KIZILELMA "HEDEF TURAN" AMA NASIL? (XII)

26 Kasım 2022


ÇUVASİSTAN

                                                 TOPLAM NÜFUS                 TÜRK NÜFUS                         Km2

Çuvaşistan

             1.346.300          

       922.000                    

                  18.300  

 

      Bu Türk boylarından birisi de Rusya Federasyonu içerisinde yaşayan Çuvaş Türkleri’dir. Sovyetler Birliği’nin sistemli politikası sonucunda Türk boyları, bazıları boy isimlerine göre bazıları da sadece yaşadığı coğrafyalara göre (Altay Türkleri) yeni bir ayrışma ve milletleşme sürecinin içine girmişlerdir. Özellikle dil konusundaki basit farklılıkların uzun süreli çalışmalar sonucu kullanımıyla, yeni milletler inşa edilmeye çalışılmış ve maalesef de Türk dünyası günümüzdeki durumuna düşürülmüştür. Bugün Türk kimliğinin muhafaza edilmesini bir kenara bırakalım, özellikle Rusya Federasyonu içerisinde yaşayan Türk boyları kendi boy adlarını, lehçe ve şivelerini, kültürlerini koruma noktasında çok büyük sorunlarla karşı karşıya kalmaktadırlar.

      İdil-Ural bölgesinin diğer cumhuriyet ve eyaletlerinde de çok sayıda Çuvaş Türkü yaşamaktadır. Tataristan, Başkurdistan, Mari El, Mordva, Udmurtya Cumhuriyetleri; Samara, Ulyanov, Orenburg, Saratov, Sveredlov eyaletlerinde, Sibirya’da Tümen, Kemerov eyaletleri ve Krasnoyarsk bölgesinde de Çuvaşlar yaşamaktadırlar[1]

      “Çǎvaş kelimesi Tatarca Čıvaş (Türkçe yavaş) şeklinde olup “sakin, alçak gönüllü, barışsever” anlamındadır. Kendilerini Çǎvaş diye adlandıran Çuvaşlar’ın çoğu Çuvaş Özerk Cumhuriyeti’nde, geri kalanı buraya komşu Tatar ve Başkırt özerk cumhuriyetleriyle Ul’yanovsk (Simbirsk) ve Kuybişey özerk bölgelerinde ve dağınık halde Batı Sibirya’da yaşamaktadır.”

      “Çuvaş toprakları 24 Haziran 1920’de özerk bölge (oblast), 21 Nisan 1925’te Çuvaş Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti (Çuvaşskaya ASSR) adı altında özerk cumhuriyet haline getirilmiştir. Çuvaş anayasası 18 Temmuz 1937’de kabul edilmiş ve 2 Haziran 1940’ta Rus Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti Yüksek Şûrası tarafından onaylanmıştır. Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra Çuvaş Özerk Cumhuriyeti yine Rusya Federasyonu’na bağlı kalarak eski durumunu devam ettirmiştir.”

      “Çuvaş Özerk Cumhuriyeti’nin toprakları 18.300 km2 olup kuzeyden Mari Özerk Cumhuriyeti, doğudan Tatar Özerk Cumhuriyeti, güneyden Ul’yanovsk ve batıdan da Gorki özerk bölgeleriyle çevrilidir. Çuvaş Özerk Cumhuriyeti’nin başşehri Çeboksarı (Çuvaşça Şupaşkar), öteki şehirleri Alatır,(Ulatır) Kanaş, Şumerlya, Asanova, Tsivil’sk ve Yadrin’”[2] Yeni Şupaşkar,  Şimirle, Kuslavkka, Şirpü ve Yedirne”dir.[3]

      Rusya Federasyonu içerisinde yer alan Türk yurtlarından biri olan Çuvaşistan, başta İdil Irmağı kenarında kurulmuş başkenti Şupaşkar olmak üzere diğer şehirleriyle birlikte Türk coğrafyasının en nadide topraklarından biridir. Kuzeyde Mari ve güneyde Ulyanovsk bölgeleriyle çevrilidir.[4]

