KIZILELMA "HEDEF TURAN" AMA NASIL? (XVI)

30 Ocak 2023


HAKASYA

                                                   TOP NÜFÜS                    TÜRK NÜFUS                           KM2

Hakasya  

538.200           

                         75.000      

 61.900  

      Türk göçleri, Altay dağlarının kuzeyi ile Sayan dağlarının güneybatısı arasındaki bölgeden başladı. Oğuzların yola çıktığı ve kaynaklarda Ötüken olarak adlandırılan bölge bugün, Rusya Federasyonu’na bağlı Altay ve Tuva ile birlikte Hakasya Özerk Cumhuriyeti sınırları içinde kalıyor. Tarih kaynaklarına göre; bilinen ilk göç hareketi İ.Ö. 1700’lerde Sayan dağlarından Altay ve Tanrı dağlarına doğru gerçekleşir. Burada çok uzun bir süre tutunan Türk boylarından Oğuzlar’ın, 8. yy’da tekrar başlayan göç hareketi Maveraünnehir (Seyhun ve Ceyhun nehirlerinin arası) ve Hazar Denizi’nin güneyi üzerinden Anadolu’ya ulaşır. Göçe katılmayan ve buralarda yaşamaya devam edenlerde olmuş elbette, bunların bir kısmı bugünkü Kırgızların, anavatanda kalanlar ise Hakasların atalarını oluşturuyor. Manas Destanı’nda, Yenisey nehrinden yola çıkan Kırgızların, Tanrı dağlarına olan yolculuğu da anlatılır. Kırgızistan’a göç eden Hakasların ataları zamanla Müslümanlığı seçerken, burada kalanların büyük kısmı Hıristiyan olur. Küçük bir kısmı ise yüzyılların geleneği Şaman inancını sürdürür. ([1])

      Hakaslar, Güney Sibirya'da yaşayan en eski Türk halklarındandır. Hakasların iki bin yılı aşan tarihleri onların bir Kırgız grubu olduğunu göstermektedir. Bugünkü Tanrı Dağı Kırgızları da dâhil bütün Kırgız Türklerinin bilinen ilk yurtları Yenisey Nehri civarıydı. Tanrı Dağı Kırgızlarının dünyaca ünlü büyük destanları Manas da bu tarihi hadiseden bahsetmektedir. Manas Destanı’nın anlattığına göre Tanrı Dağı Kırgızları Yenisey civarından bugünkü vatanlarına Manas Han önderliğinde göç etmişlerdir. Bu göçe katılmayıp Yenisey civarında hayatını sürdüren Kırgız Türk toplulukları ise Yenisey Kırgızları olarak hayatlarını devam ettirmişlerdir. IX-X. yy. Çin kaynakları Kırgızlardan "Heges" ismiyle veya diğer bazı kaynaklara göre ise "Kiekia-se" adıyla bahsediyorlardı. Sonraki yıllarda Tanrı Dağı Kırgız gruplarının Müslümanlaşması ve yaşanılan bölgeler arasındaki mesafenin uzak olması Yenisey Kırgızlarının ayrı bir kimlik benimsemesini ve Hakas adını kabulleriyle sonuçlandı. Hakasların bu ismi kabul etmelerinde Rus istilasından sonra yaşanan sürecin de etkisi büyük oldu. Ruslar bu bölgeleri istila edene kadar ve daha sonraki uzun yıllar Hakaslara, diğer Rus hâkimiyetindeki Türk halklarında olduğu gibi "Tatar" demekteydiler. Diğer yandan Ruslar tarafından yıkılan Hakas devletinin hanedanlığını ise "Hırgız Soyu" (Kırgız) sürdürmekteydi. Bölge halklarını tanıyan Rus Türkolojisi, Hakas Türklerini hem Kırgızlardan hem de Tatarlardan ayırt ederek bölgede Hakas kimliğinin yerleşmesini başarmıştır.

