen hanlık sınırları içerisinde yaşamıştır. Türkmenler, genelde hayvancılık ve biraz da tarımla uğraşmıştır. Üçüncü etnik grup ise göçebe Özbeklerdir, onlar ilk geldikleri zaman göçebelik hayatına has olan özellikleri koruyarak kabile ve soylara bölünerek yaşamıştır. Bu kabileler de Abulgazı Han devrinde (1646) dört gruba ayrılmıĢtır: 1) Kıyat-Kungırat, 2) Uygur-Nayman, 3)Kanğlu-Kıpçak 4) Nukuz-Manğıt. Bu kabilelerin her birine Inaklar önderlik yapmış ve bunlar devletin siyasi hayatında büyük rol oynamıştır. Çünkü bazen bunlar Hanlardan da üstün durur, Hanlarsa sadece memleketin hükümdarı sayılmıştır.
1682 15. yüzyılın sonlarında Altınordu devletinin yıkılması ile birlikte Rusya’nın Orta Asya’ya doğru yayılması başlamış oldu. Güneye inme politikasının en önemli girişimlerinden biri Çar Deli Petro (1682-1725) tarafından gerçekleştirilmiştir. Orta Asya’daki durumu öğrenmek için bölgeye kuvvetler gönderdi ancak sonuç alamadı. Çok geçmeden Rusya, Osmanlı ve İran’ın içinde bulunduğu durumdan da yararlanarak Kafkasya üzerinden Azerbaycan’a girerek bu sahaya yerleşmeye başladılar. İran ile yapılan 1813 Gülistan Antlaşması ve 1828 Türkmençay Antlaşmaları buradaki Rus varlığını güçlendirdi.
1709 Hokand Hanlığı, Orta Asya‟nın siyasi tarihinde Hokand Hanlığı önemli role sahiptir. 17.yüzyılın sonu ve 18. yüzyıl başlarında Buhara Hanlığının siyasi ve sosyo-ekonomik hayatında gerçekleşen büyük değişimler Hokand Hanlığını ortaya çıkmasına neden olmuştur. Fergana vadisinin iktisadi bağımsızlığının artması, vadinin birliği içinde Hokand‟ın bağımsız Hanlık olmasına fırsat vermiştir
1711 Önce 1700’lerde Hive ve Harezm bölgesini dilediğince idare etmek isteyen Şah Niyaz, ardından da birkaç sene sonra oğlu Arap Muhammed, her ne kadar bir taktik icabı Rusya’nın himayesini istedilerse de, bu karanlık günlerde Türkistanlıların ne hale geldiklerini göstermeye yeter. Subhankulu Han’dan sonra oğulları arasında bir taht kavgası yaşandı. Ubeydullah Han’ın (1702-1711) iktidarını, Mangıtların ve bu ailenin başı durumundaki reisi Atalık Rahim’in desteğini alan kardeşi Begim tanımadı. Neticede 1711 senesinde Ubeydullah öldürülünce, Buhara bölgesi Özbekleri arasında yeniden bir fırtına esti.
1717 senesinde Rus çarı tarafından, gerçek adının Devlet Giray Mirza olduğu söylenen Kabartay asıllı Bekoviç Çerkasski’nin önderliğinde gönderdiği keşif heyetinin de Hiveliler tarafından ortadan kaldırıldığını anmakta fayda vardır. Bu hareketin sebebi, Çar I. Petro’ya Amu Derya’nın eski yatağında bir altın madeni bulunduğunun söylenmesi idi. O yüzden çar kendi akrabalarıyla sıkıntı içindeki Buhara ve Hive hanlarını yanına çekip, Hazar kıyısında bir kale inşa ederek, Amu Derya’yı da yeniden Hazar’a akıtmayı planlamıştı. Bunlar Hive önlerine geldiğinde Şir Gazi Han’ın kuvvetlerinin saldırısına uğradılarsa da, yapılan muharebeyi kazandılar. Bunun üzerine han elçi gönderip, olup-bitenden haberi olmadığını söylemiş ve Rus askerlerini hanlığın çeşitli şehirlerine yerleştirmeyi önermiştir. Bekoviç’in yanındaki komutanlar buna karşı çıksalar da, onun bu teklifi kabul etmesi nedeniyle Rusların büyük bir çoğunluğu öldürülüp, geri kalanları da köle yapılmıştır. Sonuç itibarıyla Yerine geçenler bazı komutan ve “inak” unvanını taşıyan devlet görevlilerinin oyuncağı olduklarından, pek bir hükümleri yoktu. 1740’a kadar Türkistan’daki iç çekişmeler sürdü.