      “Çuvaş Özerk Cumhuriyeti toprakları Rus ovasının doğusunda orman ve bozkır kuşağında olup İdil ırmağının orta kısmının kıyılarında, bilhassa İdil’e dökülen Sura ve Sviyaga ırmakları arasında yer alır. Bu toprakların denizden yüksekliği 100-244 m. arasında değişir. Akarsu bakımından zengin olan bölgenin en büyük ırmağı İdil (Volga) ve Sura, Tsivil gibi kollarıdır. Yazları ılık, kışları soğuk ve uzun geçen bir ılıman kara ikliminin hâkim olduğu ülkede genellikle çam ve yaprak döken çeşitli ağaçların oluşturduğu zengin ormanlar bulunur.”[5]

      “Çuvaşlar iki ana gruba ayrılır. Fin kavimleriyle ortaklaşa birçok etnik ve kültürel özelliklerini korumuş olan Viryal denen Yukarı Çuvaşlar, Çuvaş topraklarının kuzeybatı yörelerinde Kozmodem’yansk, Çeboksarı, Yadrin, Kurmış ve Tsivil’sk bölgelerinde yaşarlar. Anatri denilen Aşağı Çuvaşlar ise Çuvaş topraklarının güneydoğu yörelerinde, Tsivil’sk bölgesinin güneyinden başlayarak Tetyuşi’den Ul’yanovsk vilâyetine kadar uzanan bölgelerde bulunurlar. Aşağı Çuvaşlar’ın ekseriyetini Hirti Çuvaşsem (Kır Çuvaşları) adı verilen kalabalık bir grup oluşturur. Yapılan araştırmalar, bunların Orta Asya’daki Türk bölgelerine has bozkır kültürünü taşıdıklarını göstermiştir. Çuvaşlar orta boylu, yuvarlak kafalı, dar alınlı, çıkık elmacık kemikli, kara gözlü, siyah saçlı, sakin yaradılışlı, zeki ve çalışkan insanlardır.”

      “Çuvaş topraklarının % 50’sinde tarım yapılır. Kalan topraklar orman ve çayırlarla kaplıdır. Tarım alanlarında hububat, patates, keten yetiştirilir. Halkın geçim kaynağı köylerde ormancılık, tarım ve hayvancılıktır. Ağaç sanayii özellikle Kozlovka ve Şumerlya’da gelişmiştir.”[6]

      Çuvaş ekonomisinin yüzde atmışı endüstriye dayanmaktadır. Cumhuriyetin ekonomisinde etkili başlıca sektörler şunlardır: Elektrikli araçlar, makine parçaları, metal, alkol, kimya, deri işleme tesisleri, hafif sanayi, lokomotif ve otomobil atölyeleri, kauçuk, mobilya, ahşap kaplama, et kombinaları, ormancılık ve tarıma dayalı sektörler. Makine ve metal sanayi bu sektörler arasına gelişmişlik açısından ilk sırada bulunmaktadır. Tabiatın ve coğrafyanın elverişli olması, ormancılık ve ağaç işlemeciliğini de ön plâna çıkarmaktadır. Bunun yanı sıra özellikle alkollü içki sanayisinin Çuvaşistan”da oldukça fazla gelişmiş olması dikkat çekicidir. Ülkede bol miktarda yetişen şerbetçi otu, ağırlıklı olarak bu sektörde kullanılmaktadır. Çuvaşistan”da sektörlerin çeşitliliğine rağmen bazı sebeplerden dolayı faaliyetlerine devam edemeyen fabrikalar da mevcuttur.

