KIZILELMA "HEDEF TURAN" AMA NASIL? (XXXIV)

24 Mart 2024


                                    TOPLAM NÜF.    TÜRK NÜFUS            KM2
 
Moskova Oblastı              6.712.582            130.000                45.900    
Moskova Şehri               12.500.123            310.000                  2.511    

Moskova Oblastı;
      Rusya'yı oluşturan 88 federal bölgeden biridir. Resmî kuruluşu 14 Ocak 1929 olan Moskova Oblastı, Rusya'nın nüfusu en kalabalık federal bölgesidir. 2002 sayımına göre nüfusu 6.618.538'dir. 45.900 kilometrekarelik alanıyla Rusya'nın nüfus yoğunluğu en yüksek olan bölgelerinden biridir. Metalürji, petrol rafineleri, gıda, enerji, kimya ve ağır sanayi tesisleriyle gelişmiş bir endüstriyel alt yapıya sahiptir. (1 )
     “ 9. yüzyılda Hazar Kağanlığı hâkimiyeti altında yaşayan çok sayıdaki Slav kavmi, 860’lı yıllarda İsveç’ten gelen Vareglerin lideri Rürik’in yönetim alanındaki yeteneği ve tecrübesinden yararlanarak bir araya geldiler. Önce Novgorod’ta güç topladılar ve ardından Kiev’de güçlü bir devlet kurdular. Daha sonra 988 yılında Bizans’la gelişen ilişkiler dâhilinde Hıristiyanlığı benimsediler. Ortodoksluğun kabul edilmesiyle birlikte daha da kuvvetlenen Kiev Rusya’sı, irili ufaklı birçok Slav kavmini merkezi yönetime bağlı hale getirdi. 11. yüzyılın ilkyarısındaki Yaroslav döneminde dini kurumlaşmasını hızlandıran Kiev Rusya’sı, yenilenen hukuki ve askeri yapısıyla “yurt (udelnaya) sistemi” diye bilinen yeni bir döneme girdi. Yurt sistemiyle birlikte birçok şehirde yeni knezlikler ortaya çıktı. Knezlikler arasında “büyük knez” olma ve toprağını genişleterek diğer knezlikleri boyunduruk altına alma mücadelesi hız kazandı. Bu ihtilaf, 12. yüzyılda iktidarın Suzdal-Vladimir Knezliği’ne intikal etmesine sebep olmuştu. Artık Kiev Rusya’sının önemi azalmıştı. 
      Bu arada devam eden Kıpçak saldırılarına karşı birlik oluşturamayan Rus knezliklerini 13. yüzyıla girildiğinde Tatar-Moğol saldırısı bekliyordu. 1206 yılından itibaren şekillenmeye başlayan Moğol İmparatorluğu, yayılmacı politikasının ilk semeresini 1215’te Kuzey Çin’i fethederek almıştı. Sonrasında Harzemşahlar engelini aşan Cengiz’in (Çingiz) devleti, doğu ve batıda genişleme siyasetini daha da sertleştirdi. Rus knezliklerinin Kıpçaklarla olan ilişkileri ve dağınık görüntüleri, Moğol İmparatorluğunun iştahını kabartmıştı. Nitekim 1236 yılına gelindiğinde Cengiz’in torunu Batu Han, topraklarına Tatarlar ve Türklerden oluşan ordusuyla saldırdı. 6 yıl içinde Güney Rusya’nın nerdeyse tüm knezliklerini yağmalayan Batu Han, kendi idari teşkilatını kurdu ve Altın Ordu (Orda) devletinin temellerini attı. Saray şehrini başkent ilan eden Altın Ordu hanı, Rus knezliklerinin “knezlik makamını” sembolik olarak sürdürmelerine izin verdi. Altınordu’dan “berat-yarlık” alarak yönetimsel özerkliklerini Saray’a itaat etmek şartıyla devam ettiren Rus knezliklerinden Moskova Knezliği, 1283’ten itibaren tarih sahnesine çıkmaya başladı. Altınordu’ya ve diğer rakiplere karşı uygulanan politika, 200 yıl sonra Moskova’yı Ortodoks dünyasının tek hâkimi haline getirecekti. 15. yüzyılın sonuna gelindiğinde diğer tüm knezlikleri hâkimiyet altına alan ve bağımsız bir devlet olan Moskova Knezliği’nin bu sürecinde Türk Moğol dünyasında meydana gelen olayların etkisi büyüktü.
