31 Aralık 2016
Bugün ki iktidar, tecahülü-arif yapmaktadır. Anayasa ve kanunlarımız da yapılan değişikle 367 garabeti bahane edilerek Cumhurbaşkanını halk seçmiştir. Ancak bu seçim, Cumhurbaşkanının Anayasada tarif edilen yetki, sorumluluk, sorumsuzluk ve tarafsızlık ilkesini değiştirmemiştir. Kendi kendine “ben farklı olacağım” diyerek, yetki ve sorumluluklarını aşmamalı, bunun bahane ederek Anayasa değişikliği istememelidir.
Her siyasetçi gibi, Cumhurbaşkanı da tartışma konusudur. Merhum Turgut Özal, merhum Süleyman Demirel gibi.. Ancak merhum Süleyman Demirel’in Cumhurbaşkanlığı dönemini hatırlarsak, kitleleri ayağa kaldıran, alabildiğine tartışılan siyasetçi gitmiş, yerine Anayasa’nın görev ve yetkilerini uygulayan bir Cumhurbaşkanı gelmiştir. Süleyman Demirel’i zerre kadar sevmeyenler dahi bu durumu takdirle karşılamışlardır. Tartışma konusu da asgariye inerek sonra kapanmıştır.
On dört yıldır sayısız konuda, siyasi ve idari yanlışlar yapılmıştır. Her konuşmada darbe Anayasası diyerek halkın kafasını karıştıran AKEPE o Anayasa da ON SEKİZ değişiklik yaptığını hiç konu etmemiştir. Başka, 12 Eylül 1980 darbesinden sonra çıkarılan ve bugün halen yürürlükte olan YEDİ YÜZ’E yakın KANUNU değiştirmeyi hiç gündemine almamıştır. Ağızından MİLLÎ İRÂDEYİ düşürmeyen AKEPE, en azından SİYASİ PARTİLER ve SEÇİM KANUNU değiştirmeyi akıl edememiştir!
Türkiye, birçok badire ile karşı- karşıyadır. Bir kişi düşünün ki, Millî İrade sözünü ağzından hiç düşürmeyecek, ama Milletin seçtiği MİLLETVEKİLLERİNE, kendisinin takdir ederek atadığı BAŞBAKAN’A, o Başbakanın atadığı BAKANLARA, o Bakanların atadığı bürokratlara güvenmeyerek, bütün yetkilerin kendisinde toplanmasını isteyecek; Sonra da kuvvetle muhtemel yapılacak hataları bir araya toplayarak, aynen 15 Temmuz kalkışmasın da ki gibi; “Bu hain örgütün yüzünü ortaya dökememenin üzüntüsü içindeyim. Hem Rabbime, hem milletimize verecek hesabımız olduğunu biliyorum. Rabbim de, milletim de bizi affetsin” mi diyecektir.
Türkiye ve TÜRK MİLLETİ bir hırs uğruna bunlarla karşı karşıya kalmamalı, Allah ile kulun arasına giremeyeceğimiz açıkken, bir CUMHURBAŞKANI hiç hata yapmamalı, aldatılmamalı ve kandırılmamalı bu nedenle de MİLLETTEN af dilememelidir.
