KIZILELMA "HEDEF TURAN" AMA NASIL? (XXIV)

17 Eylül 2023


                                 TOP. NÜF.         TÜRK NÜFUS              KM2

KAMÇATKA KRAY    343.539                 3.000                     472.300

      KAMÇATKA Krayı, Rusya’nın Uzak Doğu Federal Bölgesi’nde, 1 Temmuz 2007’de KAMÇATKA Oblastı ile Koryak Özerk Okrugu (günümüzde Koryak Okrugu)’nun birleşmesiyle kuruldu. Büyük Okyanus’ta Ohotsk Denizi ile Bering Denizi arasında ki yarımadadadır. Üzerinde bazıları sönmüş durumda olan kırka yakın yanardağ vardır. Soğuk ve ormanlık bir bölge olması nedeniyle yüzölçümü büyük olmasına rağmen ancak 300.000 kişi yaşar. (1 )

      Oblast olarak 20 Ekim 1932, Kray olarak 1 Temmuz 2007 de kurulmuştur. Başkenti Petropavsk-Kamçatsk’dir. Yüzölçümü 472.300 Km2, 322.079 nüfusa sahiptir. (2 )

      “Dünya üzerinde sabahın ilk açıldığı, ezanın ilk okunduğu yer KAMÇATKA’dır.” (3 )

      Sibirya’nın güneyi, tarihin bilinen en eski devirlerinden beri Türk kavimlerinin yaşadığı, kültür ve medeniyetlerini yaydığı Türk yurtlarının önemli bir parçası olmuştur. Türklerin tarihi göçlerinden evvelki ilk yurtları Minusinsk, Tuva, Abakan bozkırları idi. Hunların büyük hükümdarı Mete döneminde Türk hâkimiyetinin sınırları kuzeyde Yenisey’in yukarı mecralarına, Baykal Gölü kıyılarından İrtiş Nehri yatağına kadar olan bozkırlara ve daha batıdaki Ting-Ling’ler ve bazı Ogur kabilelerinin yaşadığı topraklara ulaşıyordu. Miladi V-VI. yüzyıllarda Batı Sibirya’da Tobol ve İşim Nehirleri çevresinde, belki de Sibirya’ya ad veren Sabar (Sabir) Türkleri mühim tarihi rol oynamış, daha üst bir kültüre mensup olarak Vogullar, Ostyaklar ve Batı Sibirya’nın diğer unsurları üzerinde derin tesirler bırakmıştı. Altay dağlarının güney eteklerinde tarih sahnesine çıkan Göktürkler, Altay dağlarının kuzeyi ve Yenisey Nehri’nin kaynaklarından bu bölgeye gelmişti. Göktürkler zamanında Türk/Töles boylarından bazıları Baykal Gölü çevresinde, Yenisey Nehri kaynaklarında (Kırgızlar), Selenge Nehri kıyılarında (Oğuzlar), Altayların batısında (Tarduşlar, Karluklar) yaşıyordu ve Mukan Kağan zamanında Göktürk birliğine dâhil olmuşlardı. İkinci Göktürk devleti zamanında Türk birliği Sibirya Türklerini de içine alarak yeniden pekiştirilmişti. Uygurların hükümdarı Moyen-çor zamanında Oğuzlar, Kırgızlar, Karluklar, Tatarlar, Çikler itaat altına alınmış ve Türk hâkimiyeti yeniden Yenisey kaynaklarına ulaşmıştı. Ötüken’de Türk iktidarını bir süre elinde tutan Kırgızların ardından Moğollar dönemine kadar, zaman zaman yaşanan göç dalgalarına iştirak etmeyen Türk soylu kavimler Sibirya’da yaşamaya devam ettiler.

      Rusların Sibirya’ya adım attığı XVI. asrın sonlarına kadar, bölge tarihinde derin izler bırakan Kıpçaklar, daha sonra Cengizli Türk-Moğol imparatorluğu ve ardılları zamanında Sibirya Türk hâkimiyetinde kalmaya ve Türk-Moğol karakterini korumaya devam etti. Batı’da Ural dağlarından Doğu’da Pasifik Okyanusu’na kadar, Kuzeybuz denizinden güneyde Kazak bozkırlarına, Moğolistan’a, Çin hudutlarına kadar uzanan muazzam genişlikteki topraklar Sibirya adlandırılıyordu. XIX. asırda Sibirya idari olarak Batı Sibirya (Tobolsk, Tomsk, Kırgız Step Vilayetleri) ve Doğu Sibirya (Yenisey, İrkutsk Vilayetleri ile Zabaykal, Yakut, KAMÇATKA, Kyahta Oblastları) idarelerine ayrılıyordu. XIX. asrın başlarında Rusların yaptığı bir tasnife göre Sibirya topraklarında; Türk soylu kavimler (Tatarlar, Yakutlar, Kızıllar, Kaçinler, Sagaylar, Beltirler, Biryuslar, Sibirya Kırgızları vd.) dışında başka topluluklar da yaşıyordu. Bunlar: Çud kavmine (Vogullar, Zıryanlar, Obi Ostyakları), Moğollara (Moğol, Buryat, Kalmık, Teleütler), Samoyedlere (Samoyedler, Koyballar, Motorlar, Karagaslar, Yenisey Ostyakları vd.), Mançulara (Tunguslar, Lamutlar, Yukagirler), Koryatlara (KORYAKLAR, Çukçiler, Kamçadallar vd.) mensup kavimler idi. Bu kavimler kendi dil, kültür ve inançlarını muhafaza eden topluluklar halinde Rusların Sibirya’ya girdiği tarihlere kadar Asya’da Türkler ve Moğollar tarafından kurulan devlet ve imparatorluklara ya tabi ya da komşu halde varlıklarını devam ettirmişlerdi.