      Araştırmacıların çoğuna göre Çuvaşların ataları olan Bulgar Türkleri, ilk Müslüman Türk devletlerinden biri olsa da bugünkü Çuvaş halkının büyük bir bölümü Ortodoks Hristiyan”dır. Bugün başkent Şupaşkar”da pek çok kilise bulunmaktadır. Bu kiliselerden bazıları 17. yüzyıldan kalma yapılardır. Çuvaşistan”da az sayıda Müslüman nüfus da mevcuttur.[7]

      “Rus kroniklerinde Çuvaşların adı XVI. yüzyıl başlarında (ilk defa 1521’de) geçmeye başlamış olmakla birlikte tarihleri daha gerilere gider. Milâttan sonra IV. yüzyılda Orta Asya’dan İdil’in batısına göç eden Bulgarların soyundan geldikleri yapılan filolojik ve tarihî araştırmalarla açıklık kazanmıştır. Orta İdil bölgesinde kurulan Bulgar Devleti’nin hâkimiyeti altına giren Çuvaşlar, IX. yüzyılın sonlarına doğru Türkistan’dan ve diğer İslâm ülkelerinden İdil’e gelen tüccarların etkisiyle ilk defa İslâmiyet’i tanıdılar. Bulgar Devleti’nin Moğollar tarafından yıkılmasından sonra (XIII. yüzyılın ilk yarısı) Altın Ordalılar’ın hâkimiyetlerine giren Çuvaşlar, XV. yüzyılın başlarında Altın Orda Devleti küçük gruplara bölünüp Kazan Hanlığı kurulduğunda (1437) bu hanlığın sınırları içinde kaldılar. Rus Çarı Korkunç İvan Kazan Hanlığı’na son vererek topraklarını işgal edince (1552) Çuvaşlar önceleri Ruslar’a karşı ayaklandılar, fakat 1556’da teslim oldular. Bu tarihten itibaren Rusların Çuvaşlar üzerindeki hâkimiyeti başladı ve kesintiye uğramaksızın günümüze kadar devam etti. Rus idaresi Çuvaşların Ortodokslaştırılması için çok çalıştı. Bu maksatla bazı misyonerler Çuvaşça öğrenmiş ve İncil’i bu dile çevirmişlerdir. Rus yetkililerin baskısı ile Ortodoks mezhebi bölgede resmî din olarak kabul edilmesine rağmen millî geleneklerine son derece bağlı olan Çuvaşlar eski dinlerini gizlice devam ettirmişler, ancak bunlardan kuzeyde yaşayan bazıları Hıristiyanlığı benimsemişlerdir. Bilhassa XVIII ve XIX. yüzyıllarda Ortodoks olmaları hususunda Çuvaşlar üzerinde büyük baskılar uygulanmıştır.

      XX. yüzyılın başlarında Çuvaşlar Ruslara karşı ayaklandılarsa da başarı sağlayamadılar. İhtilâlden sonra Mart 1917’de Çeboksarı’da Sovyet iktidarı kuruldu ve yeni idare Mayıs 1918’de bütün Çuvaş toprakları üzerinde hâkimiyet sağladı. Ardından Çuvaşların yaşadıkları ülke Rusya Federasyonu içinde Çuvaş Özerk bölgesi ilân edildi (24 Haziran 1920).”[8]

      Başkent Şupaşkar yer yer on beş katın üzerine çıkan modern yapılarıyla dikkat çekmektedir. Şehrin yerleşim plânı oldukça düzenlidir. Parklar, bahçeler ve yeşil alanlar bir hayli çoktur. Şupaşkar”ın nüfusunun % 67”sini Çuvaşlar, % 26”sını ise Ruslar oluşturmaktadır. Çuvaş halkının büyük bir çoğunluğu lise ve üniversite mezunudur. Şehirde kadınların da erkekler gibi çoğunlukla çalıştıkları görülür. Gün boyu çalışan insanlar, özellikle yaz aylarında akşamüzeri ve akşam vakitlerinde şehrin hemen yanı başında uzanan İdil nehri kıyılarında gezerek yorgunluk atarlar. Sinema ve tiyatro salonlarına koşarlar. Çuvaş köyleri ise bir başkadır. Her biri birer sanat âbidesi olan köy evlerinin en az dış görünümleri kadar iç dizaynları da mükemmeldir. Evlerin dış cephesindeki ağaç süslemeler, bu nadide yapılara ayrı bir güzellik katmaktadır.
Çuvaşların kıyafetlerindeki motifler ve ince nakışlar, tamamen tanıdık renk ve dokulardadır. Beyaz zemin üzerine kırmızı ve sarı renklerle işlenmiş geometrik desenli Çuvaş kıyafetleri, folklorik açıdan da oldukça ilgi çekicidirler.

