KIZILELMA "HEDEF TURAN" AMA NASIL? (XIV)

22 Aralık 2022


                                      

EVENK KRAY

                                              TOPLAM NÜFUS                  TÜRK NÜFUS                          KM2

Evenk Kray                               

                          38.386             

                            1.200              

                        767,600  

      Her ne kadar Evenk Kray (Rayon) da Türk nüfusu 1.200 olarak verilmiş olsa da, aşağıda görüleceği üzere, coğrafyadaki ilişkileri, yerleştiği, dağıldığı yerler oldukça dikkat çekicidir. Neler yaşandığını görmek için okumak lazım…  

      “Evenk Özerk Okrugu veya Evenkiya, Rusya’nın Krasnoyarsk Krayı’na bağlı yüzölçümü 767,600 km² olan özerk okrugun merkezi Tura idi.

      Evenk Özerk Okrugu, 17 Nisan 2005 tarihinde düzenlenen bir referandum sonucu 1 Ocak 2007 tarihinde Taymir Özerk Okrugu ile birlikte Krasnoyarsk Krayı  ile birleşti. Günümüzde Krasnoyarsk Krayı'na bağlı bir rayondur.” ([1])

      “Evenkler, batıda Ob Nehri'nden doğuda Okhotsk Denizi'ne ve kuzeyde Arktik okyanusundan güneyde Mançurya ve Sakhalin'e kadar Sibirya taygasının geniş bir bölgesi yayılmıştır.” ([2])

      “Evenk'in kuzeybatı kesiminde, Putoran Dağları  1.701 metreye yükselir. Kamen Dağı. Tundra bitki örtüsüne sahip yüksek alanların yanı sıra, alan iğne yapraklı karaçam ormanlarıyla kaplıdır.  Permafrost, fakir toprakların altındadır. İklim, uzun ve soğuk kışlar ile şiddetlidir. ABD'nin Teksas eyaletinden daha büyük olan bu devasa bölgede yalnızca bir avuç köy ve bir kentsel yerleşim yeri olan Tura bulunuyor. Bölgede öncelikle Ruslar yaşıyor, ancak aynı zamanda ren geyiği gütme, avcılık ve balıkçılıkla yaşayan Evenkler de yaşıyor. Genellikle sadece çobanlar ren geyiğiyle birlikte hareket eder, nüfusun büyük bir kısmı yerleşmiştir. Kereste kaynakları ve maden yatakları nadiren kullanılır. Seyahat yazın nehir yoluyla, kışın ise patikalarla ve hava yoluyla yapılır. Alan 296.400 mil kare dir. (767.600 km kare)” ([3])

      “Şimdiye kadar, Evenkia'da demiryolu hatları ve asfalt yolları yoktur. Tek ulaşım aracı uçak, nehir ulaşımı, kış yollarında kamyonlarla ulaşım ve ren geyiği veya motorlu kızaklarla ulaşımdır. Kamyon çıktıları hem insan hem de makine için işlemci bir yük ile bağlantılıdır, bu nedenle genel olarak taşımacılığa çok az katkı dağıtır. Evenkia'daki ana suyolları Nizhnyaya Tunguska ve Podkamennaya Tunguska'dır. 

      Tura'nın yeni havalimanı ve Baykit'in havalimanı uluslararası olarak uygundur. Küçük yerleşim yerlerinde uçak pistleri var. 

      Tura ve Nidym'e uzun mesafe telefon görüşmeleri otomatik olarak yapılabilirken, Baykit ve Vanavar'ya yalnızca operatör aracılığıyla erişilebilir. İlimpiyskiy rayonunda, diğer tüm yerleşim yerleri Tura ile günde yarım saate kadar telsiz telefon bağlantısına bağlıdır.  Tura'da elektrik kesintisi oldukça sık oluyor. Küçük yerleşim yerlerinde, güç korumalarını korumak için dizel jeneratörler kullanılır. 