      Sibirya Rusya için, Avrupalı sömürgeci devletlerin kendi anavatanlarından uzakta, Afrika’daki, Asya’daki sömürgelerinden farklı olarak görülüyordu. İdil-Ural’ın zaptıyla birlikte genişleyen sınırlarının hemen devamında yeni bir Rus yurdu olarak görüldüğünden bu toprakların dâimi Rus memleketine dönüşmesi sadece idari, iktisadi tedbirler alınması ile değil aynı zamanda Rus nüfusunun, Rus dili, kültürü ve inancının bu bölgelere teşmîli ile mümkündü. Bunu gerçekleştirmek için işgalin hemen ardından Ruslar Sibirya topraklarına yerleşmeye başladı. Sibir Hanlığı topraklarının ardından Sibirya’nın doğusunda ve kuzeyinde ele geçirilen yeni topraklarda kaleler, şehir ve kasabalar kurularak iç Rusya’dan nüfus göçü bazen devlet kanalıyla bazen de kendiliğinden asırlarca devam ettirildi.

      XIX. asra gelindiğinde nüfus dengesi artık Ruslar lehine dönmüş bulunuyordu. İlk gelenler Sibirya’nın zaptında rol oynayan voyvodolar, askeri görevliler, öncü kolonizatörler (Slujilie) idi. Ardından ziraat erbabı köylüler (Paşennıh) ve onlarla birlikte İç Rusya’dan Sibirya topraklarına gelen kaçkın köylülerden, maceracılardan, eşkıyalardan ve suçlulardan oluşan başka bir zümre (Gulyaşşih) Sibirya topraklarında ortaya çıktı. Onları, Hıristiyan din adamları zümresi ile ticaret ve endüstriyel faaliyetler için gelenler takip etti. Son olarak ta sürgünle gelenler (Ssılnıe) Ruslar lehine Sibirya’nın nüfus yapısına kalıcı damgalar vurdu. Çarlık döneminde Sibirya’nın idari teşkilatında dönem, dönem düzenlemeler yapıldı. Sibirya Rus işgalinden I. Petro dönemine kadar Rus aristokrat ailelerinden (boyarlar, dvoryanlar) çıkan voyvodalar tarafından yönetildi. Kısa bir süre Tümen şehri voyvodalara merkezlik yaptıktan sonra, Sibirya’nın yönetimi askeri, idari, dini, politik bir merkez haline dönüşen Tobolsk’dan idare edildi. Voyvodalar Rusya adına civar memleketlerle savaşa ya da barışa, diplomatik münasebetlere yetkili idiler. Voyvodaları denetlemek üzere Moskova’da bir üst idare olarak kurulmuş olan Sibir İdaresi (Sibirskiy Prikaz)’ne bağlı olmalarıyla birlikte mahkeme etmeye, cezalandırmaya tam yetkili idiler. Moskova Sibir İdaresi’nin Tobolsk’ta da dairesi bulunuyordu. Rus yönetimi Sibirya’da genişledikçe Tobolsk’a bağlı olarak Sibir’in diğer şehirlerine de voyvodalar tayin edildi. Sibir Voyvodalığı 1711 yılına kadar devam etti. 1708’de I. Petro’nun emriyle tüm ülke sekiz valiliğe ayrıldı. Voyvodalar “Sibir Valisi” unvanı aldılar. I. Petro’nun idari-askeri düzenlemelerinin ardından Sibirya II. Katerina döneminde idari bakımdan yeniden düzenlendi. 1764 yılına kadar Sibir valileri ülkeyi Tobolsk’tan yönetirken, bu tarihten itibaren Sibirya, Tobolsk ve İrkutsk valiliklerine bölündü. Daha sonra da oblastlara, üyezdlere, okruglara taksim edildi.

      1802’de ise Sibir Genel Valiliği kurularak bütün Sibir’in yönetimi tek merkezde toplandı. Buna bağlı olarak Tobolsk, Tomsk ve İrkutsk valilikleri kuruldu. 1819’da “Sibirya’ya kanun ve medeniyeti götüren adam” olarak tanınan Mihail Mihayloviç Speranskiy Sibir Genel Valisi olarak atanınca, kısa sürede yaptığı köklü ve kalıcı kanuni düzenlemeler ve reformlarla bütün Sibirya’yı adeta yeniden tasarladı. Sibirya, Batı Sibirya ve Doğu Sibirya olarak ayrıldı ve sınırları, mücadele alanları tam olarak netleşti. Özellikle sürgünlerin, yerel unsurların, Rus Kazaklarının durumları, askeri yapı, denizcilik işletmeleri, hudut meseleleri, madencilik işleri, fabrikalar, ticaret, eğitim, dini yapılanma, ulaşım ve posta hizmetleri kati surette sistemli hale getirildi. 1823’te Yenisey Valiliği, Yakut, Ohotsk ve KAMÇATKA oblastları kuruldu. 1824’te Omsk, 1851’de Zabaykal ve Kyahta, 1854’te Semipalatinsk ve Sibir Kırgızları (Kazaklar) İdaresi, 1856’da Pasifik Okyanusu sahillerinde Primorsk, 1858’de Amur valilikleri açıldı. Böylece Sibirya Ural’lardan Pasifik sahillerine kadar nihai bir bicimde idari yapılanmasına kavuştu.

      Sibirya’da Rus işgalinin ardından askeri-idari düzenin temeli atılırken aynı zamanda bu muazzam genişlikteki yeni topraklarda Ruslar Hıristiyan-Ortodoks dini yapılanmaya ve misyonerlik faaliyetlerine önem verdiler. İlk kiliseler 1586’da Tümen’de kuruldu. 1587’de Tobolsk’un kurulmasıyla birlikte Altin Arginak’ta Tobolsk’un ilk kilisesi olan Aziz Troits Kilisesi inşa edildi. 1595’te Pelim bölgesinde Meryemana kiliseleri kuruldu ve bunları diğer şehirlerdeki kiliselerin kuruluşu takip etti ve kısa sürede Sibirya’nın derinliklerine kadar ülke kilise ve manastırlarla donatıldı. 1601’de Tobolsk’ta, 1604’te Turinsk’te, 1661’de Tümen’de erkek manastırları kuruldu. Tobolsk ve tüm Sibirya’nın ilk başpiskoposu Kiprian ve ondan sonraki başpiskoposlar; Makari (1625), Nektari (1636), Gerasim (1640) ve Simeon (1651) dönemlerinde Hıristiyanlık adım adım Baykal’a ve Lena’ya kadar yayıldı. 1668’de başpiskopos Korniliy Tobolsk ve Sibir Metropoliti derecesine yükseldi. 1843’te, sonraları Tomsk ve Yenisey vilayetlerini içine alan Tomsk Dini İdaresi açıldı. 1848’de KAMÇATKA, 1858’de Yakutistan, 1859’da ise Novoarhangelsk dini idareleri açıldı. 1658’de Yenisey’de, 1679’da İrkutsk’ta, 1690’da Yakutistan’da erkek manastırları açıldı. 1738’de Verhneudinsk yakınında Troitskiy Kabanskiy, 1740’ta Nerçinsk’te, 1834’te ise Çikoysk’ta erkek manastırları açıldı. 1701’de Metropolit Filofey Leşinskiy Sibirya’da ilk din mektebini açtı. Ardından dini eserler ve Slav dili ile yazılı eserleri neşretmek için basımevi kuruldu.