      Bütün Çarlık döneminde Hakaslar, Açin, Minusin veya Abakan Tatarları olarak adlandırılmıştır. 1718 yy. Rus kaynaklarında bölgeye "Kırgız Yeri" veya "Hongoroy" tabirleri kullanmışlardır. Bu ismi benimsemekle Hakaslarda hiç güçlük çekmemişlerdir çünkü iki bin yıldır Çin kaynaklarında bahsedilen bu adla bütün Kırgız Türk grubunun tarihinin asli sahibi olmak gibi bir his ve moral değerle süreci kolaylaştırmışlardır. Hakas adı ilk olarak Sovyetler Birliğinin kuruluş döneminde resmi olarak kabul edilmiştir. Böylelikle M.Ö. II. yüzyıla kadar uzanan Hakas Türklerinin tarihinde Hakas adının oluşumunu üç önemli dönemde incelemek mümkündür. Birinci dönem Hun ve Kırgız devletleri dönemidir ki bu dönemde Hakaslar Yenisey Kırgızları olarak isimlendiriliyorlardı (M.Ö. II. yy-M.S. XIII. yy.) Türkistan'ın en eski halklarından olan Yenisey Kırgızları yalnızca Hakasların kökenini oluşturmuş değillerdir. Onlar aynı zamanda bugünkü Kırgızistan Kırgızları veya diğer adıyla Tanrı Dağı Kırgızlarının da kökeninde önemli yer alırlar. İkinci dönemi ise Hooray Devleti (XIV-XVIII. yy.) oluşturur ki bu dönemde Hakasların diğer Türk halklarına göre kendilerine has özellikleri oluşmaya başlar. Üçüncü dönemi ise Rus istilasındaki dönemdir ve 18 yüzyılın ikinci yarısından başlayan yeni dönemin özellikle Sovyetler devri sürekli ve bilinçli yapılan propagandalarla Hakaslar, yeni bir kimlik etrafında toplanmıştır. ([2])

      Güney Sibirya’nın merkezinde Abakan Irmağı ve onun çok sayıdaki kollarının vadisinde Çulım Irmağı’nın yukarı kısmında; Yenisey’in orta mecralarının sol yakasında bulunan Hakas Cumhuriyeti yaklaşık olarak 61.900 km2 ’lik bir alanı kaplamaktadır. Daha önceleri Krasnoyarsk Krayı içinde iken, 1991 yılında Kray’dan alınarak ayrı bir cumhuriyet statüsü kazanan Hakasya Cumhuriyeti kuzey ve doğuda Krasnoyarsk Krayı, batıda Kemerova Oblastı, güney ve güneybatıda Dağlık Altay Cumhuriyeti ve güneyde Tuva Cumhuriyeti ile komşudur. Hakasya’da Ruslar, Hakaslar, Ukraynalılar, Almanlar, Tatarlar, Belaruslar, Çuvaşlar, Polonyalılar ve bunun gibi 108 farklı millete mensup insan yaşamaktadır. Hakasya’nın toplan nüfusu 585.000 kişidir. 2002 yılı sayımına göre Hakasların nüfusları ise 75.622 kişidir. 1910 yılında toplam nüfus içerisindeki oranları % 98 iken son yıllarda bu oran artık % 11’lere düşmüştür.      Hakas nüfusunun %70’i kırsal kesimde yaşamaktadır. Bu durumun hem olumlu hem de olumsuz birçok sonucu vardır. Örneğin; kırsal kesimde yaşayan Hakaslar sayesinde Hakas dili hala varlığını sürdürebilmektedir. Şehirli Hakas gençleri ise daha çok Rusçayı tercih etmektedir.

      Hakasya’nın başkenti ismini Abakan Irmağı’ndan alan Abakan şehridir. Şehir, Abakan Irmağı ile Yenisey Irmaklarının kesiştiği yerde kurulmuştur. Sibirya’nın en büyük ırmaklarından olan Abakan Irmağı, Yenisey Irmağı’na sol tarafından dökülmektedir. Uzunluğu 529 km’dir. Rusya Federasyonu’nun başkenti olan Moskova şehrinden 4054 km uzaklıktadır. Ayı kanı anlamına gelen Abakan isminin nereden geldiği ile ilgili çok sayıda efsane mevcuttur. (…) Dağdan geniş vadilere inen bu dere buralarda bir ırmağa dönüşmüştür. Bu bölgede yaşayan insanlar bu ırmağa “ayı kanı” anlamına gelen “Abakan” adını verirler. Gerçekten de araştırmacılar; Küçük ve Büyük Abakan Irmaklarının ayrışma noktasında yatan ayıyı andıran, kayaların olduğunu ve suların bu kayaların altından çıktığını tespit etmişlerdir. Başka bir efsaneye göre ise Abakan’a adını veren kişi Öcen Bek bahadırdır. Daha önceden Ala Ört (Alaca Yangın) adıyla anılan bu nehir kıyısına gelen Öcen Bek atıyla nehrin karşı tarafına atlayarak nehrin adını Abakan olarak değiştirmiştir. Tanınmış Rus bilim adamı V. Titov’a göre eskiden Alairt (Ala Ört) adını taşıyan Abakan Irmağı’nın adı; kıyısında yaşayan Aba Han adlı bir bahadırın atıyla birlikte bu ırmağın sularında boğulmasının anısına halk tarafından verilmiştir. ([3])