      Başkent Şupaşkar, Çuvaşistan”ın kültür ve eğitim merkezidir. Çuvaşistan Devlet Üniversitesi, Pedagoji Enstitüsü, Ziraat Enstitüsü ve Ticaret Enstitüsü bu şehirdedir. Çuvaş Devlet Üniversitesi, 7 enstitüsü, 105 şubesi ve on bini aşan öğrencisi ile eğitim sahasında Çuvaşistan”ın gurur kaynağıdır. Bunun yanında Çuvaşistan”da Tıp, İletişim ve İdarî Bilimler fakülteleriyle, Yüksek Teknik Eğitim ve Kültür Enstitüleri de bulunmaktadır. Ülkede eğitim Çuvaşça ve Rusça olarak verilmektedir. Çeşitli kaynaklarda verilen bilgilere göre ülke insanının % 90”ı lise ve üniversite mezunudur. Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı”nın da Çuvaşistan”da iki okulu mevcuttur. Bugün, Türkiye”de öğrenim gören Çuvaş öğrenciler de vardır. Özellikle İstanbul, Ankara, Eskişehir ve Kayseri gibi illerimizde okuyan Çuvaş gençleri, Türk Dili, Uluslar Arası İlişkiler, Hukuk ve Ekonomi gibi alanlarda öğrenim görmektedirler.

      Çuvaş Türkleri, bilim ve teknoloji alanında da önemli başarılara imza atmışlardır. Bunlardan belki de en önemlisi, uzaya bir astronot göndermeleri olmuştur. Bu kişi, Andrey Nikoleyev”dir. Hâlen Çuvaşistan”da yaşayan Nikoleyev, Yuri Gagarin ve German Titof”dan sonra uzaya çıkan üçüncü astronottur. Bugün, yetmişinin üzerinde olan Nikoleyev”e "Uzaya çıkan ilk Türk" demek de yanlış olmayacaktır. Burada adı geçen diğer astronotlardan Yuri Gagarin”in de Çuvaş asıllı olduğu söylenilmekte ve hatta Şupaşkar”da bir meydanda Gagarin”in bir de heykeli bulunmaktadır.[9]

      “Çuvaşça ses özellikleri, gramer yapısı ve kelime hazinesi bakımından Türk lehçeleri arasında özel bir yere sahiptir. Bu sebeple Türkologlar Çuvaşça üzerinde önemle durmuşlar ve onun Türk lehçeleri arasındaki yerini belirlemeye çalışırken farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. W. Radloff, Çuvaşça’nın Türkçeleşmiş bir Fin-Ugur dili olabileceği ihtimali üzerinde dururken G. J. Ramstedt ve N. Poppe, Çuvaşça’nın Türkçe ile Moğolca arasında köprü vazifesi yapan üçüncü bir dil olduğu görüşünü savunmuşlardır. G. Clauson, J. Benzing, G. Doerfer, D. Sinor gibi araştırmacılar ise Çuvaşça’nın ayrı bir dil değil ses, gramer ve kelime hazinesi bakımından birçok ayrılıklar gösterse bile Türk dilinin bir lehçesi olduğu görüşünü benimsemişlerdir.”