1722 Hokand Hanlığın ilk hükümdarı, Şahruh Bey Kuzey Fergana vadisini idare etmiştir. Onun oğlu Abdurahim Bey (1722–1733) zamanında Hanlığın sınırları büyümüş hatta kısa süreliğine Semerkant‟ı da Hokand Hanlığı idaresi altına almıştır. Sonradan gelen Erdona Bey (1751-1759) ve Norbuta Bey (1770-1778) döneminde Hokand Hanlığın siyaseti güçlendiği görülmüştür.
1740’a kadar Türkistan’daki iç çekişmeler sürdü. 1740’da İran hükümdarı Nadir Şah Avşar (1736-1747), İl Bars Han’ın yönetimindeki Harezm ve Ebu’l-feyz Han’ın idaresindeki Buhara’yı ele geçirmiş, iki ülke arasındaki hudut Amu Derya olmuş, Buhara Hanlığı Nadir Şah’ı 20.000 kişilik bir ordu ile desteklemiş ve Astarhanlılar sülalesinden olduğu söylenen Ebu’l-feyz’in zamanında, bölge kabilelerinden Mangıt ve Kenegeslerin arasındaki kavga şiddetlenmiş idi. Ebu’l-feyz Han 1748’de kendisine yardım için gelen Muhammed Rahim tarafından öldürüldü…
1748 Ebu’l-feyz Han 1748’de kendisine yardım için gelen Muhammed Rahim tarafından öldürüldü. Yerine geçenler bazı komutan ve “inak” unvanını taşıyan devlet görevlilerinin oyuncağı olduklarından, pek bir hükümleri yoktu. Neticede Muhammed Rahim’in 1756 tarihinde kendini han ilan etmesiyle Mangıt hanedanı dönemi başladı ve bu durum 1920’ye kadar sürdü. Bununla beraber Özbeklerde devlet teşkilatı eski Türk geleneklerinin aynıdır. Devlet meclisindeki protokol Oguz Kagan Destanı ve Dede Korkut’taki gibidir. Bütün Türk Dünyasında olduğu üzere, Özbekler içerisinde Kazak ve Kırgız boylarını da görmek mümkündür. Yani birbirine karışmışlık söz konusudur. Z. V. Togan “Çingiz ve oğulları zamanında Türk ve Mogol unsurların kaynaşmasının ne kadar olduğunu bilmek için bugün mevcut Nogay, Özbek, Kazak, Başkurt gibi büyük camiaların hepsinde müştereken mevcut bulunan kabileleri ve oymakları tespit etmek kâfi gelir”, demektedir. Günümüzde Özbekistan olarak bilinen cumhuriyet içerisinde Kongrat, Nayman, Kineges, Mangıt, Toyak, Saray, Barın, Üç Urug, Bugut, Arlat, Kanglı, Kırk, Bataş, Kara Kalpak gibi boylara rastlandığını da söylememiz gerekir.
1748 Kazak Türkleri, Kırgızlar ile birlikte Buhara ve Hive Hanlıklarının yanı sıra, 1700'de kurulmuş olan Hokand Hanlığı etrafında toplanarak Ruslara karşı mücadelelerine devam etmişlerdir. 1740’a kadar iç çekişmeler devam etmiş, 1740’ta İran hükümdarı Nadir Şah, (1736-1747) Ebul-Feyz Han (1717-1748)’ın idaresindeki Buhara’yı ele geçirmiş ve 1748’de Ebul-Feyz’in öldürülmesinden sonra Özbek Hanedanlığı sona ermiştir.
