07 Şubat 2005
13 Şubat 2005 Günü 87.Yıldönümünü yaşadığımız, 13 Şubat 1918 e bazı başlıklarla değinmek istiyorum. Bu tarihe gelmeden önce, kısaca tarihi akışa bakalım.
Bir çok millet ve medeniyetin yaşadığı topraklarımız da, aslen İran’lı olan Medler döneminde Ermenilerinde bu bölgede yaşadığını, Malazgirt Zaferinden sonra, Melikşah’ın bölgeyi Mengücek yaptığını, ilk yaşayan Türklerin Oğuzlar olduğunu bilerek ERZİNCAN’ı bir çok dönemden alarak Osmanlı ya getirelim.
Aynı coğrafyada yaşayan hiristiyanların, burada ki Ermenileri daima mezhepçe küçük gördüklerini, en refahlı dönemlerini her zaman Türkler sayesinde yaşadıklarını tesbitle tarihi kendi akışına bırakalım.
Biz 1876 Yılına dönerek, ERZİNCAN’ın o günkü nüfus yapısına bakalım.
Erzincan da 6 kaza,56 nahiye, 840 köy de toplam nüfusu 210.858 dir. Bu yapının 171.472 si Türk, 37.228’i ermeni, 2.710’u grek Ortodoks, 2.158’i muhtelif yabancıdır. Lütfen bu tarih ve nüfus yapısına dikkat ediniz. Osmanlının ise her zaman olduğu gibi, farklı dinlerden olanlarada diledikleri şekilde yaşama imkanı sağladığını gözden kaçırmayınız.
Bütün bu olumlu şartlara rağmen, Ermenilerse 1880-1895 lerde taşnak ve hınçak gibi cemiyetleriyle, bölücü faaliyetlere başlamışlardır. Erzincan da Osmanlı tebaası olarak, Müslümanlarla beraber yaşayan Ermeniler, Tanzimat’ın ilanı, milliyetçilik akımlarının başlamasıyla, farklı ve kalleşce hareketlere girişmişlerdir. Bölgede bulunan, batılı misyonerler ve rahipler de bu olumsuzluğu körüklemiştir. Kiliseye bağlı okullarda büyük Ermenistan hayalini çocuklarına anlatmış, hep birlikte bu hayalin peşinden koşmuşlar büyük bir vahşete girişmişlerdir.
Erzincan ve çevresinde ermeni teşkilatlanması,
Ermeni çete faaliyetleri,
Seferberlikten,
Rus ihtilalından,
Erzincan Mütarekesinden sonraki faaliyetleri,
Erzincan köylerinde ki,
Tercan da ki,
Kemah ve Çardaklı Boğazların da,
Koca Araplar da, Sansa da, Ilgar Çayırın da,
Erzincan şehir merkezinde ki mezalimlerine, vahşetle devam etmişlerdir.
Asıl konunun alevlenmesi, 1916 Yılında Erzincan’ın Ruslar tarafından işgaliyle başlamıştır. Rusya da ki şubat ve ekim 1917 ihtilalleri işin seyrini değiştirmiştir. Ruslar geri çekilmeye başlamış, onların BOŞALTTIĞI yerleri, yerleşik Ermeniler, ermeni çeteleri ve Rusyadan gelen Ermeniler almıştır .
1830 lar da Batılıların doğuya gelmesini, 1891 de Armudan da ilk ermeni katliamının başlamasını, 14 Mayıs 1915 de Tehcir Kanunun haklı olarak çıkarılmasını ayrı tutarsak; 21 Ocak 1918 de son Rus Alayının Erzincan dan ayrılması, 31 Ocak 1918 de Erzincan da büyük çaplı ermeni KATLİYAMI, 13 Şubat 1918 Öncesinde ERZİNCAN lıya unutulmaz, acılar yaşatmıştır.
