KIZILELMA "HEDEF TURAN" AMA NASIL? (XVIII)

19 Mart 2023


İRAN

      “İran veya resmî adıyla İran İslam Cumhuriyeti, Güneybatı Asya'da yer alan bir ülkedir. Güneyde Basra Körfezi ve Umman Körfezi, kuzeyde ise Hazar Denizi ile çevrilidir. Türkiye, Azerbaycan, Ermenistan, Irak, Pakistan, Afganistan ve Türkmenistan ile kara sınırına sahiptir.([1])
     Dağlık bölgelerin hâkim olduğu ülke toprakları fizikî ve beşerî coğrafya bakımından iki kategoriye ayrılır. Yazın oturulan yüksek-soğuk alanlar (serdsir/yaylak), kışın oturulan alçak-sıcak alanlar (germsir/kışlak). Şehirler ve köylerin tamamına yakını bu iki tür arazinin ortasındaki dağ eteklerinde yer alır. Büyük bir kesimi 1000-1500 m. arasında değişen, yükseltisi nâdiren 600 metreye kadar düşen ve içinde çok sayıda çöküntü çukuru bulunan İran yaylası kaplar. Kuzeydeki Deştikevir çölü ile güneydoğudaki Deştilût çukurluğu dünyanın önemli çöllerindendir. Bazı çukurların içinde genelde suyu aşırı derecede tuzlu olan göller bulunur; Urmiye gölü bunların en büyüğüdür. İran yaylasının kuzeyinde Elburz, doğusunda Kopet ve Horasan, batı ve güneyinde Zağros dağları yer alır; en büyük yükseltiler Demâvend (5610 m.), Âlemkûh (4850 m.) ve Zerdkûh (4547 m.) doruklarıdır. Ülkede sık sık, dağları çevreleyen ve İran yaylasını yaran büyük faylar ve Sebelân, Demâvend gibi yanardağlar sebebiyle depremler meydana gelir.
([2])

      “Türkiye'nin sınır komşularından olan ve Müslüman olmasıyla da ayrı bir öneme sahip olan İran nüfusu Birleşmiş Milletler verilerine göre 24 Eylül 2022 Cumartesi günü itibariyle 86.382.814'tür.  İran'ın en düşük nüfusa sahip şehri ise 98 bin kişinin yaşadığı Fasa'dır. İşte 2022 yılında şehirlere göre İran nüfusu:

      Tehran 7,153,309 - Mashhad 2,307,177 - Isfahan 1,547,164 - Karaj 1,448,075 - Tabriz 1,424,641 - Shiraz 1,249,942 - Qom 900,000 - Ahvaz 841,145 -  Pasragad Branch 787,878 - Kahriz 766,706 - Kermanshah 621,100 - Rasht 594,590 - Kerman 577,514 - Orumiyeh 577,307 - Zahedan 551,980 -Hamadan 528,256 - Azadshahr 514,102 - Arak 503,647 - Yazd 477,905 - Ardabil 410,753 - Abadan 370,180 - Zanjan 357,471 - Bandar Abbas 352,173 - Sanandaj 349,176 - Qazvin 333,635 - Khorramshahr 330,606 - Khorramabad 329,825 - Khomeyni Shahr 277,334 - Sari 255,396 - Borujerd 251,958 - Qarchak 251,834 - Gorgan 244,937 - Sabzevar 226,183 - Najafabad 223,450 - Neyshabur 220,929 - Nazarabad 213,388 - Bukan 213,331 - Sirjan 207,645 -Babol 202,796 - Amol 199,382 - Birjand 196,982 - Bojnurd 192,041 - Varamin 179,603 - Malayer 176,573 - Saveh 175,533 - Khowy 175,370 - Bushehr 165,377 - Mahabad 162,434 - Saqqez 151,237 - Marvdasht 148,858 - Rafsanjan 147,680 - Ilam 140,940 - Miandoab 132,819 - Shahrud 131,889 - Gonbad-e Kavus 131,416 - Iranshahr 131,232 - Shahr-e Kord 129,153 - Torbat-e Heydariyeh 125,633 - Semnan 124,826 - Marand 124,191 - Zabol 121,989 - Quchan 111,752 - Masjed Soleyman 111,510 - Bandar-e Anzali  110,826 - Baneh 104,799 - Parsabad 101,661 - Kuhdasht 100,208 - Bam 99,268 - Akbarabad 98,342 - Fasa 98,061” ([3])