      “Çuvaşça’ya ait belgeler XVIII. yüzyıldan kalmıştır. Ayrıca Rus kaynaklarında daha eski çağlardan kalma bazı Çuvaşça isimlere rastlanmıştır. XIX. yüzyıl Tatar âlimlerinden Hüseyin Feyzhanov 1863 yılında, Volga (İdil) Bulgarları’nın XIII-XIV. yüzyıllardan kalma mezar kitâbelerinde geçen “ciyeti cür” (yedi yüz) kelimelerinin Tatarca “citi yüz” (yedi yüz) ibaresine tekabül ettiğini ortaya koymuştur. Ayrıca bu ibarenin o devirde kitâbelerde geçen Çuvaşça bir sayı adı olabileceğini söyleyerek Volga Bulgarları’nın dili ile Çuvaşlar’ın dili arasında büyük benzerlikler bulunduğunu ispat etmiş ve bu dilin Volga Bulgarcası’nın bir devamı olduğunu ileri sürmüştür). İdil Bulgarları bu mezar taşlarında Arap harflerini kullanmışlardır. Daha sonra Çuvaşlar arasında Rus (Kiril) alfabesi kullanılmaya başlanmıştır. XIX. yüzyılda Çuvaş yazarı İvan Yakovleviç Yakovlev Rus alfabesine dayalı, Çuvaşça’nın ses özelliklerine uyan yeni bir yazı sistemi geliştirmiştir. Bugünkü Çuvaş alfabesi Yakovlev’in meydana getirdiği alfabenin biraz değiştirilmiş şeklinden ibaret olup otuz dört harf ve iki yardımcı işaretten oluşmaktadır. Çuvaş yazı dili bu yazı sistemiyle gelişmeye başlamıştır. Çuvaşça iki ana kola ayrılmaktadır: Anatriler’in konuştuğu Aşağı Çuvaşça ve Viryallar’ın konuştuğu Yukarı Çuvaşça. Bugünkü Çuvaş yazı dili Aşağı Çuvaşça’ya dayanmaktadır. Coğrafî sınıflandırmaya göre Çuvaşça Batı Türk lehçeleri arasında sayılırsa da dil özelliklerine göre yapılan tasnifte “r” grubu içerisinde yer alır. Ana Türkçe ile karşılaştırıldığında Çuvaşça’nın ses yapısında önemli değişiklikler olduğu görülür. Ayrıca isim ve fiil çekimi bakımından da öteki Türk lehçelerinden önemli ölçüde ayrılır. Çuvaşça’nın dil yapısı gibi kelime hazinesi de Türk lehçeleri arasında farklı bir durum gösterir. Çuvaşça’da Türk dilinin en eski tabakası sayılabilecek nitelikte pek çok kelime yanında Arapça, Farsça, Tatarca, Rusça, Çeremisçe ve Moğolca, ayrıca hangi dilden alındığı bilinmeyen kelimelere de rastlanır.”

      “Çuvaşça ile ilgili çalışmalar XVIII. yüzyıldan beri sürmektedir. Daha sonra birçok araştırmacı Çuvaşça üzerinde çalışmış, bu dilin gramerini ve sözlüğünü yazarak Çuvaşça’nın dil, folklor gibi çeşitli konularını açıklığa kavuşturan önemli çalışmalar yapmıştır. Eski Sovyetler Birliği’nde N. İ. Aşmarin, N. K. Dimitriev, V. G. Egorov, M. Ya. Sirotkin, M. İ. Skvortseov; Macarlar’dan J. Budenz, B. Munkácsi, Z. Gombocz, Gy. Németh; Finler’den Y. Wichmann, H. Paasonen, G. J. Ramstedt, M. Räsänen; Danimarkalı V. Grönbech ile oğlu K. Grönbech; Almanlar’dan J. Benzing, B. Scherner; Ukraynalı Omeljan Pritsak gibi pek çok Türkolog Çuvaşça üzerinde çalışmıştır.”

