01 Eylül 2010
Öncelikle 12 Eylül 1980 ANAYASASINI değiştiriyoruz diyenlerin YALAN söylediklerini belirterek başlayalım. Safsatayla, hele YARADANIN en mükemmel kabul ettiği İNSANI kimsenin İSTİSMAR etmeye, ALDATMAYA hiç hakkı olmadığını hatırlatarak başlayalım.
Bunları en basit bakışla özetlersek;
— 12 Eylül 1980’de Anayasa değişmemiş, Asker yönetime el koymuştur.
— Askeri Yönetim ANAYASA’YI 7 Kasım 1982’de halk oylamasına sunmuştur. (2709 Sayılı Kanun)
— 9 Kasım 1982’de Kabul edilen ANAYASA Resmi Gazetede yayınlanmıştır.
(17863 Sayılı Mükerrer Resmi Gazete)
- Bu MİLLETE düşünülmeden hakaret edilmektedir. Ne deniliyor Askeri yönetimden korkan halk 1982 ANAYASASI’NA % 91.37 oyla EVET demiştir. İnsana sormazlar mı? El insaf, Askeri yönetimden güya korkan halk, Orgeneral Kenan Evren’in 1983 seçimleri öncesinde TV konuşmasında, üzerine basa basa Turgut Sulnap’a oy verin demesinden neden korkmamıştır.
Eğer KORKMAK ne demek diye bakacaksak, Cumhuriyet Tarihinde hiçbir hükümet bugün ki gibi, vatandaşını tedirgin etmemiş ve KORKU salmamıştır.
— 12 Eylül 1980 döneminde uygulanan İDAMLARI hiç kimse tasvip etmemektedir. Bu nu istismar eden Başbakan’da biraz izan ve insaf olsaydı, sadece 1977–1980 tarihleri arasında TÜRKİYE’NİN kaç evladını kaybettiğini de konu ederdi. Siyaseten önde olmak için 50 idamı gözyaşları ile anlatacak, BEŞBİN TÜRK GENCİNİN öldürülmesini aklına bile getirmeyecek.
İnsaf yahu.
Söz konusu ANAYASA ilk defa da değiştiriliyor değildir. 17 Mayıs 1987’de (336 sayılı Kanun’la) 65–75–175 ve Geçici 4. maddeleri değiştirilmiştir.
— Bu güne kadar da ANAYASA’NIN tam 85 maddesi değiştirilmiştir.
— Nedense yapılanlar karşısında, hiç kimse, hiçbir hükümet yaptıkları için, 12 Eylül ANAYASA’SINI değiştiriyoruz demeyi akıl edememiştir!
— Fakat yeri-göğü yıkan başbakan, 12 Eylül Askeri yönetimin çıkardığı, belki bine yakın kanundan, hiç bahsetmemekte, onlardan hiç ama hiç şikâyetçi olmamaktadır. Acaba bu ülkenin Başbakanının, Siyasal Partiler, Milletvekili Seçimi, Yüksek Öğretim ve TRT Kanunlarının ne zaman çıkarıldığını bilmediğini düşüne bilir mi yiz?
Başbakan her konuyu işine geldiği gibi, kendince anlatır, kedine göre yaftalar, bir de kızarsa, sizi bertaraf bile edebilir, edeceğini söyleyebilir. Sonra da buna demokrasi der.
— Problem, ANAYASA paketinin değiştirilmesi için toplumun bütün katmanlarının desteğinin sağlanamamasıdır. TBMM’de muhalefet partileri ile uzlaşamayan AKEPE iktidarı, bu değişikliği TBMM’de çözmesini beceremeyerek, referandum kararı almıştır. Bu kararı ile de, ÜLKEYİ ciddi bir ayrışma ortamına sürüklediği bir yana, ÜLKE kaynaklarının gereksiz harcanmasına, enerji ve zaman israfına sebep olmuştur.
— AKEPE’NİN samimiyetinin sorgulanmaması için yapması gereken, ANAYASA’NIN değişmez maddeleri HARİÇ, tümünü değiştirmesi idi. Bunu yapmayarak, kısmi değişikliğe gitmesi, sosyal ve siyasal mutabakat sağlayamaması, en büyük yanlışıdır.