      “Ülkede Farslar ve Azeri Türkleri olarak nitelendirilen Türkler en yoğun etnik kimliği oluşturuyor. 70’ten fazla dilin konuşulduğu İran’da Türkmenler, Kaşgaylar, Afşarlar, Halaçlar, Kürtler, Lorlar, Araplar ve Beluciler en önemli etnik kimlikler arasındadır. 2010 yılında İran Devlet Medeniyet Şurasının gerçekleştirdiği anadil sorgusuna göre İran’ın anadil dağılımı; % 47.55 Farslar - % 22.45 Azerbaycan Türkleri - % 8.68 Şimallılar (Diğer Türk kökenliler) -  % 7.78 Kürtler - % 7.25 Lurlar - % 2.51 Beluçlar - % 2.40 Araplar - %1.38 Diğer halklar, birçok farklı kaynağın araştırmalarının ortalamalarına göre İran’ın etnik yapısının yüzde 51’ini Farslar, yüzde 29’unu Türkler ve yüzde 8’ini Kürtler oluşturmaktadır. Bu rakamlara göre ülkede yaklaşık 25 milyon Türk yaşamaktadır ancak İran’daki Türk nüfusunun 40 milyona yakın bir rakam olduğuna yönelik bir takım araştırmalar da mevcuttur. 18 Ocak 2014’te Türkiye’yi ziyaret eden eski İran Dışişleri Bakanı Ali Ekber Salihi’nin Türk basınına yaptığı “İran nüfusunun %40’ı Türk’tür ve bu rakam iki ülkenin ilişkilerini pekiştirmekte iyi bir potansiyele sahip etkendir” ifadesi İran’da %25-%35 arasında olduğu söylenen Türk nüfusun % 40 bile olabileceğinin resmi olarak işaretini verdi.” ([4])

      “Bugünkü İran coğrafyasında binlerce yıldır, çeşitli devletlerin kuruldukları, yaşadıkları ve yıkıldıkları bilinmektedir. Özellikle Batılı kaynakların İran tarihi ya da “Persian History” şeklinde doğrusal biçimde tanımladıkları tarihî devir içinde, burada kurulmuş bütün devletler sıralanır. Zayende Rud ve Ciroft medeniyetleri ile başlatılan bu çizgi İran İslâm Cumhuriyeti’ne kadar getirilir. Proto-Elam, Elam, Mana, Med, Ahameniş, Seleukid, Part, Sasani, Emevî, Abbasî, Tahirî, Alavî, Saffarî, Samanî, Büveyhî, Gazneli, Selçuklu, Harzemşahlı, İlhanlı, Muzafferî, Celayirli, Timurî, Karakoyunlu, Akkoyunlu, Safevî, Afşar, Zend, Kacar, Pehlevi ve İslâm Cumhuriyeti’nin isimleri ardı ardına sıralanır. Bunlara zaman zaman ortaya çıkmış bölgesel hanlık ve yönetimlerin ilâve edildiği de olur. Bu sunuş, İran’ın canlı siyasî tarihin varlığını hep sürdürdüğü ve devletlerin daima var olduğu bir coğrafya olma özelliğini, aralıksız devam eden bir İran devlet geleneğinin varlığı biçimindeki yanlış algılamaya da dönüştürmektedir. Bu yanlış algılamanın bir adım ötesinde ise söz konusu devletlerin Fars devletleri ve bu tarihin Fars tarihi olduğu çıkarımı yer alır.