      “Çuvaşlar, 1552’de Kazan’ın zapt edilmesiyle diğer kavimlerle birlikte Rus Çarlığının hâkimiyeti altına girdiler. Dinî ve millî hayatlarını 200 yıl kadar serbest bir şekilde sürdüren Çuvaşlar, 1740’tan itibaren Rus Ortodoks Kilisesi’nin baskısı altında zorla Hıristiyanlaştırıldılar. Kilise yetkilileri Çuvaşlar’a Hıristiyanlığı öğretmek amacıyla önce 1769’da bir Çuvaşça gramer, sonra da özellikle 1804-1832 yılları arasında Çuvaşça bazı dinî eserler yayımladılar. Bu bakımdan Çuvaş yazı dilinin başlangıcı, misyonerlerin Çuvaşlar arasında Hıristiyanlığı yayma faaliyetleriyle yakından ilgilidir.”

      “Çuvaş edebiyatının ilk yazılı örneklerini, XIX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren kilisenin desteğiyle sağlanan misyoner yayınları oluşturur. Bunlar Çuvaşça yazılmış akaide ve ibadete dair kitaplar, azizlerin hikâyeleri, İncil’in bazı bölümlerinin Çuvaşça’ya tercümeleridir. 1917 Rus İhtilâli’ne kadar basılan 564 Çuvaşça eserin yarıdan fazlası dinî muhtevalıdır. Bu eserlerin dillerinin sade, fiyatlarının ucuz olması, halkın okumaya ve bu yolla kendi dilinde açılan edebî bir yola yönelmesine imkân sağlamıştır.”

      “Kahramanlık destanları, türküler, masallar, atasözleri ve bilmeceler bakımından Çuvaşlar zengin bir halk edebiyatı geleneğine sahiptirler. Bu alanda ilk yayınları XIX. yüzyılın ortalarından itibaren A. A. Fuchs, V. Sboev, S. M. Mihaylov ve N. İ. Zolotnitskiy yapmıştır. Daha sonra bu yüzyılın sonlarıyla XX. yüzyılın başlarında bilhassa N. İ. Aşmarin, İ. N. Yarkin, G. Timofeev, Finlandiyalı H. Paasonen ve Macar Gy. Mészáros, çok değerli halk edebiyatı malzemeleri derleyerek bunları neşretmişlerdir.”

      “1905 yılındaki ihtilâlle gelen serbestlik ortamında, o yılın sonlarında Kazan’da Çuvaşça ilk haftalık gazete Hıpar (haber) yayımlandı. Fakat gazete sosyal ihtilâlci fikri temsil ettiği gerekçesiyle 1907 yazında kapatıldı. Çok kısa süren yayın hayatına rağmen Hıpar Çuvaş millî edebiyatının oluşmasında önemli görevler üstlendi. Serbestlik yanlısı eski ve yeni nesle mensup birçok Çuvaş şair ve yazarı bu gazeteyi desteklediler ve çalışmalarını bu gazetede yayımlama imkânı buldular. Bunların arasında,  Ya. Turhan, T. Krillov, N. Kuz’min, M. F. Akimov, T. S. Semenov, N. İ. Polorussov gibi tanınmış şair ve yazarlar sayılabilir.”[10]

      Çuvaşça ve Rusça yayın yapan radyo ve televizyonların yanında Çuvaşça yayımlanan “Hıpar” (Haber) gibi gazeteler de mevcuttur. Bununla birlikte Rusça yayımlanan gazetelerin sayısı, Çuvaşça yayımlananlara oranla daha fazladır. Radyolarda özellikle akşam saatlerinde yapılan iki saatlik Çuvaşça yayınlarda haberler ve çeşitli kültürel programlar yer almaktadır. Televizyondaki Çuvaşça yayınlar ise daha çok folklorik açıdan önemli olup, bu programlarda Çuvaş halk şarkıları ön plâna çıkmaktadır. Bütün bunlara rağmen Çuvaşça yayınlardaki yetersizlik ve yayın tekrarları bu sahadaki önemli bir eksiklik olarak göze çarpmaktadır. Ülkede, Çuvaşça ve Rusça yazılmış pek çok kitap, kitapçı raflarını süslemektedir. Özellikle ilkokula yönelik Çuvaşça kitaplar fazlalıkla mevcuttur. Bunun yanı sıra Çuvaşistan”ın önemli şair ve yazarlarının eserleri de Çuvaşça yayımlanmaktadır.

