05 Şubat 2006
Geçen hafta yazımın bir yerinde, ‘’Doğu da her şeyin hazırını bekleyen, her geçen yıl artan suç oranlarından rahatsızlık duymayan Erzincan.’’ Şeklinde yazmıştım. Hani derler ya..! sen söyle sen işit. Herhalde bizim yazdıklarımız sen yaz sen okuya gidiyor. Ama Erzincan denince duygulanan insanların, her zaman var olacağını, bunların gerek söyleyerek, gerek yazarak kendilerine düşen görevi yapacaklarını bazıları bilmelidir. Ben suç oranlarının artışına tepkisizliği işaret ederken, Erzincan’a bakın, haber ajanslarında neler gördüğümüzü buyurun beraber okuyalım. CH.Haber Ajansı - Burhan Torunların Haberi : 2 Şubat 2006 özetle ‘’Aldığı bir ihbarı değerlendiren Jandarma Ekipleri, Erzincan şehir merkezi Ordu Caddesi üzerinde bulunan Uzun Çarşı’da faaliyet gösteren video kulüp, elektronik ve müzik marketine operasyon gerçekleştirildi. Emniyet güçlerinin de katıldığı operasyonda iş yerinde uyuşturucu madde, pornografik ve CD ve kaçak elektronik eşya ele geçirildi. Ele geçirilen uyuşturucu maddeler torbalar içinde araçlara taşındı.’’ İkinci gün aynı haber ajansının başka bir haberi yine özetle: ‘’Erzincan da 500 adet ecstacy hap ele geçirildi.İstanbul’dan kargo aracılığı ile gönderilen 500 adet ecstacy hapları teslim alan şahsa suçüstü yapıldı.’’ Ve diğerleri şeklinde haber devam ediyor.
Yukarıda belirttiğim gibi, geçen hafta suç oranlarını bir cümle ile anlatırken bakın şimdi neleri yaşıyoruz. Diğer tarafta geçen hafta detayını yazmadığımız geçen ay yayınlanan haberin neler söylediğine de beraber bakalım. Yine CH.Ajansı - 14 Ocak 2006 ‘’Erzincan genelinde suç oranlarında 2005 yılında artış yaşandı. Erzincan da 2005 yılı içerisinde polise ait sorumluluk bölgesi sınırları içerisinde meydana gelen suç olaylarının büyük çoğunluğu aydınlatırken, 2004 yılına nazaran 2005 yılında suç olaylarında artış gözlendi. 2005 Yılında Erzincan’da polis sorumluluk bölgesinde toplam 1571 olay meydana gelirken, bunların 1296 sı aydınlatıldı.ve devam ediyor. Özetle 304 hırsızlık, 13 Gasp türü, 24 yangın, 120 dolandırıcılık ve benzeri, 4 öldürme, 431 müessir fiil, 229 genel adap ve benzeri, 68 kötü muamele, 29 Devlet aleyhine ve benzeri, 82 intihara teşebbüs ve 414 diğer suç guruplarında suç işlenmiş bu olayların sadece 274 ü aydınlatılamamıştır. Bu suçların bazılarında % 50, bazılarında %70 bazılarında %80 artış olduğu gözlenmiştir. Emniyet yetkilileri ise, suç olaylarının artışının temelinde sosyo-ekonomik şartlar, aile içi sorunlar, işsizlik, eğitim eksikliği, dikkatsizlik ve tedbirsizlik gibi hususların meydana gelmesinden kaynaklandığını belirtmişlerdir. Ben özetleyerek haberi sizlere aktardım.Şimdi bakınız,
Cumartesi günü, sayın milletvekilimizden birisi, bir hemşerimizin iş yerinin açılışına katılmak üzere İstanbul’a geliyor. Talebin hangi taraftan geldiğini net olarak bilmiyorum ama, Sayın Milletvekilimiz, İstanbul’da ki, Erzincan’la ilgili yayın yapan basın mensupları ile bir sohbet toplantısı düzenliyor veya düzenlenen sohbet toplantısına katılıyor. Basın mensupları kendisine yukarıda sizlere aktardığım, suç oranlarının artışı ile ilgili soru soruyorlar. Aldıkları cevap, Bir miş, iki olmuş, şeklinde kısaca noktalanıyor. Bu mu sohbet..? Bu mu Erzincan’ın meseleleri ile hem hal olmak. Emniyet mensuplarından suçların oluş şekliyle ilgili nedenleri beraber okuduk. Burada siyasilerin yapması gerekenler, hiç mi yok..? Anlamak zor.
Benim rahatsızlığım, bırakalım halkı, bir milletvekilinin de duyarsızlığı…! İstanbul ve diğer büyük şehirlerimizde yaşanan gasp, tecavüz ve kapkaç olaylarının her geçen gün insanları nasıl korkuttuğunu hepimiz izlemekteyiz. Burada yaşananlardan tedirginlik duymuyorum diyen, inanın yalan söyler. Temennim Erzincan insanının bu tür olaylarla karşılaşmamasıdır. Ne yazık ki, adım adım gelen olaylar, hiç de iyi sinyaller vermemektedir.
Bu hafta sizlerle Eskilerin Sıcaklığını paylaşacaktım. Hatta yazarken yanlış yapmanın, yazıyı dilbilgisi kuralarının dışına çıkarak yazmanın verdiği korkudan da bahsedecektim. Bir yerde kabadayılığı anlatılan bir Gültekin’ le ilgili dinlediğim bir anıyı, bir yerde Lokantacı Topal Yaşar’ı anlatacaktım. Demir Yolların da Yol Çavuşu Habib Dayının son derece mükemmel kullandığı İstanbul Türkçesi’nin tadını anlatacaktım. Ama aldı yazı bizi suçlara götürdü. Bende yazımı hiç değilse Sevgili Cemil’in bir dergiden alarak (Erdal Uç’ un bir dergiye gönderdiği) bir anıyı sizlere de aktararak bitireyim.
‘’Uçağın havalanmasını beklerken adamının yanında oturan öteki yolcu, adama döndü‘’
- Eğer yolculuk sırasında yanınızdakiyle sohbet ederseniz, yolculuk süresi daha kısa gelirmiş insana. Kucağındaki kitabı okumak üzere yeni açmış adam, kitabı yavaşça kapattı ve
- Hangi konuda sohbet etmek isterseniz. Diye sordu. Öteki yolcu bir süre düşündükten sonra
- Bilmem ki, nükleer enerji konusunda konuşmak istermisiniz. Diye sordu. Adam,
- Bu ilginç bir konu olabilir, ancak nükleer enerji konusuna girmeden önce size başka bir soru sorayım. Dedi.
- At, inek ve keçi üçü de ot yemelerine karşın, keçi misket, inek sıvı, at ise kurutulmuş ot biçiminde dışkılar, sizce neden..? Sohbet etmek isteyen adam, şaşkınlıkla bakarak,
- Hiçbir şey aklıma gelmiyor,bilmiyorum. Diyebildi. Kitabını okumak isteyen adamsa, hiç istifini bozmadan ona şu yanıtı verdi.
- Hiçbir pislik hakkında bilgin yoksa, ne demeye nükleer enerji konusunda sohbet etmek istedin.
Cem Cüneyd Canan