      İran tarihinin bu biçimde yorumlanmasıyla, bugünkü Farsların ataları kabul edilen eski medeniyetler bütünüyle Persler olarak görülür ve bölgede; toplum ya da yönetim olarak var olmuş bütün Fars dışı unsurlar dışarıdan gelmiş yabancı güçler olarak kabul edilir. Bu, iddia edilen “İran tarihinin” binlerce yıl süren bir yabancı istilâsından olduğu değerlendirmesini de zorunlu olarak beraberinde getirir. Batılı kaynakların ve Aryanist İran kaynaklarının Araplar, Türkler ve Moğollar için; “Arab invaders” (Arap istilâcılar), “Turkish-Turkic invaders” (Türk-Türkmen istilâcılar), “Seljuk invasion” (Selçuk işgali), “Mongol invasion” (Moğol işgali), “Turkmen tribal invasion” (Türkmen aşiretlerinin işgali), “Kizilbash invasion” (Kızılbaş işgali) gibi ifadeler kullanmaları İran’ın modern dönemde yaşadığı Britanya, Rusya ve ABD müdahale ve işgallerini de gölgelemekte, bu güçlerin yabancı istilâcılar olduğu fikrini akıllardan uzak tutmaya yaramaktadır.” ([5])

      “Çalışmaların bir bölümü milâttan önceki bölge medeniyetlerini (genellikle Ahamenişleri), geri kalanların çoğu ise Şiîliğin başlangıcını temel alır. Oysa Şiîliğin İran’la özdeşleşmesi bölgede uzun süren Arap-İslâm ve Türk idarelerden sonra, yine Türk Safevî yönetiminde gerçekleşmiştir. Bu “milât” tercihinin nedeni İran’ın 500 yıldır Şiîliğin merkezi olmasıdır. Bu tarih yaklaşımı, tarihin günümüz şartları ile değerlendirildiğini gösterir. Zira bundan 600 yıl önce bugünkü İran coğrafyasında Şiîlik merkezî bir konumda değildi.” ([6])

      “Akkoyunlu Devleti’nin ise; dönemin siyasî, sosyal, dinî, askerî hatta diplomatik yapısını anlamanın asgarî şartı olduğunu belirtebiliriz. Akkoyunlu Devleti, Üç-Ok Oğuzları’nın Bayındır boyu etrafında örgütlenmiş Türkmen Oymaklarının bir anlamda siyasî birliğidir. İzleri bugün bile Türkiye, Azerbaycan ve İran’da görülen; Afşar, Ağaçeri, Ahmedlu, Alpagut, Emirlü, Arapkirlü, Baharlu, Bayat, Bayramlu, Biçenlü, Buldukani, Bozdoğanlu, Çekirlü, Çepni, Çemişkezekli, Çiganli, Döger, Duharlu, Dulkadir, Hacılu, Hamza Hacılu, Haydarlu, İnallu, Candaroğlu, İvaz, Harbendelu, Mamaşlu, Miranşahi, Musullu, Pazuki, Pürnek, Karamanlu, Koca Hacılu, Rebi’a, Sa’dlu, Şamlu, Tabanlu ve Yurtçı adlı Türkmen oymakları Akkoyunlu Devleti toplumunu ve ordusunu oluşturmuşlardır. Akkoyunlular, batıda Osmanlı ve Memlükler’le, doğuda ise Çağatay topraklarıyla, Güney Türkistan ve Afganistan’la sınırdaş olacak kadar büyük bir coğrafyada hâkimiyet kurmuşlardır.” ([7])

       “Yaklaşık bin yıldır Türkler, İran tarihi ve coğrafyasındaki sosyal ve siyasi gelişmelerin şekillenmesinde önemli rol oynamışlardır. Tarihte İran coğrafyasında birçok Türk hükümeti kurulmuş ve bu coğrafya üzerinde ticari, siyasi, eğitim gibi alanlarda pek çok faaliyet göstermişlerdir. Gazneliler, M.S. 963’ten başlayarak 224 yıl; Selçuklular, M.S. 1037’den başlayarak 157 yıl; Harezmşahlar, M.S. 1098’den başlamak üzere 221 yıl; İlhanlılar, M.S. 1256’dan başlayarak 79 yıl; Çupaniler, M.S. 1335’ten başlayarak 22 yıl; Celayeriler, M.S. 1335’ten başlayarak 97 yıl; Timurlular, M.S. 1370’ten başlayarak 136 yıl; Karakoyunlular, M.S. 1378’den başlamak üzere 91 yıl; Ak Koyunlular, M.S. 1378’den başlayarak 130 yıl Kafkasya, Doğu Anadolu ve Kuzey İran bölgelerinde; Safevîler, M.S. 1501’den başlayarak 221 yıl; İran, Pakistan, Afganistan, Türkmenistan ve Kafkasya bölgelerinde; Afşarlar, 1736’dan başlayarak 60 yıl; Kaçarlar, M.S. 1785’ten başlayarak 140 yıl; İran ve Kafkasya bölgelerinde hâkimiyet kurmuşlardır.

