21 Ekim 2006
İki yıla yakın zaman diliminde, sözde Ermeni soykırımı konusunda 23 farklı yazımla bu cam sayfada ve İstanbul da yayınlanan yerel Can Erzincan Gazetesinde , düşüncelerimi ve geçmişte yaşananları sizlerle paylaştığımı belirterek, yazıma başlamak istiyorum.
Sözde Ermeni soykırımını konu alan yazılarımda, Türk insanının yaşadığı mezalimi, acıların yaşandığı yörelerimizi, tarihçilerimizin yeterince duyarlı olmadıklarını, siyasetçilerimizin, uluslararası ilişkilerde neredeyse hiçbir şey yapmadıklarını, bu günkü iktidarı da bundan ayrı tutmadığımı, Sayın Başbakan’ın ve Sayın Dışişleri Bakanının ise, neredeyse havanda su dövdüklerini anlatmaya çalıştım.
Bu gün yazarken, Fransa’nın aldığı kararın ortaya çıkması üzerine yazmıyorum. Daima yazdığım bu konuda, bu olumsuzluğa değinmeden de edemez, toplumda yaşanan üzüntüyü de paylaşmaktan kaçınamazdım.
İlgilileri uyarmak, toplumu kulak arkası ettikleri konularda bilinçlendirmekten öteye bir amacımın olmadığı yazılarımda, sözde Ermeni soykırımını, farklı kaynaklardan yararlanarak anlatmaya çalıştım. Bu konuda çok yazdığım, konuyu bugüne kadar ortaya konulan kaynaklardan izlediğim için, 12 Ekim 2006 da Fransa parlamentosunun taraflı ve de siyasi emelleri uğruna ERMENİLERİ her zaman olduğu gibi yine kullanarak, almış olduğu karara tepki göstermek yerine, nedenleri ile iyi tahlil etmeliyiz kanaatindeyim.
Her şeyden önce bu işler bağırıp çağırmakla olmuyor. Hele de, siyasetçiler, toplum önderleri, bazı yöneticiler ve sivil toplum örgütlerinin başkanları gibi, gündeme gelen konularda rasgele konuşmak, beyanatlar vermek, ne bu Ülkeye ne de ülke insanına bir şey kazandırmıyor. Nakarattan öteye gitmeyen bu sözler mesnetsiz nasıl söylenir, bu beyanatlar mesnetsiz nasıl yazılır bunu da anlamak, gerçekten zor….!
Bizler, sadece günü yaşadığımız için, geçmişi bilmiyor, araştırmıyoruz. Aksine gelecek için bilgiye dayalı planları ise hiç yapmıyoruz. İşin garip tarafı da, bütün bu eksikliklerimize rağmen, olaylarla yüz yüze geldiğimizde, mevkii veya maddi varlığımızı kullanarak, derinliği, dayanağı olmayan hamasi nutuklar atıyoruz. Fransa’nın aldığı karardan sonra, kimlerin ne konuştuğuna nasıl beyanatlar verdiklerine dikkatle bakmanız yeterli olacaktır..
Sonuç… ! Sonuç malum değil mi…?
12 Ekim 2006 ‘yı 24 Nisan 1918’i değerlendirirken, 1789 Fransız İhtilalinin,Fransa’ya ÖZGÜRLÜKLER, eşitlikler, kardeşlikler getirmiş olduğu, savsatası’ na nasıl inandırıldık..? Fransa’n ın, siyasi emelleri uğruna fikir özgürlüğünü nasıl yok sayacağını, bir daha ARSIZCA dünyaya ilan edeceğini nasıl göremedik. Aslında özgürlüğün, eşitliğin, insan haklarının olmadığı Fransa’nın geçmişinde tarihi ve aşağılık vukuatlar bulunduğunu nasıl dünyaya ve hele de kendi entelektüellerimize bir türlü anlatamadık….….
Fransa nasıl özgürlükler ülkesi imiş… ?
XIV. Louis tarafından gerçekleştirilen PALATİNAT yağmalanmasını neden tek bir Allah’ın kulu dile getirmiyor. Yoksa sizin tarihinizde bunlar yok mu..?