      Hakas Boyları             

1.Kaçinler

      17.yy sonlarına doğru İrtiş Havzası’ndaki bazı Türk boyları buralara yerleşmeye çalışan Rusların baskısıyla Tomsk Şehri’nin kuzeyindeki Yenisey Irmağı’na sıkıştırılmış ve sürülmüşlerdi. Bu yüzden bunlar Kaç Irmağı kıyılarına yerleşmeye mecbur edildiler. Fakat esas Türk kitlesi Abakan ile Askiz’in kuzeyindeki İyüs Nehri arasında kalmıştı. İşte bu Türk topluluğundan türemiş olanlar kendilerine “Kaas” adını vermişler. Hakaslar Cungarya’ya sürüldüğü sırada Kaçinler, Minusin Havzası’na göç ederek buranın eski yerli boylarıyla karışmışlardır. Abakan Vadisi’nde oturmakta olan Kaçin boyu vaktiyle Yenisey Irmağı’nın kolu olan Kas Irmağı boyunda oturdukları için kendilerini “Haas” veya “Haaş” diye adlandırılmışlardır. Anayurtları Kaça Irmağı civarıdır. Hatta Ruslar bu ırmağın adını Kaçinlerin adıyla adlandırmışlardır. Çat ve Çolım civarında oturan boylarla birlikte bir grup teşkil ederler.  

2.Koyballar

      Etnografik anlamda bir boy değildirler. İsimlerinin 1650’lerde Samoyedçe konuşan dış Matorların başında bulunan Koybal adlı bir beyden geldiği sanılır. Yenisey ve Abakan’ın sağ taraflarındaki kıyılarda yaşadıkları bilinmektedir. Araştırmacılar Koybalların Kırgız toprağında yaşayan Tuba ulusunun eski yerlilerinin torunları olduğunu belirtir. Zaten kendilerine de Tuba adını takmışlardır.

3.Kızıllar

      İyüs bozkırındaki Ak ve Kara İyüs ormanları boylarında oturmaktaydılar. Kaçin Türklerinin komşularındandırlar. Kırgız, Teleüt ve hatta Yenisey Ostyaklarından türedikleri iddia edilir. Kızılların büyük bir kısmı yerleşik hayat sürmüştür. Yerleşik oturanlar hayvancılık ve tarımla, 18.yy’da tarım ve hayvancılığın yanında balıkçılıkla da uğraşıyorlardı. Hayvancılık özellikle güney Kızıllar arasında gelişmiştir. Ancak daha çok Rus usulü ziraat geçim kaynağıdır

4.Çat/ Çolım Türkleri

      Obi Irmağı’nın sağ kollarından Çolım ve Çat Irmağı boyunda otururlar. Bu sebeple bu ismi almışlardır. Oturdukları saha İyüs Bozkırı’nın kuzeybatısıdır. Ruslar tarafından “Meletskie Tatarı” (Meletsk Tatarları) diye adlandırılmışlardır. Bazı araştırmacılar Çolım Türklerinin bir taraftan İrtiş ve Baraba Türk boyları ile diğer taraftan Teleüt ve hatta Ostyaklarla Samoyed karışımından oluştuğunu göstermektedirler. Ağız olarak Uygur-Oğuz şive grubuna girmekle beraber fonetik ve gramer özellikleriyle diğer Türk boylarından ayrılırlar.

5.Kamasinler

      1863 yılında Karagaslar arasında incelemeler yapan W. Radloff, Kan Irmağı yöresindeki Karagaslar’ın beslemekte oldukları ren geyiklerinin ağır kayıplara uğraması üzerine Biryuza’nın çıkış havzasına göç ettiklerini öğrenmiş ve bu sahaya yönelmiştir. Bu sırada Krasnoyarsk Eyaleti’nin Man ve Kan Irmaklarının üst kıyılarında Kamasin köylerine rastlamıştır. Radloff bu halkın Orman Kamasinleri olduklarını ve kendilerine “Kongbaşı” veya “Kanmajı” dediklerini tespit etmiştir. Hakas Cumhuriyeti sınırlarına dâhil olmayan Kamasin diyalekti, sırf nüfus azlığından dolayı gereken önemi görememiştir. 