1785 Çarlık Rusyası Devrinde Özbekler Muhammed Rahim’in ölümünün peşinden amcası olduğu söylenen Danyal Bek (1759-1785) önce Muhammed Rahim’in kızından oğlu Fazıl, sonra da Seyyid Ebu’l-gazi adına Buhara’yı idare etmiş; sonrasında Danyal Bek’in oğlu Şah Murad’ın (Masum), kardeşleri ve devleti perde arkasından yöneten beyleri ortadan kaldırıp, dizginleri ele almasıyla beraber, Mangıt ailesi artık doğrudan kendisini han olarak adlandırmıştır. Şah Murad devrinde Amu Derya’nın sol tarafı ile Merv civarları Buhara Hanlığına katıldığı gibi, birtakım dini kaygılar sebebiyle Horasan bölgesine de akınlar yapılıp, oldukça fazla köle ele geçirildiği söylenmekle birlikte; Buhara hanı Muhammed (Murad) Masum’dan 1789 tarihinde, Osmanlı Devleti’nin Rusya’ya sefer açtığını duyduğuna dair ve buna binaen de Kazak-Kırgız Türkleriyle beraber kendilerine yardımcı olabileceklerini, ayrıca topraklarındaki Rus tüccarlarını da çıkaracağını bildiren bir mektup gelmiştir. Biraz da Osmanlı idarecilerine yol gösterir mahiyetteki bu mektup, o dönemin idarecilerini ne derece de etkiledi bilemiyoruz. Ancak Mangıt hanedanından olan Emir Said Haydar (1801-1826) zamanında Özbekler oldukça gelişmişlerdir. O, başta kendisine muhalefet eden Hiveliler ve Kıpçaklar olmak üzere vefatına değin düşmanlarıyla mücadele ettiği gibi, ilime de önem vermiş olmasına rağmen, ölümünden sonra karışıklıklar ve iç çekişmeler yüzünden emirlik zayıfladı. Hem Masum Murad, hem de Emir Said Haydar tarikatlarla içli-dışlı olarak, iktidarlarının gücü için onların desteğini almaya da çalışmışlardır.
1826 Bu sırada 1826’da kardeşlerinin kısa süren iktidarının ardından tahtta oturan Emir Haydar’ın oğlu Nasrullah Han (1826-1860), Rus tehlikesi hakkında uyarılarda bulunmak isteyen iki İngiliz subayını (Albay Stodhard ve Yüzbaşı Conolly) öldürtmüş olduğundan onların nefretini kazandığı gibi, Hokand’a yapılan bir baskınla bunların da mahvına sebep olmuş, hatta birtakım Özbeklerin, Afganistan tarafına kaçmasına da yol açmıştır. Hokand ve Hive üzerine büyük bir kısmı başarısızlıkla neticelenen seferler düzenleyen, çok zalim ve hertürlü edepsizliği yapabildiği söylenen Nasrullah Han, kendisine rakip olmasın diye kardeşlerini de öldürtmüştür. Onun vefatının peşinden yerine oğlu Muzaffereddin geçti (1860-1885). Onun zamanında da hanlıklar arasında sürtüşmeler devam etti ve bu durum bütün Türkistan’ın aleyhine oldu. Bundan sonra Rusların Türkistan’a karşı daha ciddi olarak harekete geçtiklerini görüyoruz.
1826 19.yüzyılın ilk çeyreğinde Kafkasların büyük bir bölümünü işgal eden Rusya, aynı asrın ortalarına doğru da Aral gölüne ulaşmayı başarmışlardır. Bütün olumsuzluklara rağmen 19. yüzyıl başlarında Orta Asya hanlıklarında meydana gelen iktidar değişiklikleri hanlıkların tekrar güçlenmesini sağladı. İktidar değişikliği sonucu başa geçen yeni hanedanlar Hive’de Kungratlar, Buhara’da Mangıtlar, Hokand’da Minler idi. Yeni hanedanlıklar devrinde yönetim gittikçe merkezileştirildi.
1826'da Tahta çıkan Nasrullah Han (1826-1860) Rus tehlikesi hakkındaki İngiliz uyarılarını dikkate almamıştır. Yerine oğlu Muzaffereddin (1860-1885) geçmiştir. Kırım Harbinden mağlup çıkan, Avrupa ve Orta Doğuda yayılması durdurulan Rusya, Türkistan bölgesini kendisi için yayılma sahası olarak görmeye başlamıştır. Bunun en önemli yollarından birinin Kafkaslara tamamıyla hâkim olmaya bağlı olduğunu gören Ruslar, II. Alexandır (1855-1881) döneminde bazı askeri reformları gerçekleştirerek bunu başarmışlardır. Rusların Türkistan Hanlıklarına karşı takip ettiği yayılma siyasetini medeni dünyadan saklamak mümkün olmamış ve İngilizlerin baskısı üzerine Rus Hükümeti, Rusya’nın Türkistan istikametindeki yayılış sebeplerini 1864’te şöyle açıklamak ihtiyacı hissetmiştir:
“Rusya’nın Orta Asya’da karşılaştığı durum hiçbir sosyal organizasyonu olmayan yarı vahşi ve göçebe halklar karşısındaki bütün medeni olan devletlerin problemi ile aynıdır… Bu tip durumlarda medeni olan devletler kendi sınırlarını ve menfaatlerini müdafaa etmek zorunda kalmıştır”.