      1788’de ise öğretmen yetiştirmek üzere Seminariya faaliyete geçti. İrkutsk Seminariyası ve Tomsk’ta Sibirya’nın ilk üniversitesi kuruldu. Sibirya’nın gerek Müslüman Türk unsurları gerekse milli inanışlarını sürdüren yerli kavimleri Rus Ortodoks din adamlarının misyonerlik faaliyetlerinin hedefi durumundaydı. Ortodoks din adamları inançlarını yaymak için, açlığa, tehlikelere, Sibirya’nın soğuğuna ve her türlü zorluğa karşı koyarak Sibirya’nın ıssız ve en ücra noktalarına kadar faaliyet yürüttüler. Sibirya Araştırmalarının Başlaması Sibirya’nın Ruslar tarafından ele geçirilmesinden kısa bir süre sonra din adamları tarafından, Sibir Hanlığı’nın zaptını anlatan vekâyiname tarzında ilk eserler yazıldı. Öncü kolonizatörler tarafından tarih, coğrafya, etnografya alanlarında ortaya konan ilk eserler, seyahatnameler ve arşivsel dokümanlar, modern tarihçiliğin başladığı XVIII ve XIX. asırlarda Rus tarihçilerinin ana kaynaklarını oluşturdu. Rusların ve Rus topraklarının bilimsel amaçlı ilk araştırmaları I. Petro döneminde başladı. Sibirya üzerine ilk keşif ve araştırma faaliyetleri debu kapsamda başlamış oldu. Bu araştırmaların birinci hedefi Sibirya’nın coğrafi yapısının ortaya konulması, bu yönde çok yönlü haritaların çıkarılması idi. XVIII. asırda, içlerinde her alanda uzmanların bulunduğu bilimsel keşif heyetleri Sibirya’da uzun süreli araştırmalar yaptılar. 1719’da Petro tarafından Tobolsk ve KAMÇATKA’ya jeodezi uzmanları gönderildi. O’nun döneminde Almanya’dan önemli bir bilim adamı olan Daniyel Messerşimid Rusya’ya davet edildi ve Messerşmid Sibirya’ya seyahat ederek uzun süre bölgede incelemelerde bulundu. En önemli yardımcısı ise Rusya’ya esir düşen İsvecli Ştrahlenberg (Filip İogann Tibert) idi. Bölgeyle ilgili bol miktarda bilgi ve dokümana ulaşıldı. Sibirya’nın haritası çıkarıldı. 1725’te Petro tarafından gönderilen KAMÇATKA keşif heyeti, İvan Bering ve beraberindeki bilim adamları tarafından Sibirya’yı araştırmaya devam etti. Bering’in seferi 1730’a kadar devam etti. Bering’in ikinci KAMÇATKA seferi 1733’te başladı ve 1743’e kadar devam etti. Sibir tarihinin gerçek anlamda araştırılması da bu bilimsel keşif seferiyle başladı. Heyette doğa bilimci İogann-Georg Gmelin, tarihçi Gerard Fridrik Miller, astronom Denil de-Kroyer, akademi öğrencisi Kraşennikov, Profesör Fişer, öğrenciler, toprak ölçüm uzmanları, tercümanlar, ressamlar bulunuyordu. Heyetin birçok zorluğa katlanarak uzun süre Sibirya’da yaptığı araştırmalar ve elde ettiği bilgi ve belgeler Sibir tarihi, etnografyası ve coğrafyasının araştırılmasında sonraki tarihçilere büyük imkânlar sundu.

      Bilinen çertejlerin başında yukarıda ismi zikredilen vekâyiname yazarı Remezov’un Çertejnaya Kniga Sibiri gelmektedir. 1701’de hazırlanmış olan bu eser 1882’de Arheografi Komisyonu tarafından yayınlanmıştır. Remezov eserini hazırlarken, kendinden öncekiler tarafından hazırlanmış olan, bilhassa XVII. asrın sonlarına ait bölgesel nitelikli çertejleri, coğrafi el yazma eserlerini ve Sibirya’yı iyi tanıyan kaynak kişilerden topladığı verileri kullanmıştır. Tobolsk’ta vazifeli askeri ve idari yetkililerle, Tobolsk’a dışarıdan gelen Kazan’lı, Ufa’lı, Perm’li ve daha başka yabancı kaynak kişilerle görüşmüş, onlardan yaşadıkları, bildikleri toprakların ölçüsünü, yolların mesafesini, şehirleri, köy ve volostları, nehirleri, gölleri, dereleri, Pomorsk sahillerini, kıyıları, adaları, deniz endüstrisi noktalarını, dağları, ormanları hasılı Sibirya coğrafyasına dair hemen her şeyi kayda geçirmiştir. Remezov’un kaynak kişilerinden en önemlisi ise Tobolsk’ta görüştüğü “KAMÇATKA Fatihi”, “KAMÇATKA Ermakı” unvanlarıyla anılan Vladimir Atlasov’dur. Atlasov KAMÇATKA’ya yaptığı ilk seferinden sonra Tobolsk’a gelmiş ve burada seferle ilgili voyvodaları bilgilendirdiği sırada Remezov da dâhil olarak onun anlatımlarını kayda geçirip eserinde kullanmıştır. Neticede ortaya muazzam bir Sibir atlası yanı sıra Sibirya’nın etnoğrafik haritası da ortaya çıkmıştır.

