KÜRT RAPORU DEĞİL.... ŞARK RAPORU

20 Kasım 2008


Üzerinde çok konuşulan ‘’ŞARK RAPORU’’ (Kürt Raporu) na merhum İsmet İnönü ‘’Vazife seyahatine evvela sırası ile geçtiğim vilayetlerde rast geldiğim vaziyetleri ve meseleleri olduğu gibi hikaye etmek ile başlamak isterim.’’ Diyerek giriş yapıyor.

Ulu Önder ATATÜRK’ÜN bu konuya bakışını herkes biliyor. Söz konusu raporun ne dediğine geçmeden önce, biraz tarihin derinliklerinde KÜRTLERİN neler yapmış olduklarına bir bakalım.

Memluk devri müellifleri ‘’Erzen Beylerinin, memleketinin küçük, fakat mevkileri çok büyüktür.’’ ‘’ Bu beylerin halka ve misafirlere ihsanlarının eksik olmadığını ve XIV. Asırda KÜRT EŞKİYASININ tecavüzlerine uğradıklarını anlatırlar.’’
‘’Eyyübiler zamanında, şimale doğru gitmekte olan KÜRTLERİN, Erzen ve Bidlis Beylerine karşı tecavüzlerde bulundukları, bu tecavüzlere karşı NUSAYRİ ve YEZİDİLERİ yanlarına aldıklarını’’ tarih yazmıştır.
‘’İlhanlı-Memluk savaşları, İlhanlı İmparatorluğunun çöküşünde, KÜRT EŞKİYALARIN baskınları ile AHLAT şehrinin çok büyük tahribata uğradığını,’’tarih söyler.
‘’Uzun Hasan ile görüşmeye giden BARBARO, Bidlis şehrinin ve çevresinin üretkenliğini anlatırken, ‘şimale doğru uzayan dağlarda KÜRTLERİN yaşadığını, bunların dillerinin komşularından farklı olduğunu, kervanları basmakla, yolcuları soymakla meşgul olduklarını’’ anlatır.
Hatta, XIII. Asırda Anadolu’dan geçen MARCO POLO ‘’Şarki Anadolu da Ermeni ve Nasturilerden başka Kürtlerinde bulunduğunu, fakat bunların EŞKİYALIK yaparak kervanları soyduklarını,’’ söyler.
Aksak Timur bile, Şamdan Bağdat’a giderken ‘’KÜRT EŞKİYA ve HIRSIZLARIN’’ her fırsatta askerlerini yağma ve katlettiklerini görmüş, bunları ortadan kaldırmıştır.
Artuklular döneminde,’’ Türkmenlerle- Kürtlerin uzun süren mücadelelerinde de KÜRTLER yağma ve eşkıyalığa devam etmiştir.’’ ‘’ Türkmenler Nusaybin civarında gelin almak için ZAVZAN kalesi yakınından geçerken KÜRTLER düğün alayını basarak güveyiyi öldürmüşlerdir.’’
Yine, seyyah İbn Cubeyr,’’ yollarda ve çok güç dağ şartlarında KÜRTLERİN nasıl EŞKİYALIK yaptığını, sebep oldukları felaketleri,’’ anlatır.

Tarihin sayfaları arasından bunları aktarırken, Moğollara karşı, Türkmen, Arap ve Kürtlerin beraber karşı koyduklarını, ayrıca kısmen de olsa Türkmenlerin de zorda kalınca EŞKİYALIK yaptıklarını belirtmeliyim.

Bu Kürt hareketleri, Anadolu Selçuklu, Osmanlı, Cumhuriyetin kuruluşuna ve sonrasında da maalesef devam etmiştir. Burada anlatılan KÜRTLERİN büyük bölümünün sadece Anadolu da değil, Kafkasya, İran, Irak ve Suriye’de yerleşik KÜRTLER olduğunu da ayrıca teslim edelim.

İşte, eşkıyalık ve çapul geleneğinden beslendiği bilinen KÜRTLERE karşı birçok tedbirin alınması ve uygulanması kaçınılmaz olacaktı. İnönü, ŞARK RAPORUNU, böyle bir değerlendirmenin ortaya koyduğu sonuçlar karşısında hazırlamıştır. Burada hiç mi hata yoktur dersek, bence vardır. Mesela, üzerinde önemle durulması ve düşünülmesi gereken en önemli hata, KÜRT olmadığı halde, Kürtlerle birlikte hareket eden ve etmeyen ZAZALARIN, ALEVİLERİN de aynı kapsamda değerlendirilmiş olmasıdır.