       I- Moğol İstilası ve Altın Ordu Devleti’nin Yükselişi 
      13. yüzyılda Cengiz Han önderliğinde şekillenen Moğol İmparatorluğu, askeri ve siyasi altyapısını tamamladıktan sonra fetih hareketine yöneldi ve büyük bir hızla genişlemeye başladı. Bu yayılışın ilk aşamasında Kuzey Çin vardı. Pekin, 1215 yılında Moğollar tarafından kuşatıldı. Fetih, Moğol yönetimi için askeri öneminin yanı sıra ayrı bir ehemmiyet arz etmekteydi: o da muazzam bir malzeme ve insan gücü kaynağı sağlamasıydı. Kuzey Çin ordusundaki birçok mühendisi ve teknisyeni bünyesine kazandıran Moğollar, ilerleyen yıllarda Harzemşahlar ile sorun yaşadılar. 1219 yılında Cengiz Han tarafından gelen bir kervan, Harzemşah şehri olan Otrar’a girdi. Tarihte Otrar Olayı olarak bilinen bu olayda Moğol kervanındaki tacirler, şehirde kumanya satın almak ve hamama gitmek için gezerlerken casus olarak şüphe uyandırdılar. Hemen sonra soyuldular ve öldürüldüler: Otrar valisi, ele geçirilen ganimetin bir bölümünü Harzemşah’a da gönderdi. Olayı duyan Cengiz Han’ın, gerçekleri aydınlatmak için gönderdiği elçiler, Harzemşahlar lideri Alâaddin Muhammed tarafından infaz edilince savaş kaçınılmaz hale geldi. İki yıl içinde Harzemşahlar devleti topraklarının bir bölümü Moğolların eline geçmişti. En sonunda şah güneye kaçtı ve Hazar Denizi’nde bulunan bir adada öldü. Türkistan’da hâkimiyet sağladıktan sonra gözünü batıda Kumanlar ve Rus knezliklerine diken Cengiz Han, gezi amaçlı yeni bir istila için emir verdi. Komutanlarından Cebe-Noyan ve Subutay-Batur, bu emir üzerine iki Moğol tümeniyle harekete geçtiler. 1223 yılında Azak Denizi’ne dökülen Kalka Nehri tarafında çarpışan Kuman ve Rus kuvvetleri, Moğollar karşısında ağır yenilgi aldılar. Savaş sonrası Cengiz Han’a geri dönmek isteyen Moğolları yeni bir sürpriz bekliyordu:  İdil’i geçtikten sonra, İdil Bulgarlarının baskınına uğradılar ve epeyce zayiat verdiler.  Moğol İmparatorluğu’nun kurucusu Cengiz Han, 1227 yılında Tangut’un şehirlerini fethettikten sonra öldü. Ölmeden önce oğlu Ögedey’i halefi ilan eden Cengiz Han, ülkeyi 4 oğlu arasında paylaştırdı.  Bu paylaşım, George Vernadskiy’in Moğollar ve Ruslar adlı eserinde şöyle geçmektedir: “Tuluy en küçük oğul olarak, Borcigin klanının mülkünün nüvesini Moğolistan’ın orta ve batı kısmını-aldı. Çağatay’a Kara-kitanların nehir havzası olan eski mülkü verildi. Yukarı İrtiş Nehri bölgesi dahil olmak üzere Çungarya, üçüncü oğul olan Ögedey’in arpalığı oldu. Nihayet Aral Gölü’nün kuzeyindeki yeni fethedilmiş bölge (bugünkü Kazakistan) en büyük oğul olan Cuci’ye bağışlandı; onun ölümünden sonra bölge Cuci’nın ikinci oğlu Batu’nun oldu.” Ögedey’in ulu kağan seçilmesinden sonra Moğollar, doğu, batı ve güneyde belirlenen bölgelerin seferlerini başlatmak için hazırlık yapmaya başladılar. Bu doğrultuda Ögedey, Rusya seferine komuta etmesi için yeğeni Batu’yu görevlendirdi. Batu’nun komutası altında, Moğol ordusu saflarına yeni katılan Orta Asya Türkleriyle birlikte 120 bin kişilik bir askeri kuvvet bulunmaktaydı. 1236 yılında Rusya topraklarına doğru ilerleyen Batu Han’ın yanında 1223 yılındaki zaferin mimarı Subutay-Batur da vardı. 1237 yılının Sonbaharında ilk önce İtil Bulgarları memleketi tahrip edildi. Bu tahribatla birlikte 1223 yılında Moğol ordusuna saldıran İtil Bulgarlarından rövanş alınmış oldu. Daha sonra Batu’nun kuvvetleri İtil Nehri’ni geçip Rus yurduna karşı sefere koyuldular. İlk önce Ryazan Knezliği ile çarpışan Batu Han’ın ordusu, Voronej’de saldırıyı başlattı. Vladimir Knezliği’nin desteğini alamayan Ryazanlılar, mücadeleye kendi zayıf kuvvetleriyle giriştiler. Mücadele Ryazan ordusunun yıkımı ve yenilgisiyle sonuçlandı. Moğol istilası daha sonra çevre knezliklerin şehirlerinde aralıksız devam etti. Yerli halkın ve Rus ordusunun kararlı ve özverili direnişine rağmen Ryazan, Kolomna, Moskova, Vladimir, Suzdal, Yaroslavl, Tver ve Kostroma gibi şehirler kısa sürede ele geçirildi ve harabeye çevrildi. 