      Doğu Sibirya’nın XIX. asrın ikinci yarısına ait farklı konulara ait belgeleri, Doğu Sibirya Genel valisi D. G. Anuçin’in girişimiyle yayınlanmıştır. Sbornik adı altında çıkan eserin her sayısı belirli konulara ait belgelerden oluşmuştur. Bunlar, Priamur bölgesine iskân edilen Ruslar, KAMÇATKA ve Komandorsk Adaları, Priamur bölgesinin gayrı-rus unsurları (Koreliler ve diğerleri), Priamur bölgesi ormanları, Doğu Sibirya devlet köylülerinin içtimai idaresinin yeniden düzenlenmesi, tuz ve maden endüstrisi (altın ve diğer madenler), Priamur bölgesinde yapılan diğer bazı faaliyetler hakkındadır. Sibirya tarihi araştırmaları Alman kökenli Gerard Fridrik Miller (Gerhard Friedrich Müller - 1705- 1783) ile başladı. Rus ve Rusya tarihi araştırmalarında ve özellikle de Norman Teorisi’ nin Rus tarih çevrelerinde güç kazanmasında Miller önemli bir isim oldu. Bununla birlikte Miller Rus tarih çevrelerinde daha çok Sibir çalışmalarıyla öne çıktı ve yaptığı çalışmalarla “Sibir Tarihinin Babası”, “Sibir Tarihinin Herodotu”, “Sibir’in İlk Tarihçisi” gibi unvanlarla anıldı. Vestfalya doğumlu olan Miller Leipzig Üniversitesi’nde okumuş, 1725’te Petersburg İlimler Akademisi kurulunca Rusya’ya davet edilmiş, burada yaptığı çalışmalarla 1730’da profesör olunca İlimler Akademisi üyeleri arasına girmiştir. Rusya vatandaşlığına geçen Miller, hayatına Rusya’da tarih araştırmalarıyla devam etmiştir. 1733’de V. Bering’in KAMÇATKA Keşif Heyeti’ne katılınca hayatının sonuna kadar kopamayacağı bâkir ve muazzam bir alan olan Sibir dünyasının tarihiyle yakından tanışmıştır. Miller yaklaşık 10 yıl Sibirya’da kalarak, burada Sibirya’nın coğrafyası, tarihi, Sibir kavimlerinin etnik ve kültürel yapısı üzerine çalışmalar yaptı. Sibirya’da bulunduğu yıllarda belki de en büyük ilmi hizmeti Sibirya tarihinin günümüzde arşivsel dokümanlarının esasını oluşturan belgelerini toplamasıdır ki, bu belgeler kendinden sonraki Sibirya araştırmacılarının başlıca kaynaklarını oluşturdu. Sibirya seyahatleri sırasında topladığı birçok materyalin bir kısmı üzerinde bizzat kendisi çalışmalar yaptı ve bu materyallere dayanarak eserler ortaya koydu. Onun topladığı materyaller Sibir tarihiyle ilgili günümüzde Rusya arşivlerindeki materyallerin temelini oluşturdu. Sibirya’da tarih, etnografya, istatistik çalışmaları yaptığı sıralarda bulunduğu tüm Sibirya şehirlerinin arşivlerinde tasnif ve restorasyon çalışmaları yapan Miller, günümüzde Sibirya tarihine matuf belgelerin büyük bir kısmının yer aldığı Moskova Dışişleri Bakanlığı Arşivini de düzenlemiş ve tasnif etmiştir. Miller’in, Sibirya tarihi alanında başvuru kaynağı haline gelmiş olan eseri Opisanie Sibirskago Tsartsva adını taşımaktadır. Eser Sibirya tarihini ilk defa vekâyiname tarzı anlatımların dışında dönemin bilimsel kriterleri içerisinde ve oldukça ayrıntılı bir şekilde ortaya koymuştur. Ayrıca Sibir tarihine ait beratlar ve daha başka belgeler de eser içerisinde bütün halinde ilk defa onun tarafından yayınlanmıştır.