Neden bu değerlendirmeler..? Neden KÜRT Raporları…? Cumhuriyetin kuruluşundan önce, çok zor şartlar altında yabancılarla mücadelesini zaferle sonlandıran bir MİLLET, her nedense KURTULUŞ SAVAŞI sonrasında da, içerde sözde ŞEYHLER ve KÜRTÇÜLERLE mücadele etmek mecburiyetinde kalmıştır. Bu mücadelenin nedenleri bu MİLLETE ATATÜRK tarafından armağan edilen üniter TÜRKİYE CUMHURİYETİ nin hangi zorluklarla kurulmuş olmasının altında yatmaktadır.

Biraz izan sahibi olanların, Koçgiri, Şeyh Sait, Ağrı ve Dersim İsyanlarını çıkaranların haklı gerekçelerinin olduğunu söyleme imkanları var mı dır. ?

Bütün bunların bilindiği ve yaşandığı dönemde İSMET İNÖNÜ ‘’ŞARK RAPORUNU’ hazırlıyor.

ADANA, ANTEP, ELAZİZ ve DİYARBAKIR’a geliyor.MARDİN, SİİRT, BİTLİS, VAN, MUŞ, KARAKÖSE, İRAN HUDUDU, KARS, IĞDIR, ARDAHAN, ARTVİN, RİZE, TRABZON, GÜMÜŞHANE, BAYBURT, ERZURUM, ERZİNCAN la Güney ve Doğu seyahatini, GİRESUN, ORDU, SAMSUN ve ZONGULDAK’a giderek raporunu tamamlıyor.

Yapılacakları; Genel Görüşler ve Tedbirler, İdari Meseleler, Dersim, İskan, Büyük Merkezler, Muvasala ve Su İşleri, Demiryolu İşleri, Liman, Su İşleri, Mühendis Heyetleri, Transit Meselesi, Finans İşleri, Yakacak ve Maden Meselesi, Kültür İşleri, Sağlık İşleri, Karadeniz İşleri, Milli Müdafaa İşleri ve Netice, başlıkları altında topluyor.
Anadolu’nun gittiği her yeri için eksik olanı tespit ederek, hiçbir ayırım yapmadan yapılacakları sıralıyor.

Raporda Kürtlerin, yabancılar tarafından ve de açık olarak Fransızlarca, nasıl kullanıldıklarının örnekleri vardır. Yine yabancıların KAÇAKÇILIKTA Kürtleri kullanmaları vardır. Geri kalmışlığın, asayiş bozukluğunun, yeterli olmayan güvenliğin ve benzer hadiselerin Doğu Anadolu ile Güneydoğu Anadolu da yaşandığı aşikar değil midir..? Devletin bütün bunları çözmek için büyük bir gayret sarf ettiğini, kimler inkar edebilir.

Dersim için düşünülen tedbirler ise, keyfi olarak alınmamış, yöre insanının tamamen silahlanması, devamlı surette çevre illere tacizlerde bulunması, sürekli isyanlar çıkarması sonucunda alınmıştır. Her sağ duyulu insanın, yeni kurulmuş bir CUMHURİYETTE, Anadolu’nun tamamında uygulanmayan tedbirlerin, sadece DERSİM de düşünülmüş olması, günün yöneticilerinin haklılığını göstermez mi..?

Türkiye de KÜRT sorunu yoktur. Türkiye de kendisini TÜRK ve KÜRT olarak tanımlayan her vatandaşın haklı veya haksız talepleri vardır. PKK nın yürüttüğü TERÖR sorunu vardır. Bu sorunu kendilerine zemin yapan siyasi KÜRTÇÜLERİN yaratmağa çalıştığı kaos vardır. Hayatiyetlerini bu zeminden alan bir avuç insanın ve onların dümen suyundan giden KÜRT tarikat şeyhlerinin, beylerin, ağaların, feodal yapı içinde kişisel menfaatleri vardır.

TÜRKİYE CUMHURİYETİNDE 85 yıldır, HAKKARİ’den EDİRNE’ye baktığınızda KÜRT arkadaşlarınızın, KÜRT komşularınızın, KÜRT akrabalarınızın, KÜRT öğretmeninizin, KÜRT avukatınızın, KÜRT hakiminizin, KÜRT savcınızın, KÜRT iş adamınızın, KÜRT yatırımcınızın, KÜRT milletvekilinizin, KÜRT Bakanınızın olduğunu hepiniz göreceksinizdir.