      Kuzeydoğu Rusya seferini başarıyla tamamlayan Batu Han, Kıpçaklar (Kumanlar) ve Güneybatı Rus topraklarına saldırmak için harekete geçti. Böylece ilk önce Pereyaslavl ve Çernigov’u aldı,  ardından 1240 yılında Kiev’i ele geçirdi. Moğollar, 1240 yılının Aralık ayından 1241 yılının Ocak ayına kadarki sürede tüm Güney Rusya şehirlerini harabeye çevirdiler, ayrıca 1241’de Galiç-Volın Knezliği’nin topraklarını ele geçirdiler. Batu Han’ın ordusu, fethedilen yerlerdeki knezlerin Avrupalı devletler tarafından barındırılmasını engellemek için Avrupa seferine çıktı. Bu bağlamda Batu’nun askerleri, 1242’de Polonya, Macaristan ve Dalmaçya’yı tahrip ettiler. Ancak Batu’nun ordusu sefere daha fazla devam edemedi. Çünkü Moğol tahtında sorunlar baş gösterdi ve iktidarın halefleri arasında uzlaşmazlıklar başladı. Yaşanan iç karışıklıkla ilgili tarihçi A.Y. Yakubovskiy şöyle yazmaktadır: “Lakin Batu, bu memleketleri muhafaza etmeyerek 1242-1243’te Eflak ve Boğdan üzerinden Deşt-i Kıpçak’a dönmüştü. W.W. Barthold’un fikrine göre, Batu’nun garp seferine son vermesine sebep, bir taraftan onun askeri birlikleri arasında bulunan prenslerden Güyük (Ögedey’in oğlu) ve Böri (Çağatay’ın torunu) ile giriştiği kavgalar, diğer taraftan da Ögedey Han’ın ölümüne ait haberdi.” İktidar içi kavgalardan etkilenen ve fethettiği yeni topraklarda konuşlanmak isteyen Batu Han, 1242’de Aşağı İtil havzasını ana karargâh olarak belirledi: “Rus yurdunun ve Kıpçak sahasının temelli olarak hâkimiyet altında bulundurulması kararlaştırıldığından, Batu Han, Aşağı İtil boyunda durdu. Altın Ordu Devleti işte bu suretle kurulmuş oldu.” Cuci Ulusu olarak da bilinen Altın Ordu’nun başkenti Saray şehriydi. Saray sözcüğünün kullanım şekillerini Orta-Asya Tarihçisi V.V. Barthold şöyle aktarmaktadır:
       “Saray, Türklere pek erkenden gelmiş olan ve Kutadgu Bilig’de rastlanan Farsça bir kelimedir. Moğollar da hanlarının oturdukları eve bu adı veriyorlardı. Aynı ad, ‘saray’ etrafında meydana gelen şehirlere de verilmiştir. İşte Amuderya üzerinde, Tirmiz’in yukarısındaki Saray köyü, İtil üzerindeki Saray ve Kırım’daki Bahçesaray bu şekilde meydana gelmişlerdir.” Saray şehrinin Aşağı İtil mıntıkasında kurulmasının hem ekonomik hem kültürel hem de jeopolitik sebepleri vardı. Bir taraftan kervan ticaretinin ana yolu buradan geçiyorken diğer taraftan Moğol İmparatorluğu’nun merkezi olan Moğolistan’a da yakındı. Şunun altını çizmek gerekir ki bu şehir, sonraki yıllarda Özbek Han zamanında payitaht olan ve Berke Han tarafından yaptırılan Saray (Saray Berke) ile karıştırılmamak için Saray Batu adını almıştır. Altın Ordu devletinde ticaretin diğer önemli şehirleri arasında Urgenç, Bulgar ve Sarayçik de vardı.  İstiladan sonra Altın Ordu devletinin yönetim yapısına baktığımızda Rus knezliklerinin veraset usulüne müdahale etmediği görülmektedir. Bu durumla ilgili Esad Fuat Tugay’ın kitabında şunlar yazılmaktadır: “Rusya’yı istiladan sonra Tatarlar kendi hayat tarzlarına daha elverişli ve ahalinin en çoğu Ural-Altay ırkına mensup bulunan Orta Volga havzasıyla cenuptaki bozkır mıntıkasını fiilen işgal altında bulundurdular. Geri kalan Rus topraklarının idaresini mahalli prenslere bıraktılar. Yalnız her eyalete Baskak adıyla siyasi bir amir tayin ettiler. Bunların vazifeleri Rus prenslerin hareketlerini mürakabe etmek ve vergi tahsili için gönderilen memurlara lüzumunda yardımda bulunmaktan ibaretti.” Her ne kadar Rus knezlikleri kendi verasetlerini sürdürmüşlerdiyse de Orda’dan berat(yarlık) almadan memuriyetleri tasdik olmazdı. Bu bakımdan Rus knezleri ve başpiskoposlar Saray’dan berat olarak geçen “yarlık” almak zorundaydı. Bununla birlikte Altın Ordu merkezinde baskak ve knez arasındaki siyasi ve ekonomik münasebetlere bakan bir de “daruglar” vardı. Her darug, bir eyalete bakmakla mesuldü. Batu Han, 1256 yılında vefat etti. Yerine oğlu Sartak geçti. Ancak onun iktidarı kısa sürdü. Rus tarihçisi N. M. Karamzin şöyle yazmaktadır: “Batu’nun oğlu Sartak, büyük ihtimalle Tatarlar üzerinde hâkimiyet kurmak istedi. Fakat yeğenini öldüren iktidar aşığı amcası Berke’ye kurban gitti.” Sartak’ın Hıristiyanlığa olan sempatisinin iktidardan uzaklaşmasına sebep olduğu da ileri sürülmektedir. 