       Tarihte İran coğrafyasında kurulan tüm bu Türk devletlerinin dışında günümüzde de yerli olarak İran coğrafyasında yaşam süren birçok Türk halkı vardır. Çoğunluk olarak Karapapaklı, Sungurlu, Afşar, Şahseven boyları; Erdebil, Hemedan, Zencan, Gazvin, Tahran, Alborz eyaletlerinde yaşam sürmektedir. Türk dünyasının; yani İran coğrafyasının en güneyinde, Kaşkayıı ve etrafına yakın olan ve Kaşkayıı halkıyla benzer kültür ve şive özelliklerine sahip olan Nefer, Bayat, İnanlı, Baharlı, Bıçakçı, Halaç gibi Türk toplulukları ise Fars, İsfahan, Kerman, Buşehr, Kohgiluye, Çarmahal, Huzistan gibi eyaletlerde dağınık şekilde yaşamaktadır. İran’ın Kuzey doğusunda ise Türkmenler ve Horasan Türkleri, Golestan ve Horasan eyaletlerinde yaşamaktadırlar. İran coğrafyası üzerindeki Türk hâkimiyeti yüzyıllar sonra 20. yüzyılın ilk çeyreğinde sona ermiştir. Kaçar hanedanının yıkılmasının ardından, İran-Pehlevi hükümeti iktidara gelmiştir. Bu iktidar değişimi, İran Türkleri için önemli ve olumsuz bir dönüm noktasıdır. Bu dönemden itibaren İran’da yaşayan Türkler, çeşitli kısıtlamalara maruz kalmıştır. Pehlevi Döneminde başlayan “Persleşme” ideolojisi ile birlikte Türkler arasında, yaşadıkları İran topraklarında kendi kimliklerini koruma ve kültürlerini canlı tutma bilinci uyanmıştır. Bugün Türklerin İran siyasetinde ve ekonomisinde önemli ve kritik bir rol oynamadıkları görülmektedir.” ([8])

      “1 Nisan 1979 tarihinde kurulan İran İslam Cumhuriyeti, kendine özgü bir yönetim biçimine sahiptir. Anayasa’da, egemenliğin yasama, yürütme ve yargı organları tarafından, Devrim Rehberi’nin himayesi altında kullanılacağı kayıtlıdır. Anayasa’ya göre Cumhurbaşkanı yürütmenin başıdır. Ancak iç ve dış politika önceliklerinin belirlenmesi ya da silahlı kuvvetlerin ve emniyet güçlerinin sevk ve idaresi yetkileri Devrim Rehberi’nin uhdesinde toplanmıştır.

Cumhurbaşkanı, Anayasayı Koruyucular Konseyi’nin onayını almış adaylar arasından, dört yıl süreyle ve en fazla üst üste iki dönem için halk tarafından seçilir. İlk turda adaylardan herhangi biri %50’nin üzerinde oy alamazsa, en fazla oy alan iki aday ikinci turda yarışır. İran İslam Cumhuriyeti’nin temel yasama organı olan İslami Danışma Meclisi seçimle işbaşına gelen 290 üyeden oluşmaktadır. Milletvekillerinin görev süresi dört yıldır. Meclis, kanunların oluşturulması ve uluslararası belgelerin onaylanması gibi görevlere sahiptir. Kabul edilen yasa tasarıları onay için Anayasayı Koruyucular Konseyi’ne sunulur ve onay alındıktan sonra yasalaşır.” ([9])

 

[2] BERNARD HOURCADE-TDV İslâm Ansiklopedisi’

 

 

Cem Cüneyd Canan

Cem Cüneyd Canan © 2006 - 2024 Her hakkı saklıdır. Başa Dön