      Sibir tarihini yazarken Moğollar döneminden itibaren giriş yapan Miller, eserinde Rus kaynakları dışında Doğu ve Batı kaynaklarını da kullanmıştır. Ruslar öncesinde Sibirya’nın siyasi tarihi, coğrafi özellikleri, en küçük topluluklara varana kadar kadim halkları, bu halkların dilleri, kültürleri ile genel bir tasvir yapan Miller’in esas incelediği alan Küçüm Han’la başlayan ve Rusların Sibirya’yı işgali ve tam hâkimiyet sağladığı döneme kadar olan süreçtir. Kücüm Han’a ayrılan bahiste onun şeceresi, ailesi, Sibirya’daki hâkimiyet sahası, Müslümanlığın Sibirya’da etki alanı ortaya konulmuştur. Sibirya’nın, başlarında Ermak’ın bulunduğu Don Kazakları tarafından Rus yönetimine dâhil edilişini anlattığı bölümde, Sibir vekâyinameleri ve belgeler ışığında Stroganovlar ve Ermak Timofeyev meselesi analiz edilmiştir. Ermak’ın Sibir Hanlığı topraklarını zapt etmesinin ardından başlayan Rus hâkimiyet sürecinde, Rusya’dan Sibirya’ya voyvodaların tayin edilmesi, Tümen, Tobolsk, Tara, Pelim, Surgut ve daha başka kale/şehirlerin kurularak Rusya’nın Sibirya’da kalıcı olarak yerleştiği dönem ele alınmıştır. Miller, eserine Rusların 1499-1501 yılları arasında Sibirya’nın kuzeyine yaptığı ilk askeri seferlerle başlayan kısa bir Sibir tarihi kronolojisi de ilave etmiştir. Keşif, araştırma ve gözlem maksadıyla Sibirya’ya seyahat eden seyyahların eserleri Rusya’da ve Batı’lı bilim çevrelerinde büyük ilgi gördüğünden seyahat eserleri temelinde araştırmalar ve tercüme faaliyetleri de yapılmıştır. A. Fon-Ettsel ve G. Vagner tarafından, içerisinde Sibirya’dan ve Orta Asya’dan bol resimlerin yer aldığı seyahatnamelere dayalı bir araştırmada seyyahlar T. U. Atkinson, A. T. Fon Middendorf, G. Radde ve diğer seyyahların notları boyunca Sibirya ve Orta Asya birçok yönden ele alınmıştır. Ettsel ve Vagner, Sibirya’nın tarihini, coğrafi özelliklerini ve nüfus yapısını incelemişlerdir. Bu çerçevede Tatarlar, Barabinler, Vogullar, Ostyaklar, Kalmuklar, Samoyedler, Yakutlar, Buryatlar, Tunguzlar, Koryaklar, Çukçiler, Yukagirler, Moğollar, Mançular seyyahların aktarımları boyunca ele alınmıştır. Rusların Amur’u zaptı, Amur sahilleri ve buralarda yaşayan yerel unsurlara dair bilgilerin verildiği esere, Tomas U. Atkinson’un, 1847’de Petersburg’dan başlayan ve Urallar’dan Altaylara, Kazak steplerinden Alatav ve Aktav’a, Issık Göl’e kadar uzanan seyahat notları ilave edilmiştir. Sibirya yerli kavimlerinin nüfusunun azalması, soylarının tükenmesi meselesini ele alan eserlerden birisi S.Patkanov’un O Priroste İnorodçeskago Naseleniya Sibiri adlı eserdir. Eserde Patkanov Sibirya halklarını belirli gruplar halinde tasnif ederek nüfus değişimlerini incelemiştir. Finler (Ostyak, Vogul), Samoyedler, Türk-Tatarlar (Yakutlar, Batı Sibirya Tatarları ve Buharalılar, Barabinler, Tom ve Yenisey Türk Boyları, Karagaslar, Kırgız-Kazaklar), Moğollar (Buryat), Tunguzlar ve Paleaziatı (Yenisey Ostyakları, Yukagirler, Çuvantlar, Çukçi ve Eskimolar, KAMÇADALLAR, KORYAKLAR, Ainler, Gilyaklar, Aleutlar) ayrı başlıklar altında, XIX. asırda yapılan nüfus sayımları sonuçlarına dayanan istatistiki veriler kullanılarak ele alınmıştır. Bu halkların nüfuslarının erimesinin sebepleri üzerinde durulmuştur. Nüfusun erimesinin sebepleri arasında ekonomik şartlar başta olmak üzere, çalışma alan ve şartları, medeni-kültürel zafiyetler, salgın hastalıklar, sağlık hizmetlerini yetersizliği, coğrafi şartlar ve savaşlara dikkat çekilmiştir. Amerika ve Afrika’daki yerlilere göre Sibirya yerlilerinde nüfus erimesinin oldukça az olduğu, bu erimede Rus asimilasyonu ya da Ruslarla yerel unsurlar arasında savaşlardan kaynaklanan nüfus erimesi ya da soy tükenmesi iddialarının asılsız olduğu vurgulanmıştır.

      Georg Kennan’ın Sibirya’da göçebe hayatı tasvir eden eseri Tent Life in Siberia Rusça’ya çevrilerek yayınlanmıştır. Eser Rus-Amerikan Telgraf Kumpanyası’yla Alaska, Bering Boğazı, Çukotka ve Sibirya’ya seyahat eden Kennan’ın Sibirya’nın kuzeydoğusunda 1865-1867 yılları arasında yaptığı seyahat notlarına dayanmakta olup bilimsel bir iddia taşımamaktadır. Sibirya’nın kuzey sakinleri, gelenek-görenekleri, yaşam tarzları, seyahati esnasında yazarın başından geçen olaylar anlatılmaktadır. KAMÇATKA gözlemleri, KAMÇADALLARIN yaşamları, KORYAKLAR ve onların yerleşik ve göçebe yaşam biçimleri, fiziki özellikleri, karekterleri, dilleri, inançları, gelenekleri, tören ve kutlamaları anlatılmaktadır. Ayrıca Çukçalar, Lomutlar, Yakutlar hakkında da bilgi verilmektedir. Seyahat notlarında Sibirya’da Rusların yerleştiği son nokta olan Anadır’da yaşayan Ruslara dair gözlemler de yer almaktadır. Baron Gergard Maydel’in 1868-1870 yılları arasında Yakutistan’ın kuzeydoğusunda yaptığı seyahatin notları Almanca’dan Rusça’ya çevrilerek yayınlanmıştır. Yakutistan’ın Verhoyansk ve Kolımsk okrugları, buralarda yaşayan Yakutlar, Ruslar, Çukçiler ve diğer etnik unsurlar; Lamutlar, Yukagirler, KORYAKLAR, KAMÇADALLAR, Çuvantslar, Tunguzlar, bunların Rus yerel idaresiyle ve kendi aralarındaki anlaşmazlıkları, bölgedeki ticaret panayırları, özellikle de ticari ilişkilerden kaynaklanan anlaşmazlıklar ele alınmıştır. Maydel aslında bu meseleleri yerinde görmek, rapor hazırlamak ve sorunlara çözüm üretmek için Yakutistan valisi Lohvitskiy tarafından bölgeye gönderilmiştir. Bölgede astronomik ve magnetik gözlemler yapması için Rus Coğrafya Cemiyeti tarafından K. Fon-Neyman ve seyahat güzergâhını çıkarmak (resmetmek) için topograf P. Afanasyev ile tarihsel-doğal eserleri toplaması için N. Antonoviç Maydel’in heyetine dâhil edilmişlerdir. Seyahat notları XIX. asrın ikinci yarısında bölgenin tarihi, coğrafi, etnik, kültürel, bilhassa ticari-iktisadi vaziyetini ortaya koymaktadır.

