KIZILELMA "HEDEF TURAN" AMA NASIL? (XLI) (II)

02 Eylül 2024


Orenburg Tarihi,

      ORENBURG Tarihi’ni anlatmak için bir-kaç kitap yazılması gerekmektedir. İdil-Ural bölgesinde varlığını sürdüren dinlerin başında İslâm ve Ortodoksluk gelmektedir. Bu bölgede günümüzde Rusya Federasyonuna bağlı birkaç cumhuriyet kurulmuştur. Burada ki kanunlar iki dinin çıkar dengesinin korunması, etnik gruplar ve dinler arası barış ve uyumun korunması ve güçlendirilmesinde önemli bir rol oynamaktadır. Günümüzde İslâm dinî, Hıristiyanlıktan sonra Rusya Federasyonu’ndaki en büyük ikinci dindir. Bölgede Müslümanların sayısı azınsanmayacak kadar fazladır. Hatta Rusya Federasyonu, Türkiye’den sonra Avrupa da en fazla Müslüman nüfusa sahip bir ülkedir. Kendi içinde ise Müslümanların yoğun olarak yaşadığı yer ise İdil-Ural bölgesi olarak bilinen günümüz Tataristan Cumhuriyeti, Başkurdistan Cumhuriyeti, ORENBURG bölgesidir. Bu bölge tarihinde her zaman önemli bir rol oynayan İslâm dinî günümüzde de önemini korumaktadır. Bir yazının boyutlarını çok aşağı için ORENBURG da TÜRK ve İSLAM varlığını aşağıda, yararlandığım kaynaklardan derlediğim kronoloji içerisinde aktarmaya çalışacağım.

631/632 – Bir eserde (Rivayet o ki)  (631/632), Ramazan ayının 9. gününde Hz. Muhammed (s.a.v.)’in üç sahabesini Abdurrahman b. Zübeyr, Zübeyr b. Ca’da ve Talha b. Osman Bulgar Devleti’ne İslâm’ı yaymak için gönderdiğinden bahsetmektedir. 652 -  Türk Devleti olan Hazarlarla Hz. Osman döneminde 652 yıllarında gerçekleşen Belencar savaşı

922 - Arkeolojik kazılar İdil Bulgar topraklarında ilk camilerin VIII. yüzyılda inşâ edildiğini göstermektedir. İslâm’ı resmi din olarak kabul eden Almış Han’ın en önemli siyaseti Türk boylarını birleştirerek bağımsız bir devlet kurmak olmuştur.

1236 -  Altın Orda Devleti 1236 yılında Türkistan, Mâverâünnehir ve Harezm’in (1220-1221) ardından İdil Bulgar Devleti de Moğol ordusu tarafından işgal edilmiş ve bağımsızlığını kaybetmiştir. Bulgar Devleti’nin toprakları yeni kurulan Moğol İmparatorluğu’nun bir parçası olmuştur.

1242 - Batu ve Berke’nin hükümdarlığı kuruluş dönemi yaklaşık 1242-1266 yıllarına denk gelmektedir. Bu dönemde devletin sınırları tespit edilmiş, sabit bir yönetim sistemi oluşturulmuş, iç uluslar sınıflandırılmış, onların hükümdarları ile ilişkileri belirlenmiş ve Han’ın kudreti gösterilmiştir.

1258 – Berke Han’ın tahta çıkışı

1267 - Refah dönemi, devletin ekonomik, kültürel, askeri-politik güce ulaşması, 1267- 1359 yıllarına, Mengü-Timur, Özbek, Canıbek ve Berdibek dönemlerine denk gelmektedir. Bu dönemde Karakurum ile ilişkiler bozulmuş ve Altın Orda devleti tam özgürlüğüne kavuşmuştur.

1346 – Altın Orda’da, Çin’den getirilen birçok ölüme sebep olan veba salgını yaşanmıştır.

1398 - Nogay Orda’nın Kuruluşu

1430 - ’da ülke yine büyük bir kuraklığa ve salgın hastalıklara maruz kalmıştır. Şiddetli kuraklık ve çok insanın ölümüne yol açan şiddetli ölümcül veba hastalığı nedeniyle Tatarlardan sadece birkaç kabile kurtulmuştur. Doğal afetler ve ekonomik sıkıntılar haricinde hem devlet içinde hem de dışında olumsuz koşullar ortaya çıkmıştı. Bu şartlarda iç çatışmalar daha önce görülmemiş boyutlara ulaşarak devleti yıpratmıştır. Hükümdarlar, kendi iktidarlarının güçlendirilmesini devletin çıkarlarından daha çok önemsediklerinden, kendi aralarında sürekli savaştıklarından Altın Orda Devleti yıkılmaya maruz kalmıştır.