6.Sagaylar

      Hakasların en büyük boyudur. Minusinsk Eyaleti Havzası’nın güneybatı köşesinde Askiz Irmağı’ndan Abakan’ın üst tarafına kadar uzanan sahada oturmakta olan Sagaylar Koybalların güney komşularıdır. Sayıları 30.000 civarındadır. Katanov’a göre Sagay boyu “Kara Hırgıs” adlı Türk halkının uzantısıdır. Abakan’dan Kazak-Ruslar tarafından sürülmüş ve şu anda Kuzeybatı Çin’in dağlık bölgesinde yaşamaktadırlar. Adları kaynaklarda 13,yy’dan beri zikredilmektedir. 18. ve 19.yy’larda Beltir, Biryusin, Berhotom topraklarının halkı da Sagay olarak adlandırılmaya başlanmıştı.

7.Beltirler

      Bazı etnograflar bunları Sagayların bir boyu saymışlar ve Abakan ile Taştıp Irmakları arasında oturduklarını kabul etmişlerdir. Sayıları 12.000’in üzerindedir. Sagaylar arasında anlatılan destanlara göre Beltirler Tuvalardan gelmekteydi.

      Sagay zümresine giren diğer boylarla beraber 17.yy’a kadar Hakasların batısında İyüs ve Abakan Irmakları’nın yukarısında bulunuyorlardı. Kırgızların güneye hareketlerinden sonra onların yerlerini işgal ederek Sagay, Koybal boylarıyla birlikte Yenisey’in en verimli ve en güzel yaylalarına yerleştiler. Bugün Askiz Irmağı Havzası’nda Tölös Gölü’nün doğusunda ve kısmen Minusin Irmağı kıyısında bulunmaktadır. Minusinsk kasabası civarında yaşayan Beltirler, Rus göçmenleri ile çevrilmiş olup diğer Türk kabilelerinden ayrılmışlardır. Bugün belli başlı yedi boyu vardır: Tag Kakpına, Sağ Kakpına, Çedi Pürü (Yedi Kurt), Kara Çıstar, Ak Çıstar, Toban Peltir ve Sarığlar.

8.Şorlar

      Teles Gölü ile Tom Irmağı’nın çıkış sahasındaki ormanlık dağlarda oturuyorlardı. Altaylılar, Şorlara toplu olarak Teleütler ve Kara-Orman Türkleri “Şor” adını vermiştir. Anlamının kızakçı (Şor kişi) olduğu söylenmektedir. Folklor araştırmaları Şorların on yedi boya ayrıldığını göstermektedir. Bu boylar: Kara Şor, Sarı Şor, Ak Şor, Tayeş, Keçin, Aba, Kızay, Kobıy, Kıy, Karga, Çeley, Çettiber, Kalar, Sebi, Tartkın, Keres, Çoral’dır. Şorlar genelde büyük köylerde yaşarlardı. Bu boyun insanları Mustag Dağı’na gidip dua ederlerdi. Avdan önce etrafa içki serpip av için dilekte bulunurlardı. ([4])

      3 Temmuz 1991 tarihinde Hakaseli, Hakas Cumhuriyeti statüsüne kavuşmuştur. 25 Mayıs 1995 tarihinde Hakaseli’nde ilk defa Hakas Cumhuriyeti Anayasası kabul edilmiştir. En son olarak Sovyetler döneminde yapılan 1989 Genel nüfus sayımına göre Hakaseli’nde toplam 108 farklı millete mensup insan yaşamakta olup buradaki etnik mozaiğin kompozisyonu şöyledir: Ruslar (%79.5), Hakaslar (%11.1), Ukraynalılar (%2.3), Almanlar (%2), Tatarlar (%0.8), Belaruslar (%0.7), Çuvaşlar (%0.6), Mordvalar (%0.6), Şorlar (%0.2), Polonyalılar (%0.1) ve diğerleri (%2.1). Bu nüfus dağılımına bakıldığı zaman Hakas Türklerinin kendi yurdunda bir azınlık durumunda bulunduğu ve demografik çoğunluğu Rusların oluşturduğunu kolayca anlamak mümkündür.