      Rus Ortodoks Kilisesi Piskoposu ve Yaroslavsk ve Rostovsk Başpiskoposu Nikolay Fedoroviç İsakoviç (Arhiepiskop Nil) Doğu Sibirya’da 16 yıl misyonerlik faaliyetleri yürütmüştür. Çukçalar, KAMÇADALLAR, KORYAKLAR, Yakutlar ve özellikle de Buryatlar üzerinde misyonerlik çalışmaları yapmış olan Nil, Doğu Sibirya’nın her tarafına seyahatler gerçekleştirmiş, Budist unsurlar arasında incelemeler yapmıştır. Buddizm adlı eserinde Sibirya’nın yerel unsurları, inançları (Şamanizm, İslamiyet, Budizm) ve tarihsel kökenleri genel hatlarıyla değerlendirildikten sonra esas olarak Budizm anlatılmış, Budizm’in teorisi, uygulamaları üzerinde durulmuş ve Budizm ayrıntılı olarak incelenmiştir. Bilhassa Amur’dan Lena’ya kadar Moğol-Buryat ve Tunguzlar arasında etkili olan Budizm’in Şamanizm’le mücadelesi, Budizm’in Sibirya’da yayılması ve kökleşmesi ortaya konulmuştur. Nil İsakoviç’in Putevıya Zapiski isimli Vyatka’dan İrkutsk’a, İrkutsk’tan Yakutistan’a, Yakutistan’dan tekrar İrkutsk’a yaptığı seyahatlerin notları Sibirya’ya dair genel bilgiler vermesi yanı sıra Sibirya’da Hıristiyanlık, kiliseler, manastırlar, misyonerlik çalışmaları ve yerel inançlarla ilgili teferruatlı bilgiler vermektedir. (4 )

“2002 nüfus sayımına göre Uzakdoğu bölgesinde yaşayan Türk nüfusu miktarı ve oranı

İdari Birim                    Alanı (km2 )           Top.Nüf.          Türk nüfusu             Türk oranı (%)

Primor Krayı                165.900                 2.071.210             29.970                       1,4

Habarov Krayı             788.600                 1.436.570             24.350                       1,7

Amur Oblastı               363.700                    902.844             12.936                       1,4

Sakhalin Oblastı            87.100                    546.695             11.346                       2,1

KAMÇATKA Oblastı *  170.800                    333.644               7.420                       2,2

Magadan Oblastı         461.400                    182.726              4.392                        2,4

Yahudi Özrk Oblstı         36.000                   190.915               2.866                       1,5

Çukçi Özerk Oblstı       737.600                     53.824               1.152                       2,1

*KORYAK Özrk Bölg    301.500                     25.157                  409                       1,6

TOPLAM                   3.112.600                 5.743.585             94.841                       1,7” ( 5)

      “Asya Kıtasının doğusunda Rusya Federasyonu toprakları içinde yer alan ve Ohotsk Denizi ile Bering Denizi arasında bulunan KAMÇATKA Yarımadası ismini Şaman kamlarından almaktadır. Kam ve Çatka sözcüklerinin birleşmesi ile oluşturulan bu sözcük, günümüz Türkiye Türkçesinde bile anlaşılabilen bir manaya sahiptir. Kam sözcüğü “kâm almak” şeklinde deyimlerde bile geçerken çat ve çatka sözü “çit” şekline dönüşmüş olup sınır, hudud anlamında kullanılmaktadır. Demek ki KAMÇATKA; kamların sınırı, gidebildikleri son yer manasına gelmek üzere bugünkü coğrafi ada dönüşmüştür.” “KORYAKLAR ile ilgili tarihi belgeler ilk olarak Rusların bölgeye gelmesi ile 18.yüzyıl başlarında ortaya konmuştur.

      Ruslar bölgeye geldiğinde KORYAKLAR göçebe (Çavçu) ve yerleşik (Nimili) olarak, göçebe olanlar KAMÇATKA’nın iç kısımlarında ve bitişik anakarada, yerleşik olanlar ise KAMÇATKA’nın doğu ve batı kıyılarında yaşamaktaydılar. Günümüzde Rusya Federasyonu bünyesinde” “KAMÇATKA KRAYI, adıyla oluşturulan bir idari birim altında yaşamlarına devam etmektedirler.” “Rusların bölgeye gelişi ile birlikte yerleşik KORYAKLAR taşıma işleri için at kullanmaya başlamışlardır. Ağaç, kemik, metal, taş işlemeciliği, deri giyim imaları köylerde yaygındır. Metalden bıçak imalatı yapılmaktadır. Balıkçılık, deniz hayvanları avcılığı ve kürk ticareti, KORYAK geleneksel ekonomik faaliyetleridir. Göçebe yaşam tarzı, Sovyet döneminde sona ermiş; bu nüfus, çadırlardan alınarak donanımlı evlere yerleştirilmiş, kolhoz adlı kolektif çiftliklerde toplanarak tarım ve hayvancılığa yönlendirilmişlerdir.” “Yerleşim birimleri kurucu klanlardan birisinin şefi tarafından yönetilmektedir. Akrabalık ilişkileri ataerkil bir yapıda sürdürülmektedir. En yaşlı üye klanı temsil etmektedir.”          “KORYAKLAR içinde Şamanizm güçlü bir şekilde yaşanmakta ve yaşatılmaktadır. Ateş yakma, tılsım yapma, ataları sembolize eden nesneler taşıma, ataerkil idoller, köpek ve geyik kurban etme törenleri antropomorfik kurallar ve kurumlar olarak yaşatılmaktadır. Kilvey adlı ren geyiği çobanlarının yaz, güzün geyik kesme bayramları vardır.