1438 - Kazan Hanlığı Kuruluşu

1466 - Astrahan Hanlığı Kuruluşu

1489 - Kırgızistan’da Rus Çarlığı’nın Yayılmacılık Politikası, Rusya’nın doğuya doğru, Asya bölgesine yönelik ilk hareketi, Sibirya’nın fethinden önce ve Perm şehrinin Moskova Devleti’ne katılmasından sonra başlamıştır. Moskova Büyük Prensi IV. İvan, 1489 yılında 4024 kişilik bir müfrezeyle, Semyon Kurbskiy ve Petr Uşatıy Prenslerinin komutası altında ilk seferini Asya’ya doğru yapmıştır. Daha sonra Büyük Petro’nun saltanat döneminden itibaren, Rusya’nın Orta Asya ile irtibat kurma isteği doğal olmayı bırakmış ve iki yönde ilerlemiştir: bir yandan Amu Derya, diğer taraftan İrtış Bunun nedeni Rusya kendi topraklarını Orta Asya bozkırlarından gelen göçebelerin istilasından korumak olarak açıklanmıştır.

1547 - Rusların Türk devletleri üzerinde emperyalist ve yayılmacı politikası, İvan Grozniy (1547-1584) zamanında başlamıştır.

1552 -   Kazan Hanlığını kuran İdil-Ural Türkleri, 1552’ye kadar cami, medrese, kütüphane, mektep, tekke ve zaviyeler gibi ilmi ve dini eğitim kurumlarıyla kültür ve sosyal hayatın gelişmesinde önemli rol oynamışlardır. Ancak Kazan Hanlığının yıkılmasıyla Çarlık Rusya’sının hâkimiyetine giren bölgedeki Tatar Türk halkı zulüm ve baskıyla Ruslaştırılmaya maruz bırakılmış ve bölgede inşa edilmiş pek çok cami ve medrese yok edilmiştir.

1552 - Mahkeme-i Şer’iyye Müslümanların 1552’den sonra 1917 ihtilallerine kadar devlet tarafından resmi olarak kabul edilen tek kurum olmuştur.

1552 – Kazan Hanlığı’nın Korkunç İvan (IV. İvan) tarafından işgali

1552 - Kazan hanlığının yıkılmasından ve Başkurtların Rusya’ya tabiliği kabul etmesinden sonradır ki, bu bozkırlara çeşitli milletler yerleşmeye başladı. İlk olarak Mişerler, Tatarlar, Çirmiş ve Çuvaşlar yerleşti. Bundan sonra da Rus halkları gelmeye başladı. Bu tarihe kadar saf Başkurtların nüfusu hiç kimse tarafından açık ve kesin bir şekilde ortaya konmamıştır. İç içe bulundukları Mişer, Tipter, Tatar kabileleri ile birlikte sayılmış olmakla birlikte saf Başkurtların nüfusu tahminen 2.5 milyonun altında olmasa gerek. Bunların çoğunlukla yaşadıkları yerler: Ufa, Orinburg (Orenburg), Pirm (Perm) vilayetleri olup, Samara ve hatta Tabul (Tobol) vilayetlerinde de kısmen yaşamaktadırlar. Başkurtlar Ural çevresinin en eski sakinleri olarak bilinir. Ancak bu durum gerçeklere uygun olmayıp, bunlardan önce buralarda “Çud” isminde bir kavmin yaşadığı, elde edilen tarihi kalıntılardan anlaşılmaktadır.

1552 – Eski Tatar Mahallesinin ortaya çıkması

1555 - Korkunç İvan’ın katıldığı Rus Kilisesi Konseyi’nde, Müslümanların ve paganların yaşadığı Kazan ve çevre bölgeleri, Sviyajsk ve Nagornaya bölgesi, Vasilgrod ve tüm Vyatka topraklarının dâhil edileceği Kazan Ortodoks Piskoposluğu’nu kurmaya karar verdi. Troitsk Selijar Manastırın başrahibi olan Piskopos Guriy, ilk Başpiskopos olarak görevlendirildi. Bölgenin kolonileşmesi ve Tatarların Hristiyanlaşması aynı anda gerçekleştirilmeye başlamıştır. Kazan, Sviyajsk, Vasilgorod ve tüm bölgede temel değişiklikler gerçekleştirilmiştir. Ortodoks yaşamının merkezi olmaya başlayan Kazan’da aynı zamanda şehirde ve çevresinde çok sayıda kilise ve manastır inşâ edilmeye başlamıştır.

