KIZILELMA "HEDEF TURAN" AMA NASIL? (III)

29 Mayıs 2022


Altay Cumhuriyeti

“Türk Coğrafyası”

“Türkler’in tarih sahnesine ilk çıktıkları bölge, yani Türkler’in anayurdu üzerinde çeşitli görüşler vardır. Maddî kültür unsurları, dil hususiyetleri ya da tarihî realite bakımından konuyu değerlendiren bilim adamları, Orta Asya’daki çeşitli kültür çevrelerini Türkler’in anayurdu olarak kabul ederler. Bu konudaki ilk çalışmalar Batılı bilim adamları tarafından ortaya konmuştur. Gerçekte XIX. yüzyıl sonlarıyla XX. yüzyıl başlarında başlatılan araştırmalarla, Batılılar kendi tarihinin köklerini aramaya koyulmuş, fakat sonuçta hiç hesaba katmadıkları Türk milletinin kendisine has kültür ve medeniyetleriyle karşı karşıya gelmişlerdir. Ancak yoğun çalışmalarına devam eden Batılı bilim adamları Türkler’in tarih sahnesine çıktıkları yer ve zaman hususunda çeşitli teoriler ortaya koymuşlardır.

 Bunlardan J. Klaproth (1824), J. Von Hammer (1832), W. Scott (1836), M. A. Castren (1856), A. Vambery (1885) ve E. Oberhummer (1912) gibi bilim adamları ALTAYLAR ve çevresini Türkler’in anayurdu olarak gösterirken,

W. Koppers (1937), W. Radloff (1891), G. J. Ramstedt (1928), L. Ligeti (1940), K. H. Menges (1968) ve Barthold gibi bilim adamları ise Altaylar’ın doğusu ve Kadırgan Dağları’na kadar olan bölgelerde Türk anayurdunu aramışlardır.

 J. Strzygowsky (1935), O. Menghin (1937), I. Zichy gibi sanat ve kültür tarihçileri ise ALTAYLAR’DAN URALLAR’A kadar uzanan sahayı Türkler’in anayurdu olarak değerlendirmektedirler. Bu bilimsel çalışmalar dinamik ve hareketli bir kavim olan Türkler’in, en eski devirlerden itibaren geniş bir alana yayıldıklarını ve kültürlerini buralara götürdüklerini otaya koymaktadır. Atı ehlileştirerek âdeta onunla bütünleşen Türkler, konargöçer yaşantılarının sonucu bozkır coğrafyasında egemen olmuşlardır. Bu değerlendirme bizi Türkler’in anayurdu ORTA ASYA bozkırlarıdır sonucuna götürmektedir. ORTA ASYA’NIN sınırları ise doğuda BAYKAL Gölü’nden batıda HAZAR Denizi ve URAL Dağları’na; kuzeyde SİBİRYA bozkırlarından güneyde TANRI Dağları ve GOBİ Çölü’ne uzanmaktadır. Bu coğrafyanın, bütün dünya tarafından kabul edilmiş siyasî adı ise Türkistan’dır.” ([1])

        “Günümüzde GÜNEY SİBİRYA’DA, Rusya Federasyonu içerisinde üç TÜRK Cumhuriyeti bulunmaktadır: Bunlar; TUVA Cumhuriyeti, HAKAS Cumhuriyeti ve ALTAY Cumhuriyeti’dir. Bu cumhuriyetler içerisinde yaşayan Türklere de Tuvalar, Hakaslar ve Altaylar denmektedir. Bu adlar bölgede yaşayan Türklere, 20. yüzyılda Ruslar tarafından verilmiştir. Buradaki Türk toplulukları daha küçük boy ve kabile adlarıyla biliniyordu. Sovyetler Birliği zamanında bu küçük Türk toplulukları birleştirilerek yukarıdaki adlar bir üst kimlik olarak buradaki topluluklara verilmiş, önce yarı özerk ve en sonunda cumhuriyetler oluşturulmuştur 

