ERZİNCAN-ERZURUM VE MHP

28 Şubat 2014


Dünya’nın hiç de huzurlu olmadığı bu dönem de, ne kadarının barış, ne kadarının savaş halinde, ne kadarının iç karışıklıklar yaşadığından bilmem ki haberdar mı sınız?

Dünya’ya ilgisiz kalmayacağımız gibi, öncelikle kendi evimizi, kendi topraklarımızı her yönüyle huzura kavuşturmamız gerekiyor. Hâlbuki bugün yaşadığımız Türkiye’ye baktığımız da, hiç de huzurlu olmadığımızı, bunun yanında bugünkü iktidarca da iyi yöneltilmediğimizi görüyoruz. Birazcık filmi geriye saracak olursak, ABD-İran çatışmasını, Irak-İran savaşını, o savaşın ne kadar devam ettiğini herhalde hatırlayacaksınız. Sonrasında, Saddam’ın Kuveyt’i işgali, Amerika’nın Irak’ı işgali ve KAN gölüne dönüşen ORTADOĞU’DA, insanın aklıyla alay edercesine, ARAP BAHARI yutturmacısını, bir-kaç başlık olarak söyleyebiliriz. Bunu bırakın küçümsemeyi, ibretle izlemeli ve kendimize de dersler çıkarmalıyız. Tabii, İBRET ve DERS’DEN birazcık nasiplenmiş isek!

Halen, ARAP BAHARI ve SIFIR SORUN zihniyetiyle, Libya, Tunus, Mısır, Lübnan, Irak ve SURİYE’DE durmak bilmeyen kanın, hangi emellerle, hangi basiretsiz yönetimlerle, hangi ayrışmalarla devam ettiğini, yaşanan başarısızlığın da hepimiz şahidiyiz.

Eğer, başımızı birazcık kaldırarak kendi ÜLKEMİZE bakmak zahmetine katlanırsak, burada da kendi sınırları içerisinde, aynı DİNİN mensuplarıyla anlaşamayan, onları ayrıştıran bir zihniyetle karşı karşıya olduğumuzu görürüz. Ne hazindir ki; Sevr şartlarını bilmeden, Osmanlı’nın geldiği son noktayı hiç düşünmeden doksan yıldır, DİN ELDEN GİTTİ paranoyasını yaşatan bir kesimle birlikte yaşamaktayız. Hiçbir zaman, Türkiye’de cemaatlerin, tarikatların, medrese ve zaviyelerden yetişenlerin, Cumhuriyet’le birlikte ortadan kalktığına kimse inanmamıştır. Hatta söz konusu kesimin, Meclis-i Mebus’an ve İlk Büyük Millet Meclisi’nden buyana etkinliğini de kimse inkâr edememektedir. Ancak, ne zaman ki, dinî nedenlerle devlet işlerine müdahaleye kalkılmış, hep problem yaşanmıştır.

İşte, Türkiye’de son on bir yıldır yaşanan acı tablo da bu düşüncenin sonucudur. Şüphesiz, Cumhuriyet, onun yürütme şekillerinden biri olan demokrasi, MİLLET İRADESİ ile yaratılmalı, yaşatılmalı ve korunmalıdır. O Milli İrade ki, toplumun tamamını ifade etmeli, hiçbir zaman ve hiçbir şekilde %50 - %50 diyerek ifade edilmemelidir. Bu tarafıyla yanlış çıkılan yol, dünyanın her ülkesinde, adı demokrasi de olsa, hürriyet de olsa, devlet krizine, keşmekeşe, iç çatışmaya, buhrana ve de ayrışmaya gider. Geleceği göremeyen Hükümetler ise, bunların karşısında baskıya, emniyet güçlerini kullanmaya ve adaleti kendilerine göre tanzim etmeye kalkarlar. Tıpkı bugünlerde yaşadıklarımız gibi.

Gazi Mustafa Kemal; ‘’ HÜRRİYETTEN DOĞAN BUHRANLAR NE KADAR BÜYÜK OLURSA OLSUN, HİÇBİR ZAMAN FAZLA TAZYİKİN TEMİN ETTİĞİ SAHTE EMNİYETTEN DAHA TEHLİKELİ DEĞİLDİR’’ diyor.

Bilmem ki, bugünkü AKEPE İktidarının söylediği; darbeciler, paralel yapı, haşhâşîler, faiz-vaiz lobisi, sahte peygamber, küresel operasyon vb. ifadelerinden ne anlam çıkarıyorsunuz? Bilinen, ama ifade edilmeyen gerçeğin, AKEPE’NİN hiç de beklemediği şekilde iktidara gelmesi, bu gelişiyle, her konuda DİNÎ kullanması, kendi aklınca bir sistem yaratmaya kalkarak DEVLETİN kodlarıyla oynaması, bunları yapacak yeterince yetişmiş kadrolarının bulunmaması nedeniyle, bütün bunları CEMAATLE birlikte yapmasıdır. Bu basiretsizlik, bu VESAYET yalanı, en başta bürokrasi ile çatışarak, onları maalesef aşağılayarak kendini göstermeye başlamış, ama bir avuç insanın dışında hiç kimse ses çıkarmamıştı. Bugün bizim dünyada bilmediğimiz yeniden bir bürokrat yaratma sistemi yoksa ki yok. İşte iktidar, dün çatıştığı, dışladığı bürokratlara müracaat etmek mecburiyetinde kalacaktır.

Dünyanın hiçbir ülkesinde, sanmıyorum ki, günlük yaşananlar karşısında kanunlar değiştirilsin veya yaşanan olaylara göre yeni kanunlar çıkarılsın. Yazık, TÜRK MİLLETİ olarak biz bu gibi olaylarla karşı karşıya gelmememiz gerekirken maalesef geliyoruz.

Hükümet ve çevresi ayakkabı kutuları, para kasaları, para sayma makineleri, babalar, oğullar, saatler, enişteler, bacanaklar, para havuzları ve ispatlanan-ispatlanamayan, montajlı-dublajlı ses kayıtları ile uğraşırken, GÜNEYDOĞU’DA kalkışma-özerklik sesleri yükseliyor. Bu hükümet, adına son olarak karar verdiği, ÇÖZÜM SÜRECİNDEKİ nihai hedefinin ne ve neler olduğunu MİLLETE henüz açıklayamamıştır. Ne olacağını bilen varsa, lütfen söyleyin. Bu işin nereye gideceğini, neler olacağını tahmin etmek için kâhin olmaya da gerek yoktur. Yazılanları, söylenenleri şayet dikkatle izlerseniz, yarın nelerle karşılaşacağımızı da görmüş olursunuz. Kürtçüler, bırakın Kürdistan’ı, daha şimdiden, ERMENİLERİN bu topraklara dönmelerini, hatta TÜRK VATANDAŞLIĞI verilmesini dahi dillendirmeye başladılar. Yine Kürtçülerin, Kürdistan için hazırladıkları haritalarda ERZİNCAN ve ERZURUM’UN nerede gösterildiğine de bakarsanız, bu kadar lafı neden ettiğimi de sanırım görmüş olursunuz.

Bütün bu nedenlerle, özellikle ERZİNCAN ve ERZURUM’DA Millî İrade, MHP’NİN yanında olmalıdır. Bugün çıplak gözle gördükleriniz ve yaşadıklarınız, yarın yaşanacakların habercisidir. Hak’ın yolu da, aklın yolu da birdir.
 

 

 

 

 

 

 

Cem Cüneyd Canan

Cem Cüneyd Canan © 2006 - 2024 Her hakkı saklıdır. Başa Dön