      Bütün Türk yurtlarında olduğu gibi Çuvaşistan”da da sanatın ayrı bir önemi vardır. Hiç bir Çuvaş yoktur ki güzel sanatların biriyle az veya çok ilgilenmemiş olsun. Zaten sıradan bir şey hâline gelmiş olan bir enstrüman çalabilme kabiliyetinin yanında pek çok Çuvaş genci resim, tiyatro, şairlik ve yazarlık alanında üstün yetenekler ortaya koymaktadırlar. Geçmişte, Konstantin İvanov gibi henüz yirmisine gelmeden "Narspi" gibi bir sanat abidesini meydana getiren büyük şairler ortaya çıkaran Çuvaşlar, günümüzde de Raisa Sarpi gibi bizdeki 17 Ağustos depremini derinden hissederek hemen mısralara döküverecek kadar şair ruhlu insanlar yetiştirmişlerdir. Çuvaşistan”ın sanatkâr insanlarının sayısı elbette bununla sınırlı değildir. Ülkenin pek çok yeri sinema, tiyatro ve konser salonları ile örülmüştür.

      Çuvaşistan”da sağlık hizmetleri modern ölçüler içerisinde verilmeye çalışılmaktadır. Ülkede dünya çapında ün yapmış hastaneler mevcuttur. Göz hastalıkları üzerinde oldukça iddialı olan ve yurt dışından da pek çok hastası olan MNTK bu hastanelerin başında gelmektedir.

      Ülkede 1996 yılında uluslararası statü kazanmış olan bir hava alanı bulunmaktadır. Türkiye”den Çuvaşistan”a hava yoluyla ulaşım ise bugün için Moskova veya Kazan üzerinden sağlanmaktadır. Başkent Şupaşkar, karayolu ile Moskova”ya 670, Kazan”a ise 150 km. uzaklıktadır. Çuvaşistan”ın Moskova ile demiryolu bağlantısı da mevcuttur. Bunlara ilaveten İdil nehrinin de Çuvaşistan için önemli ulaşım yollarından biri olduğunu belirtmekte fayda vardır. Bu nehir yardımıyla Karadeniz”e ve Hazar”a ulaşmak mümkündür. İdil nehri ayrıca, Çuvaşistan için yük taşımacılığı konusunda da önemli bir vasıtadır.[11]

 

 

 

[2] NURİ YÜCE - ÇUVAŞLAR-Rusya Federasyonu’nda yaşayan bir Türk kavmi

[3] https://www.turansam.org/makale.php?id=687-Çuvaşistan Hakkında Genel Bilgiler - Gazi Türkiyat

[4] https://www.turansam.org/makale.php?id=687-Çuvaşistan Hakkında Genel Bilgiler - Gazi Türkiyat

[5] NURİ YÜCE - ÇUVAŞLAR-Rusya Federasyonu’nda yaşayan bir Türk kavmi

[6] NURİ YÜCE – ÇUVAŞLAR-Rusya Federasyonu’nda yaşayan bir Türk kavmi

[7] https://www.turansam.org/makale.php?id=687-Çuvaşistan Hakkında Genel Bilgiler - Gazi Türkiyat

[8]   NURİ YÜCE – ÇUVAŞLAR-Rusya Federasyonu’nda yaşayan bir Türk kavmi

[9] https://www.turansam.org/makale.php?id=687-Çuvaşistan Hakkında Genel Bilgiler - Gazi Türkiyat

[10] NURİ YÜCE – ÇUVAŞLAR-Rusya Federasyonu’nda yaşayan bir Türk kavmi

[11] https://www.turansam.org/makale.php?id=687-Çuvaşistan Hakkında Genel Bilgiler - Gazi Türkiyat

Cem Cüneyd Canan

Cem Cüneyd Canan © 2006 - 2024 Her hakkı saklıdır. Başa Dön