      Yerleşiklerin yaz bayramı Baydara güz bayramı ise Nerpa olarak adlandırılır. Ayı, kar koyunu, vb. avlanmaya başlamadan önce hayvanları ve kuşları taklit eden ruhani ayinler organize edilmektedir.” “Göçebe KORYAKLAR yazları ve kışları taşınabilir “yaranga” adlı çadırlarda yaşarlar. Kardan korunmak üzere Kamleika adlı bolca bir kıyafet giyerler. Bu kıyafetlerin başlığı da bulunur. Çocuklar 5-6 yaşlarına gelene kadar kalynykey adlı bir tulum giyerler. Çocuk giyimlerinde çocukların cinsiyetleri belirginleşir. Sosyal yaşam ataerkil ilişkiler üzerinde yükselir. En üst konumda en yaşlı erkek üye bulunur. 18.yüzyılın başlarından itibaren göçebe KORYAKLAR arasında geyik özel mülkiyetinin gelişmesi üzerine mülkiyet temelli bir yapı oluşmuştur. Balıkçılık, kürk avcılığı, küçük deniz hayvanı avcılığı konularında bireysel ekonomik girişimciliğe geçişin sonucu olarak ataerkil ilişki biçimi yok olma sürecine girmiştir.”

      “KORYAKLARIN evlenme, doğum ve ölüm üzerine değişik törenleri bulunmaktadır. Hastalık ve ölümden korunmak üzere şamanlara giderler, çeşitli kurbanlar adarlar, muska taşırlar. Erken ölümleri, kötücül ruhların entrikası olarak değerlendirirler. Cenaze kıyafetleri, sağken hazırlanır, ancak tamamlanmamış şekilde bekletilir. Çünkü kıyafet tamamlanırsa o kişinin daha erken öleceğinden korkulur. Kişi kapalı bir konutta ölmüş ise kıyafeti büyük düğümlerle dikilip tamamlanır. Bu zaman diliminde uyumak kesinlikle yasaktır. Gömme töreni, küçük sedir odunları üstünde yakmaktır. Ölünün bedeniyle birlikte kişisel eşyaları, ihtiyaç malzemeleri, okları ve yayı, yiyecekleri, süs eşyaları ateşe verilir. Güneydeki kıyı KORYAKLAR arasında 18. yüzyıldan itibaren Ortadoks Hristiyanlık cenaze merasimleri ile geleneksel ölü gömme merasimleri iç içe geçmiş durumdadır.”

      “KORYAK folklorunda sözlü kültür hâkimdir. Mitler, masallar, korku hikâyeleri, tarihsel efsaneler, bilmece, bulmaca ve şarkılar önemli bir yer tutar. Popüler hikâyeler büyük ölçüde hayvanlar ile ilgilidir. Hikâyelerdeki karakterler genellikle sıçan, ayı, köpek, balık ve deniz hayvanları şeklindedir. Tarihi hikâyeler çoğunlukla geçmişte yaşanan KORYAK-Çukçi savaşlarını anlatırlar.” “KORYAK şamanlığında gök, güneş, yer, su, atalar ve ocak kültleri bulunmaktadır. Demek, insan ve doğanın birlikteliği, uyumu düşüncesi KORYAK kültüründe çok önemlidir. KORYAKLAR, gökyüzünü mesken tutmuş iyilik tanrıları ile yeraltının karanlığına gömülmüş kötülük tanrılarına ve ağaçta, taşta, dağda, suda, ateşte, ayda, güneşte uyuyan ruhların varlığına inanırlar. Bu tanrı ve ruhlarla insanlar arasında iletişimi sağlayan kişiler ise şamanlardır. Evren, dünya, insan, hayvan ve bitkiler âleminin bir bütün olarak düşünüldüğü KORYAK şamanlığında bir diğer inanç da insan neslinin sonsuz bir şekilde devamlılığı inancıdır. KORYAKLAR, kendi hayatlarını baba, dede ve atalarına ait olan bir hayatın devamı olarak görürler. KORYAK dinsel simgeleri ve toplumsal yapı arasındaki ilişkide atalar ve ocak kültünün kutsallığı bariz şekilde görülür. KORYAK şamanlığında şaman; şarkı söylemeyi, davul çalmayı, dans etmeyi, sihir yapmayı bilir. Ayrıca şamanlar, kendisini koruyacak ruhlarla iletişim kurmaya ihtiyaç duyarlar. Bu ruhlar; kuş, martı, kurt, ayı ve kuzgun şeklinde görünebilir. Kullandıkları şaman davulunun bir tarafı sadece rengeyiği derisiyle kaplı olmakla beraber; diğer yerleri kurt kuyruğu derisinden, tokmağı balina kemiğinden veya dişinden yapılmıştır. KORYAKLAR arasında oval davul şamana değil, ailesine aittir ve bu davul bir müzik enstrümanı olmanın yanında kutsal bir nesnedir.”    “KORYAKLAR arasında kurt ve kuzgun büyük bir öneme sahiptir. KORYAKLAR, kurt ile akraba olduklarına inanmakta onu kutsal bir canlı olarak değerlendirmektedirler. (6 )

      2010 yılında yapılan nüfus sayımı sonuçlarına göre 142.856.536 nüfusa sahip olan (1 Ocak 2023 Rusya toplam nüfus 146.424. 729) Rusya Federasyonu'nda 160 farklı etnik topluluk yaşamaktadır. Nüfusunun %80,9'unu Ruslar, %1,4'ünü Ukraynalılar ve ‰u4'ünü Beyaz Ruslar yani nüfusun %82,7'sini Slavlar oluşturur. Slav nüfustan sonra en kalabalık olan azınlık Türklerdir. Rusya nüfusunun %8,7'sini (12 milyon) çeşitli Türk toplulukları oluşturmaktadır. Bu nüfusun 2/3’si (8 milyon) İdil-Ural bölgesinde, 1/6’i (2 milyon) Sibirya ve Uzakdoğu’da, 1/7’i de Kafkasya ve Aşağı İdil bölgesinde yaşamaktadır. Rusya Devlet İstatistik Komitesi (Goskomstat)’nin verilerine göre Rusya’da 40 ayrı Türk topluluğu bulunmaktadır. Bu topluluklardan 11 tanesinin asli vatanı Rusya değildir. Yani Orta Asya, Kafkasya, Kırım gibi bugünkü Rusya’nın dışında kalan bölgelerdir. Göçmen olarak niteleyebileceğimiz bu topluluklar dışındaki 29 ayrı Türk topluluğunun Rusya içinde kendilerine ait bir bölgesi bulunmaktadır. İşte anavatanları Rusya içinde bir yer olan Türk topluluklarının kendi bölgelerinde ve Rusya’nın diğer bölgelerindeki anadil kullanım durumlarındaki farklılıklar dikkat çekicidir. Bilhassa Sibirya bölgesindeki küçük gruplar halindeki Türk topluluklarının anadillerini kullanım oranları sürekli düşüş göstermektedir. Anadilini unutmuş bir topluluğun kendine ait diğer değerleri de hızla yitireceği gerçeği bu toplulukların kısa bir süre sonra yok olacaklarını göstermektedir. (7 )

