İSLÂM KÜLTÜR VE...

31 Mayıs 2017


Kur’an-ı Kerim’e rağmen; allâmelerin aktörü olduğu ayrımcılık. Mezheplerin, maşa olarak kullanılmak üzere birtakım güçlere teslim ettiği beyinsizler. Hedefleri belirsizliğe saplanmış tarikatlar. İslâm’ı farklı, farklı yorumlayan anlayışlar. Derinlikler içerisinde, gerçekler ellerimizin arasından kayıp giderken, bocalayıp duran, İslâm âlemi…
      Herkes kendine göre Müslüman. Kan, gözyaşı, barut kokusu, sefalet bütün İslâm ülkelerinin ortak kaderi. Tahakküm altında inleyen yine O.
       Fakat hükmedenler,  zulüm edenler ve kazananlar hep Hıristiyan.
      Bunun tek nedeni cehalet ve kör bir bağnazlık. Dini ’ni doğru anlayamamanın doğurduğu anlayış. Ağzını açan; Kur’an-ı Kerim hükümlerini, sünneti, hadisi ve’l-hâsıl her şeyi biliyor! Ancak “AKLINI KULLANMAYI” bilmiyor. Hastalık da buradan başlayarak dini ’ni bildiğini iddia edenlerin, bilmediğini bilmemesi.
      Bunu sanatta, kültürde, teknolojide ve sanayide her alanda görmekteyiz. Suçlu DİN değil.. Suçlu; dinî kendi çıkarı doğrultusunda yorumladığını zanneden o geri kafa. Şayet din ilerlemeğe mani olsa idi, Türk ve İslâm Milleti;
       Cabir Bin Hayyan (721-805), Cahiz (776-869), El-Harezmî (780-850), Ebu Maşer (785-886), El-Kindi (801-873), Battani (858-929), Razi (865-925), Ali Bin Abbas (..?-994), Sabit Bin Kurra (..?-901), Farabi (872-950), El-Buruni (973-1051), İbn-i Sina (980-1037), Kaşgarlı Mahmud (1008 - 1105), İbnü’z Zerkale (1029-1087), Ömer Hayyam (1048-1131), İbn-i Rüşd, (1126-1198), Piri Reis (1465-1554), Mimar Sinan (1489-1588) gb. bilim adamlarını yetiştiremezdi.
       Acaba, birileri Türk ve İslâm bilim adamlarına, artık sen üretme, artık sen düşünme mi demiştir? Neden her konuyu anladığımızı ve bildiğimizi kabul ederek anlatırız ki?
      Son günlerde, herkes İbn Haldun uzmanı oldu! İbn Haldun Üniversitesi Sempozyumu’nda konuşan Cumhurbaşkanı ve AKEPE Genel Başkanı R. Tayyip Erdoğan, bakınız neler söylüyor;
       “Ancak, yine de İbn Haldun gibi tarih, iktisat, siyaset, sosyoloji, hukuk ve hadis gibi çok farklı alanlarda müktesebatı olan, ufku çağları aşacak kadar geniş bir âlim hakkında konuşmak, tabii ki kolay değildir. Çünkü her ne kadar bir silsilenin devamı olsa da, İbn Haldun hem metodoloji, hem de muhteviyat itibariyle seleflerinden çok faklıdır. O, müstakil bir ilim dalını, yani ilm-i umranı kurmayı başarmış, çok yönlü, özgün ve dâhiyane bir şahsiyettir.”
       “Fakat burada şu tespiti yapmak durumundayız. Kimi şarkiyatçıların ‘Şimdiye kadar, hiçbir ülkede, hiçbir çağda, hiçbir insan zekâsı MUKADDİME gibi bir eser ortaya çıkarmamıştır.’ Diye tarif ettikleri İbn Haldun ve eserleri, uzun süre ikinci plana atılmıştır. Sadece batı dünyasında değil, ülkemizde de, özellikle sosyal bilimler alanında İbn Haldun’un katkısı bilinçli olarak perdelenmiştir. En basitinden, Auguste Comte gibi birçok açıdan sorunlu batılı bilim adamlarının sosyolojiye katkısı önemsenirken, bu kişinin dahi hakkını teslim ettiği İbn Haldun adeta yok sayılmıştır. Yüzünü tamamen batıya dönmüş, bilginin yegâne kaynağı olarak batıyı kabul eden Türk aydınları, hikmet-î tarihin kâşifi İbn Haldun’u, adeta âdeme mahkûm etmeye çalışmıştır. Aslına bakılırsa, İbn Haldun bu çevreler tarafından, tarihten, felsefeden, toplumdan ve akademiyadan izi kazınmak istenen bir medeniyetin, devasa bir birikimin sembolüdür. Onun çağları ve sınırları aşan ilmi mirasının, bilinçli bir şekilde yok sayılmasının asıl sebebi de budur.”