1556 - Astrahan Hanlığı’nın işgali

1635 - Müslümanlara karşı özel bir nefret besleyen Mihail Fedoroviç Romanov’un tahtta olduğu dönemde, 1635 yılında Tatarlara karşı gerçek bir katliam yapıldığını ve çok sayıda bilim adamının öldürüldüğünü ve birçok eski eserin yakıldığını, bunun sonucunda cehalet ve inançsızlığın meydana geldiğini belirtmektedir.

1730 - ’lu yıllarda Türkistan’ın kuzeyindeki gelişmeler Çarlık Rusyası’nın Asya’ya ilgisini daha da kuvvetlendirdi.

1730 - Kazakistan’ın kuzeybatısının da baskı altına alınabilmesi için ORENBURG hattının Ruslar tarafından ele geçirilmesi gerekmektedir. Bu sebeple 1725’te Sakmarskiy, 1730’da İletzk kaleleri kurulmuştur. İvan İvanoviç Neplüyev’in gayretleriyle ORENBURG hattı da tamamlanmış; böylece ORENBURG-İrtiş hatlarıyla Yayık’tan Ustkamenegorsk’a kadar yaklaşık 3,5 bin verst uzunluğundaki aralıksız askerî hat oluşturulmuştur. Böylece XVIII. yüzyılın ilk yarısında Ruslar Türkistan’a açılan kapı konumundaki Kazak topraklarını kuzeyden tamamen kuşatma altına almayı başarmıştır. ORENBURG kalesinin inşa edilmesiyle sonraki yıllarda Türkistan’a yapılacak seferlerin başlangıç noktası da belirlenmiştir.

1731 - Yılında Sviyajsk’ta, Kazan ve Nijniy Novgorod Müslümanlarının ve diğer dinlere mensup olanların vaftizi için bir komisyon kuruldu. Sekiz yıl içinde bu komisyon iki binden fazla insanın din değiştirmesine ve Ortodoks Hristiyanlığa geçmesine sebep olmuştu.

1734 - Yılında Ruslar Kazak topraklarında keşif amacıyla sefer düzenledi. O sefere 200’e yakın farklı branşlar da ki uzmanın katıldığı söylenmekte. Onların amacı şehirler kura bilmek için haritalar çizmek, Kazakların adet örf ve yaşam tarzları hakkında bilgi toplamaktı ve neticede Kazak topraklarım işgal etmekti. 1735 yılında bu heyet belirlenen hedefe ulaştı ve ORENBURG şehrinin temelleri atıldı. 1735-1740 yıllar arasında inşa edilen ORENBURG Orenburg şehri Rusların Küçük ve Orta Cuz Kazaklarını idare siyasetinin merkezi haline gelmişti. Rusya Kazak topraklarında işgal planlarını gerçekleştirebilmek amacıyla hudut yerlerinde kaleler kurmaya başladılar. Onlar Kazak topraklarını inceleyerek daha da derinlemesine ilerlemeye çalıştılar. Bu kalelerde Rus Kozakları ve köylüleri yerleştirilmeye başlandı. “Boş olan arazilere” yerleştirilen ilk Kozakların sayısı 200 bin, Rus askerlerinin sayısı 100 bin ve Kazak topraklarını tamamen ele geçirmek amacıyla Kazak toraklarına göç eden Rus köylülerinin sayısı 1 milyon 150 bine ulaşmıştı.

1734 - Yılında ORENBURG Komisyonu oluşturuldu. Komisyonunun en önemli görevlerinden biri, imparatorluğun güneydoğu Asya sınırlarında tarım, endüstri ve ticaret gibi alanlarda inceleme yapmaktı. Ancak, bu alanlarda istenilen hedeflere kısa zamanda ulaşılamayacağı anlaşıldığından, komisyon, Rusya’nın doğu komşuları ile diplomatik ve ticari ilişkileri geliştirme görevini de üstlenmişti.         