Kendi milli devletlerine sahip Türkistan hanlıklarının istilalarını medeni dünyaya mazur göstermek için giriştikleri bu diplomatik faaliyetler ile onları çekimser bir duruma sokmaya muvaffak olmuşlardır. Çarlık hükümeti, Orta Asya yayılması sırasında Hokand, Hive ve Buhara Hanlıklarını kontrol altına almak ve faaliyetlerini izlemek için Or nehri yakınında bir istihkâm kurdu. Buraya Orenburg adı verildi. Rusya bundan başka Aral Gölünün sahillerine 50’ye yakın istihkâm kurarak bu havaliyi kontrol altına almayı hedeflemiştir. Rusların Amuderya ve Sirderya bölgelerindeki istila hareketleri için bu istihkâmlar hareket noktaları olmuştur.
Diplomatik ve Askeri hazırlıklarını tamamlayan Ruslar harp için bahaneyi bulmakta da güçlük çekmediler. 1864'te Rusların keşif seferlerini protesto eden Hokand Hanlığına karşı saldırıları başlamış oldu. 1864'te Çimkent, 1865 yılında ise Taşkent Ruslar tarafından alındı. Taşkent’in düşmesi Hokand Hanlığının sonu demekti ve 1865 yılında Rusların hazırladığı anlaşma ile Hokand Hanlığı Rus nüfuzuna dâhil edildi. Rusların bu ilerleyişine karşı Buhara Emiri Muzaffereddin tarafından sulh girişmeleri başarısız oldu ve Ruslar Sir Derya nehrini geçip Çizak üzerine yürüyüşe geçtiler. 1866 yılında Buhara kuvvetlerine ansızın hücum eden Ruslar Hokand'ı işgal ettiler. Buhara Emiri sulh için bir defa daha teşebbüste bulundu ise de, Rus komutanı çok ağır şartlara haiz bir antlaşma metni teklif ettiğinde kabul edilmedi ve Rus birlikleri ilerlemeye devam ettiler.
Osmanlı Devletinden istenen yardım taleplerinin, Osmanlı Hükümetinin; 'Mesafenin uzak olması ve en iyi çarenin Rusya ile mümkün olduğu kadar az zararlı bir antlaşma imzalayarak ihtilafın halledilmesi’ tavsiyesi ile karşılaşan Buhara Emirliği, Rusların ilerleyişine engel olamamışlardır.
Rusya önce Semerkant'ı sonrada Urgut ve Katta-Kurganı alarak 1868'de Buhara kuvvetlerini ağır bir yenilgiye uğratmışlar, çaresiz kalan Emir ise, Rus isteklerini kayıtsız şartsız kabul etmek mecburiyetinde kalmıştır. Böylece Özbek Türklerinin varlıklarını müstakil olarak devam ettirdikleri Hokand Hanlığından sonra Buhara Emirliği de Ruslar tarafından işgal edilmiş oluyordu.
1847 Rus ordusun Akmescit galibiyetinden ruhlanarak, 1860 yılında Hokand Hanlığının diğer askeri üsleri olan Tokmak, Pişnek ve Kestek kalelerini de savaşla ele geçirir ve artık Hokand Hanlığını büyük kentleri Evliya Ata, Türkistan ve Çimkent 20 Eylül 1864 yılında Rus ordusu tarafından istila edilmişti. Böylece 1847-1864 yıllar arası Çarlık Rusya‟sı Hokand Hanlığının Kazakistan ve Kırgızistan‟daki topraklarını istila ederek, Hokand Hanlığına büyük kayıp vermişti.
1852 Kuzeydeki İdil-Ural’ın ardından, güneyde Türkistan’a yönelik ilk ciddi istila 1852’de Akmescid’e hücumla başlar. Bu saldırıdan Ruslar birşey elde edememişlerdi.
1853 Çarlık hükümeti siyasi olarak da Türkistan Hanlıklarını ele geçirmeyi amaçlamıştı. 1853-1856 yıllarda, Kırım savaşı zamanında Çarlık Hükümeti, Osmanlı, İngiltere, Fransa ve Avusturya devletlerine yenilerek, büyük zarar görmüş ve uluslararası meydanda nüfusu düşüşe uğramıştı. Bu sebepten Rusya, Özbek Hanlıkları istilasıyla tekrar güç toplamış ve Kırım savaşında yenilen orduya moral vermiştir. Diğer nedenlerden biri Rusya‟da devam eden fakirlik ve protestoların çoğalması hükümetin durumunu zora sokmuştu. O nedenle nüfusun belli bir kısmını Türkistan bölgesine göç ettirerek durumu yumuşatmak ve böylece bölgede Ruslaştırma politikası planlaştırılmıştı.