Daha XX. yüzyılın başında, yani 1910’da Hakasların toplam nüfusun içerisindeki oranı yüzde 98 olan Hakaseli’nde 1990’larda Hakas Türklerinin toplam nüfusun içindeki oranı yüzde 11’e (altmış beş bin) kadar düşmüştür. Dünyadaki toplam nüfusları 85 bin olan Hakasların kendi yurdu olan Hakas Cumhuriyeti’nde en yoğun olarak yaşadığı bölge ise Askız ve Taştıp bölgeleridir. Toplam 8 bölgeden oluşan Hakaseli’nde toplam nüfusu 170 bin olan başkent Abakan şehrinin yanı sıra dört şehir daha vardır (Çernogorsk, Sayangorsk, Sorsk ve Abaza). Yüzölçümü küçük olmasına rağmen Hakaseli’nde 324 nehir bulunmakta olup bunların toplam uzunluğu 8 bin km’dir. 390’u tatlı su ve 110’ da tuzlu su olmak üzere Hakaseli’nde toplam 500 civarında göl mevcuttur. Hakas ülkesindeki en yüksek nokta, rakımı yaklaşık 3000 m. olan Karagaş zirvesidir.

      Hakaseli ülkesinin yüzde 73,6’sı orman, koyu orman ve yüksek dağlık ormanlarıyla kaplıdır. Bu bölgede toplam iki binden fazla bitki türü mevcut olup bunlardan 28’i yalnızca Hakaseli’ne mahsus bitki türüdür. Burada mevcut bitkilerden 300 bitki türü tedavi amaçlı kullanılırken 204 tür bitkiden de Tibet tıbbında yararlanılmaktadır. Hakaseli’nde 800’den fazla mantar çeşidine rastlamak mümkündür. Bunun içinde yenilebilir olan mantar türünün sayısı 235, zehirli olanların da 30’dur.

      Hayvan dünyası 76 memeli, 334 kuş, 35 balık, 6 sürüngen ve 4 amfibi türünün mevcut olduğu Hakaseli’nde insanın kontrolsüz faaliyet (aşırı sanayileşme ve şehirleşme, tarımda suni ilaçlamanın yapılması) ve avlanmasının (özellikle kürkü değerli olan hayvanlar başta olmak üzere) sonucunda birçok hayvan türü kaybolmuş ya da kaybolma çizgisine düşmüştür.

      Ruslar tarafından bölgeye verilen önemin ve işgal edilişinin nedeni Hakaseli’nin doğa zenginlikleridir. Yer altı ve yer üstü doğal kaynaklar açısından tam bir cennet olan Hakaseli’nde zengin altın, kömür, demir cevheri, molibdeniyim, volfram, kobalt, bakır, mermer ve diğer birçok maden yatakları mevcuttur. Aynı zamanda Hakaseli’nde üretimi çekici kılan enerjinin Rusya’nın diğer bölgelerine nazaran çok daha ucuz olmasıdır. Zamanında dünyanın en güçlü enerji üretim tesisi olan Hakaseli’ndeki Sayan-Şuş Hidro Elektrik Barajı’nda üretilen ucuz enerji bölgede başta alüminyum olmak üzere birçok üretimin maliyetini düşürebilme olanağını tanımaktadır. Hakaseli’nin zengin ormanları (taygalar) ağaç işleme sanayiinin gelişmesinde önemli rol oynamıştır. Bunun yanı sıra hayvancılığın da çok gelişmiş olduğu Hakaseli’nde özellikle son on yıllardaki ekonomik darboğazın etkisiyle büyük ve küçük hayvanların sayısı hızla azalmıştır.

      Vagon platformları, konteynır, arabalar, vinçler, traktörler, demir-dışı (renkli) metallerin üretildiği Hakaseli’nde su, demiryolu ve karayolu ulaşım şebekesi mevcuttur. Havayolları da Abakan’ı başta Moskova olmak üzere Rusya’da ve yurtdışında bulunan birçok şehre bağlamaktadır. Hakaseli’nin dışsatımı (ihracatı) da mevcuttur. Örneğin 1996 yılında Rusya ve eski Sovyetler ülkeleri hariç olmak üzere dünyadaki başka yabancı ülkelere yönelik olarak gerçekleştirmiş olduğu dışsatımı yaklaşık olarak yarım milyon ABD doları olup Hakaseli’nin dışsatımda en büyük ticaret ortakları ABD ($300 milyon), Japonya ($100 milyon), Türkiye ($60 milyon), Almanya ($12 milyon) ve Hollanda’dır ($10 milyon).