      Köylerin sıcaklığı, yerel ısıtma istasyonlarında üretilen ve panelli boru hatlarıyla dağıtılır. İlimpiyskiy rayon'daki yerleşim yerlerinin hiçbirinde akan su veya inşaat sistemi yoktur. Tura'da küçük tankerler göllerden veya nehirlerden köylere su taşıyor. Ardından evlerin önünde duran fıçılara su dolduruluyor. Genellikle atık su sokaklara dökülür. Bir koruyucu kadar, tüketmekten patlak vermesi sert iklim tarafından engelleniyor. Bununla birlikte, tüberküloz bu bölgede sürekli bir sorun oluşturmakta ve hepatit vakalarının sayısı artıyor. Ch irinda ve Yesey diğer günler daha fazla etkileniyor çünkü her iki durumda da tatlı su, lağımın atıldığı gölden alınıyor. Sıcaklık, yerel ısıtma istasyonlarında üretilen ve panelli boru hatları dağıtılır.”  ([4])

      “Güneydoğu Evenkilerin ataları büyük olasılıkla Neolitik  (Cilalı Taş Devri) dönemden beri Güney Sibirya'nın Baykal bölgesinde (günümüz Moğol sınırına yakın) yaşamışlardır. “ ([5])

      “Kuzeybatı Evenkiler, Vasilevich'e göre, “Evenkilerin kökeni karmaşık süreçlerin sonucudur, zaman içinde farklıdır, Sibirya'nın kuzeyinde farklı eski yerli kabilelerin Türklerle ve Moğollarla olan dile bağlı kabile kaynaşmasını içerir. Bu kabilelerin dili yerli nüfusun dillerinden daha öncelikliydi". Konik çadırlar, süslü balık kılçıkları ve huş kabuğu tekneleri de dâhil olmak üzere daha modern Evenk kültürünün unsurlarının hepsi Neolitik olduğuna inanılan alanlarda mevcuttu. Baykal Gölü'nden, “Amur nehri ve Okhotsk Denizi… Lena Havzası… ve Yenisey Havzası'na yayıldılar”. ([6])

      “Evenkiler 5-9. Yüzyıllarda Büyük Hingan Sıradağında yaşayan Sivey halkına bağlı olduğu düşünülür. Evenki halkının çoğunluğunun ana toprakları Baykal Gölü ve Amur nehri arasındaki Sibirya'nın geniş bölgelerinde bulunur. Evenki dili Mançu-Tunguz dil grubunun kuzey kolunu oluşturur ve Sibirya'daki Even  ve Neqidal dilleri ile yakından ilişkilidir. 1600 yılına kadar Lena  ve Yenisey nehri  vadilerindeki Evenkiler başarılı ren geyiği  çobanlarıydı. Buna karşılık Solonlar, (Çin'deki Evenkilerin ataları) ve Hamniganlar (Transbaykal Evenkileri), Moğollardan  at yetiştiriciliğini öğrendi ve Moğol geleneksel kıyafetini (deel) Moğollardan aldılar.  Solonlar, Amur Nehri boyunca göçebe yaşadılar. Daur halkı ile yakından ilgililerdi. Batıda Hamnigan, Transbaykal bölgesindeki bir başka at yetiştirme ustası grubuydu. Ayrıca Amur vadisinde Sibirya Evenkicesi konuşan insanlar Mançular  tarafından Oroklar olarak adlandırıldı.”  ([7])

      “Evenkiler Kuzey Asya'da bir Tunguz halkıdır. Rusya’da Evenkiler, 38.396 (2010) nüfusu ile Sibirya yerli halklarından biri olarak kabul edilmekte; Çin'de Evenkiler, 30.875 (2010) nüfusu ile Çin tarafından resmi olarak tanınan 56 etnik gruptan birini oluşturmaktadır. Moğolistan’da  ise Moğol dilinde Khamnigan adı verilen 537 (2015) Evenki vardır. “ ([8])