      Böylece 1257 yılında iktidara gelen Batu Han’ın kardeşi Berke Han, 1266 yılına kadar ülkeyi yönetti. Berke Han, din olarak İslamiyeti seçti. Berke döneminde Moğol hanlıkları arasındaki toprak savaşı ve Mengü’nün ölümü üzerine yaşanan hanedan içi çatlaklar, hem Altın Ordu’nun hem de Karakurum’un merkezi otoritesini zedelemeye başlamıştı. Meydana gelen çatlaklardan biri Azerbaycan’ın fethiyle ilgiliydi. Azerbaycan’ı ilhak etmek isteyen Berke Han, 1263-1264 yıllarında çıktığı Kafkasya Seferi’nde Moğolların İran’daki kolu İlhanlılarla (Hülagü Han) çarpıştı. İkinci çatlak, Mengü’nün oğulları Kubilay ve Arıkbuğa arasında kağanlık tahtı için mücadele başladı. Sonuçta, iki kardeş kağan ilan edildi. Kubilay, Şimali Çin’de, Arıkbuğa ise Moğolistan’da kağan oldu. İktidar içi bu çekişmeler ve bölünmeler, Rus knezliklerinin Moğol-Tatar yönetimiyle ilişkilerini etkiledi. Bu yaklaşımı belirleyen önemli iç çekişmelerden biri de Nogay Han’ın 13. yüzyılın ikinci yarısında Deşt-i Kıpçak’ta ya da Güney Rusya’da ağırlığını hissettirmesiydi. Berke’den sonra tahta geçen Mengü-Timur, 1280 yılında öldü. Ondan sonra tahta geçen üç han(Tuda Mengü, Tula Buka ve Tohta Han) Altınordu’nun batı bölgelerinin fiili birleşik yöneticisi ve aynı zamanda MengüTimur’un akrabası olan Prens Nogay’ın isyanıyla karşılaştılar ve itibar kaybettiler. Prens Nogay’ın bu girişiminden sonra Altın Ordu’nun havası şu şekilde bir değişime uğradı: “Moskova ve Tver’dekiler gibi Rus knezlerinin bazıları Saray’daki hana karşı, Nogay’a sadakatlerini bildirdiler. Böylelikle prens Nogay’ın yandaşları ile Saray’a bağlılık yemini edenler arasında çatışmalar başladı. Nogay’ın vassalları durumundaki Rus prenslerin bu hadisenin ardından elde etmiş oldukları net kazanç, hanın vergi memurlarını söz konusu prensliklerden çekmesi oldu.” 13. yüzyılın ikinci yarısında Moğolların merkezinde yaşanan otorite kaybı ve Altın Ordu’nun bu iç buhranı, Rus halkı içinde Moğol-Tatar hâkimiyetinin görüldüğü kadar sağlam temelleri olmadığı ve kurtuluşun yakın olduğu duygusunu güçlendirdi. 
      II- Moskova Knezliği’nin Büyümesi;
       Moskova, 12. yüzyılın ikinci yarısından itibaren bir yerleşim yeri olarak tarih sahnesine çıkmaya başladı. “Moskova” adı, tarihsel olarak bakıldığında vekayinamelerde ilk defa 1147’de geçer. Daha sonra 1156 ve 1176 yıllarında “Moskov”, “Guçkova” ve “Moskva” adlarıyla anılmaktadır. Yuri Dolgorukiy, şehrin kurucusu olarak bilinmektedir. Dolgorukiy, başında bulunduğu Suzdal Knezliğini diğer knezliklere karşı savunmak için Moskova’yı uzun süre sınır karakolu olarak kullandı. 13. yüzyılın ikinci yarısına gelindiğinde Tatar-Moğol boyunduruğu altında yeni knezliklerin ortaya çıktığı görülmektedir. Vladimir Knezi Aleksandr Nevskiy’in ölümünden sonra, knezliğin toprakları çocukları arasında paylaşıldı. 