1735 - ХVII. yüzyılın başında “Yayık” Kazakları gibi ХVIII. başında Büyük Petro’nun ordusu bölgeyi işgal etti ama orada temellerini kuramadı. İkinci aşama, İşgal ve düzenlemeden oluşan ORENBURG-Sibirya sınır çizgisi Yayık’ı, Ural ve İrtış Nehirleri boyunca göçmen Kırgız-Kazakları Rus yerleşmelerinden bölmüştü. Aynı zamanda sınır sabit değildi: Kazaklar Yayık Nehri’nin aşağı yataklarına ХVI. yüzyılda yerleşmişti; İrtış Nehri’ndeki sınır ise Büyük Petro’nun zamanında ele geçirilmiştir, özellikle Kırgız Kazaklarının Rus vatandaşlığına kabul edilmesinden sonra 1716 yılında Yayık nehrinin ortası ve üstü, 1735 yılı Uyu nehri Ruslara bağlı yapılmıştı.

1735 - Kazaklar ve Karakalpaklar Rusya tebaalığını kabul etme şartlarını görüşmek maksadıyla Petersburg’a her uruğdan elçiler seçip gönderdiler. Ebulhayır Han güvenini izhar etmek için “Er Ali Sultan” ismindeki oğlunu Rusya devletine emanet olarak gönderdi. Bunu Tevkelev beraberinde alıp götürdü. Tevkelev cenaplarının bu kadar sadakatle hizmetleri karşılıksız kalmadı. Bu hizmetleri karşılığında kendisine albaylık derecesi ihsan edildi. Kendi insiyatifiyle Rusya tebaalığını kabul ettiği için Ebulhayır Han’a da padişah hazretleri tarafından şükran yazıları gönderildi. Daha sonra bu projeye göre şehir kurma görevi, Krillov’un kendisine tevdi edildi. Ve bunun yardımcılığına Kutluğ Muhammed Tevkelev tayin edildi. ORENBURG şehrinin kurulması vazifesinin kendisine verilmesi üzerine Krillov, kendi arkadaşları ile Petersburg’dan yola çıkarak bölgeye doğru yöneldi. Giderken Ufa’ya uğrayıp bir müddet burada kaldı. Bu dönemde genel olarak Başkurtlar tarafından seçilen iki elçi Krillov’a gelerek, bu şehri kurmasına razı olmadıklarını beyan ettiler. Tabi, Krillov bunların sözlerini dikkate almadı ve kendilerini tutuklattı. Daha sonra Ufa’dan ayrıldı. Krillov’un yanında 15 rut asker ile 25 adet top bulunuyordu. Yine bir polk asker Krillov’a katılmak için bir müddet sonra Ufa’dan ayrıldı. Ancak Ufa’dan 160 km uzaklaştıktan sonra Başkurtlar tarafından Polka hücum edildi. Bu hücumda Polka mahsus Pob ile 18 atlı asker, 32 yaya asker öldürüldü. Krillov olaydan haberdar olup, bu polka yardım için biraz asker gönderdi. Ancak Başkurtların sayısı çok bunların sayıları ise az olduğundan gönderilen bu kuvvet gidip kendilerine destek olamadılar. Krillov yine ikinci defa gönderdi. Bu defasında birçok sıkıntıdan sonra ancak katılabildiler. Krillov da birçok meşakkatten sonra ancak Or nehrinin Yayık nehrine karıştığı bölgeye ulaştı. 1735 yılı Ağustos’unun 6’sında Orenburg (şimdiki Orsk-Hadiyev) şehrinin temelini attı. Ve o yılın Eylül ayının 7’sinde geri dönerek Ufa tarafına Kazak Han’ı Ebülhayır 1732’de Rus tebaalığını kabul etmiştir.