Ancak, şunu göremezsiniz; KÜRT TARİKAT şeyhlerinin DİN adına ve dini sorumlulukla kanın akmasını durdurmak için tek kelime ettiklerini göremezsiniz. O şeyhlerin İslam dinin de ŞEHİTLİĞİN ne demek olduğunu bildikleri halde, o gencecik çocukların terörist olmalarını önlemek için tek kelime ettiklerini göremezsiniz. Feodal yapıdan gerek siyasi, gerek ekonomik olarak beslenen sözde KÜRT ve KÜRTÇÜLERİN kendi doğdukları topraklarda, bir tek tuğlayı üst üste koyduklarını göremezsiniz.

Ayrılıkçı bir düşünce, bu millet de, bu devlet de mevcut olsa idi, 85 yıl iç içe, yaşamamız mümkün olur mu idi. Bu günlere gelirken, TÜRK’ÜN de, KÜRT’ÜN de gösterdiği özveriyi, gayreti kim inkar edebilir. Ne başbakanların, ne Kürtlerin bağırmasıyla, meseleye SORUN diye bakmasıyla, nede bu topraklarda sayıları abartarak şu kadar Kürt var demekle, bir yerlere varılmıyor. Adına sorun demekle de sorun olmuyor.

O dönemde Anadolu, Kafkasya, İran, Irak, Orta Asya ve Suriye’nin coğrafi yapısı üzerinde, TÜRK ve KÜRT nüfus yapısı nasıldı, isteseniz ona bir bakalım. Tarih sayfalarını birazcık aralayalım. Öncelikle uzun, uzun yazmadan herkese 1514 lü yıllara bakmalarını tavsiye ederim. Sonra; 1893 de MESSOUD FANY nin kayda değer çalışmaları sonucunda DÜNYA da ki, KÜRT nüfusunun 1.8 milyon olarak verdiğini, 1899 da Şemsettin Sami KÜRT nüfusu 1,5 milyon olarak gösterdiğini,( Anadolu, İran, Irak, Suriye Dahil) Başka bir kaynak 1911 de aynı coğrafya da 1.650 milyon Kürt’ün bulunduğunu, Birleşmiş Milletler Anket Komisyonu 1925 de DÜNYA da toplam KÜRT nüfusunu 3 milyon olarak gösterirken, TÜRKİYE de 1,5 milyon KÜRT olduğunu söylemektedir.

1929 -1930 da batılı uzmanlarca yapılan çalışmalarda DÜNYA da ki KÜRT nüfusunun 2.789.000 olduğunu bütün istastiki bilgileri değerlendirkten sonra vermişlerdir. Kaldı ki, 1927 Yılı Türkiye nüfus sayımı yabancı uzmanların kontrol ve gözetiminde yapılmış, 13,5 milyon TÜRKİYE nüfusunun sadece 900.000 civarında ki bölümü KÜRT olarak tespit edilmiştir.

Kürt nüfusunun yukarıda verilen sayılarla ilgili irdelenecek bir yanı ise, ALEVİLERİN bir bölümü ile ZAZALARIN da KÜRT nüfus içinde gösterilmesidir. Tarihte KÜRT isyanları olarak anlatılan Koçgiri (1921) Şeyh Sait (1925) Dersim (1937) ayaklanmalarını da yapanlar da, aslında KÜRTLER değil ZAZALARDIR.

Bin yıldır birlikte olduk edebiyatını temkinle bir yana bırakırsak, 85 yıllık CUMHURİYETİMİZDE kimse artık KÜRTLERE EŞKİYA diye bakmamakta, aklına dahi getirmemektedir. ( PKK HARİÇ) herkes bu topraklarda 1. sınıf vatandaş olarak yaşamaktadır.

Bu birliktelikte ki, kazancımız da, TÜRKLERİN payı küçümsenmeyecek kadar büyüktür. Yine bu güne gelmemizde KÜRTLERİN payının da, toplumla uyum ve kaynaşmada ki yeri inkar edilemez. Toplumda yankılandırılan hiçbir ses söylendiği gibi değildir. İsmet İNÖNÜ nün raporunu da okuduğunuz da gerçekten KÜRT değil, yazıldığı gibi ŞARK RAPORU dur. İnönü’nün kendi ifadesiyle de ‘’ ASIRLIK EKSİKLİKLERİN’’ düzeltilmesi için hazırlanan bir rapordur.

Raporda, KÜRT istilası, KÜRT şehri, KÜRT nüfusundan kastedilen, TÜRKİYE sınırlarının dışından hızla ANADOLU ya Kafkasya’dan, İran’dan, Irak’tan ve Suriye’den gelen KÜRTLERİN hareketleridir. Tenkit edilen, çekinilen bu KÜRT nüfus içindir. Kaldı ki, düşünceler ifade edilmekle kalmış, sadece SİLAHLI AYAKLANMAYA teşebbüs eden DERSİM için tedbire başvurulmuştur.