      Rus tarihçi N. Ç. Borisov, paylaşımla ilgili şunları yazmaktadır: “Kasım 1263’te babası öldüğünde, Danil 2 yaşında bile değildi. Babasının vasiyetine göre oldukça mütevazi bir yurt olan Moskova’yı aldı.” Aleksandr Nevskiy’in küçük oğlu ve Moskova hanedanlığının kurucusu Danil, 1261 yılında doğdu.1283 yılında Moskova’nın ilk knezi oldu. Çocukluktan itibaren hakkı olan Moskova’yı büyük kardeşi Knez Dimitriy Aleksandroviç, kardeşine teslim etti. Danil dönemini diğerleriyle karşılaştıran 19. yüzyıl Rus tarihçisi N. M. Pavlov, şu şekilde anlatmaktadır “Eğer Danil’in büyük kardeşleri ve amcaları döneminde meydana gelen karışıklıklara bakılırsa, bilindiği kadarıyla Danil onların çekişmelerine karışmadı, şu sorulabilirdi: Onun knezliği nasıl geçti? Karşılığında şu söylenebilir ki: barış ve huzur içinde. Onun knezliğinde genelde herhangi bir iç karışıklık olmadı.” Moskova Knezliği’nin ilk lideri olan Danil’in iktidarı 1303 yılına kadar sürdü. Bundan sonra oğlu Yuriy Daniloviç, tahtı devraldı. Yuriy Daniloviç’le birlikte Moskova ve Tver knezlikleri, iktidar ve toprak savaşımı yaşadılar. Aleksandr Nevskiy’in yiğeni olan Tver yöneticisi Mihail Yaroslaviç, 1304 yılında Altın Ordu hanından Vladimir Büyük Knezliği için izin (yarlık) aldı. O dönemde Rus knezleri için Vladimir Büyük Knezliği’ne gelmek başat amaçtı. Tarihsel kaynaklara bakıldığında Moskova knezi Yuri Daniloviç’in bu izni almak için çok çaba sarf ettiği görülmektedir. 
      19. yüzyıl Rus tarihçisi M.S. Solovyev, 1304 yılındaki büyük knezlik çekişmesini şöyle yazmaktadır: “Yuri, Orda’ya geldiğinde, Tatar knezleri ona: ‘Eğer bize Mihail Tverskiy’den fazla haraç verirsen biz de sana büyük knezliği veririz.” dediler. Yuri, Mihail’den daha fazla haraç ödeyeceğinin sözünü verdi. Fakat Mihail, daha da artırdı, Yuri vazgeçti ve Mihail izni aldı.” Bundan itibaren iki knez arasında taht savaşının giderek şiddetlendiğini görüyoruz. 1317 yılına gelindiğinde büyük knezlik gerilimi iyice artmıştı. Aynı yıl Yuri Daniloviç, Altın Ordu hanı Özbek Han’ın kız kardeşiyle evlendi. Bu evlilikle Orda’yı arkasına alan Moskova knezi, buna rağmen Mihail’i yenemedi. Karısı, Tver knezine tutsak düştü. Özbek Han’ın kız kardeşi Konçak, bir daha Moskova’ya dönemedi. Her tarafta Tver’de zehirlendiği söylentisi dolaşıyordu. Bu Yuri için yararlı fakat Mihail için tehlikeli bir durumdu. Nitekim 1318’de Orda’ya çağrılan Mihail, zehirleme eylemini yerine getirdiği düşünülerek idam edildi. Onun ölümünden sonra çocuklarının Moskova knezine olan düşmanlığı had safhaya ulaştı ve 1325 yılında Mihail’in oğlu Dimitri, Yuri Daniloviç’i Orda’da öldürdü. Böylece Yuri’nin yerine kardeşi İvan, tahta geçti. İvan Daniloviç’e İvan Kalita lakabını takmışlardı. Moskova knezi, bir taraftan para biriktiriyordu, diğer taraftan da fakirlere hayır işliyordu ve bu yüzden deri bir para çantası taşıyordu. İvan Kalita, Tver Knezliği’nden farklı olarak Altın Ordu Devleti’yle sürekli arasını iyi tutmaya çalıştı. “İvan Daniloviç, hem han için hem de onun soyluları için değerli hediyelerle sürekli ziyarette bulunarak hanın sempatisini kazandı, böylece kendi topraklarını Tatar baskaklar (vergi toplayıcılar) tarafından Rus topraklarında yapılan kıyımlardan kurtardı.” Knezlikler arasında gittikçe adından söz ettirmeye başlayan İvan Kalita, iç politikada bazı ilkeler belirledi. 
