MİDYAT'A PİRİNCE GİDERKEN (PARDON...! DİMYAT MI?) DAĞITILAN BULGURDAN OLMAK...!

27 Şubat 2013


Aylardır aydınlarımız (!) bizlere; milleti, milliyeti, milliyetçiliği, ırkı, ırkçılığı, ulusu ve ulusçuluğu öğretmeye çalışıyorlar. İster istemez bayağı aydınlanıyoruz! Türk demekten, özellikle imtina eden bir başbakanın, bu inadına milliyetçiliği ret ederek, her türlüsünü ayakları ile çiğnemesini de ekleyince durup düşünüyoruz. Başbakan ne demiş? ‘’Biz Kürt milliyetçiliğini de, Türk Milliyetçiliğini de ayaklarımızın altına almış bir partiyiz.’’

Biz ise; MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜN çizdiği, hamurunun ERGENEKON’DA yoğrulduğu, TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİNİN şaşmaz yolcusuyuz.

‘’Ey benim her taşı bir mabed-i iman yurdum
Seni er-geç bana mutlak verecek Mabud’um’’ diyen Akif’in verilmesini beklediği ve ‘’Mabud’un’’ bize nasip ettiği toprakların bekçisiyiz. Adı Mezar taşlarında yazılı ŞEHİTLERİN de, her ZERRESİ toprağa karışmış, Mezar taşı olmayan, kanı ile bu toprağın her karışını sulayan ŞEHİTLERİN de emanetçiyiz.

Milliyetçiliği kavrayamayan, Bagrati’nin soyundan gelenlerin, tarih içinde çoğu zaman OSMANLI’DAN kurtulmak için Ruslardan yana olanların, Ruslardan yardım talebinde bulunanların, Kartlar’ın, Megreliler’in Çanlar’ın, 1578 lerden günümüze kadar TÜRK hoş-görüsü ile bu güne gelenlerin ve benzerlerinin zaten MİLLİYETÇLİĞİ anlaması beklenmemelidir.

Türkçe okuyup, Türkçe yazan herkes bilir ki; Ayaklar altına almak ‘’ÖNEMLİ BİR ŞEYİ, DURUMU ÇOK KÜÇÜKSEMEK’’ olarak bilinir. Ülkenin başbakanı işte MİLLİYETÇİLİĞİ böyle değerlendiriyor. Sonrasında da, söylediklerine çocukların dahi inanmayacağı düzeltmelere başvuruyor.

Burada, TÜRK MİLLİYETÇLİĞİ’Nİ anlatacak değilim. Zaten O’nu yaşayan, özümseyen herkes ve bütün DÜNYA ne olduğunu biliyor.

Aslında garip bir o kadar da acı olan, bebek katilinin, terörist başının, Pkk’nın elebaşının, cinayet şebekesinin başının ve Vatan haininin devletle mektuplaşması ve DEVLETİ yöneten hükümete isteklerini dikte etmesidir.

Başbakanın, muhalefet partilerine sürece yardımcı olmadıkları için söylemediğini bırakmıyor. Bilmiyor ki, 2002 yılında terör bitme noktasına gelmişken, acaba on yıldır neden terör bu noktaya gelmiştir?

29 Ekim 1923’den günümüze gelinceye kadar yaşadıklarımızı bir bir gözden geçirelim. Cumhuriyetin kuruluşundan sonrada yaşanan Kürt isyanlarını, Kürtlerin yaptıklarını, TARİH sayfalarına bir daha bakarak hafızamızı tazeleyelim. Bu bakış içinde bırakalım birileri, Cumhuriyeti kuranların Kürt sorununu yarattıklarını söylerken, birileri de hiçbir şeyden haberi yokmuşçasına Baldıran zehiri içmeye hazırlanıyor olsun. Ne diyelim; Afiyet olsun..!

Devlet Terörü yok eder. Eli kanlı teröristle Anayasayı pazarlık masasına getirecek şekilde mektuplaşamaz. Kendi kendine bilmeden, anlamadan barış yapamaz. Buna barış değil, barışı yok etmek denir. Buna önce kendi MİLLETİNİ aldatmak ve terörü uykuya yatırmak denir.