Madalyonun diğer yüzünü çevirdiğimiz de ve günümüze geldiğimiz de ise bakın neleri göreceğiz. Herkesin çok net ve açık olarak gördüğü bizi yöneten SİYASİLERİN konu hakkında bilgisizliği ve kabiliyetsizliği karşımıza çıkar. Hedeflenen, Feodal yapı üzerinden oy avcılığıdır. Tarikatlar üzerinden tahakküm kurmaktır. İnsana sormazlar mı, Bir iktidar partisinin genel başkanı benim partim de 70 civarında KÜRT milletvekilim var diyecek, hem bu ülkeye Başbakan olacak, bölge de, bir mahalli seçimden sonuç almak için, gerilim politikasına yol açacak, ama toplum karşısın da KÜRT Milletvekillerinin tek bir tanesi bu konuda tek bir laf etmeyecek. Acaba birileri çok mu saf..!

Madalyonun diğer yüzünde başka ne var..? DTP Milletvekilleri Doğu ve Güney Doğu insanı derken sadece KÜRTLERİ kast edecekler, bu bölgede sadece Kürtler meskunmuş gibi konuşacaklar, Türkiye insanı da, Dünya da, sanki bu yörede sadece KÜRTLER yaşıyor zannedecek. Bu o kadar yanlış, bir o kadar da istismar konusudur.
Garip olan bu konuda tek bir ALLAH kulunun, devlet görevlisinin ses çıkarmamasıdır. Doğruyu söylememesidir. Bütün bunların yanında o yörenin şehirlerinin ismini kullanarak kurulan İş Adamları Dernekleri, Vakıflar ve diğer Sivil Toplum Örgütlerinin susmalarıdır. Bu kuruluşları yönettiklerini zannedenler, şahsi ikballeri, siyasetçilerden beklentileri doğrultusunda, ama kurumlarının amaçları dışında ortalarda afralarla- tafralarla dolaşmaktadırlar.Bu konu da tek laf edeni,karşı çıkanı, doğruyu söyleyeni duydunuz mu..? Neden susmak ve doğruyu söylememek..?
Sivil Toplum Örgütleri susarken, Üniversiteler, Sendikalar ve Siyasi Partiler neden susuyor…? Hiç bileniniz var mı..?
Yine İsmet İnönü’nün ŞARK RAPORUNDA en çok öne çıkarılan bir bölümle bitirelim. İnönü Raporun da ‘’Erzincan yanındaki köyler, Dersim’in semiz ve mütehakkim halkı ile süratle dolmaktadır. Erzincan beyleri arazilerinde işlemek için Dersimlileri (MARABA) adı ile kullanmaktadırlar. Bu beylerin bir nevi Dersimli himayesine sığınmasıdır. Bu köyler ve marabalar Dersim çapulcu kollarının içeri yayılması için menzil ve yatak rolü yapmaktadırlar. Az zamanda Erzincan’ın KÜRT merkezi olması ile asıl korkunç Kürdistan’ın meydana gelmesinden ciddi olarak kaygılanmak yerindedir.’’ Demişse de, 73 Yıl dır, ERZİNCAN Kürt Şehri olmamıştır. Diğer şehirlerimizin de olmadığı gibi…
Bu siyasi beceri (!) ile bundan sonra ne olur onu bilemeyiz. Biz 73 Yılı dirlik ve birlik içinde yaşadık. Şayet herkes kendine düşeni dürüstçe yapar, aradan siyasi ve ekonomik ikbal peşinde koşan dalkavukları, din üzerinden siyasi nüfusa hakim olan tarikat ve tarikat şeyhlerini çıkarırsa, bu topraklar dün olduğu gibi bundan sonra da, TÜRK MİLLETİ olarak birlikte yaşayacağımız GÜLLÜK- GÜLİSTANLIK bir ÜLKE olacaktır.


KAYNAK : -Doğu Anadolu Türk Devletleri Tarihi (Prof.Dr.Osman Turan)
-Her Yönüyle Kürt Dosyası (Prof.Dr.Abdülhaluk M.Çay)
-Türk Toplumunda Zazalar ve Kürtler (Prof.Dr.Orhan Türkdoğan)
-Atatürk ve Kürtler -İnternet- (Serap Yeşiltuna)

 

 

 

Cem Cüneyd Canan

Cem Cüneyd Canan © 2006 - 2024 Her hakkı saklıdır. Başa Dön