      Rus tarihçisi N.G. Ustryalov, bu ilkeleri şöyle sıralamaktadır: 
      “1- Büyük knezlik iktidarını, I. Yaroslav ve Vladimir Monamach dönemindeki gücüne kavuşturmak, 
       2- Büyük knezlik hukukunu sırf kendi soyu için oluşturmak, 
       3- Babadan kalma miras olan Moskova Knezliği’ni büyütmek, yeni yerler ve şehirler almak.”
       Rus topraklarının merkezi konumuna dönüşen Moskova Knezliği, İvan Kalita döneminde Rusya’nın en güçlü knezliği haline geldi. Bu dönemdeki başarısını sınırlarını genişleterek devam ettirmişti: “İvan Kalita hiç silaha başvurmadan kendi topraklarını gözle görülür derecede genişletti. Onun döneminde Galiç Knezliği’nden Kostroma, Ygliç Knezliği ve Beloozer Knezliği’nden Vologda Moskova Knezliğinin hâkimiyeti altına girdi.” Siyasi olarak diğer knezlikler arasında rolü büyüyen Moskova, sosyal ve dini anlamda da Rusya’nın merkezi konumuna geldi. Öyle ki diğer yerlerden Moskova Knezliği’ne göç dalgası başladı. Almanlar, Lehler ve bazı Moğol Tatarlar bu dalgaya katıldı. Göç edenlerle ilgili önemli bir ayrıntıya da yer vermek gerekir: “Orda’dan buraya vaftiz adı Zahariy olan Murza Çet geldi. Murza Çet, gelecekteki Rus çarı Boris Godunov’un atasıydı.” Güçlü bir Moskova stratejisi izleyen İvan Kalita, dinsel anlamda da iktidar olmak için kiliseyle arasını iyi tuttu. Nitekim farklı knezlikleri gezen dönemin başpiskoposu Petro, Moskova’ya sık sık geliyordu. Petro, ömrünün son yıllarını Moskova’da geçirmek için Vladimir’e veda etti.  Onun gelişiyle Moskova’da dinsel kurumlaşma da hız kazandı. 4 Ağustos 1325’te başpiskopos Petro, Uspenskiy Sobor’un temelini kendisi attı. 1326’da vefat eden Petro’nun naaşı bu katedralde defnedildi. İvan Kalita döneminde Altın Ordu ile olan ilişkilerin ilerlemesi açısında büyük önem arz eden olaylardan biri 1327’deki Tver isyanıydı. Özbek Han’ın kuzeni ve elçisi olan Şevkal’in (Çol-han)-Rus vekâyinamelerinde Şelkan olarak geçiyor- Tver’e gelişi isyana sebep olan hareketti. 
      S.M. Solovyev, isyana sebep olan bu durumu şöyle yazmaktadır: “Birden halkta, Şevkal’in Tver’de knezlik yapmak istediği, kendi Tatar knezlerini diğer Rus şehirlerine yerleştirmek, Hıristiyanları da Tatar dinine geçirmek istediği söylentileri dolaşmaya başladı.” Bunun üzerine tüm Tver halkı, harekete geçti ve veçe (halk meclisi) toplandı. Şevkal ve Tatarlara karşı savaşma kararı alındı. Çarpışmada Şevkal öldü ve bu durum Orda’da şok etkisi yarattı. Tver halkını ve isyanın önderi Aleksandr Mihayloviç’i cezalandırmak için gönderilen birlik içinde İvan Kalita ve Suzdal knezi Aleksandr Vasilyeviç de vardı. İsyanın bastırılması sonrasında 1328 yılında Özbek Han’ın emriyle Vladimir Büyük Knezliği makamı İvan Monahova Korkunç İvan’ın oğlu Dimitri’yi öldürerek tahta geçtiği iddia edilen Boris Godunov’un Tatar olduğu anlaşılmaktadır. Kalita ve Aleksandr Vasilyeviç arasında paylaştırıldı. Böylece Moskova Knezliği yarı-büyük knezlik makamına ulaşmış oldu. 1341 yılına kadar süren İvan Kalita dönemi, Moskova Knezliği’nin büyümesi ve diğer knezliklerin hâkimiyet altına alınması açısından önem arz etmekteydi. Özellikle Altın Ordu adına Özbek Han’ın İvan Kalita ile yaptığı ittifak, Moskova yönetimini Rus toprağında muktedir hale getirdi. İvan Kalita’dan sonra yerine oğlu Simeon Gordiy, büyük knez oldu. Onun yürüttüğü politika Kalita’nın devamıydı: “O tamamıyla babasının politikasını benimsedi. Özbek ve Oğlu Canibek’i özenle memnun ettiği gibi, kendi toprağında kararlı ve sert bir yönetim gösterdi.” Bu bakımdan, Simeon Gordiy, kendisini tüm Rusya’nın lideri olarak görüyordu. Simeon Gordiy’in ölümünden sonra yerine büyük knez sıfatıyla kardeşi İvan Krasniy (1353-59) geçti. Oldukça pasif bir politika yürüten Krasniy’in son yıllarına kadar Altın Ordu’ya bağımlı tutumunu, çıkarı doğrultusunda devam ettiren Moskova Knezliği, 1360’lı yıllardan itibaren biriken siyasi, ekonomik ve askeri gücünü sahnelemeye başladı. Aynı döneme paralel olarak 1357’de Canibek’in kendi oğlu Berdibeki (12 kardeşini de öldürdü) tarafından öldürülmesiyle Orda’da karışıklıklar hız kazanmıştı. 