Fransız diplomatik belgelerinde 24 Nisan 1918 de Fransızların nasıl özgürlük ve eşitlik anlayışında olduklarına beraberce bakalım.
‘’Fransa’nın Cenevre Başkonsolosu’ndan Fransa Dışişleri Bakanına..’’
‘’ Victor Berard’ın Cenevre’ye yapmış olduğu ziyaretle ilgili 6 Nisan tarihli ‘’Gazette de Cologne’ da çıkan makalelerin tercümesi ilişiktedir.
22 Mart tarihli Reichtag’ın Esas Komisyonunda ve 23 Mart tarihli oturumunda ERMENİ sorunu tartışmalarında, İsviçre’de ki bazı ERMENİ kuruluşlarına değinildi… Bu kuruluşların Doğu Anadolu vilayetlerindeki yurttaşlarını TÜRKLERE karşı koymalarına ve bu ülkedeki ERMENİ çetelerini kışkırttıklarını…Öyle geliyor ki, Fransa’nın yeni BERN Büyükelçisi hükümetinden yönetmek için talimatlar almış… Daha önce bu yılın başında Fransa Fransız yazar Berard. Cenevre’ye gelmiş, ERMENİ topluluğu ile ilişkiye girmiştir. Ermeni doktor Scheridjian’ın evinde yapılan toplantıda Berard Ermeni sorunu üzerinde konuşmuş, Fransız hükümetinin tezi olan, Fransız hükümetinin , Ermenilerin her yola başvurarak Türkiye’ye karşı direnmeleri ve gerekli maddi yardımın bu konuda kendilerine yapılması kararlaştırılmıştır… Berard, Ermenilerin bir dernek kurarak Türkiye’ye karşı şiddetli bir kampanya başlatmaları konusunda ikna etmiştir.’’ Şeklinde devam etmektedir.
Bir başka örnek; Osmanlının 1915 de haklı ve insani olarak yaptığı tehcirden tam 24 yıl sonra, sözde özgür Fransa…! 1939-1940 yıllarında, Ren vadisinde Majino hattının doğusunda bulunan Alsas köylerinin tüm halkını, son derece barbarca hareketlerle, buradan Fransa’nın batısı Dordogne’a sürmüştür. Fransa’nın bu barbarlığı üstelik, 1945 yılına kadar devam etmiştir. Daha sonra herkesin bildiği Cezayir vahşetini burada artık yazmak istemiyorum. Söyler misiniz..! bu SOYKIRIMLARI yapan….
Fransa, nasıl özgürlükler ülkesiymiş…?
Biz 1909 yılına dönerek, Avrupa’nın anlamak istemediği, sözde Ermeni soykırımından 6 yıl önce, Osmanlı da ÖZGÜRLÜK, KARDEŞLİK ne imiş onu görelim ; 1909 Yılı Anadolu ve Osmanlı. 2. Meşrutiyet dönemi. Meclis-i Mebusan zabıtlarında Osmanlı Ermeni milletvekillerinin sayısını ve tek bir millet, yani Osmanlı olduklarını nasıl vurguladıklarını kimler hatırlıyor.Kim bu milletvekilleri derseniz; Ohannes Varteks -Erzurum, Kirkor Zöhrap –İstanbul, Keygam Efendi-Muş, Agop Babikyan-Edirne, Muratyan Hamparsum-Kozan, Nazaret Dağvaryan-Sivas, ve diğerleri….
1915 den altı yıl önce, bütün olumsuz gelişmelere rağmen Ermenilere soykırım yapmayı düşünen bir millet, nasıl oluyor da, bu kadar Hıristiyan’ı meclisine alıyor. Soykırım yapmak isteyen bir millet, nasıl oluyor da meclisinde, Ermeni milletvekilleri ile birlikte, Ermenilerin çıkardığı Adana olaylarını müzakere edebiliyor…?
İşte buda Osmanlı’nın özgürlüğü….