1737 - Krillov iyileşip, o yılın Temmuz’unda ordusuyla birlikte “ORENBURG” (şimdiki Orsk-Hadiyev) şehrine yöneldi. Yolda giderken ülkenin kuzey ve doğu tarafındaki Başkurtlarla büyük hadiseler meydana geldi. Başkurtlara gereken cezayı verdi. Daha sonra ORENBURG’a ulaştı. Başkurtlar da tamamen zayıflayıp, ayaklanacak halleri kalmadı. İki yıl devam eden Başkurt ayaklanmasına bu şekilde son verildi. Bu ayaklanmalarda öne çıkan Kalmık Abız, Ağay Kosemov, Ömer Tarhanov, Saban ve Yusuf adındakiler ele geçirildi. Tamamına Menzele şehrinde ölüm cezası verildi. Diğerleri de grup grup gelip af ricasında bulundular ve bundan sonra çok itaatte olacaklarına dair yemin ettiler. Lakin Töreler içlerinden acımasızlarını affetmedi. Bunlara suçlarına göre gereken cezalar verildi. Ayaklanmacı Başkurtların davalarına bakmak için, Menzele şehrinde özel bir Hüküm Komisyonu kuruldu. Bu Hüküm Komisyonu’nun kararıyla isyana karışan çok sayıda Başkurt köyü yakıldı. Veya yerle bir edilerek yok edildi. 5000 kadar Başkurt uzak yerlere sürgün edildi. İçlerinden yararlı olanlar askeri hizmete alındı. Yararlı olmayanlar geri hizmetlerde görevlendirildi. Bunlardan kalan çoluk çocuk, kadın kız hamileri olmadığından isteyen kişilere dağıtıldı. İleride Başkurtların yeniden ayaklanmalarının önüne geçmek için Krillov’un tedbirleriyle şu kaleler kuruldu: Seridnibirdinski, Krillov, Karavulnı,

1739 - Ebulhayır Han çok hilekâr bir kişi olduğundan kendisinin niçin geldiğini gizlemek maksadıyla Törelere: “Ben Başkurtları Rusya’ya karşı itaate davet için geldim” dedi. Lakin Tatişçev bunun hangi düşünceyle geldiğini anlamakta gecikmedi. Yine de hiç husumet göstermedi. Belki bunun bu düşünceleri için teşekkürler edip, biraz da hediyeler verdi. Ebulhayır Han Başkurtlarla daha yakın münasebet tesis etmek için bir Başkurt kızını zevceliğe aldı. Ebulhayır Han’ın bu siyasetleri boşa gitmedi. Bu gelişiyle Başkurtlar Ebulhayır Han’ı kendi hanları olarak tanıdılar. Ve Ebulhayır Han da açıktan açığa düşmanlık göstermeye başladı. Başkurtlarda da yine açıktan açığa düşmanlık alametleri sezilmeye başladı. 1738 yılı Nisan’ında Ebulhayı Han bir kısım Başkurt’u yanına alıp, ORENBURG (şimdiki Orsk- Hadiyev) şehrine gelip, kendisine katılmayan Başkurtların sürülerini talan etti ise de bir miktar ceza karşılığında geri iade etti. Binbaşı Astankov, Ebulhayır han’a adam gönderip, kendisinin bu işe karşı olduğunu bildirdi ise de hiç faydası olmadı. Ebulhayır Han kılıcını çıkarıp herkese : “ORENBURG şehri benim için kurulan şehirdir. Burası da benim tam hâkimiyetimdedir. Her kim buna karşı gelirse şu kılıçla başını kesip koparacağım” dedi. İşte meselenin bu şekilde büyüme eğilimine girdiği, büyük başkaldırıların kapılarının aralanmaya başladığı sırada, Tatişçev’in hile ve tedbirleri ile her şey yeniden düzene girdi. Hiç kan dökülmemesi üzerine Ebulhayır han bu düşüncesinden vazgeçip yeniden Rusya tebaalığını resmen kabul etti. Başkurt ayaklanmalarının biraz olsun bastırılmasının ardından, 1738’de Tatişçev izin alıp Petersburg’a gitti ve imparatoriçeye rapor hazırlayarak “ORENBURG” şehrini başka bir yere taşımanın gerekli olduğunu anlattı. Bu rapora göre bakanlar meclisinde görüşme yapıldı. Bu görüşmede Tatişçev de hazır bulundu. Orenburg şehrinin “Kızıl Tağ” denilen yere taşınmasına karar verildi. Daha sonra Tatişçev bu seferinden dönüp kısa bir süre sonra, hakkında pek çok söylenti yayılması üzerine görevden alındı. 1739’da Tatişçev’in görevden alınması üzerine, yerine ORENBURG bölgesinin baş hâkimi olarak “Urusov” tayin edildi* . Bu tayinle birlikte hükümet tarafından şu fermanlar çıkarıldı: 1-) ORENBURG şehri “Kızıl Tağ” denilen yere nakledilecek. Eski ORENBURG şehrinin adı Orsk Kalesi olacak. 2-) Yayık nehri boyunca Verhno-Uralski’ye kadar kaleler kurulacak. 3-) Kazan üyezdini Başkurdistan’dan ayıran hudutlarda bulunan askerler Samara ve ORENBURG etrafına nakledilecek. 4-) Kalelere Volga (İdil-Zafer Sever) Rusları ve köylüler kabul edilmeyecek. Daha önce gelip yerleşmiş olanlar sınıra göç ettirilecek. 5-) Tatişçev döneminde Rusya tebaalığını kabul etmeyi isteyen Orta Cüz Kazakları Rusya tebaalığına kabul edilecek.  Bu makama tayin edilmesiyle birlikte Urusov ORENBURG tarafına yöneldi. Bu sırada yanında düzenli ve düzensiz tamamı 5877 kişiden oluşan bir ordu bulunuyordu. Bu dönemde “Aland Yazgul” adındaki bir kişinin önderliğinde Başkurtlar arasında yeniden kıpırdanma alametleri sezilmeye başlandı. Ve ORENBURG etrafının Başkurtlarından “Minlu Kul” isimli ve sakalı kara olduğu için Karasakal lakabı alan bir İşan Kazaklar arasından ortaya çıkıp devleti büyük bir tehlikeye soktu. Tanassur eden Tatar mirzaları neslinden olup, şimdi de bu soyadı taşıyan büyük derece sahipleri bulunmaktadır.