       III- Kulikovo Muharebesi ve Timur’un Altınordu’yu İstilası 
      II. İvan’ın (Krasniy) ölümünden sonra Moskova Knezliği’nin başına 9 yaşındaki oğlu Dimitri Donskoy (1359-1389) geçti. Donskoy’un selefleri dönemin de Altın Ordu’ya olan bağlılığından taviz vermeyen Moskova Knezliği’nin, onun döneminde bağımsız bir Rus devleti kurmak için mücadele ettiğini görmekteyiz. Bu dönem Altın Ordu’ya bakıldığında sık sık iktidar değişikliği ve iç kavgaların meydana geldiği bilinmektedir. Nitekim 1360’tan 1380 yılına kadar toplamda 25 han, taht mücadelesi verdi. Bu bakımdan, “Altınordu’da çıkan karışıklıklar, Rusya için son derece faydalı olmuştu. Birbirileriyle rekabet eden hanlar, Rus ve Litvanya prenslerinin yardımına muhtaç kaldılar.” Bu karışıklıklardan yararlanmak isteyen Dimitri Donskoy, 1370’li yıllardan itibaren Altın Ordu ile olan ilişkilerini askıya aldı. 1374’te vergi vermeyi bıraktı. Bu gelişmeler bağlamında tedirgin olan Altın Ordu yönetimi adına harekete geçen Mamay, Moskova’yı yeniden tahakküm altına almak için girişimlere başladı. Cengiz soyundan gelmediği için han olamayan ve ancak orduda büyük bir nüfuzu olan Mamay, tıpkı Batu Han’ın istilasına benzer bir sefer peşindeydi. Böylece sefer hazırlıklarına başlayan Mamay, birlikte hareket etme sözü veren Lehistan kralı Yagaylo ile ittifak yaptı. Mamay’ın girişimlerine karşı Moskova cephesinde de hareketlenme vardı:
       “Büyük knez kararını verdi ve cesaretini toplamak adına Aziz Sergey’in zaman kaybetmeme tavsiyesinde bulunarak kendisini muharebe için kutsadığı haberini aldı.” 150 bin kişilik ordusuyla yola çıkan Dimitri ve Mamay, 1380’de Don Nehrinin yukarı tarafındaki Kulikovo meydanında çarpıştılar. Büyük kayıplara rağmen (150 bin kişiden geriye 30 bin kişi sağ kalmıştı) muharebeyi Dimitri’nin ordusu kazandı. Don üzerindeki bu başarısından dolayı Dimitri, Donskoy ünvanını aldı. Muharebeye katılan Suzdallılar, Vladimirliler, Rostovlular, Pskovlular “Ruslar” adı altında bir araya geldiler. Kulikovo zaferi, Moskova Knezliği’nin bağımsız bir devlet olma yolunda attığı ilk ve önemli bir adımdı.
      Bundan sonraki süreçte Türk-Moğol dünyasında meydana gelen olaylar, bağımsızlık sürecine ivedilik kazandırdı. Bu olaylardan ilki Timur ve Toktamış arasındaki toprak ve iktidar savaşıydı. 1370 yılında Maveraünnehir’de hâkimiyetini kuran Aksak Timur, Emir Hüseyin’i etkisiz hale getirdikten sonra yayılmacı bir politika izledi. Bu yıllarda bilindiği gibi Altın Ordu yönetimi, iç karışıklıklar ve parçalanmalar yaşıyordu. Yayılmacı politikasına engel olacağını düşündüğü Altın Ordu’nun bu Aksak Timur 1335 yılında Barlaslar sülalesinden (Moğollara bağlı) Emir Taragay’ın ailesinde dünyaya geldi. Bazı efsanelerde, doğarken çocuğun saçlarının beyaz olduğu ve sıkılı yumruğu içinde kan pıhtısına rastlandığı anlatılmaktadır. Karışıklıklarından yararlanmak isteyen Timur, yeni hanı tahta geçirmek için çalışmalarını hızlandırdı. Nitekim, 1380’de Toktamış’ın Altın Ordu’nun yeni hanı olmasını sağladı. “Toktamış siyasi faaliyetlerinin ilk aylarında ve hatta yıllarında Timur’un yardımını seve seve kabul etmişti. Koruyucusuna karşı zahiren minnettar ve sadık kalan Toktamış, hakikatte çok geçmeden siyasi faaliyetine serbestçe başlamış, birçok hallerde doğrudan doğruya Timur menfaatlerine aykırı bir şekilde hareket etmişti. Zira bu sonuncunun vassalı