      “Çin Halk Cumhuriyeti’nde İç Moğolistan Bölgesi’nin doğu kısımları, Heilongjiang eyaletinin kuzey ve batı kesimleri, Doğu Türkistan’ın batı kesimleri; Rusya Federasyonu’nda Buryatistan Cumhuriyeti, Zabaykal Krayı ve İrkustk Oblastı ile Moğolistan’ın kuzey bölgeleri bu ortakyaşarlığı barındıran bölgeler olarak öne çıkmaktadır. Moğol-Tunguz ortakyaşarlığının altı örneği tespit edilmiştir. Ancak bu münferit ortakyaşarlık ilişkilerinin aslında daha geniş bir Moğol-Tunguz ortakyaşarlığının bir parçası olduğu sonucuna varılmıştır. Bu ortakyaşarlık ilişkilerinde, Moğol halkları olarak Dağurlar, Buryatlar, Horçinler; Tunguz halkları olarak ise Evenkler, Mançular ve Oroçenler öne çıkmaktadır. ([9])

      Tarihî süreç boyunca Altay dilli halklar arasında çok yaygın olan bu ortakyaşarlığın bir sonucu olarak birtakım karışma ve geçişkenliklerinde tecrübe edildiğine şahit olunmaktadır. Bu ortakyaşarlık ilişkilerinin halklar arasındaki yoğunluğu veya sınırlılığı belirleyen birtakım amillerin olduğuna şüphe yoktur. Zira bazı Altay dilli halklar arasında yoğun bir ortakyaşarlık ilişkisi görülürken bazıları arasındaki ilişkinin daha düşük düzeyde, hatta bazen sıfır derecesinde olduğuna şahit olunmaktadır. Elbette bu yoğunluğu, sınırlılığı veya yokluğu belirleyen amillerin başında coğrafi ve siyasi-tarihî sebepler gelmektedir. Bu sebeplerle Türkler ile Moğollar ve Moğollar ile Tunguzlar arasında yoğun bir ortakyaşarlığa şahit olunurken Türkler ile Tunguzlar arasındaki bu ilişkinin oldukça düşük olduğu görülmektedir. Benzer sebeplerle biraz sancılı da olsa Koreliler ve Japonların geçmişte ortakyaşar ilişkiler tecrübe ettikleri bilinmektedir. Yine elbette coğrafi ve birtakım siyasi-tarihî sebeplerin sonucu olarak Türkler, Moğollar ve Tunguzlar arasından, Koreliler ve Japonlarla en fazla ilişkisi olan halk Tunguzlardır.

      Beş Altay dilli halk içerisinde, üçlü ve ikili ortakyaşarlık ilişkilerine en fazla maruz kalmış olanları, şüphesiz Türkler, Moğollar ve Tunguzlardır. Bu durumun da sebebinin coğrafya ve coğrafyaya bağlı siyasi – tarihî amiller olduğu inkâr edilemez bir gerçektir. Korelilerin Kore Yarımadası’nın ve Japonların da adaların coğrafi sınırlılığına maruz kalmaları, onları Türkler, Moğollar ve Tunguzlar gibi büyük kara devletleri kurup komşu halklarla kültürel ilişki içerisine girmekten alıkoymuştur. Sadece Japonlar, 20. yüzyılın ortalarında bir deneme gerçekleştirmişler ve başarısız olmuşlardır. Bu başarısız teşebbüsün bile günümüzde Mançurya’daki yaşlı nesil arasında kültürel etkilerine hâlâ şahit olmak mümkündür. Oysa Türk, Moğol ve Tunguz boyları, gerek Çin gerek Avrasya bozkırları gerekse Türkistan’ın vahaları üzerine giriştikleri rekabet ve mücadelelerin sonucunda, sık sık birbirlerini de içine alan çok büyük imparatorluklar kurmuşlardır. İşte bu siyasi – tarihî gelişmelerin günümüze yansıyan sonuçları olarak hâlihazırda, Türk, Moğol ve Tunguz halkları arasında pek çok ortakyaşarlık ilişkisi oryaya çıkmıştır ([10])

