21 Mayıs 2005
Türkiye’de yıllardır beraber yaşadığımız, kendi öz kimliklerini taşıyarak ve de yaşayarak Türk Vatandaşı Ermenileri yazımın başlığından ayrı tuttuğumu belirtmek isterim. Bu başlığı kullanırken amacım kimseyi karalamak değildi. Ancak bin-bin beş yüz yıl öncesine gittiğimiz de;
- Peygamber Efendimizin, kendi yaşadığı dönemde Ermeni kavmine bir çok kanuni haklar sağladığını bilmekteyiz.
- Peygamber Efendimiz den sonra gelen bütün Halifeler dönemin de, başka kavimlere karşı, Ermenilerin korunduğunu kendi kaynaklarından öğreniyoruz.
- Tarihin hemen hemen her döneminde, Batılılar Ermenileri Hıristiyan olarak kabullenmemiş, Müslüman-Türk Milletinin bir nüvesi olarak değerlendirmişlerdir.
- Tasrikpakraduni Kırallığı 1064 Yılın da Selçuklulara tabi olmuş, Ermeni halkıyla birlikte tamamı İslam Dinine geçmiştir.
- 1071 Malazgirt Meydan Savaşın da Ermeniler Türklerin saflarında yer almış, savaş sonrasında İslam Dinine geçmişlerdir.
- Fatih Sultan Mehmet’in 1461 Yılın da Ermenileri, İstanbul’ a getirişini, ilk Patrikhaneyi kurdurmasını artık dünya da bilmeyen kalmamıştır.
- Bütün Osmanlı Padişahları yönetimleri dönemin de, Müslüman halka nasıl davranmış iseler Ermenilere de aynı muameleyi göstermişler, en azından her İstanbul yangınından sonra, kiliselerin, okulların ve yetimhanelerin yapılmasın da Ermenilere yardımcı olmuş, onların zorluk çektiği zamanlarda da ayrıca fermanlar çıkarmışlardır.
Bu ve benzeri bir çok yapılanı burada sıralamaya devam edebiliriz…!
Kaç haftadır, sözde soykırım, Ermeni Mezalimi ve Ermenilerin mesnetsiz iddiaları konusunda, bir çok kaynaktan yararlanarak haklılığımızı aktardığım gibi, kanaatlerimi de sizlerle paylaşmaya çalıştım.
Hatırlarsanız, 23 Nisan 2005 tarihli, ‘’ACI HATIRALARIMIZ DA YALANLARA YETER’’ başlıklı yazım da, "Bu beyan ve belgeleri irdeleye biliriz. Hatta yalan beyan ve açıklamalara dayanarak, Dünyadan dileyenleri, sivil toplum örgütlerini davet ederek, olay mahallin de iddia sahiplerinin iddialarının ispatını isteye biliriz." demiştim.
14 Mayıs 2005 de Düzenlenen ‘’ Ermeni Meselesinin Anadolu’dan Görünümü ve Soykırım İddialarının İç Yüzü’’ konulu konferans da uzun yıllar Ermeni meselesi üzerinde çalışan Sayın Prof.Dr.Enver Konukçu da ‘’Ermenileri ve destekçilerini Doğu Anadolu’ya davet ettiklerini’’ belirterek, ‘’Toplu mezarlardan bahsediyorlar. Gelin birlikte araştıralım, eğer varsa ortaya çıkaralım diyoruz, ama cevap gelmiyor.’’ Diyor. Sayın hocamızla aynı doğrultuda düşünmüş olmaktan son derece memnuniyet duyduğumu da belirtmeliyim. Konferansının satır aralarında Murat Belge, Halil Berktay ve Orhan Pamuk ‘u kendi üslubu içinde de hak ettikleri yere koyuyor. Buna da teşekkür etmekten başka ne diye biliriz ki…
Malum, 16-17 Mayıs 2005 tarihlerinde Varşova’ da Avrupa Konseyi Zirvesi yapıldı. Ermenistan Cumhurbaşkanı Robert Koçaryan , yine resmi kimliği altında bir taşnak mensubu olarak, bildiğimiz sözde iddialarını yineleyerek, sözde soykırımı tanıyan ülkelere teşekkür etti.
Başbakan R.Tayyip Erdoğan ise, Budapeşte’de ‘’Bu zilleti kabullenemeyiz.’’ ‘’Ama sözde Ermeni soykırımı konusunda Türkiye’ye karşı kurulmak istenen tuzak, çok çirkin bir tuzaktır. Türkiye bu tuzağa düşmeyecektir.’’ Dediler. Ve diğer beyanları…. Televizyonlardan ve gazetelerden izledik, okuduk. Yanlış gözlemlemiyorsak, yalanlara dayalı iddiaların sahibi bir Cumhurbaşkanı’nın duruşuyla, doğrunun savunucusu bir Başbakan’ın uzlaşmacılık adına duruşu, söyledikleri manada hiç de dimdik değildi. Böyle bir zemin de bizzat Sayın Başbakan olmasa bile, dolaylı olarak bir çok çalışma sergilenerek, bize yanlış ve farklı bakanların adımları doğru basamaklara yönlendirile bilirdi. Umarım bundan sonra yapılır…
Dimdik durmak derken, yıkarak, kırarak ve dökerek yapalım demiyorum. Mesela bir siyasetçi, bir başbakan değil, bir Amerikalı Tarih profesörü Stanford Shaw aynı günlerde ‘’En büyük sorumluluğun Osmanlı’yı işgal etmeye çalışan İngilizler, Fransızlar ve Ruslardır.’’ Dedik ten sonra; Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof.Dr. Yusuf Halaçoğlu hakkında soruşturma yürüten İsviçre’nin ‘’DİKTATÖRCE’’ davrandığını söyleyerek, ‘’Bu tutum medeniyetsizliktir. Bu, benim ulaşmanı istediğim sonuca ulaşmadığın taktirde, araştırma sonuçlarını açıklayamazsın anlamına gelir.’’ Diyor. İşte bu çıkış ve verilen cevap, bir dik duruş davranışıdır. Biz elimizdeki belgelerle, canlı şahitlerle ve canlı toprağımızla dimdik duruşumuzu devamlı sergilemeliyiz, sergiliye bilmeyiz.
Başka pencerelerde, perdeler arasından bazı şeyleri aklınca anlatmaya çalışanların da var olduğunu gözden kaçırmamalıyız. Bazıları TARİHİ çok iyi irdelemeli ve öğrenmelidirler ki, Bu Yüce Milletin ne yeni bir ideoloji, ne de yeni bir TARİH yaratmaya hiç ihtiyacı yoktur. Bin yıldan günümüze, Vatan toprağının her karışın da bu Milletin Şehit kanı vardır. Onun içindir ki, her düşünceyi içi doluymuş gibi empoze etmeye çalışanların, Türk milleti karşısın da, ulus, millet ve devlet olma peşinde koşanların, kavraya bilecekleri anlamlar değildir. Başka bir yazım da, benzer bakışların, Kürtlük içinde gündeme getirilerek, sözde soykırımla nasıl birleştirilmeye çalışıldığını sizlerle paylaşacağım.
Ermeni mezalimi ve sözde soykırım hakkında sizlere aktardıklarımı bu hafta noktalıyorum.Bundan sonra gündem den koparılmadan, daha detaylı bilgileri bekleyelim tarihçilerimiz versin……!
Kaynak: Türkiye Ermenileri Tarihi (Levon Panos Dabağyan)
Cem Cüneyd Canan