1739 - Başkurtların tamamı ittifak halinde yalancı Karasakal’ı kendilerine han olarak ilan ettiler. Ayrıca Karasakal’dan “Ufa” şehrini zapt etmesini rica ettiler. Lakin Karasakal Ufa’ya kadar gitmeye korktu ve Kazak hudutlarından daha iç kısımlara ilerlemedi. Devlet askerleriyle sadece o civarda savaştı. Başkurtların acımasızlığı o dereceye vardı ki, ellerine geçen bir Rus’u çeşitli eziyetlerden sonra öldürdüler. Öldürdükten sonra üzerinde çeşitli işkenceler yaptılar. Özellikle Rusların din adamları üzerinde bu gibi suçları oldukça fazla işlediler. Mesela: “Tabınsk” denilen kasabayı ve yakınındaki bir fabrikayı ele geçirdikleri zaman bunun gibi vahşetlerden yapmadıklarını bırakmadılar. Ellerinden gelen her türlü merhametsizliği ifa ettiler. O dönemde Urusov Menzele şehrine gidip, orada bir Hüküm Komisyonu kurdu. Bu Hüküm Komisyonu’nun kararıyla ele geçirilen isyancı Başkurtlardan hiçbirisi cezasız bırakılmadı. Her birine suçuna göre ayrı ayrı cezalar verildi. Urusov’un emriyle “ORENBURG” şehrinde yine aynı amaçla bir Hüküm Komisyonu kurulup, yine aynı doğrultuda cezalar uygulandı. Bunu gören birçok Başkurt af dileyerek Törelerin huzuruna geldi. Ancak suçları çok büyük olduğundan hem diğerlerine ibret olsun diye hiçbirisi affedilmedi. Dâhili görülen herkese suçuna göre cezalar verildi. İçlerinden en azılıları silahlarını bırakmayarak, savaşarak ölmeye karar verdiler. Ve yine bazıları hapishanelerde yemeden içmeden yaşadıkları için kendi kendilerini helak etti. Urusov Karasakal’ın sahtekâr olduğunu anlatmak için Başkurtların arasına özel adamlar yolladı. Karasakal’ı yakalayıp teslim eden kişinin affedileceği, yardım ve yataklık eden kişinin ise kendisi ve ailesinin öldürüleceğiyle ilgili ilanlar dağıttı. Lakin Başkurtların hiçbirisi Karasakal’ı yakalayıp teslim etmeye yanaşmadı. Başkaldırı günden güne büyüdü. Ural dağının doğusu ve batısı tamamen ayaklandı. Urusov ayaklanmayı bastırmak için her türlü çareye başvurdu. Sadece Çilebi etrafındaki kuvvetlerle yetinmeyerek, Butagin, Yazikov gibi komutanların idaresi altında atlı ve yaya askerlerden ibaret yine büyük bir kuvvet gönderdi. Bu kuvvet bölgeye zamanında yetişerek binlerce ayaklanmacı Başkurt’u kılıçtan geçirdi. Ve çok sayıda köyü ateşe verip ayaklanmacı Başkurtların mal ve mülklerini ganimet olarak ele geçirdi. Karasakal devletin düzenli ordusuna karşı duramayacağını anladı. Nihayet yavaş yavaş çekilerek Kazak hudutlarına girdi. Yanında bulunan adamları ortadan kaldırıldı. Akabinde Karasakal’ın kendisi de yaralanıp, elli kadar yandaşıyla birlikte Kazak topraklarına girip kaçtı. General “Pavlodski” Karasakal ve adamlarının ardından takip ettiyse de Kazak topraklarına girmeye cesaret edemedi. Yine de bir kaç adam gönderip Pravitlistov adına Karasakal ile yandaşlarını tutuklayıp iade etmesini Kazaklardan istedi. Kazaklar kısa bir süre önce Rusya tebaalığını kabul etmişti. Buna dayanarak Kazakistan’da bulunan herhangi bir suçluyu iade etmeye dair Rusya’ya söz vermiş iseler de bu sözlerinde durmadılar. Ayrıca: “Karasakal’ın yandaşlarını kendimiz ele geçirdik, mallarını yağmalayıp hepsini öldürdük. Karasakal’ın kendisine gelirsek, o kendisi Jongar hanının oğlu Sultan Giray’dır. Hem bu durumda o bizim misafirimizdir. Bir taraftan hanzade, diğer taraftan misafir olduğundan biz onu tutup iade edemeyiz” diye cevap verdiler. Pavlodski bundan sonra da Kazak hudutlarında uzun zaman kalıp, iki üç defa elçi gönderip Kazaklardan iadesini talep ettiyse de, yine aynı cevabı aldı. Sonra Urusov’a, olayı beyan eden bir mektup gönderdi. Karasakal’ın yenilerek Kazak topraklarına gitmesiyle ayaklanma bastırıldı. Yaklaşık beş bin (5000) Başkurt af ricasıyla ORENBURG’ a, Urusov nezdine geldi. Bunlar ORENBURG’ a (şimdiki Orsk-Hadiyev) on iki km uzaklıkta bir yere toplandı ve korunmaları için de kuvvetli bir askeri birlik ikame edildi. Ayrıca bunların yanına Mişer kabileleri, ayaklanmaya katılmayan Başkurtlar da toplanarak getirildi. Kinez Urusov o sırada kendisi ORENBURG’ da  bulunmadığından, haber gönderdi ve kendisi gelene kadar bekletilmelerini emretti. Binlerce kişi bir yere tıkılıp, 10 Ağustos’a kadar Kinez Urusov’u beklediler. 