04 Temmuz 2005
Kısaca cevap vererek başlayalım. Evet Erzincan da bisikletler ölür. Eğer sizi yönetenler yapılacak her işin ipini, ellerinde tutmaktan vazgeçmiyorlarsa, dünya bakışları bir açının ötesinde değilse, yönetme sanatının, üretme boyutunu yok ederek ‘’CAMBAZA BAK’’ zihniyetini hala sürdürmekte israr ediyorlarsa, o şehirde BİSİKLETLER ÖLÜR…!
Hangi bisikletten bahsettiğimi soracak olursanız;
1493 Yılın da, Leonardo da Vinci veya onun öğrencilerinden birinin tasarladığını bildiğimiz bisikletten,
1494 Fransız, Jean Theason’un 1645 Yılın da patentini aldığı bisikletten,
1790 da Fransız, Sirvac’ın yaptığı, ayakların itmesiyle yürüyen ve Celerifere adı verilen bisikletten,
İskoç, Kirk Patrick Mc Millan’ın 1839 yılında pedalı bulmasıyla, bu günlere gelen bisikletten,
Drais de Senerbol’un yaptığını, daha da geliştiren, Boran Karl Von Drais’in 1816 da yeni bir modelle ortaya koyduğu bisikletten,
Tahta bisikletin yapımından, 1818 de, madeni yapımına geçilen bisikletten,
İngiliz, Brich’in yapımından, 1855 de Fransız, Ernest Michaux’un yaptığı modelin izlendiği bisikletten,
Ve, Michaux Company firmasınca, ilk defa seri üretimine geçilen bisikletten söz ediyorum.
Erzincan’ın geçmiş yıllarına baktığımızda, BİSİKLET in şehrimizle, bütünleştiğini görmekteyiz. Doğrusunu isterseniz Erzincan’a bisikletin ilk defa ne zaman ve kimin tarafından getirildiğini bilmiyorum. Avrupa da 1855 de seri üretimine başlanıldığına göre, Erzincan’a bisikletin gelişini 1900 yılı öncesi olabileceğini tahmin ede biliriz. Ben buna kısa yoldan yüz yirmi yıl diye bilirim. Yaklaşık bunun altmış yılını bizler yaşadığımıza göre, kalan altmış yılı abartmış olmayız. Erzincan sevdasıyla her şeyi yapa bileceklerini söyleyen sivil toplum kurumlarımızdan hiç değilse bir tanesi, genç arkadaşlarımıza maddi imkan sunarak, Erzincan da Bisikletin Geçmişini, topluma suna bilirler. Bu çalışma da toplanacak fotoğraflar dahi bize geçmişle ilgili çok bilgi sağlıyacaktır.
Dünya da olduğu gibi, Erzincan da da ulaşım aracı olarak kullanılan bisikletlerin yerini otomobiller almıştır. Terkiler, seleler, ince ve kalın lastikleriyle hemen hemen her Erzincanlı nın bir bir bisikleti vardı, desem herhalde yanlış yapmamış olurum. O günler de o kadar önemli bir ulaşım aracıydı ki, okula köyünden gelen arkadaşlarımızı, şehirden köyüne giden esnafımızı, Şeker ve İplik Fabrikalarında bisikletler için düzenlenmiş park alanlarını, Bezirci, Yenişehir ve Ferah Sinemaları önünde ki bisikletlerin çokluğunu ve bırakıldığı yerleri dün gibi hatırlıyorum.
Başka ne hatırlıyorum..? Türkiye de Konya ilimizden sonra en çok bisikletin Erzincan da olduğu söylenirdi. Bu gün geçtiğimiz yıllara baktığımızda, Konya’nın bisikleti sadece ulaşım aracı olarak kullanmadığını, sportif amaçlı da yararlandığı görmekteyiz. 1920 lerde bisikletle ilgili spor kulüpleri kurduğunu, yarışmalar düzenlediğini, uluslar arası yarışmalara katıldığını ve bu alanda başarılı birçok sporcu yetiştirdiğini tespit edebilmekteyiz.
O günlerde de Erzincan ne yapmıştır…? Bu gün olduğu gibi, dünde gelişmeleri, üretimi, ekonomik ve sosyal bütün hareketleri, yöneticilerin eksi bakışları nedeniyle daima teğet yaşamıştır. Ne misyonları, ne de vizyonları hiçbir zaman olmamıştır. Zamanın ve toplum dinamiklerinin zaruri hale getirdiği bir takım işleri hizmet olarak takdim etmek acaba ne kadar, doğru kabul edilebilir.Yönetici düşünecektir, yönetici proje ortaya koyacaktır. Toplu Konut İdaresi tarafından yapılacak Çarşı Mahallesi Konutlarının ve başka bir BAHARA kalan Erzincan Üniversitesi kuruluş kanunun çıkarılmasının hangi temsilcilerimizin düşüncelerinin ürünü olduğunu söyleye bilirsiniz. Nasrettin Hoca’nın ‘’Hırsızın hiç mi suçu yok’’ dediği gibi, bu olumsuzluklarda Erzincan halkının da hiç mi suçu yok..? demekten kendimi alamıyorum.
Bisikletler ölür mü..? Erzincan da ölür….!
Bisiklet Federasyonu Erzincan Temsilciliğini kimin yaptığını bilmiyorum. Bisiklet sporları ile ilgili Ülkemizde yapılan ve yapılacak olan organizasyonlara baktım.113 organizasyon içinde Erzincan’ın adı tek bir yerde geçiyor.O da Kemaliye Doğa Sporları Etkinlikleri içerisinde. Kemaliyeliler de olmasa bunu da göremiyeceğiz. Erzincan geçmişinde bu kadar bisikletle beraber yaşarken, bu alan da bu kadar sessiz kalınmasını anlamak oldukça güç. Bu arada merhum Valimiz Yazıcıoğlu’nun yaptıklarını buradan ayrı tutuyorum.
Bir şehri canlı tutmak, siyasi ve popülist nutuklarla olmuyor. O nutuklar la 1992 depreminden önce var olan, Urartu gibi Turistik gibi misafirlerimizi ağılayacağımız lokantalarımızı da öldürmedik mi…!. Bisiklete binmek sağlık adına da yeniden özendirilmeli. Erzincan gençliğinin enerjisi bu alan da kendini göstermelidir.Bisikletin ve bisiklet sporunun çeşitliği üzerinde durulması gereken başka bir yazı konusudur.
Yeter ki, Erzincan da BİSİKLETLER ölmesin….!
Cem Cüneyd Canan