06 Aralık 2006
Osmanlı İmparatorluğunu çöküş noktasına sürükleyen nedenleri bir tarafa bırakanlar ve tek noktaya bakanlarla, sözde Ermeni soykırımına nasıl gelindiğini açıkça görmemiz mümkün değildir. Osmanlının 1800 ler de karşılaşmaya başladığı ayaklanmalar, Fransa, İngiltere, Avusturya ve Rusya’nın yaptığı kışkırtmalar,yönetenlerin yetersizliği ve birçok sorunun ortaya çıkması artık bardağı taşırmaya başlamıştı. Balkanlarda bunlar olurken, doğudaki askeri gücünü de, batıda kullanan Osmanlı, ortaya çıkan otorite boşluğunun sebep olduğu bir takım ayaklanmaları ve Kürt aşiretlerinin çapulculuklarını artık önleyemez olmuştu.
Tarihin her satırını doğru okumayanların, Kürtlerin bulundukları her yerde, bu topraklarda yaşayan her unsura, her fırsatta nasıl saldırdıklarını, hayat tarzlarının çapulculuktan ibaret olduğunun unutulduğunu görmekteyiz. Osmanlı kolluk kuvvetlerinin sayıca yetersizliğinden istifade ederek, bazen çapulculuk bazen isyancı olarak, Cumhuriyet dönemine kadar devam eden Kürt hareketlerinin en çok acısını, başta yörede yaşayan Türkler ve Ermeniler çekmiştir. Ermenilerin bu tavır karşısında, Kürtlere saldırdıkları, Kürtleri topluca öldürdükleri de dikkatten kaçmamalıdır
Her şeyden önce, Osmanlı İmparatorluğunun son 150 yılından, 2. Dünya Savaşının sonuna kadar geçen sürede, Osmanlının neleri nasıl kaybettiğini, Osmanlı nüfusunun Balkanlardan nasıl sökülüp atıldığını herkesin yeterince okuması gerekmektedir.Sadece 24 Nisan 1915 den meseleye bakarak bu konuda kimse doğruya gidemeyecektir.Çevresinde toprak talebi nedeniyle Anadolu’yu parçalamak isteyen devletlerle, içeride yaşayan unsurların yaptıklarını da bütünün içerisinden kopararak konuya bakabilmemiz de mümkün değildir.
Meseleyi çözümsüzlük noktasına taşıyan Ermeniler ve sözde dost devletler, yaşananları inatla saptırarak, Dünya kamu oyunu yanıltmaktadırlar. Tarihin bir kesitine sarılarak, sözde Ermeni soykırımını öne sürenler, tarihin derinliliklerine inmemekte, tek bir zaman dilimine takılıp kalmaktadırlar. Buda, kimseyi doğru yöne götürmediği gibi, sağlıklı bir çözümün bulunmasına engel teşkil etmektedir.
Sözde Ermeni soykırımı denen bir hadisenin neden olmadığına bakarsak; Doğu Anadolu da Ruslarla savaşan Osmanlı, savaş şartları içinde, kendisi arkadan hançerlemeye çalışan Ermenileri TEHCİRE göndermiştir. TEHCİRİN yapılmasını kaçınılmaz kılan Hınçak ve Taşnak komitelerinin yaptıklarını ise artık bilmeyen yoktur.Başka bildiklerimiz de, Osmanlının hiçbir zaman Ermeni vatandaşlarına güvensizlik duymamış olmasıdır.. Ermeniler İmparatorluğun bütün eğitim kurumlarına kabul edilmiş, askerlikten, bürokrasiye kadar devletin her kademesinde görev almışlardır.Bunun en büyük delili Osmanlı Meclisinde görev almış Ermeni Milletvekilleridir.
1071 Öncesinden 1071’e 1071 den günümüze kadar geçen yüzyıllar boyunca Dünya coğrafyasının geçirdiği tüm hareketleri hiç de dikkate almadan, onları incelemeden bu gün yaşayan devlet ve milletlerin günümüze nasıl geldiğini anlamak istemiyoruz..Süper güç ABD nin bugün demokrasiden bahsetmesine bakarken ZENCİLERİN neler yaşamış olduğunu ,yine aynı süper güç ABD nin KIZILDERİLİLER için neler yapmış olduğunu da hatırlamıyoruz. Bu nedenle binlerce yıl insan oğlunun çektiği acıları, önce insan olarak nedenlerine bakmadan unutuyoruz.. Bu gün naklen yayınlanan Irak ta yaşananları da yarın unutacağımız gibi….!
Anadolu da yaşayan her millet ve etnik unsurun, var olmak, kendi kültürlerini yaşatmak için neler yaptıklarını, haklı veya haksız her davranışı Tarihe tek taraflı bakmadığımız zaman anlayabiliyoruz. Türk, Azeri, Çerkez, Laz, Kürt, Çeçen, Keldani, Nesturi, Ermeni, Gürcü,Rum ve diğerlerinin varlığını tarih önünde kimse inkar edemiyor. Tarihin derinliklerinden 1915 e ve Ermenilerin yaşadıklarına gelirken, iç içe yaşayan insanların nasıl olup da bin yıldan sonra birbirlerini neden boğazladığını düşünmüyoruz.. Bunları düşüne bilirsek, düşünürken kendi kendimize Müslümanlar ve Ermeniler sadece Anadolu da mı yaşıyordu…? Diye sorabiliriz. Aldığımız cevap ne olurdu.. Tabii ki, Hayır… Hayır …. Bu HAYIRLAR kopuşun birleştiği noktadır. Acaba, sorun da, çözümde bu HAYIR cevabının içerisinde mi dir….?
Burada bir virgül koyarak, konumuza haftaya devam edelim, Efendim…
Cem Cüneyd Canan