30 Eylül 2015
Bazı belgeler arşiv raflarında tozlanırken, bazı belgeler vardır ki, tozlanmadığı gibi, sayfaları da hiçbir zaman kapatılamaz. Benzer gerçekler apaçık karşımız da dururken, konuları çarpıtanların devamlı söyledikleri yalanların üzerinin, bir türlü kapatılamadığı gibi.
Bizleri yönetenlerin dışında, hepimiz bilmekteyiz ki, Avrupa, ABD ve Ortadoğu ülkelerinin büyük bir bölümü, Anadoluda HAÇLI SEFERLERİ ile elde edemediklerini, hâlâ elde etmenin peşindedirler. Dünyada özellikle Osmanlı döneminde uyguladıkları SÖMÜRGECİLİK uygulamasını, şimdi Türkiye üzerinde de uygulama çalışmaları ise başımıza gelenlerin ilk nedenidir.
Bu neden, 1071de Hıristiyanların mağlubiyetleriyle başlamış, 1683 de yeni bir şekil almış ve değişik şekilde 1920e kadar devam etmiştir. Bu süreç iyi irdelendiğinde; Önce, Türklerin Anadoluya girmesini engellemek noktasında başlamış (1071), başaramadıklarını gördüklerinde Türkleri sadece Anadoluda tutmak için uğraşmışlar ve bunu da başaramadıklarında Türklerin Avrupaya geçişini önlemek, bilinen ilk çabaları olmuştur. Bu hedeflerini de tamamen gerçekleştirmeyen Hıristiyan dünyası, bu defa Türkleri Avrupadan çıkarmayı, İstanbulu geri almayı denemiş, bunu da başaramayınca; bu defa Türklerle, Azınlıkların ANADOLUYU paylaşması için uğraşmaya başlamışlardır. Söz konusu bu yapı, emellerini gerçekleştirmek için kullandığı maşaların sadece birinin ucuna BÖLÜCÜLÜĞÜ yerleştirmiştir. Bunun adını da ERMENİ MESELESİ koymuştur.
Her ne kadar, ilk defa Viyana Kongresinde (1815) ifade edilmiş olsa da, aslında 1071de başlatılan ve günümüzde de sürdürülen asıl konu ŞARK MESELESİ dir. Meselenin doğuşundan, geldiğimiz zaman dilimine kadar, Osmanlı İmparatorluğunun 18. Yüzyıldan itibaren sürdürdüğü KÖTÜ yönetimi, Avrupanın ekonomik alanda hızla güçlenmesi, siyasî, milli ve dinî elemanları kullanması, karşılığında da Osmanlıdan yeteri direnç gelmeyince, kaşımasını derinleştirmiştir. Böylece, uğraştığımız bütün gaileler bu ŞARK MESELESİ içerisinde kucağımıza bırakılmıştır.
Hıristiyan dünya, 1700lerden itibaren, belirli bir coğrafyada yoğunlaşmayı, beylik, krallık gibi devlet olmayı gündeme getirmeye başlayan ERMENİLERE el uzatmıştır. Denenmiş bütün oyunlara rağmen, bunun olamayacağını gören Hıristiyan Avrupa, bu defa da Ermenilerin yanına KÜRTLERİ almıştır. Burada da, Hıristiyan dünyası, kullandığı maşanın başka bir ucuyla Kürt isyanlarını başlatmış ve oraya da KÜRTÇÜLÜĞÜ yerleştirmiştir.