        Bütün Türk dünyası göz önüne alındığında, bu Türk topluluklarının sayıları çok az bir yekûnu teşkil eder. Fakat bu topluluklar Türklerin ilk anayurdu olarak bilinen bölgede yaşamaktadırlar. Buradaki Türkler bilinen en eski kültürümüzü, kısmen değişmiş olsa da, korumaya devam etmektedirler. Bu coğrafyada yüz binlerce KURGAN Türklerin atalarından kalmış olarak varlıklarını devam ettirmektedir. KÖKTÜRK yazılı yüzlerce BENGÜ taş bu bölgede bulunmuştur ve çeşitli müzelerde koruma altına alınmıştır. Bazı araştırıcılara göre YENİSEY Havzasında bulunan yazılı taşların tarihi ORHUN bölgesinde bulunan taşlardan daha eskiye dayanmaktadır. Sözlü edebî gelenekleri kaybolmuş olsa da yüzlerce destan metni derlenmiş ve bazıları yayımlanabilmiştir. Bölgede yaşayan Türk boylarının konuştuğu Türk lehçelerinde, Türkçenin tarihini aydınlatacak pek çok unsur bulunmaktadır.  İşte bütün bunlardan ve daha pek çok sebepten dolayı bu küçük Türk cumhuriyetleri önemlidir.

ALTAY Türklerinin bugün yaşadığı topraklar tarih içinde oldukça önemli hükümdarlıkların kurulduğu bir coğrafyadır. Türklerin en eski tarihî buluntularından sayılan PAZIRIK kurganları ALTAY Özerk Cumhuriyeti’nin sınırları içindedir. Bölge önce HUNLARIN, sonra ise GÖKTÜRK Kağanlığı, UYGUR ve KIRGIZ devletlerinin hâkimiyetinde kalmıştır. 10. asrın başlarına doğru KITAN dönemi, 12. asrın sonlarında geçici NAYMAN egemenliği bölgeye hâkim olur. Daha sonra Cengiz Han önderliğinde kurulan TÜRK-MOĞOL devleti bölgeye hâkim olmuştur. 15. asırdan 18. asrın ortalarına kadar bölge halkı ve ALTAYLILAR vergilerini CUNGARYA’YA vermişlerdir. 18. asrın ikinci yarısından itibaren Ruslar bölgeye girmeye başlamıştır. 20. asrın başlarına kadar Ruslar bütün Sibirya’da olduğu gibi ALTAY Türklerinin yaşadıkları topraklarda da bir taraftan bilhassa bölge halkının geçim kaynağı olan ormanları kontrol altına alarak ALTAY Türklerinden ağır vergiler almak suretiyle ekonomiyi ellerine geçirmişler, diğer taraftan ise misyoner faaliyetleri yoluyla dinî ve kültürel baskı kurmuşlardır.

        1756 yılından sonra ALTAY Türkleri Rus kontrolü ve hâkimiyetine girmek zorunda kalmışlardır. 1861’de serflerin serbest bırakılmasından sonra Rus çiftçileri ALTAY dağlarına yerleşmeleri için teşvik edilmişlerdir. Ruslar 1919 yılında bölgedeki kontrolü tamamen ele geçirmişlerdir.

    1922 yılında SSCB’ye bağlı olarak OYROT Otonom Bölgesi kurulmuş, 1948 yılında ise OYROT adı değiştirilerek GORNO-ALTAYSKİY adı verilmiştir. 3 Temmuz 1991 tarihinde de Rusya Federasyonuna bağlı GORNO-ALTAYSKİY Respublika (Dağlık Altay Özerk Cumhuriyeti) adıyla bir cumhuriyet olarak statüsü belirlenmiştir.) 7 Temmuz 1997 tarihinde Altay Cumhuriyeti bayrağı ve devlet sembolü kabul edilmiş, ALTAYCA Rusçayla eşit devlet dili seviyesinde kabul edilmiştir.

