15 Mayıs 2006
( CHAQUE CHOSE EN SON TEMPS )
Doğu Anadolu’nun bir ilinde, Fransızca ve Fransa’ yı öğrenmeye başlamamın üzerinden neredeyse yarım yüz yıla yakın bir zaman geçmiş.Fransızca öğretmenimiz Saygıdeğer, İsmet Gürkan Hanımefendiyi bu vesileyle anarken, kendisine sağlıklı ömürler diliyorum. İsmet Hanım bizlere Fransızcayı öğretirken, Fransa’ yı da öğreniyorduk. Sanki, Paris’ de yaşarcasına, görmediğimiz Paris’ in bilmediğimiz yeri yoktu. Tarih derslerimizde ise, ne Ermeni Sorunu, nede Osmanlının son döneminde Fransa’nın Anadolu topraklarını elde etmek üzere Ermenileri kullanarak çevirdiği entrikalar vardı…!
Bu hafta Fransa da ortaya getirilen ‘’Ermeni Soykırımı’’ kanun tasarısının, yasallaşması ihtimali ile artık Fransa da ‘’Ermeni Soykırımı Yoktur ‘’ demek suç sayılacağı için, bizlerin ne yaptığımızı anlamaya çalışalım.
Hepimizin bildiği bir söz vardır. ‘’KANTARIN TOPUZUNU KAÇIRMAK’’ İşte aklımıza gelenleri yazarken benim yazdıklarımda, şayet kantarın topuzunu kaçırırsam cahilliğime sayın. Fakat eğitim felsefesini, kinsiz ve ‘’YURTTA SULH, CİHANDA SULH’’ çizgisin de taşıyan Devletimizin, Dünya Milletleriyle istediği seviyede barışı gerçekleştiremediğinin ve o milletlerce kantarın topuzu kaçırıldığı zamanlarda duyarsız kalışımızın, o topuzu bir türlü düzeltemediğimizi, izleyerek birlikte yaşıyoruz.
Dünya, bu coğrafyanın en güçlü devleti olan TÜRKİYE’ yi ve 72 Milyon Türk Milletinin değil de, bütün Dünya da ki nüfusları 3 milyonu geçmeyen Ermenilerin yanında yer alıyor. Onları tercih ediyor, onların yalanlarına dahi şartsız inanıyorlar.Bunu iyi düşünmemiz gerekiyor.
Osmanlı İmparatorluğu’ nu parçalayarak, Anadolu Topraklarını elde etmeyi hedef haline getiren, sözde dost ve müttefiklerimiz, Ermeni Sorununu ortaya çıkaranlardır. Savaşmadığımız halde, bugün en büyük sözde müttefikimiz olan ABD. Lozan’ dan günümüze kadar, kötü niyetini her zaman ortaya koymuş ve devam ettirmiştir. İyi niyetten bahsedilmesini ise, hiç düşünemiyorum.
Zira, başta ABD ve Belçika, Fransa, Avustralya, Yunanistan, Güney Kıbrıs, Lübnan, İngiltere, Kanada, Rusya ile Arjantin parlamentoların da sık, sık Ermeni Sorunu’nu kaşırlarken, bir de ülkelerinde soy kırım anıtları dikmişlerdir. Ama aynı ülkeler, Sovyet Cumhuriyetinin dağılmasına kadar, daha açıkçası 23.9.1991 de bağımsızlığını ilan eden Ermenistan’ı ve Ermenileri hiçbir şey yapmadan, sürekli kullanmışlardır. Bilmem siz bu tarihten önce, Ermeni milletinin bağımsızlığı için çaba gösteren bir Dünya ülkesini hatırlıyor musunuz….?
Türkiye’ nin tepkileri…. Şayet varsa bu tepkileri buyurun siz söyleyin. Ve adam gibi tepkiden söz ediyorum. Balon gibi şişerek, sönen tepkilerden değil… Ticari kaygılardan değil…..
Hatırlarsanız, 7 Şubat 2005 tarihli ve HANGİ TEHCİR başlıklı yazımın bir yerinde şöyle demiştim. ‘’ Erzincan halkına yaşatılan en yoğun acıların çekildiği, ERZİNCAN Şehir Merkezin de, KEMAH ve ÇARDAKLI Boğazlarında, KOCA ARAPLARDA, TERCAN’ da SANSA’da, ILGAR ÇAYIRLARINDA neden acılarımızı simgeleyen ANITLARIMIZ yoktur, diye herkese sormak istiyorum. Sözde soykırım anıtlarını dikenlere, verilecek en güzel cevap, yapacağımız mezalim anıtları olmaz mı. Kaybettiklerimizin ruhlarını böylece şad etmiş olmazmıyız. Okuyacağımız FATİHALARIN yüceliğinden kimler, kimler nasiplenmez ki. ‘’
Ben hala bu düşüncemi muhafaza ediyorum. Ermeni Mezalimini yaşamış bütün şehirlerimizin Vakıf ve Derneklerinin bu konuya, öncülük ederek mezalim anıtlarının yapılmasını sağlayacaklarını da ümitle bekliyorum.
Tarih sayfalarında, Fransızların yaptıklarını uzun uzun yazmaya gerek yok. Onlarla ilgili Mustafa Kemal Paşa’ nın 1 Mayıs 1920 de Millet Meclisi oturumunda söylediklerine bakalım.
