08 Nisan 2005
Amacım, ne etnik kökenli olanları suçlamak, ne de azınlık diye adlandırdığımız; Musevi, Rum, Süryani ve Ermenileri yermektir. Bunların içinden, hani tabiri yerinde kullanacak olursak, bütünlüğümüze farklı bakanları cımbızla çekerek ortaya çıkarmaktır. Bununla ırkçılık, başka din düşmanlıkları yapmak istemediğimi de ayrıca belirtmeliyim.
Dünya da devletleri, milletleri, etnik gurupları ve azınlıkları hatta kişileri, yaptıkları bir çok eylemleri ile eleştirebiliriz. Bütün bunları olumsuzlukların müsebbibi olarak da göstere biliriz.
Bakın, bir kişiyi örnekleyelim. Bu örneğimizi de bir edebiyatçının kaleminden aktaralım. CHRISTOPHER HITCHENS’ in yazdıklarını beraber okuyalım.
‘’Hindiçin’de sivil halka yönelik kitlesel katliamlar, Bangladeş’te kitlesel cinayetler ve suikastlar, Şili’de anayasal bir bürokratın öldürülmesinin planlanması ve bu cinayetlerin şahsen teşvik edilmesi, Doğu Timor’da soykırımın kışkırtılması, Washington’da yaşayan bir yabancı gazetecinin kaçırılıp öldürülmesinin planlanmsı...
Bir iddianameye girebilecek nitelikteki olayların ve suçların ayrıntılarıyla gözler önüne serilmiş olduğunu, KİSSİNGER’in böyle reflekslerinin hiç de basit bir tahrikten ibaret olmadığını, bu adamın kendi dışişleri bakanlığında, hizmet ettiği patronuyla birlikte gerçekleştirdiği eylemlerin bilinç altındaki gerekçesi şu saptamayla açıklanır... ’’KİSSİNGER ile Nixon’ın tek bir şeye inandıkları söylenecek olursa, bunun da ABD’nin asla ‘’acınacak zavallı bir dev’’ olmaması ve asla öyle görünmemesi, gerektiğine duyulan inanç olduğu iddia edilebilir.’’
Buyurun size suçlu bir kişi. Buyurun size mesebbib...
Dönelim Ülkemize, Önceki yazılarımda sözde soykırım ve tehciri bir boyutuyla ele almıştık. Erzincan’ımızın yaşadığı mezalim gerçeği ise tüm acılarıyla hala hafızalarımızda bulunmaktadır. Türkiye ve Dünya da bu konuda çok şey yeniden konuşuldu, tartışıldı ve yazıldı. Bunlar halen de devam etmektedir.
Bu tartışmaların bir tarafında dikkatleri çeken birini görmekte ve izlemekteyiz. Bu kişi, entelektüel kişiliğiyle tanıdığımız Ermeni asıllı bir Türk vatandaşı, gazetelerde köşe yazarı ETYEN MAHÇUPYAN... Yazdığı gazete ZAMAN gazetesi...
Bakın bu köşe yazarı, Zaman Gazetesindeki köşesinden neler söylüyor;
7 Mart 2005 de, ‘’Türkiye de topluma yapılmış en büyük kötülük, tarih alanın da bilinçli bir cehaletin kurumsallaştırılmasıdır.’’
‘’Osmanlı’nın son dönemi ve bu arada çıkan azınlık meselesi, her şeyin uyumluluk içinde yaşandığı bir dünyada, yabancıların nifak sokması, kışkırtması ve azınlıkları milliyetçi bir çizgiye itmesiyle açıklana biliyor.’’ ‘’Osmanlı’nın Batı’dan yansıyan eşitlik ve özgürlük idealleri karşısında nasıl çaresiz kaldığını; bu dönemin genel kabullerinin farklı di ve etnisiteye sahip her topluluğa devlet kurma meşruiyeti sağladığını, bunu engellemek isteyen Osmanlı’nın aynı reformları yirmi yılda bir, neredeyse kelimesi kelimesine aynen yapmaya soyunup başaramadığını analizin arka planına oturtmamız gerekir.’’
20 Mart 2005 de, ‘’Ancak aralıklarla da olsa,otuz yıldan beri bu konuda yaptığım okumalarda sadece bu üç kaynağı temel alan hiçbir kitap veya makaleyle karşılaşmadım.’’ (Beyefendinin üç kaynak dediği; Talat Paşanın Telgrafı, ABD Büyükelçisi Morgernthan’nın anıları ve Mavi Kitap)
27 Mart 2005 de, ‘’Taşnakların, hoşlanmadıkları türden sonuçların ne olduğunu ise tahmin edebiliriz. Tehcir esnasın da Ermenilere yardım eden Müslümanların ve halen Türkiye de yaşamakta olan dönmelerin ortaya çıkması . Çünkü bu gerçekler Türk Milletini bir bütün olarak suçlamak ve ölmüş Ermeni sayısını abartmak isteyenleri rahatsız ediyor.’’
‘’Türkiye’nin alternatif tarih üretme çabaları içinde, göz göre kendini zor duruma sokmaktansa; yüzünü güçlü olduğu alana,yani siyasete çevirmesi gerekiyor.’’ 28 Mart 2005 de, ‘’Kürtlerin ve Ermenilerin de aynı bakış açısında tıkanıp kalmış olmaları bizi rahatlatmamalı.’’ diyor ve de diyor.
Kissinger örneğimiz de kendi vatandaşı, başka şeyler söylerken, bizim basınımız Kissinger’in yaptıklarını hayranlık penceresinden göstererek, adına mekik diplomasisi diye biliyordu. Hiç de derinliğine girmeden...
Peki;dışarıdakileri bırakalım, Zaman Gazetesinin Erzincan'lı okurları nereye koyarak değerlendiriyorlar, Etyen Mahçupyan’ı. Burada iki tespit yapabiliriz. Birincisi, biz yanlış bakmış, yanlış anlamış olabiliriz. İkincisi, Erzincan'lı Zaman okuru aldığı gazetesini okumuyor demektir.
Yoksa, Erzincan Ermeni MEZALİMİNİ yaşamadımı...!
Bu eşsiz güzellikteki VATANIMIZDA bazılarına, rahatlık, dostluk, içtenlik herhalde rahatsızlık veriyor olmalı.
Bu haftada yazımızı gazeteci BELMA AKSUN’un Etyen Mahçupyan’a yazmış olduğu mektubun son satırlarıyla bitirelim.
‘’İnşallah bir gün kaleminizi ve size ayrılan köşeyi, kin, nefret yerine sevgi, barış, kardeşlik duygularını güçlendirecek yazılar için kullanırsınız.’’
Cem Cüneyd Canan