Günümüzde AKEPENİN göremediğini veya gördüğü halde farklı nedenlerle farklı mecralara taşıdığı Kürtçülük, Osmanlıdan bu yana hâlâ devam etmektedir. İşte, gerek Osmanlının, gerekse AKEPENİN, ıskaladığı dış mihrakların uygulamalarını, günümüzde de AKEPE geri çevirememektedir. Tersten başlarsak, dün İSRAİL diye bir devlet yoktu. Bugün var. Var olan İsrailin bölgeye hâkim olmak, topraklarını genişletmek, başta Araplar olmak üzere, bütün farklı din, mezhep, ırk mensuplarını parçalara ayırmak gayesi hep birinci planı olmuştur. Müslüman dünya, özellikle Türkiye, bu hususu hep atlamış, İsrailin güya İncilde yazıldığı gibi Nil ve Fıratı içerisine alacak bir İsrail hedeflediğini var saymıştır. Bu hayalin ötesinde bir düşüncedir. Böyle net bir ifade ne Tevratta, ne de İncilde bulunmamaktadır. (Arz-ı Mevud). İsrail bayrağındaki çizgilerin, Fırat ve Nili ifade etmediği gibi. (Talit dua sembolü). İsrail, bütün Ortadoğu coğrafyasında Mısır dâhil, bütün ülkelerde böl/parçala taktiğini kurulduğu günden, bugüne kadar maalesef başarı ile uygulamış ve de uygulamaktadır. Irak-İran Savaşı, Irakın parçalanması, Mısırda olanlar, Libya, Lübnan, Fas, Tunus, Yemen, Ürdün, Suriye, Filistinde yaşananlar bilmem ki size ne düşündürüyor? En önemlisi; Güney sınırımızın tamamında yaşananlar, Irak ve Suriyenin götürüldüğü nokta, Kürtlerin bir bölgeye yığılması için yapılanlar, hiç mi ipucu vermiyor. İşte AKEPE bunu görmüyor ve görmek istemiyor. Stratejik Derinliğin, aklından geçirdiği, ancak bir karış dahi mesafe alamadığı politikayı, bizler uyutulurken, İsrail adım adım uyguluyor. O emperyalist güç olmaya doğru koşarken biz nelerle uğraştırılıyoruz. Ve KÜRTLERİ dilediği gibi kullanıyor. Bunun üzerine, dünya savaşında 19 parçaya bölünen ORTADOĞU için ABD bugün hangi 22 devlet ve devletçikten bahsediyor, bilmiyoruz!
Israel Shahakın 17 Haziran 1982de yazdıklarını buyurun birlikte okuyalım: Irak, Bir taraftan petrol zengini olan ancak diğer taraftan parçalanmış bir ülke olan Irakın İsrailin hedeflerine aday olması garantidir. Bizim için Irakın feshi, Suriyenin feshinden bile daha önemlidir. Irak Suriyeden daha güçlüdür. Kısa vadede İsrailin en büyük tehdidi Irakın gücüdür. Bir Irak-İran savaşı Irakı parçalayacak ve bize karşı geniş bir cephede çatışma organize etmesine imkân vermeden çökmesine sebep olacaktır. (OLMADI MI ?)
Araplar arasındaki her türlü çatışma kısa vadede bize yardımcı olur ve Suriye ve Lübnanda olduğu gibi önemli bir hedef olan Irakın parçalanması için yolu kısaltır. Osmanlı döneminde Suriyede olduğu gibi Irakta da etnik/dini bazda bölgelere bölünme mümkündür. Üç büyük şehir etrafında üç (veya daha fazla) eyalet var olacaktır; Basra, Bağdat ve Musul ve güneydeki Şii bölgeler Sünni ve Kürt kuzeyden ayrılacaktır. diye devam ediyor. (ÜÇ ŞEHİR, DÖRT GÜN ÖNCE İFADE EDİLMEDİ Mİ?)
Yine, bildiğimiz İranın, %50 si Fars, %50 Türk olan bir ülke olarak, bize hep sırtını dönmesi hiç dikkate alınmıyor. Dün sahip olduğumuz toprakların, TÜRK hâkimiyetinde olduğunu, en son TÜRK KAÇAR HANEDANLIĞININ 1925de yıkılması ile Rıza Şahın İngiliz-Rus desteği ile tahta geçtiğini unutuyoruz. Hâkimiyet değil de, hiç değilse hâkim olabileceğimiz bir coğrafyanın kaybını dikkate almıyor, hiçbirimiz konu dahi etmiyoruz. Musul meselemizde, İngilizlerle birlikte bir KÜRT devleti kurulması için İRANIN nasıl çalıştığını hatırlamıyoruz bile! O İran Şahının koltuğuna oturur oturmaz, Raman, Recko, Şeyh Sait, Koçuşağı, Ağrı, Sason, Zeylân, Barzan ve Şemdinli isyanlarını, İranın, İngilizlerle, Ruslarla birlikte nasıl desteklediğini aklımıza bile getirmiyoruz. Hani o MÜSLÜMAN İran? Hani o bize İRTİCA sıçratacak İran?