      “Sibirya’da hangi Türk dilleri yok olma tehlikesi ile karşı karşıya? Elizaveta İvanovna bu tip soruları her zaman dilleri gömmekte acele etmeyin diye cevaplardı. Belki artık şu kadar süre… Ama beş yıl sonra, on yıl, on beş yıl, yirmi yıl sonra kararlı bir denge görünüşünde olmasa da dil yaşıyor. Elverişli koşullarda ve desteklerle yok olma tehlikesinden kurtulabilir. Bu konu büyük bir dil bilimci olan ve toplum dil bilimi üzerine de çalışan Vahtin tarafından da doğrulandı. İşte o dillerin durumu betimlediği çalışması sanırım KAMÇATKA’ daki Çukotka-KORYAK Bölgesi üzerine idi. 60’lı yıllarda orada idi, diller yok olma tehlikesi ile karşı karşıya. Bir süre sonra gittiğinde bu diller yok olmamıştı, ama maalesef daha iyi durumda da değildi. İşte bunlar. Yani, evet tek bir konuşurun kaldığı diller de var. Belgelendi ve konuşur ölünce dil de öldü.

      Gözümüzün önünde Yenisey dillerinden yalnızca Ketçe kaldı. O da tehlikedeki dillerden biri olarak kabul ediliyor. Belki destek olunursa bundan kurtulabilir. Ketçe iyi araştırılmış, kayıt altına alınmış dillerden biridir. Ama tabiiki oldukça zor. Çünkü eğer konuşurlar 1000 kişi de olsa izole yaşıyorlarsa yok olma tehlikesinde değillerdir. Ama eğer baskın dillerle sürekli bir rekabet söz konusu ise, sosyal yaşam onsuz varlığın mümkün olmadığı başka bir dilin etkisi altında ise durum farklı olacaktır. Çulımların durumlarının zor olduğu değerlendirilmiştir. Wilhelm Radloff sayısı onun üzerinde Çulım ağzını belgelemiştir. Tomsk’taki araştırmacılar Melets diyalektinin son konuşurunu kayıt altına aldıklarını söylüyorlar. Bunu tabii ki doğrulamak gerekir. Ama oradaki diyalekt çeşitliliği ortadan kayboldu. Burada Kalmaklar üzerine çalışmalar da yapılıyor. Bu yeni bir dil mi, yeni bir topluluk mu? Hayır, bu yeni bir adlandırma. Sibirya Tatar diyalektleri üzerine Dilyara Garifovna Tumaşeva’nın çok iyi bir çalışması var. Diğer diyalektlerin arasında KALMAKÇA da var. Onlar Teleütlerin, Sibirya Tatar diyalektleri ile temas bölgesinde bulunan bir parçasıdır. Bu yeni bir dil değil. Sadece Rusçanın değil Tatarcanın da etkisi ile ne yazık ki bir şeker parçası gibi eriyor. Teleütçenin bir parçası olan bu dil diğer Türk dillerinin etkisine maruz kalmıştır. Muhtemelen akraba diller kendi içerisinde birbirlerine daha hızlı etki ediyor, ne kadar benzerlik varsa o kadar az sorun. İşte KALMAKÇA Tatarcanın içinde eriyor. Ama elbette gençler Rusçaya geçiyorlar. Bununla mücadele etmek çok zor, çünkü Rusça gerek eğitimde gerekse çalışma hususlarında daha çok sosyal avantaj sağlıyor. (8 )

      Rusya Federasyonu’nda Kafkasya Dil Ailesine Mensup Etnik Topluluklar Kafkasya dil ailesi daha çok Nah-Dağıstan grubu (Çeçenler, Avarlar, Darginler, Lezgiler, İnguşlar) ve Abhaz-Adige grubu (Kabardalar, Adigeler, Çerkezler, Abazalar) ile temsil edilmektedir. Bu halklar çoğunlukla Kuzey Kafkasya’da yaşarlar. Bunların dışında Rusya Federasyonu’nda Çukotka-KAMÇATKA dilleri (Çukça, Koryak, İtelmen), Yukagir dili, Eskimo-Aleut dilleri, Kartvel dilleri (Gürcüce) ve diğer bazı diller konuşulmaktadır. (9 )

KAYNAK:

(1) https://tr.wikipedia.org/wiki/Kam%C3%A7atka_Kray%C4%B1

(2) https://www.uludagsozluk.com/k/kam%C3%A7atka-kray%C4%B1/#google_vignette

(3) https://gencdergisi.com/3334-gunun-ilk-ezaninin-okundugu-yer-kamcatka.html

(4) Yrd. Doç. Dr. Ali Yiğit- Rusya Federasyonunda Türk Topluluklarının Yaşadığı Bölgelerdeki Nüfus Hareketleri ve Değişen Etnik Yapı

(5) Fatih ÜNAL-Çarlık Döneminde Rusların Sibirya Araştırmaları

(6) Cesurhan Taş – Kamçatka’nın Şamanları: Koryak Türkleri

(7) Ali Yiğit – Rusya Federasyonunda Yaşayan Türk Topluluklarının Anadillerini Kullanma Oranlarındaki Bölgesel Farklılıklar (Özet)

(8) Mikail CENGİZ –Natalya Nikolayevna Şirobokova’nın (1946-2020) Hayatı, Türkoloji Çalışmaları ve Sibirya Türk Dil Değişkeleri Üzerine Bir Söyleşi

(9) Liaisan ŞAHİN-Rusya Federasyonu’nun Etnik ve Dinsel Yapısı

Cem Cüneyd Canan

Cem Cüneyd Canan © 2006 - 2024 Her hakkı saklıdır. Başa Dön