      Öyle anlaşılmaktadır ki Altay dilli halkların dillerinin ortak bir köke dayandığı meselesi, sadece çağdaş bilimin bir algısı değil, tarihte Altay dilli halkların en azından bir kısmı böyle bir ortaklığın farkında idi ve bu bağlamda birtakım gelenekler geliştirmişlerdi. Buna en güzel misali, Memluklü bir Kıpçak Türkü olan Aybek Ed-Devedari tarafından kalem alınmış olan “Dürerü’t-Tican ve Gurerü Tevarihi’z-Zaman” adlı eserde görülmektedir. Bu eserde, Türklere ait “Ulu Han Ata Bitigi” adlı eski bir kitaptan bahsedilmekte ve bu kitapta Türk ve Moğolların “Tatar” isimli ortak bir atalarının olduğunun kayıtlı olduğu ifade edilmektedir. Nitekim tarihî süreçte bu ortakyaşarlık ve karışma o kadar yoğun olmuştur ki bilim âlemi, Asya Hunlarının Türk mü Moğol mu yoksa Tunguz mu olduğunu, yine Asya ve Avrupa Avarlarının Türk mü Moğol mu oldukları konusunda uzun süre bir sonuca varamamıştır. Hâlâ da bu konuda tam bir fikir birliği sağlandığı söylenemez. Farklı tarih ekollerinden gelen bilim adamları bu konuda farklı fikirler beyan etmektedirler. Bu ortakyaşarlık durumunun yansımalarına, Kâşgarlı Mahmud’un Divanu Lügati’t-Türk’ünde de rastlamak mümkündür. Kâşgarlı’nın eserinde iki dilli olarak verdiği beş Türk boyundan, Kaylar ve Tatarlar olmak üzere, en azından ikisinin Türkçe-Moğolca olmak üzere iki dilli olduğu anlaşılmaktadır. Bu iki halkı tarih içinde takip edebiliyoruz. Başta Kimeklerle birlikte K’umo Hsi (Tatabı) birliğini oluşturan bir Moğol boyu oldukları bilinen Kayları, daha sonra Kayopiçi (Kayopa) adıyla Kuman Kıpçak veya Çerny Klobuki “Kara Kalpaklılar” boyları arasında görüyoruz. Yani başta bir Moğol boyu olan bu halk daha sonra Türk boy birlikleri içerisinde yer almıştır. Nitekim başta Kimeklerle birlikte oluşturdukları K’umo Hsi (Tatabı) birliği de Türk-Moğol ortakyaşarlığına dayalı bir siyasi oluşumdu. Kâşgarlı’nın eserinde geçen Tatarları ise tarih içerisinde takip etmek daha kolaydır. Kâşgarlı’nın iki dilli olarak verdiği bu halkın tecrübe ettiği tarihî gelişim neticesinde bugünkü Türk halkına dönüşüm süreci, tarih tarafından ayrıntılı bir şekilde kaydedilmiştir. Tarihî Türk-Moğol ortakyaşarlığının bir diğer açık seçik misali, Cengiz Han İmparatorluğunda görülmektedir. Türk boyları olan Kırgızlar, Öngütler ve Keraitler Moğol İmparatorluğunun kuruluş aşamasında etkin olan Türk halklarından bazılarıdır. Daha sonraki süreçte Soğd temelli Uygur alfabesini Moğolcaya uyarlayan Uygurlar da dikkate alındığı takdirde, Türklerin bu devlet içerisinde ne kadar etkili oldukları ve Türk-Moğol ortakyaşarlığının yoğunluğu daha iyi anlaşılacaktır.

(DEVAM EDECEK)


[4] https://www-spri-cam-ac

uk.translate.goog/resources/rfn/evenki.html?_x_tr_sl=en&_x_tr_tl=tr&_x_tr_hl=tr&_x_tr_pto=sc#hist

[5] https://tr.wikipedia.org/wiki/Evenkiler                

[9] Gökçe Yükselen Peler- https://bilimdili.com/arkeotarih/tarih-tarih/gunumuzde-mogol-tunguz-ortakyasarligi/

[10] Gökçe Yükselen Peler- https://bilimdili.com/arkeotarih/tarih-tarih/gunumuzde-mogol-tunguz-ortakyasarligi/

 

Cem Cüneyd Canan

Cem Cüneyd Canan © 2006 - 2024 Her hakkı saklıdır. Başa Dön