‘’Müsaade buyurursanız birazda Kilikya Cephesinden bahsedeceğim…...... Bilahare aralarında bir itilaf yapıldı ve İngilizler çekildi. Kilikya’yı ve Antep, Maraş, Urfa’yı bütün Suriye ile beraber Fransızlara bıraktı ve Fransızlar burayı işgal ettiler. Bu tecavüze karşı merkezi hükümet hiçbir tedbir almadı, hatta protesto bile etmedi. Bu cümlenizin malumudur.’’ ‘’ Fakat biz aynı zamanda cephelerde, düşmanlarımızı harbe mecbur etmemek için müsademata sebebiyet vermekten daima tevakki ettik. Fakat Fransızlar burayı haksız olarak işgal ettikten sonra çok mütecasir (saldırgan) davrandılar ve ahalii İslamiyeye karşı çok fena hareketlerde bulundular ve bu hareketleri Fransız üniforması altında Ermenilere tevdi ettiler.’’ Bunları, milletine söyleyen Mustafa Kemal Atatürk.
Fransızların sütten çıkmış ak kaşık olmadıklarını Dünya da bilmeyen yoktur. Sadece Cezayir de 1,5 Milyon Cezayirliyi öldüren kimdi…? Fransızlar…. Ruanda’ da Hutuları kim kullanmıştı…Fransızlar….Hutuların kısa bir zaman diliminde 800.000 Tutsi’yi öldürmesini, kim sağlamıştı …? Fransızlar. O Fransa ki, On bin Yahudi’ yi fırınlarda yakılacaklarını bile bile , Hitler’e teslim etmişti. Böyle bir millet nasıl oluyor da, düşünce özgürlüğünden yana olabiliyor, nasıl oluyor da, Demokrasiden bahsede biliyor. Herhalde demokrasi ve özgürlük kavramlarından bahsedenlerin aklı yok.Belki de özgürlükler ve demokrasilerde akılsızdır…! Kim bilir…!
Buradan, tarihte olanları da bilerek, günümüze dönelim. Geçmişi ve bütün bunların arkasında ABD.nin olduğunu bildiğimiz halde, her şeyi unutarak, sözde barış adına emperyalizmin kucağına düşüncesizce atılmamızı ,anlamak, oldukça zor. Anlayamadığım o kadar çok şey var ki, hangi birini yazsam. Mesela, bizim her vesile ile koşarak gittiğimiz, onların her konuda tavır alarak gelmediği yani Yunanistan; Selanik’ de kısa bir süre önce Pontus Soykırım Anıtını açıyor, biz yine susuyoruz. Acaba bizim Yunanistan’a da borcumuz var…Varsa bilenler söylesin….!
Başka, Fransa Cumhurbaşkanı Chirac, Başbakan Erdoğan’ a ‘’Sözde soykırımı inkara ceza verilmesi yasa tasarısı’’ ‘’Meclis gündemi çok yoğun, tasarı gündeme alınıp alınmamaya ilişkin oylamada reddedilebilir, o günkü oturumda gündeme gelmeyebilir’’ demiş. Bırakın diplomasi dilini, en azından hafiflik dolu bir cevap.
Başka, Türkiye Ermenileri Patriği Mesrop II, bir bildiri yayınlayarak, özetle, ‘’ Fransa da bu tasarının yasallaşması halinde, Türk ve Ermeni tarafında ki, aşırı milliyetçi ve ırkçı unsurların, güçleneceğini, amacın her zaman diyalog, empati ve karşılıklı anlayışa katkı yapacak başarılı girişimler olmalıdır’’ demiş… Türkiye’ de yaşayan birisinin başka şeyler söylemesi de, zaten beklenemezdi…
Başka, Fransa Meclisi Dışişleri Komisyon Başkan Yardımcısı Herve de Charrette’ nin yasa teklifine karşı çıktığını, tarihi olayların değerlendirilmesinin araştırmacılara bırakılmasını, söylediğini biliyoruz. Bu söylenenler bilmem size yabancımı ..! Biz bunları hiç mi söylememiştik….!
Başka, Ottawa ve Paris Büyükelçilerimizi geri çağırıyoruz.Biz bunu daha önce yine yapmışız. Bunların yanına Cumhurbaşkanı Sayın Sezer’in Chirac’ a gönderdiği mektubu, milletvekillerinin Paris de yapacaklarını, TÜSİAD’ ın gönderdiği mektupları, sadece dokuz aydınımızın açıklamalarını yine hepimiz bilmekteyiz.
Başka , neleri bilmekteyiz, Paris Büyükelçimiz Osman Korutürk’ ün Fransa’ nın Ankara Büyükelçisi Paul Poudade’ ye ‘’Konu çok hassas, hafife almayın. Türk kamuoyunun tepkisi çok kuvvetli olur.’’ Mesajlarını ve Fransa’nın ünlü tarihçisi Jean Piere Azeme’ nin ‘’Hatıralarla oyun oynamayı bırakın’’ dediğini biliyoruz. İşte bu bildiklerimizle, söylenenlerle yetinerek, tasarının yasallaşmayacağını temenni ederek teselli buluyoruz.
Umudumuzu kaybetmeden, tarihin akışı içinde HERŞEYİN BİR SIRASI VARDIR diye bekleyelim.Bizler neleri beklemedik……
KAYNAK : Ermeni Dosyası, Kamuran Gürün
Cem Cüneyd Canan