İranın yaşadığı 1940 lı yıllarda iç karışıklıkları, petrolün üzerinde oturması, ABD, İngiltere, Rusya ve Almanyanın PETROL için yaptıklarını tamamen unutuyoruz. Ancak, asıl unutmamız gerekenin; İran Tudeh Partisi, Kürt Kawa Teşkilâtı, Komola Kürt Teşkilâtı, Barzanlılar, Kürdistan Demokrat Partisi, Irak Kürdistan Demokrat Partisi, Mahabat, Rızaiye ile Barzanların yaptıkları; hani bizlerin hafızasında yok diyelim (!) de, devletin yönetenlerin acaba neden hafızasında yok? Ya AKEPENİN bir avuç petrol için çapulcu Barzani ile yaptığı! İranda petrol için yapılanlar! İranı kullananlar! İranın Bize karşı kullandıkları! Hani o MÜSLÜMAN İran?
Bu DOĞU sınırımızdan, GÜNEY sınırımız Iraka dönersek; İranın petrol için Irakta yaptıkları ile başlayabiliriz ki, bu up-uzun bir hikâyedir. Gelelim Irakın 1958 yılına. Molla Mustafa Barzaninin Rusyadan 12 yıl sonra Iraka dönmesi ayrı bir başlangıçtır. Bunun başlamasında, Irak Kürdistan Demokrat Partisi, onun Irakın içinde açtığı 14 şubesinin yaptıkları hep yok sayılmıştır. Biz yok sayarken, bir Rusyanın, bir ABDnin desteğini de göremezken, Barzaninin karşısına çıkan Celâl Talabaniyi, Irak Komünist Partisinin yaptıklarını görememişizdir. Anlatılacak, yazılacak birçok olay vardır.
Ve bu KÜRTLERİN elbirliğiyle 14 TEMMUZ 1959da IRAK TÜRKLERİNİN Kerkükte ki KATLİÂMI vardır. Sonrasında, GÜNEY bölgemizi hep tehdit eden Barzani vardır. Celâl Talabani vardır. Onları, Petrol için TÜRKİYEYE karşı kullanan, İSRAİL, RUSYA, ABD, İNGİLTERE, ALMANYA, HOLLANDANIN nasıl kullandığı vardır. Bizim kulaklarımızda da AKEPENİN Biz Irakın toprak bütünlüğünden yanayız safsatası vardır.
Artık, Rusyanın bir BOĞAZLAR meselesi yoktur! Boğazlara ihtiyacı olmayan Rusyanın nihai hedefi Akdenizdeki varlığını nasıl tahkim ettiği konusu vardır. Bu kimleri ilgilendirir? Biraz düşünmek lâzım! Tıpkı ABDNİN Ortadoğuda kimlerle, neleri, nasıl yaptığını çok düşündüğümüz gibi! Artık Emevi Camisinde okunacak Cuma hutbesinden bahsetmezken, bir kilisede yapılacak ayinden neler çıkabileceğini de hiç düşünmediğimiz gibi!
CHP ve MHP varken, AKEPE YE oylarınızı da verirken, İngiltere, Almanya, İtalya ve Fransanın yaptıklarını da artık siz değerlendirirsiniz!
Dünya da emperyalist güçler, dengelerini bozdukları veya dengeleri bozulan ülkelerin yok olmasını ve parçalanmasını hedeflemektedir. Güçlü olanın hayatını devam ettirmesi üzerine kurgulanan bir senaryoyu sahneliyor, biz ise seyrediyoruz.
Bizler neleri seyretmedik ki! 1 Kasım 2015 seçimlerinden sonra da ya Haniye de benim Recepim şarkısını dinleriz, ya da AKEPENİN hazırlayacağı Şivan Perverin MEGRi-MEGRİ düetini seyrederiz! Ne zaman? Bizler Uyutulurken
BÜTÜN ŞEHİTLERİMİZE ALLAHTAN RAHMET DİLİYORUM.
Cem Cüneyd Canan