Bu nedenlerle, Osmanlı ve Dünya Tarihini bilmeyen içteki zat-ı muhteremlerinde, Ermenileri her zaman kullananlarında, iki yüzlü Fransızların da, Ermeni diasporasının da, ne söyledikleri tekrar tekrar iyi düşünülmelidir.… 577 Üyeli Fransa parlamentosunun 125 milletvekilinden, 106 sının oyu ile almış olduğu karar da iyi okunmalıdır...
1789 Fransız İhtilalinden itibaren milliyetçilik akımları, söylendiği gibi Fransa’ya özgürlükleri getirmemiştir. Tarihe bakarken, o günden sonra Asya ve Avrupa da olanlara sağ duyu ile bakılmalıdır. En ufak baskı sonuncunda, mezheplerini dahi değiştire bilen Ermenilerin nasılda kolay kullanıldıklarını görmek ise, hiç de zor olmasa gerek…
Biz 2005 de ki, yazılarımızda, 2006 da bu kararın oylanarak kabul edeceğini söylerken, Uluslar arası ilişkilerde benim Ülkemin siyasetçileri olayları anında kavramalı, basamaklara basarken, donanımlı olarak yol almaya özen göstermeliydiler. Türkiye’nin Başbakanı, Dışişleri Bakanı, ne yapacaklarını, B planlarını önceden belirlemeliydiler. Fransa Parlamentosunda Patrick Deveciyan ‘’Türkiye’nin bize ifade özgürlüğünün bastırılması konusunda vereceği ders yok’’ dediğinde; Benim Başbakanım ‘’ Fransa özgürlüğe kara leke sürmüştür’’ demek yerine , içeriği dolu, tarihi mesnedi olan ve DÜNYAYA TÜRKLER GERÇEKTEN HAKLIYMIŞ dedirtecek bir cevap vermeliydi...
İşin garibi, aynı anda bakın bir milyon Ermeni, 30.000 Kürt öldürülmüştür, diyen Orhan Pamuk Nobel Edebiyat ödülü alıyor. Pek de kimsenin görmediği bir başkasına, evet bir başkasına da ödül veriliyor.
Ne için …? Ve kime…?
Norveç Edebiyat ve İfade Özgürlüğü Akademisi, HRANT DİNK’e Ermeniler üzerine yaptığı çalışmalar nedeniyle 24 Kasım 2006 da BJÖRNSON ödülünün sahibi olacağını bildiriliyor. 100 .000 kronluk ödülü kazanan Hrant Dink’in, ödülü alacağı yer ve günde, İzlanda eski Cumhurbaşkanı Vigdis Finnbogadöttir ‘’ Avrupa’da ki, TEHCİR EDİLMİŞ KÜÇÜK MİLLET ve KÜLTÜRLER’’ konulu seminerde açış konuşması yapacağı söyleniyor. Ödül töreninde, Paris’ten ‘’Chorale Sipon Komitas’’ adlı Ermeni korosu da bir konser verecek, şeklinde açıklama yapılıyor…
Tesadüfün böylesi….!
Yetkililere sormak istiyorum… Orhan Pamuk’u telefonla kutladığınız gibi, Hrant Dink’i de kutlayacak mı sız…?
Hırant Dink’e sormak istiyorum….Fransa Parlamentosunun aldığı kararı protesto etmek için Paris’e gideceğinizi söylemiştiniz…..! Bunda acaba, ne kadar samimisiniz…? . Yoksa Ermeni korosunun Paris de yapacağı hazırlık provasına mı katılacaksınız….!
Yoksa, özgür düşünce sınırlarınızı öğrenmeye hakkımız mı yok….!
Yukarıda da, uzun uzun anlatmaya çalıştığım gibi, bu konu bir özgürlük meselesi değil, Fransa’nın siyasi alanda yaptığı bir hamledir. Başkalarının ne dediği ne yaptığını bırakarak,Bizler bundan sonra ne yapmalıyız, bunların ne kadarından, ne anlamlar çıkarmalıyız, artık birlikte ona karar vermeliyiz.….
KAYNAK: -Fransız Diplomatik Belgeleri
(Hasan Dilan TTK)
-Av.Georges De Maleville
Cem Cüneyd Canan