Barış nasıl mı yapılır;

Bizler ve bizlerden yaşlı olanlar DOKSAN yıl şunu yaşadık: Kürt isyanları, Kürt şekavetleri, Kürt eşkıyalılarının yaptığı arsızlık ve hırsızlık, bizlerin gördüğü yaşadığı günlük, olaylardı. Bütün bu yaşananlara rağmen, çarşı da esnaf, mahallede komşu olarak yaşmayı kabul ettik. Okullar da sınıf arkadaşı olduk. Asker de aynı birlikte, aynı karavanadan yerken, aynı koğuşta birlikte yattık. İş arkadaşı olduk. Aynı camiye gittik. Aynı siyasi partilerde görev aldık. Aynı meyhanede beraber kadeh kaldırdık. Cumhurbaşkanı, Başbakan, Bakan, Milletvekili olarak seçtik. Demokratik TÜRKİYE’DE herkese ne veriliyorsa onlar da aynı şekilde yararlandılar. Bugün iktidar partisinde seçilmiş Kürt Milletvekilleriyle Başbakan nasıl bir barış yapacak?

Fakat bizler hiçbir zaman sen KÜRTSÜN demedik. İşte bu kendiliğinden TÜRK MİLLETİNİN yaşanan bütün olumsuzlukları yok sayarak, doksan yıllık barışı sağlamasıdır. Bir gün dahi koynuna aldığı, kardeş bildiği insanların bir yerde ayrışmaya gideceğini düşünmemiştir. Teb’a ve reaya zihniyetiyle bakmamıştır. Türk Milletinin VAKUR davranışıyla top yekûn beraberliği temin etmiştir. Dersim İsyanını yapanların torunlarıyla ve diğerleriyle yan yana yaşamış ve yaşamaktadır. Bunu anlayamayanlara yazıklar olsun.

TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİNİ idrakten yoksun olanlar ise;

TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ’Nİ TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI’NA ve MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜN aşağıda söylediklerine dikkatlice bakarak karar versinler.

‘’Biz doğrudan doğruya MİLLİYETPERVERİZ ve TÜRK MİLLİYETÇİYİZ; Cumhuriyetin dayanağı TÜRK topluluğudur. Bu topluluğun fertleri ne kadar TÜRK kültürü ile dolu olursa, o topluluğa dayanan CUMHURİYET de o kadar kuvvetli olur.’’

‘’TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ ilerleme ve gelişme yolunda milletlerarası temas ve ilişkilerde bütün çağdaş milletlere paralel olarak ve onlarla bir ahenkle yürümekle beraber TÜRK toplumun özel karakterini ve başlı başına bağımsız hüviyetini saklı tutmaktır.’’

‘’Gerçi bize MİLLİYETÇİ derler. Fakat biz öyle MİLLİYETÇİLERİZ ki, bizimle işbirliği eden bütün milletlere hürmet ve riayet ederiz. Onların bütün milliyetlerinin gereklerini tanırız. Bizim MİLLİYETÇİLİĞİMİZ herhalde banal ve gururlu bir MİLLİYETÇİLİK değildir.’’

Kısacası, ‘’BÜYÜK TÜRK MİLLETİ ÖNÜNDE NAMUSUM VE ŞEREFİM ÜZERİNE ANT İÇERİM’’ diyerek YEMİN edenlerin akıllarınca MİLLİYETÇİLİĞİ ayakları altına almaları hakları ve hadleri değildir.

Türk Antropoloji Enstitüsü Tarihçesi, acaba iki sayfadan mı ibarettir? Buradan hamaset yapmağa kalkışanın, o kitabın ön yüzünde de arka sözünde de alnına ATATÜRK çarpar.

Midyat’a pirince (Pardon…! Dimyat’a) giderken, bu zihniyet ne vakit dağıttığı bulgurdan olacak? Yaşarsak, göreceğiz… TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ ise DÜNYA durdukça yükselerek var olacaktır.

KAYNAK: - Mehmet Akif Ersoy Şiir Külliyatı
Safahat
-Dr. Sıtkı Aydınel,
Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu
Atatürk Araştırma Mrk.

 

 

 

Cem Cüneyd Canan

Cem Cüneyd Canan © 2006 - 2024 Her hakkı saklıdır. Başa Dön