1853 General Perovskiy 1853’te Akmescid kalesini Hokandlılardan aldı ve modern silahlarla donatılmış Rus orduları karşısında Buharalıların da yapabilecekleri birşey yoktu. Ama başta Muzaffereddin’in çocuklarının yapılan bu anlaşmayı tanımamaları da ilginçtir.
1860 Buhara çevresinde 1860’larda 200 civarında medresenin olduğu söylenmektedir. Bu medreseler genellikle sevap işlemek isteyen zenginler tarafından kurulurdu. Talebeler diğer medreselerde de derslere katılabilirler, daha da meraklı olanlar okumak için Mekke ve İstanbul’a giderdi. Buralardaki en önemli konu ilahiyattı. Tarih, Arapça, Farsça veya Özbek Türkçesini öğrenirlerdi. Eğitimini tamamlayanlar medreselerde hoca olarak kalabilirlerdi. Ancak çoğu kadınlar için eğitim diye birşey yok idi. Sadece yüksek sınıftan birkaç kadın okuyabilmiştir. Taşkent ve Buhara gibi büyük şehirlerde bir-iki kız okulu vardı.
1862 Rusya yeni bir politika izlemeye başladı. Buna göre nüfuzları altına aldıkları İran’ın, İngiliz hâkimiyetindeki Hindistan’a doğru yayılmasını sağlamak yolu ile bu yayılmadan ileride faydalanmak idi. Buna karşılık İran’dan alacağı harp tazminatından vazgeçeceği ve İran ordusuna danışmanlık yapacağı vaatlerinde bulunmuşlardır. Çok geçmeden İran, Afganistan ve Türkistan üzerine ordular göndermeye başladı. Türkistan hanlıklarının ve Afganistan’ın istiklallerini koruyarak, Rusya ile Hindistan arasında bir tampon bölge oluşturmak isteyen İngilizler bölgeye tecrübeli subaylar gönderdi. Subaylar Türkistan hanlıkları arasındaki anlaşmazlıkları çözdükleri gibi Ruslar ile olan ihtilaflı meseleleri de gidermişlerdir. Ancak İngiliz hükümetinin yanlış politikası sonucu Afganistan’ı işgali ardından da başarısız bir şekilde Orta Asya’dan çekilmesi, bölge hâkimiyetinin Rusların kontrolüne geçmesine neden olmuştur.
1864 Yılında Hokand Hanı Alimkul Beğ kuzeyde Rus ordusuna karşı mücadele ederken, güneyden Buhara Emiri Muzafferiddin saldırıya geçmişti. İki tarafından sıkıştırılan Hanlık bu çok zor durumdan kurtulmak için dış yardıma başvurmaya mecbur kalmıştı. Ve bu nedenle Hokand Hanı Alimkul Beğ tarafından İngiltere ve Osmanlı devletine askeri silah konusunda yardımda bulunması için Hindistan‟a Hace Beg İshak, başkent İstanbul‟a ise Yakub Beg isimli elçiler gönderilmişti.
1864 Taşkent’in Ruslar tarafından işgali.
1865 Taşkent 24 Haziran 1865 tarihinde annesi bir Fransız olan ve Rus askerlerine kumanda eden General Çernayev tarafından işgal edildi. Hokand kuvvetlerinin başında bulunan Âlim Kul, Taşkent’e yardım vermek istediyse de başarılı olamadı ve bu uğurda da şehit düştü. Düzensiz ve askerlikle uzaktan yakından ilgisi bulunmayan kişilerle birşeyler yapmaya çalışan Buhara Hanlığı 1866’da Rus çarlığı karşısında büyük bir yenilgi aldı. Onlar para karşılığı kendilerine yardıma gelen Afganların da ihanetine uğradılar. Mayısın yirmibeşinde 2500 kişinin hayatına mâl olan Hocent de düştü. Bunun üzerine Ruslar, Buhara’ya çok ağır şartları içeren bir andlaşmayı kabul etmeye zorladılar. Bu sebepten Emir Muzaffereddin, Buhara Müftüsü Hoca Muhammed Parsa Efendi başkanlığında bir heyeti acele olarak İstanbul’a göndermişti. Hindistan İngiliz Valiliğine ve İngiltere kraliçesine de bir mektup yazarak yardım istemişse de, ne Osmanlı’dan, ne de İngiltere’den gerekli yardımı göremedi. 1868’de Buhara barış yapmağa mecbur kaldı. Ancak şartlar çok ağır olduğu için tekrar mücadeleye başladılarsa da, Ruslar önce Semerkant, sonra Urgut ve Katta Kurgan’ı alarak, barış andlaşmasını kayıtsız-şartsız imzalamayı kabul ettirdiler. Bu ateşkes ile Buhara Hanlığı, Rusya’nın himayesi altında yarı müstakil bir devlet haline geldi.