— Kaldı ki, bu ANAYASA değişikliği ile TÜRKİYE sınıf da atlamayacaktır.
Bizler 1950 ve 1960 yılları yaşayarak büyüdüğümüz için, bu gün küresel dünyada el-âlem aya giderken, biz hala Demokrat parti zihniyetiyle, CHP’yi sorguluyor, CUMHURİYET’İN nimetlerinden yararlanarak, Cumhuriyetle hesaplaşmak peşinde olan bir zihniyetin beyhude çabalarını izliyoruz. O, Demokrat Partinin, ABD’ye verdiği elimizi, bugün kolumuzu kurtaramayacak duruma getirdiği zihniyetin devamı olarak izliyoruz.
Zerre kadar Dersim hakkında bilgisi olmayan bir Başbakan aklına ne geldiyse TÜRKİYE’NİN bu hassas ortamında düşünmeden söyleyebiliyor. Bu AKEPE iktidarına, bilgi dağarcığı ortada olan Başbakan’a birisi sorsa; İktidarınız da, sınırlarımız içerisinde TSK uçakları kaç sorti yapmıştır. Bu sortiler de kaç KÜRT öldürülmüştür. Dersim hadisesinde ki olağanüstü şartlarda bombalanan sadece Dersim’dir. Ya sekiz yıldır kaç şehrin civarı bombalanmıştır. Birileri açıklasa da öğrensek.
Kılavuzu Zap Suyu’nun şırıltısı olanlar, bugünden Referandum sonrasında Başbakanın neler neler yapacağını teker teker yaza biliyorlar. Dağda ki PKK’lı da bizim diyen ben değilim, ikinci bir bayraktan bahsedenler varken, susan ben değilim, kırılma noktası, Kürtlerin özerklik istediği ortama gelinmesinin sebebi ben değilim. Kürtlerle onu konuşacağız, bunu konuşacağız noktasına getiren ben değilim. Açılım diyerek, susan hiç değilim.
- Bir Adalet Bakanı düşünün ki, makamında mülâkat verirken, Emniyet Müdürü Hanefi Avcı’nın altı ay önce verdiği dilekçe için, ‘’ O DİLEKÇE’’ burada diyebiliyor. Bir nebze DEVLETİ bilen birilerine sorarsanız, bunun ne anlama geldiğini, nasıl bir çürümüşlük içinde olduğumuzu daha iyi anlarsınız.
ÜLKEDE ALTMIŞ MİLYON TÜRKLE konuşmak bu iktidarın hiç mi aklına gelmiyor. AKEPE’NİN bütün ayrıştırma yanlışlarına rağmen, toplumun bir çatışma ortamına gitmesini önleyen iradenin MHP ve CHP olduğu da hiç mi düşünülmüyor. Bunun neler getirip-götüreceğini düşünemeyen de ben değilim.
İşte yaşadıklarımızın karmaşıklığı nedeniyle, Bu REFERANDUM DA HAYIR dememiz gerektiğine inanıyorum.
Hayatın normal akışına baktığımız da, HAYIR diyebilenin, düşünen insan olduğunu görmekteyiz. HAYIR diyebilen bir insanın, diğerlerinin aksine kendi menfaatlerini arka plana atan kişi olduğunu görüyoruz. HAYIR diyen insanların gerçekten medeni cesaret sahibi, korkak olmadıklarını görüyoruz. HAYIR diyebilen insanların, hür iradeleriyle, mukayese ve muhakeme kabiliyetleri olan kişiler olduğunu görüyoruz.
HAYIR, DİYEBİLENLERİN kişisel hınç ve linç peşinde olmayan insanlar olduğunu, ÖLÜLERDEN medet ummadıklarını görüyoruz.
Netice olarak HAYIR DİYEBİLEN insan ilk bakışta sevimsiz görüne bilir. Ancak hadisenin bütününe yaklaşıldığında, HAYIR DEMENİN saygınlığı ap-açık ortaya çıkacaktır.
Bütün bu yaşananlardan sonra, ‘’durmak yok’’ sessizliğe ve tepkisizliğe devam! Böyle bir ANAYASA değişikliğine ise HAYIR.
Cem Cüneyd Canan