      Ama Hakaseli’nin esas zenginliği bu toprakların asıl yerlisi olan Hakas Türklerinin özgün kültürü ve zengin tarihine ait maddi ve manevi mirasıdır. Bu kültürel zenginlik sayesinde Hakaseli kendine birçok konuğun ilgisini çekmektedir. Tarihi çok zengin olan Hakaseli topraklarında eski Türk döneminde Kırgız devleti mevcuttu. Hakas ve Güney Sibirya’daki diğer Türk soylu halkların ataları olan Kırgızlar, Orta Asya’da en kadim Türk halklarındandır.

      Hakaseli’nin her tarafında balbal, kurgan, yazıt, kaya resimleri ve tarihin eski zamanlarından beri insanlar tarafından sayılan, örneğin tapınaklar gibi kutsal yerlere rastlamak mümkün olduğundan bu bölge gerçekten bir açık hava müzesini andırmaktadır. Tarihsel anıtların çokluğu ve yoğunluğu sayesinde ise Hakaseli bilim dünyasında Sibirya’daki “Arkeolojik Mekke” olarak da bilinmektedir. Nitekim Hakaseli’nde bilinen tarihsel arkeolojik anıtların sayısı 30 binden fazladır. Hakas ülkesinin her yerinde kurganlara rastlamak mümkündür. Kurgan, genellikle önde gelen birisinin ve ona ait tüm malvarlığının gömüldüğü ve üzeri toprakla tepe biçiminde örtülen ve daha sonra etrafı kayalarla duvar şeklinde çevrelenen bir mezarlıktır. Şekli itibariyle Türkiye’deki höyükleri andırmakla birlikte arkeoloji biliminde Tagar dönemine ait kurganlar Sibirya piramitleri olarak da bilinmektedir.

      Hakaseli’nde en yaygın din Ortodoks Rus Hıristiyanlığıdır, ancak bölgenin yerlisi olan Hakas Türklerinin büyük bir çoğunluğu, zamanında devlet tarafından (özellikle Çarlık Rusya’sı döneminde) maneviyat alanında uygulanan tüm asimilyasyonist ve Hıristiyanlaştırma siyasetlerine rağmen, Türklerin İslam öncesi geleneksel inancı olan Şamanlığı (Kamlığı) halen de yaşatmaktadır. Çin tarihsel yıllıklarına göre bölgeye MÖ 201’de savaşla gelen Hunlar ile birlikte giren Kırgızlar buradaki İskit kökenli Dinlinler ile karışmış ve daha sonra Gyangun-Go (Kırgız devleti) adlı devlet kurmuştur.

Medeniyetin en belirgin göstergelerinden biri olarak kabul edilen eski Türk yazı sistemine sahip olan Kırgız Türkleri bölgede kendi döneminde (IX-XIII yüzyılları) en güçlü siyasi oluşumlardan biri olduğundan kimi tarihçiler bu dönemi “Kırgız Üstünlüğü Dönemi” olarak nitelemektedir. Güney Sibirya’da MÖ.I. Binyılın sonunda kurulan Yenisey Kırgızlarının devletine ilişkin bilgi eski Türk alimlerinden Nizami Gencevi’nin (1141-1203) kaleme aldığı meşhur “İskender Name” adlı eserinde bulunabilir. Büyük İskender’in hayran kaldığı bu Kırgız ülkesinin insanları ona kendi ağzıyla şöyle dermiş:

