İSMET PAŞA'NIN PERGELİ

31 Temmuz 2015


Türkiye, devlet adamlığından nasiplenmemiş kadroların elinde kaldığı için mi bu günlere geldik? Cevabını bulamıyorum! İçte, devleti kendilerince idare ettiklerini sanmalarından, dışta, monşerlerden kurtulduklarını anlatmalarından, kendilerince ve beceriksizce uygulanan yanlış politikalar sonucunda mı (?) bu acı günleri yaşamaya mecbur kaldık. Cevabını bulamıyorum!

Ve gördük ki, 24 Temmuz’da üzerinden 92 yıl geçmiş olan Lozan Barış Antlaşması’ndan, hâlâ ders çıkaramamışız! Hâlâ, Osmanlı’nın bizi o günlere nasıl sürüklediğini anlayamamışız!

Ancak bilmekteyiz ki;

Dinle devleti, ümmet ile milleti tefrik edemeyen “Yurtta sulh, cihanda sulh” ilkesini anlamayan basiretsizlerin, bağnazların öngörüsüzlüğü yüzünden bu günlere getirildik.

Sünniliği, Şiiliği İslâm’ın koyduğu kuralları kusursuz yerine getirir gibi (!) görünürken “ALLAH ile KUL ARASINDA” kalması gereken her şeyi, gösteriye çevirdikleri, önce kendilerini sonra da milleti aldattıkları için bu günlere getirildik.

2002 ve sonrasında; PKK-DHKP-C-KCK-KYP-YPG-PYD-IŞİD-EL-KAİDE-EL-NUSRA- MÜSLÜMAN KARDEŞLER-IRAK KÜRT BÖLGESİ-SELEFİLER-AB-MURSİ-MISIR-RABİA- KOALİSYON-ABD-VS. diyerek; bölgenin her köşesinde söndürülmüş terör fitilini yeniden yaktıkları, “MİT SADECE DIŞ İSTİHBARATA YOĞUNLAŞACAK” diyerek, cambaza baktırıldığımız da bu günlere getirildik.

Musul Konsolosluğu’nun basılması, 49 personel ve yakınlarının rehin alınması, PKK’nın kantonlar kurması, bütün bu olumsuz işaretleri göremeyenlerin beceriksizliği yüzünden bu günlere getirildik.

“Sözde barış” sözcüğünden güvercin simgeleri çıkaranların, Kürt ile Kürtçülüğü ve Kürtçülüğün EMPERYALİZMİN maşası olarak kullanıldığını bilmeyen bir zihniyetin basiretsizliği yüzünden, bu günlere getirildik.

Kararlarını TÜRK MİLLETİ olarak ANKARA’DA, dilediği gibi alamayan, dış güçlerin bilinen emellerine set çekemeyen, onların maşa olarak kullandığı terör gruplarının TÜRK DEVLETİ’Nİ hedef aldıklarını yeterince algılamayan bir zihniyetin, yetersiz politikaları sonuncunda bu günlere getirildik.

Etnik ayrışmaya, eli kanlı Kürtçüler tarafından sürüklendiğimizi, ABD-AB değerlendirmesi ile veya at gözlüğü ile baktığımız, ama göremediğimiz için bu günlere getirildik.

Her karış toprağından “NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE” ifadesinin çıkarılmasını alkışlamakla, paçavrayı bayrak saymakla, TÜRK, TÜRK DEVLETİ, TÜRK MİLLETİ olduğunu inkâr etmekle, polisine karakoldan, askerine kışlasından çıkmasına izin vermeyen veya verdirmeyen İKTİDARIN Kaymakamları ve valilerince uygulatılan anlamsız kararlar sonuncunda bu günlere getirildik.

İlgili, ilgisiz herkesin etnik teröre savaş demesinin yanlışlığını, EŞKIYALIĞI-ZORBALIĞI bir türlü anlatamadığımız için bu günlere getirildik.

Türk’ün Kürt’e, Kürt’ün Türk’e karşı olmadığını bilmeyenler yüzünden bu günlere getirildik. Yaşanan bunca acılardan sonra, bugün bile, “ASKIYA ALINAN-DONDURULAN-ÇÖZÜM SÜRECİ”NİN ne olduğunun, ısrarla TÜRK MİLLETİNE anlatılmadığı için bu günlere getirildik.

Demokrasi, barış, insan hakları, vesayet, darbe, din, iman, pusu, macera, keşmekeş, işbirliği, bölücülük, ihanet, tehdit, kardeşlik, eşitlik, halklar ve özerklik denilerek, bu günlere getirildik.

Hâlbuki 2005 yılından bu güne kadar, Kürt ve Kürtçülük hakkında 100’e yakın yazımda konuyu dile getirdim. Dilim de tüy, kalemim de mürekkep kalmadı. Muhalefette bulunan siyasi partiler ikaz etmiş! Sayısız ikaz içerikli “köşe yazısı”, sayısız tartışma programları yapılmış! Maalesef, AKEPE iktidarı anlamamış. Yetmemiş; Erdoğan, AKİLLERİ vasıtasıyla, anlamadığını da bir türlü anlatamamış.

Onun içindir ki; Bayrak-Tabut, Gözyaşı-Tabut, Çocuk-Tabut, Ana-Tabut, Baba-Tabut, Kardeş-Tabut, Babasız Doğacak Çocuk-Tabut, Dul Eş-Tabut, Sevgili-Tabut, İnsan-Tabut ve ŞEHİT-TABUT ile acı çektiğimiz, gözyaşı döktüğümüz, kahrolduğumuz günlere getirildik.

Demek ki; hamasetle, geçmişi karalamakla, stratejik derinlikle, sıfır sorun (!) analizleri ile ÜLKE yönetilemiyor. Yönetilemediği için de bu acı günlere getirildik.

“İki ayyaşla”, bir kadeh rakı üzerinden çok laf ettiğini zannedenlerin, bugün oturdukları koltuklarda var olmalarını sağlayan MUSTAFA KEMAL ATATÜRK ve İSMET İNÖNܒYE tutarsızca laf edeceklerine, yaşanmış gerçeği anlamış olsalardı, inanın ki bu acı dolu günlere getirilmezdik.

İSMET PAŞA’NIN CEBİNDEKİ PERGELE kafa yorsalar, O PERGELİN Millî Mücadele’deki yerini, Cumhuriyet’in kuruluşunda ki manasını bilseler, O’nu idrak edebilseydiler, inanın ki bu acı dolu günlere getirilmezdik…
 

Cem Cüneyd Canan

Cem Cüneyd Canan © 2006 - 2024 Her hakkı saklıdır. Başa Dön