10 Ağustos’da Kinez Urusov ORENBURG’ a döndü ve daha sonra buraya geldi. Urusov’u gören binlerce kişi onun ayaklarının altına yığıldılar. Ve başlarını yerden kaldırmayarak, kan ve gözyaşlarıyla kendilerini affetmesini rica ettiler. Urusov hepsinin secdeden kalkıp, okuyacaklarına kulak vermelerini emretti. Hepsi başlarını kaldırdılar. Urusov kati bir sesle Rusça okumaya başladı. Başkurtlar tabi bunu anlamadılar. Bunun için bir Tatar tercümanı yavaş yavaş, cümle cümle Başkurtlara izah etti. Bu yazıda Başkurtların yaptığı kötülükler zikrediliyordu. Urusov okuyup bitirdikten sonra Başkurtlar yeniden affedilmeleri ricasıyla yere kapandılar. Urusov ferman çıkana kadar ses çıkarmadan beklemelerini emretti. Sonra Urusov orada bir Hüküm Komisyonu kurarak, komisyon azasına Mişerlerden ve ayaklanmaya katılmamış olan Başkurtlardan soruşturarak, bunların şahadetleriyle hüküm verilmesini emretti. Mişerlere ve ayaklanmaya katılmamış olan Başkurtlara doğru ifade vermelerini emretti. İlk olarak Mişerler daha sonra ayaklanmaya iştirak etmemiş olan Başkurtlar kendilerinin gördüklerini ve bildiklerini anlatıp kimin suçlu kimin suçsuz olduğunu bir bir söylediler. Bu şekilde şehadet alıp bitirdikten sonra bu denize benzer halkı toplayıp, ORENBURG’ dan (şimdiki Orski’den Hadiyev) 6 km uzaklıkta bulunan bir dağın başına götürdü. Orada ilk olarak padişahın fermanını okudu. Daha sonra 25 Ağustos’da, orada ayaklanmacılara cezalar verilmeye başlandı. Karasakal’ın birinci derecede yandaşlarından olan Kantor Maksimof (Çuvaşlardan Müslüman olan kişi- Hadiyev), Yunus İsmailov, Can Kul, Karabaş ve Yakup Kasişov taş zeminlere yerleştirilen demir kazıklara oturtulup öldürüldüler. 80 kişi idam edildi. 11 kişi (bunlar Karasakal’ın subayları-Hadiyev) kaburgalarından demir ırgaglara asıldılar. 21 kişinin başları balta ile kesilip koparıldı. Başı koparılanlar içerisinden “Angolof” soyadını taşıyan büyük bir kişi de bulunuyordu. Bu adam esir alınarak, ORENBURG’ a getirildikten sonra tutuklandıktan itibaren on gün yemeyerek içmeyerek kasten kendini öldürmüş idi. Yine de verilen hüküm icra edilsin diye başı kesilerek koparıldı. Urusov burada görevini tamamladıktan sonra 7 Kasım’da şimdiki ORENBURG’ tan 30 km uzaklıkta bulunan “Sakmarski Gradok” denilen yere geldi ve burada yeniden bir Hüküm Komisyonu kurdu. Burada ayrıca 125 kişiye ölüm cezası verildi. 300 kadar kişinin kulakları ve burunları kesilip köylerine gönderildi. Bundan amacı başkalarına ibret olmasıydı. Devrinde meşhur “Saymanov” isimli bir generalin idaresi altında Menzele şehrinde bir mahkeme kurulup, bu yukarıdaki gibi ayaklanmacı Başkurtlara cezalar uygulandı. İşte Karasakal İşanın başkaldırı hareketinin neticesi bu oldu. Bu hain, binlerce Müslüman kanının dökülmesine ve binlerce çoluk çocuk, kadın ve kızın rezil ve rüsva olmalarına sebep oldu. Bunun yalanlarına inanıp, o kadar Müslüman ayakaltında ezilmekteyken, bu vicdansız, ayrıca kendisine Sultan Giray ismini verip, hiç kaygı duymadan Kazak topraklarında davetten davete dolaşmakta idi. Ayrıca Müslüman halka verdiği bu kadar zarar yetmezmiş gibi, diğer taraftan Kazak Müslümanlarını da harap etti. Şöyle ki, ilkönce dolaşarak Kazak Müslümanlarını “Jongar” halkıyla savaşa 1735’den 1740’a kadar devam eden ayaklanmalarda 300’e yakın köy yakıldı. Savaş meydanlarında öldürülenlere başka 7545 kişiye ölüm cezası uygulandı. 135 kişi Katırga’ya gönderildi. 2888 çoluk çocuk, kadın kız isteyene dağıtıldı. Bu ORENBURG  komisyonunun haberi Menzile komisyonunun haberinde ölüm cezasına hükmedilen ve savaşlarda öldürülenlerin sayısı 9438’e ulaşıyor. 3151 Katirga’ya gönderildi. 6301 çoluk çocuk, kadın kız dağıtılmıştır.

