13 Şubat 2006
Beraberce hatırlarsak, yıllardır Erzincan da her 13 Şubat’lar da yaşadığımız kışlar ve kar. Bu gün akşamsa, İstanbul’a getireceği olumsuzluklara rağmen, inadına bütün güzelliği ile yağıyor. Nedenini bilmeden, yazmak için saatin 24.00 ü geçmesini daha doğrusu 13 Şubat 2006 nın ilk saatlerini bekliyorum. Geçen yıl HANGİ TEHCİR başlığı ile 87. bu günde bu başlıkla 88. KURTULUŞ yıldönümünü kutlamak üzere yazıyorum. Kutlamak, neyi nasıl kutladığını bilmek. Kaç kişi var etrafınız da bir bakar mısınız, bunları bilen. O acı dolu günleri yaşamış kaç kişinin hayatta olduğundan haberiniz var. Neyi nasıl ve neden kutladığınızı gerçekten biliyor musunuz. Sizin hiç bu günlerde gözleriniz dolu, dolu oldu mu. Biraz durmak, biraz düşünmek gerekiyor. Kutlamalar da, bu kutsal toprakların düşman işgalinden kurtarılmasının kutsiyeti yaşanmalı, bu noktada anlamını bulmalıdır.
Düşünülmesi gereken, bu topraklar kurtarılırken, ne şartlar da, ne acılar yaşanmıştır. Yöre insanımız, yurdumuzun hangi bölgelerine göç etmek zorunda bırakılmıştır. Toprak gibi bir kutsal emaneti bizlere canları uğruna bırakanlar kimlerdir, biliyor musunuz. Sizler için şehitlerimizin, gazilerimizin yeri neresidir, söyleyebilir misiniz. Bu konu da çocuklarınıza neler anlatabilirsiniz… Kutlamak, anlam dolu, kutlamak gelecek kuşaklara, çekilen acıları, şehitlerimizi, gazilerimizi ve kahramanlıklarını yeterince aktarmak ve öğretmek olmalı. Günün mana ve önemini ifade eden her konuşma, siyasi bakış ve icraatlarınızdan uzak ve de türkülerin önüne geçmeli. Varsa, o acı günlerde yakılan ağıtlar söylenmeli. Düşünülmeden söylenen türkülerin Erzincan’ın kurtuluşu ile ne ilgisi ola ki….!
Başka bir tarafta, bu tür organizasyonların içinde olanların Erzincanlıyım, derken Erzincan’ı ne kadar tanıdıklarını da kendilerinin sorgulamaları gerekiyor. Bakın öyle şeyler duyuyorum ki, insanın duydukları karşısında pes artık, demekten başka çaresi kalmıyor. Yine bakın Erzincanlıyım diyerek, Erzincanlının bütün imkanlarından, Erzincan’ın bütün nimetlerinden istifade etme becerisini gösteren bir yöneticimiz, çevresine ‘’Erzincan ne zaman işgal edildi ki, kurtuluşunu kutluyoruz.’’ Diye biliyor. Cehaletle ilgili o kadar söylenecek söz var ki, burada hiç birini kullanmak istemiyorum. Şov dediğiniz reklam, insanın bütün cehaletini kapata biliyor. Adamın bu cehaletine tabii şaşmamamız gerekiyor. Onun doğduğu yöremize kadar, Ruslar gelmemişse, Ermeniler işgali o bölgeye kadar sürdürememişse, daha önceleri Ermenilerin yaptığı hunharlıklar zat-ı muhteremi rahatsız etmiyorsa, o kurtuluşu nereden bilsin, kurtuluşu nasıl anlaya bilsin ki…? Ve benzerleri nasıl bilecek ki…..? Karar verdim, yazımın sonuna birkaç kitap ismi ekleyerek bu insanların aydınlanmasına yardımcı olacağım.
Bu işin birde binlerce yıl öncesi var. Hangi öncesini anlatsam bilmiyorum. Milattan öncesini mi, milattan sonrasını mı, İslam devrini mi, Osmanlı dönemini mi, Ermeni olaylarını mı, Rus işgalini mi, Dersimleri, Koçgirileri mi, Sümerlerle, Akadlarla başlıyan bir dönemi mi, yoksa Selçukluları mı anlatsam. Hitit egemenliği, Urartular, Med ve Pers İmparatorlukları dönemlerine mi gitsem. Dilerseniz bunu tarihçilere bırakalım, onlar kendi metotları ile anlatsınlar. Böylece bazıları da memleketlerini tanımış olsun. Hangi kavimlerin, hangi kültürlerin bu topraklar da doğduğunu da bilsinler.