1866 Buhara Emirliğinin Ruslar tarafından istilası.
1870 Yılında Rusya işgal ettikleri Türkistan' daki bütün ülkeleri Rusya’ya ilhak ettiklerini açıkladı. Rusların Türkistan ülkelerine hâkim olmadaki en büyük engeli etrafı çöllerle çevrili olduğundan işgal edilmesi oldukça zor olan Hive Hanlığı teşkil ediyordu. 1873 baharında dört koldan Hive üzerine yürüyen Rusları durdurmak için Ruslara elçi gönderen ve Osmanlı ile İngiliz Valiliğinden yardım talep eden Hive Hanı Said Muhammed Rahim buna muvaffak olamamıştır.
Bu dönemde her ne kadar doğrudan temas kurulmasa da Rusların varlığı ve hareketleri Özbekleri etkiledi. Bunun sonucunda Özbek toplumunda yeni bir orta sınıf meydana geldi. Ülkenin ekonomik yapısı artan pamuk üretiminden etkilendi. 19. yüzyılın sonlarında yeni yapılan demiryolu vasıtasıyla önemli miktarda Rus’un bölgeye getirilmesi şartların değişmesine neden olmuştur.
1873 Hokand ve Buhara’nın işgali tamamlandıktan sonra Rusya, 1873 yılında çeşitli istikametlerden Hive’ye doğru hücuma geçti. Çar Deli Petro’nun tek düşüncesi Hazar Denizi kıyısında gemiler yaptırarak Hive ve Amu Derya’yı almak suretiyle Hindistan yolunu Rusya’ya açmak idi. Çünkü batıdan ve Osmanlı toprakları üzerinden sıcak denizlere çıkma imkânı yoktu. Bu yüzden 1873’te hanlığın başkenti Hive topa tutuldu. Bu durum karşısında Hive hanı bir müddet müdafaadan sonra şehri bırakarak çöle kaçtı. Hive Hanlığı Rus himayesini kabule, Amu Derya’nın sağ tarafında kalan bütün toprakları Ruslara vermeğe ve büyük miktarda harp tazminatı ödemeğe mecbur bırakıldı. Bunun yanısıra Rusya, Hive bölgesinde askeri üsler kurabilecek, ticaret kervanları rahatça dolaşabilecek, Ruslar ile Türkler arasında doğacak ihtilaflarda bir Rus’un başkanlığındaki mahkeme davalara bakacaktı.
1873 İlk devirlerde Buhara emiri Taşkent’teki Rus Umumi Valisi ile değil, doğrudan doğruya Petersburg Hükümeti ile münasebette bulunuyordu. Ayrıca Türkiye’ye hususi bir elçi gönderip siyasi ilişki de kurmuş idi. Fakat çok geçmeden Buhara’nın Türkiye ile temasını Ruslar tamamen yasakladılar. Sovyet Rusya Devrinde Özbekler Mirza Bala, Herşeye rağmen, Anadolu’nun ve Türkistan’ın değişik yerlerinden Buhara’ya yardım için gönüllülerin harekete geçtiğini, hatta bunların Osmanlı Devletinin aracılığını da istediklerini görmekteyiz. Bunlardan birisi olan Mersin kaymakamı Abdulkadir Kemali Bey, bölgeyi bilen ve birkaç dili konuşan bir kişi olarak hariciye nezaretine yazdığı raporda; Türklerin ve Müslümanların Rusya ile İngiliz güçleri arasında kaldığını, Osmanlı Devletinin mutlaka bu coğrafyada nüfuzunu hissettirmesi gerektiğini, bunun için de bölgeye memurlar gönderilmesinin lüzumunu belirttikten sonra, kendisinin gönüllü olarak gidebileceğini yazmıştır.
DEVAM EDECEK
Cem Cüneyd Canan