Doğu Anadolu da ki nüfus hareketlerini izleyenlerin, bilgilerinden hareketle 1876 ve sonrası yıllarda Erzincan dan göç hareketlerinin yaşanmadığını bilmekteyiz. Nüfus yapısının doğurganlıkla orantılı artması gerekirken, 42 yılda sadece mevcut 124.858 Türk nüfusunun nereye gittiğini,hangi ermeni HANGİ TEHCİR…? İn arkasına sığınarak açıklıya bilir. Bunun karşılığında,bu VAHŞETİ yaratan ve YAŞATAN Ermenilerden azalan 30.228 nüfusun,bir bölümünün doğal olarak bu çarpışmalar da ölmesinin yanında, büyük bir bölümünün, Güney, Kuzey komşularımız la, Avrupa ve Amerika ya gittiklerini bilmekteyiz.
1876 da 210.858 olan toplam nüfusun,
1914 de 150.000 e gerilemesi, (Bunun 25.000 ni Ermeniler oluşturuyor)
1918 de 86.000 e gerilemesi, (Bunun 7.000 ni Ermeniler oluşturuyor)
Bu tespite dikkatinizi çekerek, birkaç ermeni katliamını üzüntüyle belirmek istiyorum.
Erzincan da, kuyulara atılan Müslümanların parçalanması,
Erzincan Meydanın da 1.500 Müslümanın diridiri yakılması,
Erzincan dışına çıkarılan gruplar halinde ki Müslümanların yok edilmesi, gibi devam ediyor. Dahasını yazmaya elim varmıyor.
Anlatamadığımız, bize yapılan soykırım. Anlatamadığımız HANGİ TEHCİR…?
İşte bu acılar içerisinde ki ERZİNCAN TÜRK ORDUSU tarafından, Rus işgali ve Ermeni mezaliminden 13 ŞUBAT 1918 de kurtarılıyor. Kurtuluş sonrası bir başka mesele ortaya çıkıyor. Sözde soykırım meselesi getiriliyor, gündeme. Ermenistan da ve farklı farklı ülkelerde, sözde soykırım günleri yapılıyor, sözde soykırım anıtları dikiliyor.
Bize yapılan soykırımdan,bize yapılan katliamlardan kimse bahsetmek istemiyor. Bir kaç kuşak öncesi yakınlarını kaybedenler ise nedense suskun kalıyor. Bunu anlamakta zorluk çekiyorum.Buna şaşıyorum, şaşıyorum…..
Erzincan halkına yaşatılan, en yoğun acıların çekildiği, ERZİNCAN şehir merkezinde, KEMAH ve ÇARDAKLI Boğazlarında, KOCA ARAPLARDA, TERCAN da, SANSA da, ILGAR ÇAYIRLARIN da neden acılarımızı simgeleyen ANITLARIMIZ yoktur, diye herkese de sormak istiyorum...
Sözde soykırım anıtlarını dikenlere, verilecek en güzel cevap, yapacağımız mezalim anıtları olamazmı. Kaybettiklerimizin ruhlarını böylece şad etmiş olmazmıyız. Okuyacağımız FATİHALARIN yüceliğinden, kimler kimler nasiblenmez ki. Bunu da taktirlerinize sunmak istiyorum.
Bütün bunları söylerken, globalleşen kürede, ırkçılık peşinde olmadığımızı, kin ve nefreti kendi olumsuz değerleri içinde, insan sevgisiyle birleştirdiğimizi, Dinimizin ve Türk Milletinin yüksek hoşgörüsüyle, bütün insanlara sevgiyle baktığımızı da Dünya milletlerince bilinmesine rağmen, tekrar tekrar vurgulamak istiyorum.
Tarih de şerefli yerini alan, ordu mensuplarının, ERZİNCAN halkının şehitlik mertebesine ulaştıkları, şahadet noktasında, aziz hatıraları karşısında tazimle eğiliyor, ruhları şad olsun diyorum. Bu anlamlı günümüz kutlu olsun.
Kaynak:
Büyük Güçler ve Ermeni Kıskacındaki Erzincan’ın Albayrağımıza Kavuşması (Prof.Dr.Enver Konukcu )
Milli Mücadelede Erzincan (Yrd.Doç.Dr.Hüseyin Bulut)
Cem Cüneyd Canan