Bu topraklar, Osmanlı İmparatorluğunun son zamanında parçalanmaya çalışılırken, ortaya BAĞIMSIZ TÜRKİYE CUMHURİYETİ çıkmış, Erzincan da bu bağımsızlık içinde yerini almıştır. Bu hiç de kolay olmamış, coğrafi,siyasi ve ekonomik nedenlerle çok acılar yaşanmıştır. Mücadele yıllarından 13 Şubat 1918 e gelinceye kadar nelerin yaşandığının küçük bir bölümünü beraberce okuyalım. Kazım Karabekir’in -SOY KIRIM YALANI-ERMENİ MEZALİMİ- isimli eserinin 40. sayfasından bir bölümü beraberce okuyalım.(5.Baskı)
‘’Alman, Avusturya gazete muh(a)birlerinin memalik-i müstevliyediki Ermeni fecayi’ni kayd-u tesbit etmek üzere icra ettikleri seyahat esnasında Erzincan da Ermeniler tarafından katledilip kuyulara doldurulan mazluminin, müşahade maksadıyla ihraçları esnasında muh(a)birlerde hazır oldukları halde alınan fotoğrafileri, fecayi ve mezalimi bütün çıplaklığıyla tesbit ve tevsike kafi geliyor. General Odişelidze’nin hikayesi vechile kuyulardan seksener, seksener mazlum cenazeleri çıkıyor ve kuyuların adedi ikiyüzü tecavüz ediyor. Türk kıtaatının Erzincan’ı işgali esnasında nefs-i kasaba ve civarında topladığı sekizyüzü mütecaviz cenaze bu kuyulardakinden hariçtir. Çardaklı boğazından Erzincan’a kadar bütün köyler(in) kamilen ihrak ve tahrip edilmiş... Kuyularda meftun bulunan şühedanın cesedleri ve bir virane haline gelmiş olan Erzincan ve ovası bütün cihan-ı medeniyetin enzar-ı ıttıla’ına vaz’a hazırdır.’’
İşte tabloların en acılarından biri. Ve buna benzer sayısız olay sayısız belge. Sayısız kitap. En doğrusu bunların tamamının okunmasıdır. Buradan hangi birini anlata bilirim ki….?
Bunlar yaşanan acılar. Bu acıların manasını çok iyi yorumlayarak, her şeyin bilincin de olarak dürüstçe hepimiz çok çalışmalıyız. ’’Lafla peynir gemisi yürümüyor.’’ Herkes her yerde çok şey konuşuyor ama, yapılışı yirmi beş yılı bulan organize sanayimizin halen % 80 bomboş. Başka iller ise 2. veya 3. organize sitelerini kurmak için uğraşıyorlar. Bunun içindir ki, kendi değerlerini tanımayanların, bilmeyenlerin hamasi nutukları ve türkü söylemeleri ile bu işler yürümüyor.
Bir de geçen yıl neler yazmışım, o yazının belli bölümlerini aktararak yazımı bitireyim. ‘’İşte bu acılar içerisinde ki ERZİNCAN TÜRK ORDUSU tarafından, Rus işgali ve Ermeni mezalimden 13 ŞUBAT 1918 de kurtarılıyor.’’ ‘’halkına yaşatılan, en yoğun acıların çekildiği, ERZİNCAN şehir merkezinde, KEMAH ve ÇARDAKLI Boğazlarında KOCA ARAPLARDA, TERCAN da, SANSA da, ILGAR ÇAYIRLARIN da neden acılarımızı simgeleyen ANITLARIMIZ yoktur, diye herkese de sormak istiyorum. Sözde soy kırım anıtlarını dikenlere, verilecek en güzel cevap, yapacağımız mezalim anıtları olamaz mı. Kaybettiklerimizin ruhlarını böylece şad etmiş olmaz mıyız. Okuyacağımız FATİHALARIN yüceliğinden, kimler, kimler nasiplenmez ki. ‘’ Bütün bunları söylerken,globalleşen kürede, ırkçılık peşinde olmadığımızı, kin ve nefreti kendi olumsuz değerleri içinde, insan sevgisiyle birleştirdiğimizi, Dinimizin ve Türk Milletinin yüksek hoş görüsüyle, bütün insanlara sevgiyle baktığımızı da Dünya milletlerince bilinmesine rağmen, tekrar, tekrar vurgulamak istiyorum.
Tarih de şerefli yerini alan, ordu mensuplarının, ERZİNCAN halkının, şehitlik mertebesine ulaştıkları, şahadet noktasında, aziz hatıraları karşısında tazimle eğiliyor, ruhları şad olsun diyorum. Bu anlamlı günümüz kutlu olsun.’’
TAVSİYE EDECEĞİMİZ BİRKAÇ ESER :
1. İşgal ve Mezalimde Erzincan (Yrd.Doç.Dr.Nurcan Yavuz)
2. Milli Mücadelede Erzincan (Yrd.DoçDr.Hüseyin Bulut)
3. Erzincan (Ali Kemali)
Cem Cüneyd Canan