      Cumhurbaşkanı Erdoğan, Pakistanlı şair ve mütefekkir Muhammed İkbal’in, ‘MUKADDİME’NİN bütün ruhunun Kur’an-ı Kerim olduğu, bu eserin ilhamını Kur’an’dan aldığı yönündeki düşüncesine atıfta bulunarak, “Bu büyük İslam âliminin eserlerine incelikle nakşettiği mesajlar, çoğu batılı ve batıcı aydını rahatsız etmiştir. Bu marazi ruh hâli de kendini görmezden gelme, yok sayma ve tahkir etmek olarak göstermiştir” diye ekledi. “İlmi ve âlimi kendi kısır ideolojilerinin kalıplarıyla tartanların gayesi, dinle-bilginin bağını koparmak, bizi tek bir kaynağa mahkûm etmektir. Ne yazık ki bu hedeflerinde belli oranda başarı da sağladılar. Son bir asırdır akademiden edebiyata, sosyal bilimlerden sanata kadar birçok alanda yaşanan çoraklığın, en büyük nedeni işte budur. Nasıl kökleriyle bağı kopan bir çınar kurursa, medeniyet birikimiyle irtibatını koparan bir ülke de fikrî kuraklığa maruz kalır. Yüzyıllara sarih ilim deryasından istifade etmeden, özgün eserler verilemez. Geçmişi yok sayarak geleceğe yürünemez. Bu ülke ne çektiyse, aşağılık kompleksinden çekmiştir. Bu millete en büyük zulmü, bağrından çıktığı toplumun değerlerine düşman, yasakçı, baskıcı jakobenler yapmıştır. Toplumumuzun can damarını kesmeyi amaçlayan bu yaklaşımı Ahmet Hamdi Tanpınar, bir tür ‘kültürel inkâr’ olarak tanımlıyor. Ben daha da ileri giderek diyorum ki, bu sadece kültürel inkâr değil, aynı zamanda kültürel bir intihardır. On yıllardır düşünce hayatımızın pınarlarını kurutan, işte bu hastalıklı ruh halidir.”
      Şimdi gelelim, bizim neden üretemediğimize, kavga etmemize, sanatta, kültürde en önemlisi “Elhamdülillah Müslüman’ım” derken dahi İslâm’ı farklı anlamamıza. Ne olduğu, kaynağını nereden aldığını bilmediğimiz kendinden menkul tarikat yapılanmalarına. Bir kesim kendini muhafazakâr olarak tanımlarken, II. Sultan Abdülhamid’e hiç söz söyletmemektedir.
      Ancak “Muhafazakâr ve statik bir siyaset takip eden Sultan II. Abdülhamid’in ıslahatçı düşünce ve faaliyetlere kaynaklık etme durumunda olan MUKADDİME’Yİ YASAK KİTAPLAR arasına almasının” nedenlerini ve “hastalıklı ruh halini” Cumhurbaşkanı yukarıda ki ifadeleri içerisinde anlatmamaktadır!
      İbn Haldun’un MUKADDİME isimli eserini son dönemde hazırlayan Sayın Süleyman Uludağ’ın ifadesiyle; “Türkiye’de ve diğer İslâm ülkelerinde liberallerden sosyalistlere kadar herkes, İbn Haldun’la ilgilendiği ve onun hakkında araştırmalar neşrettikleri halde, dinî ilimlerle uğraşan çevreler bu konuda susmayı tercih etmektedirler” dediğinde kime hak vereceğiz?
      De Slana, Monteil (Fransızca), Pirîzâde Mehmed Sâhib, Cevdet Paşa, Ali Abdülvâhid Vâfî, Prof. F. Rosenthal (İngilizce) ve Cheddadi gibi MUKADDİME mütercimlerini de herhalde unutmayacağız!
      Söyler misiniz, “Bu millete en büyük zulmü, bağrından çıktığı toplumun değerlerine düşman, yasakçı, baskıcı jakobenler” kimlermiş?
    
Kaynak: - İbn Haldun, Mukaddime, Haz. Süleyman Uludağ
-    Cumhurbaşkanlığı Web Sayfası, 20.5.2017
-    Türk İslâm Devletlerinin Bilim Adamları Kimlerdir?
-    https://www.msxlabs.org/form/soru-cevap
 

Cem Cüneyd Canan

Cem Cüneyd Canan © 2006 - 2024 Her hakkı saklıdır. Başa Dön