YUNUS NADİ AKIN

27 Ağustos 2005


Hayat dediğimiz  ve üzerinde yürüdüğümüz yol bir yerde bitiyor. Ömür dediğimiz bu yürüyüşte  belleğimizde kalanlara, yıllar sonra anılarımız diyoruz. Yunus Nadi Akın’la  olan  anılarımızın çocukluk  dönemimiz içinde kalan kısa bir  bölümünü, onu kaybetmenin  üzüntüsüyle sizlerle paylaşmak istiyorum. Emekli olduktan sonra  Erzincan’a yerleşmiş ve Özsöz  Gazetesi  Yazı İşleri  Müdürlüğü görevini  sürdürmekteydi.

Çocukluğumuz da bulunduğumuz yerlerden yaz tatillerine Kemah’ gelirdik. Tatil demek  bizim için Kemah  demekti. Okulların kapanması ve yaz mevsiminin başlamasıyla rahmetli babaannemle  Kemah’da bulurduk kendimizi. Dedemizden kalan evimiz  oturulacak durumda olmadığı için, halamlarda kalır bahçemizle ilgilenirdik. Cevizlerin  olması ve dökülmesiyle de  tatilimiz biterdi. Bu Kemah yazlarımız kardeşlerimle birlikte, rahmetli babamın Erzincan’a tayin olmasına kadar devam etti.

Kemah  merkezden veya demir yolu üzerinden bakıldığından çok daha farklı içinde inciler olan on mahalleden  oluşmaktadır. Erzincan’dan Kemah’a geldiğinizde  Sultan Melik Türbesi ve Karasu sağınızda tünel sizi solunuz da karşılar. İşte tam tünelin önünden  sakin ve şırıl şırıl akan bir su Karasu’ya kavuşur, Tanasur  Deresi. Tanasur Deresinin aktığı vadi, adını aldığı Tanasur mahallesine biraz da Derebaşı’na kadar devam eder. Kemah Kalesinin hemen arkasında Ayazma, Aşağı Gedik, Orta Gedik, Aşağı Tanasur, Tepe Tanasur şeklinde isimli mahallelerle bezenmiştir. İncirden fındığa kadar her türlü meyvenin  yetiştiği, azda olsa kavak, söğüt, diş budak ve akasya ağaçlarının bulunduğu cennetten  bir köşe diyeceğimiz güzellikte vadidir.

Ben sizleri bu güzellikler içinden Aşağı Gedik Mahallesine götüreceğim. Bizim mahallemize. Gürses, Ünsal, Uludoğan, Şenyuva, Özyurt, Terzibali, Zeybek, Tarlakazan ve Akın ailelerinin ve diğerlerinin doğup büyüdüğü mahalleye. Mahallemizin Ayazma’dan çıktıktan sonra hemen Kale ile karşılıklı bir tepenin üzerinde Kelem Yakup  Türbesi  diğer taraf da Hacı İsmail’in  Pınarı  en bilinen  noktalarıdır. Tanasur  Deresinin üzerinde ki  tarihi taş kemer köprüyü özellikle belirtmek isterim

Yunus Nadi Akın‘da bizim mahallemizin çocuğu idi. Bu taş köprüden geçtikten sonra  Nadi’lerin  evine gidilirdi. Her yaz Tanasur Deresine set çekerdik. Her yaz bir göl yapardık. Ağabeylerimizin öncülüğünde ana duvar  genişliğinde taş duvarla keserdik Tanasur Deresinin Suyunu. Siz buna minyatür baraj da diyebilirsiniz. Kimimiz taş, kimimiz çim, kimimiz  hıbar  (kum ve çakıl taşı karışımı)  taşırdık el birliğiyle. Çalışmayan göl de yıkanamazdı. (ÇİMEMEZDİ), Nadi  ile  böyle başlamıştı çocukluğumuz.Ben  1-2 yaş büyük olduğu için göl yaparken  ağbilenirdi. Akşam  üzerleri de Çoban Düzü’nde değişik oyunlar oynardık.

Yıllar geçti, lise yıllarında Erzincan’da bir araya geldik. Sonra memuriyet yıllarında iş  yerlerimiz  çok yakındı. Her gün görüşür olduk. Sonra  Bursa’ya gitti. İstanbul’ a geldiği zamanlar  görüşüyorduk. Kemah için  hazırladığı kitap üzerinde çok detaylı uzun fikri anlamda tartıştık. İstanbul Edebiyat Fakültesinde rahmetli Miroğlu hocayla  beraber üçümüz  kitap hakkında  yapılacakları gözden geçirdik. O dönem de bazı arkadaşlarımızın ilgisizliği nedeniyle kitabı  bastıramadık. Bir süre görüşemedik. Geçen yıl Erzincan da karşılaştık. Biraz yorgundu. Bir müddet  eşi de yanın da sohbet ettik. Bir  kaç ay önce hastalandığını ve hastahane de olduğunu öğrendim. Telefonla görüştük. Hazırladığı kitaplarından bahsetti. Hastahaneden çıktıktan sonra  hazırladıklarını bana gönderecek ve üzerinde tartışacaktık. Ve böylece vedalaştık. O sözünde durmadı…! O başka türlü vedalaştı…!

Sert görünen yapısının arkasın da  bambaşka bir iç dünyası vardı. Hani göl yaparken beraber olduğumuz Salim, Tekin, Güven, İhsan, İbrahim, Nazmi, Necati, Cemal ve Bayram’ı  ve kardeşlerimi bir araya getire bilsemde onlar anlatsalar onun  iç dünyasını. Belki bize  neden bunları  anlatıyorsun diyenleriniz olabilir efendim. Cevabım kitapları, kitaplarıdır. Bütün yakınlarına  Özsöz  Gazetesine baş sağlığı ve sabırlar  Yunus Nadi Akın’ Allah’tan rahmet diliyorum.

Cem Cüneyd Canan

Cem Cüneyd Canan © 2006 - 2024 Her hakkı saklıdır. Başa Dön