    Rusya Federasyonu’na bağlı Dağlık ALTAY Cumhuriyeti’nin güneyde Moğolistan, güneybatıda Çin ve batıda Kazakistan’la sınırları vardır. Ülke içinde ise doğuda TUVA Cumhuriyeti, kuzeydoğuda HAKAS Cumhuriyeti, ALTAYSKİY Kray ve KEMEROVA bölgesiyle çevrilidir. Cumhuriyetin yüzölçümü 92.600 km2, nüfusu ise 1989 verilerine göre 198.100 kişidir. Bu nüfusun yüzde 60’ını Ruslar, yüzde 31’ini ALTAY Türkleri, yüzde 5,6’sını KAZAK Türkleri geriye kalanını ise Ukrainler, Almanlar, Letonyalılar ve Estonyalılar oluşturmaktadır.   

        ALTAY Cumhuriyeti’nin resmî internet sayfasında (www.altai-republic.com) 2001 Ocak verilerine göre nüfusun 205.500 kişi olduğu belirtilmiştir. KAZAKLAR cumhuriyetin KOŞ-AGAŞ bölgesine 19. asrın son on yılında yerleşmişlerdir. Bugün de yoğun olarak burada meskûndurlar.

     ALTAY Türkleri değişik Türk boylarının bölgede kalanlarının bir araya gelmesiyle oluşturdukları bir Türk topluluğudur. Şimdiye kadar yapılan araştırmalarda kuzey ve güney olmak üzere iki gruba ayrılmışlardır. KUZEY ALTAY grubunu; TUBA, KUMANDI ve ÇALKANDU, GÜNEY GRUBUNU ise TELEÜT, TELENGİT ve ALTAY-KİJİ Türkleri oluşturmaktadır. Bazı kaynaklarda ŞORLAR Altayların kuzey grubuna dâhil edilmiş olsalar da bugün artık tamamıyla ayrıdırlar. Yoğun olarak KEMEROVA bölgesinde yaşarlar.

        ALTAY Türkçesinin ilkyazı dili bölgeye Hristiyanlığı yaymak için gelen misyonerler tarafından, Kiril alfabesiyle “TELEÜT” ağzının esas alınmasıyla oluşturulmuştur. Çoğunlukla kilise kitaplarında kullanılan bu yazı ile V. İ. Verbitskiy ve arkadaşları tarafından ALTAY Türkçesinin ilk gramer kitabı olan “Grammatika Altayskogo Yazıka” (Kazan, 1869) ve Verbitsky’nin “Slovar Altayskogo i Aladagskogo Nareçiy Tyurskogo Yazıka” (Kazan, 1870) kitapları yayımlanmıştır. Bolşevik İhtilaline kadar sadece bazı kilise kitaplarında ve yukarıda adı geçen eserlerde kullanılan bu yazı dili yerine 1922 yılında “ALTAY-KİJİ” ağzının esas alındığı ve Kiril alfabesiyle yazılan yeni bir yazı dili oluşturulmuştur. 1928’e kadar kullanılan bu alfabeden sonra 1928 ile 1938 yılları arasında Lâtin alfabesi kullanılmıştır. 1938 yılında tekrar Kiril alfabesine dönülmüş, 1940’tan itibaren bu yazı diliyle sistemli bir şekilde Altay Türkçesi gramerleri, okul ve tarih kitapları, Altay sözlü edebiyat ürünleri, edebî eserler ve Rus klasikleri tercüme edilerek yayımlanmıştır.”([2]) (Devam Edecek)

 

[1] Prof. Dr. Abdulhaluk Mehmet ÇAY-TARĠH TÜRK TARĠHĠ VE KÜLTÜRÜ TÜRK COĞRAFYASI

[2] Ekrem Arıkoğlu-Güney Sibirya Türkleri

 

Cem Cüneyd Canan

Cem Cüneyd Canan © 2006 - 2024 Her hakkı saklıdır. Başa Dön