Sonra; “Irak’ta savaşan ABD’li kahraman bay ve bayan askerlere, en az zayiatla ülkelerine mümkün olan en kısa zamanda dönmeleri arzusuyla dua ediyoruz” diyerek başka dualar mı edeceğiz. “Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) Türkiye’nin dış politika ilkelerine uygun, ABD ile hareket ediyoruz. Amacımız İslâm ülkelerine özgürlük ve demokrasi getirmek” diyerek, yine sınırlarımızı kan gölüne çevirip, her gün onlarca ŞEHİT uğurlayıp BEKA sorunumuzu mu konuşacağız. Amerika Jewis Congress (AJC) adlı kuruluştan yeni bir “cesaret ödülü” daha mı alacağız. Çin Türkistan’da ÜÇ BİN BEŞ YÜZ CAMİİ yıkarken, biz yine dönüp “Tek Çin anlayışını destekliyoruz, Çin’in toprak bütünlüğü konusunda Türkiye’nin herhangi bir tereddüdü yok” demeye devam mı edeceğiz? Yine, “Amerika’nın düşündüğü BOP var ya, Genişletilmiş Ortadoğu Projesi; Diyarbakır işte bu proje içinde bir yıldız, bir merkez olabilir. Bunu başarmamız lazım” mı diyeceğiz? Şayet İsrail tekrar kendi güvenliği için asker isterse, Lübnan’a yine asker mi göndereceğiz?
Dışişleri Bakanlığına “moşerleri” geri mi getireceğiz? Devlet Kurumlarının da daha ne kadar yer açarak, a’dan z’ye her noktayı AKEPE’lilerle dolduracağız? Devlet Kurumlarında bundan sonra hangi tarikat ve cemaatler daha etkin olacak, sonra bizi nasıl aldatacaklar? İncirlik’ten kalkan müttefiklerimize ait savaş uçaklarının sortilerini başka türlü mü sayacağız?
2002 yılında 129,6 milyar ABD Doları iken 421,4 milyar ABD Dolarına yükselen dış borcumuzu,
2002’ de 1.634.- olan 1 ABD Dolarının 3.528.- TL. oluşunu,
2002’ de 23.50 olan 1 Çeyrek Altınının 215,21 TL. oluşunu,
2002’ de 1.64 olan 1 Litre Benzinin 5.09 TL. oluşunu hangi başarı ile açıklayacağız? Akepe iktidarı hâla 2017 de ekonomik başarı sağlayacağını söylüyor. Maliyetlerini yıllar önce karşılamış olan Boğaziçi köprüleri, yönetim ve bakım giderinden başkaca ek maliyet getirmemelerine rağmen, biraz önce %48 zam yapıldığı açıklandı.
1870 yılında Ziya Paşa; “ Âyînesi iştir kişinin lâfa bakılmaz
Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde” demiş…!
Artık, ANALARIN AĞLADIĞINI, HENDEKLERİ, ÇÖZÜM-ÇÖZÜLMEYİ, SURİYE ve IRAK’I 2002’ de sıfır noktasında ki TERÖRÜN, nasıl bu noktaya geldiğini, İKİBİN’E ulaşan ŞEHİTLERİMİZİ, şehirlerimizde patlayan BOMBALARI, nasıl anlayacağız ki?
On dört yıl önceki Türkiye’yi arar noktasına gelmişken, neden TEK KİŞİYE yetki verelim?
“Bir elin nesi, iki elin sesi vardır” atasözü de herhalde boşuna söylenmemiştir. Ortak akla inanmayan toplum yapısı acaba dünyanın hangi noktasında vardır? ALTI YÜZ yıllık bir İMPARATORLUKTAN alınarak, İKİ YÜZ yıldır adım adım DEMOKRASİYE yükselen DEVLET aklı, ihtisas, birikim liyakat ne olacaktır? TÜRK MİLLETİ’NE mevcut ANAYASANIN varsa (!) yanlış ve eksiklikleri neden tek tek anlatılmaz? Var ise sadece o maddeleri yeniden düzenlenmez? Acaba anlatılsa, HALK bunları anlayamayacak kadar aptal mı..?
2016 YILI UĞURLANIRKEN, CUMHURİYETİ, CUMHURİYET ANAYASASINI da birlikte uğurlamayalım. Millî güvenliğimizin geldiği bu noktada, Millî Birliğimizin buna izin vermeyeceğine inanmak istiyorum.
2017 Yılının, tüm insanlığa, barış, huzur, başarı ve sağlık getirmesini diliyorum.
Cem Cüneyd Canan