1740 -  Yılında, Anna İvanovna’nın emriyle, bu misyonerlik kurumu yerine yeni Vaftiz İşleri Bürosu kuruldu. Büro, Kazan, Nijniy Novgorod, Astrahan ve Voronej illerinde yaşayan Müslümanları ve paganları Hristiyanlaştırmakla görevliydi.

1740 - XVIII. yüzyılın 40’lı yıllarının başında Orta Asya’ya başarılı bir şekilde ilerleme amacında Çarlık Rusya güçlü tahkimat kurdu - bu ORENBURG hattıdır - Samara’dan ORENBURG ’a kadar çözülen sürekli bir kale hattı idi. Onun doğu tarafına doğru Ust-Kamenogorsk’tan İrtış boyunca geçen ona benzer Sibirya hattı da kuruldu. Kırgızistan’da Rus Çarlığı’nın Yayılmacılık Politikası Sibirya- ORENBURG “savunma” (saldırgan) hattının uzunluğu yaklaşık 4 bin km idi. Böylece Rusya Orta Asya’ya doğru askeri ilerleyişini başlattı. Bilgilerin analizi gösterdiği gibi, XIV. yüzyılda Rusların doğuya doğru ilerlemesi askeri sömürgeleşme karakteri taşımıştı. Fethedilen topraklarda, Rus yetkililer, ilk önce, Rus yerleşimlerini Kırgız ve Kazak göçebelerden ayıran askeri sınır hatlarının kurması ile uğraştılar.

DEVAM EDECEK

Cem Cüneyd Canan

Cem Cüneyd Canan © 2006 - 2024 Her hakkı saklıdır. Başa Dön