      Kin gütmeyen bir halkızdır. Göklere itaat ederiz/Yalnızca doğruya hizmet ettiğimizi sen kendin göreceksin/Birimiz büyük veya küçük bir sıkıntıdaysa eğer/Ve bundan haberdarsak, Onunla her şeyimizi paylaşırız/Çünkü hiç kimsenin hiçbir şeyde yokluk çekmediği bir düzen, Bizim için bir kanundur/Malvarlığımız bakımından hepimiz eşitiz/ Zenginliğimiz eşitçe paylaştırılmıştır aramızda/Bu yaşamda hepimiz de eşitiz/Ve hiç kimse bir başkasının derdine gülmez bizde/Hırsızları tanımayız ve dolayısıyla dağlarda Bekçilere ihtiyaç duymayız biz/Neden korku duyalım ki ?/O, büyüğümüz! Kötü sözlere öğretilmedik biz/İnsanları affeder ve onlara sevgiyle yaklaşırız/Birisi işiyle başa çıkamadığı zaman ise, Ona yardımcı öğütlerimizi esirgemeyiz/İnsanları yanlış yollara sevk etmeyiz/İsyankârlar yoktur aramızda, kan döken insanlar değiliz/Derdi varsa birinin, tüm ailece paylaşırız onu/Sevinçte de bir hep beraberiz/Ne altın ne de gümüş, gözümüzde değerli/Burada onlar rağbet görmez ve kumdan pahalı değil …

      Buna mukabil gördüklerine ve öğrendiklerinden sonra bu ülkeye hayran kalan Nizami’nin Büyük İskender’i şöyle konuşur:

O, hayvansı hırsım! Tümüyle bir ateşin içindeydim ben.

Burada gördüklerime alışabilir miyim acaba?!

Bu güzel halk hakkında daha önceden bilgi sahibi olsaydım Dünyanın dört bir yanında dolaşmakla vakit kaybetmezdim asla!

      17. yüzyılın başlarında bölgeye gelen işgalci güçlere karşı öz yurdunu ve bağımsızlığını savunan Kırgız Türkleri silah bakımından Rusların bir hayli gerisinde kalmasına rağmen vatanlarını sayıca kat kat üstün olan düşmana karşı yaklaşık olarak 150 yıl boyunca yiğitçe koruyabilmiştir. Ancak netice itibariyle bu savaşın ve daha sonraki tarihsel sürecin içerisinde sayısal olarak oldukça yıpranan Kırgız (Hakas) Türklerinin yurdu işgal edilerek sayısız kurganlar dışarıdan gelen Rus soyguncular tarafından talan edilmiştir.

      Günümüzde ise Hakaseli Rusya Federasyonuna bağlı, yönetim biçimi cumhuriyet olan federe bir devlettir. Kendi Anayasa ve devlet armasına sahip olan Hakaseli Rusya Federasyonu ile yapmış olduğu anlaşma gereğince kendi yetki alanına verilmiş konularda Federal mevzuatı ihlal etmemek koşuluyla bağımsız olarak hareket edebilmektedir.

      Hakaseli’nin yerli halkı olan Hakas Türkleri tüm olumsuz koşullara rağmen atalarından kendilerine miras olarak kalan Şamanlık geleneğini asırlar boyu devam ettirerek günümüze kadar ulaştırabilmiştir. Bugün ise bu yöneliş her geçen gün daha da güçlenerek gelişmektedir. Sovyetler zamanında unutturulan tüm şamanik gelenekler yeniden canlandırılmaya çalışılmaktadır. Bu hususta hem halk hem de halkın önde gelen aydın kesimi hep el ele vererek gönüllü çalışmalarda bulunmaktadır. 1980’lerin sonundan beri başlayan bu yöndeki çalışmaların neticesinde Hakaseli’nde Hakas Türkleri tarafından kutsal sayılan ve yüzyıllarca kutsanan 300’den fazla kutsal yer tespit edilmiştir. Bu yerler çeşitli Hakas kabile ve kabilelerin bir alt kolu olan soylara ait kutsal yerlerdir. Böylece Sovyet döneminde halkın manevi yaşamından tamamen silinen bu köklü gelenek yeniden tespit edilerek yaşama döndürülmüş ve bir anlamda kuşaklar arası kopmuş bir zincir halkası yerine konulmak suretiyle zamanlar arasındaki köprüye yeniden bir bütünlük kazandırılmış, Hakas Türklerinin maneviyat yaşamındaki süreklilik sağlanmıştır. ([5])

 

[2] Yrd. Doç. Dr. Yakup DELİÖMEROĞLU-HAKASLAR VE TARİHLERİ

[3] Esra Çavdar-Hakasya Türkleri Siyasi ve Kültürel Tarihi

[4] Esra Çavdar-Hakasya Türkleri Siyasi ve Kültürel Tarihi

[5] http://www.turkbilimi.com/kuzey-asya-turkleri-hakasya/

 

Cem Cüneyd Canan

Cem Cüneyd Canan © 2006 - 2024 Her hakkı saklıdır. Başa Dön