olmak istemiyordu. Mamay’ın hezimetinden hemen sonra yani 1381’de Cuci ulusunun hâkimiyetini ele alınca Toktamış, Altın Ordu’nun kuvvetini ve siyasi hâkimiyetini canlandırmak gayesini takip etmek istemişti.” Timur, Toktamış’ın ileride sorun teşkil edeceğini ve aralarında er-geç bir çatışma çıkacağını biliyor, Toktamış da onunla mücadeleye hazırlanıyordu. “Deşt-i Kıpçak’ın zengin kaynakları ve insan gücüne dayanan Toktamış, güçlü bir orduya sahip bulunuyordu.” Böylelikle siyasi, askeri ve iktisadi anlamda kuvvetlenen Toktamış Han, 1380’li yılların sonlarında Timur’la açık bir münakaşaya girdi. 1387’de Maveraünnehir’e soygun amaçlı sefer düzenleyen Toktamış Han’ı sonraki yıllarda koltuğundan edecek iki şiddetli saldırı bekliyordu. Bu saldırılardan ilki 1391 yılında gerçekleşti. “Bugün Kuybişev eyaletinde bulunan Çeremşan’ın ayaklarından Kundurça suyu vadisinde, Kundurça veya Kunduzça mevkiinde meşhur bir muharebe olmuştu.” Muharebede başarılı olan Aksak Timur, rakibine şiddetli darbeyi indirmişti. Ancak Timur, Toktamış Han’ı tamamen ortadan kaldırmaya niyetliydi. Yine de savaş öncesi Toktamış’a elçisini gönderen ve barıştan yana olduğunu ileten Timur, hayal kırıklığına uğradı. “Elçi Şemseddin Almaliki, Toktamış’ın cevabi mektubuyla birlikte geri döndü ve Samur ırmağı kıyısında mektubu Timur’a  Urus Han’ın entrikalarından kaçan prens Toktamış, Semerkant’a geldiği zaman, Timur bu münasebetle Ak Ordu işlerine faal surette müdahale etmek imkanından hemen istifadeye kalkışmıştı. Timur mektuba çok kızdı ve orduya hazırlık emri verdi.
      ” Nitekim 1395 yılında Terek Nehri üzerinde iki taraf yeniden çarpışmaya girdi. Çarpışmada galip gelen Timur ordusu, kuşatmaya devam ederek Altın Ordu’nun Saray, Astrahan, Azak vb. önemli şehirlerini yağmaladı. “Timur, Orda’nın Volga nehri yakınındaki topraklarını talan ederek kuzeye doğru ilerledi ve az sonra onun öncü birlikleri Rus sınırlarına vardılar. Timur’un askerleri, Rus ve Orda şehirleri arasında bir ayrım yapmadan yıktılar ve Ryazan Knezliği tarafındaki Yelets şehrini yaktılar.” Timur’un bu ilerleyişi karşısında tedirgin olan Moskova Knezi Vasiliy Dimitreviç, olası bir savaş için hazırlık yapmasına rağmen herhangi bir çarpışma çıkmadı. Çünkü Timur’un ordusu, Karadeniz’in kuzeyi ve Kırım’ı yağmalamak için yön değiştirmişti. Timur için Rusya’nın kuzey toprakları yeterince verimli değildi. Bunun yanı sıra güçlü bir Moskova Knezliği’nin varlığı, Altın Ordu’yu zayıflatmak adına Semerkant’ın işine gelmekteydi. Bundan dolayı Moskova Knezliği, önemli bir engeli daha aşmıştı. Hemen akabinde Altın Ordu’ya vergi vermeyi durdurmuştu. Bu bağlamda Timur’un uyguladığı dış politika, Moskova Knezliği’nin güçlenmesine zemin hazırlamıştı. Timur’un Semerkant’a çekilmesinden sonra Altın Ordu’yu yönetmeye devam eden Toktamış Han, Kırım’ı hâkimiyeti altına almak için teşebbüslerde bulundu. Ancak Toktamış’ın saltanatı 1398 yılına kadar sürebildi: 
      “Bu sırada Altınordu’da yeniden karışıklık çıktı. Toktamış’ın rakipleri olan Timur Kutlug ve Edige, nihayet ona karşı bir ayaklanma tertip etmeye muvaffak oldular. Büyük Moğol asilzadelerinin ekseriyeti hükümdarlarını terk ettiler ve Timur Kutlug’u yeni han ilan ettiler. ”İktidardan umudunu kesen Toktamış, Han, sorunu barışçıl yollarla çözmek için kendi elçisi Urak’ı, harekete geçmeye başlayan Aksak Timur ordusuyla görüşmeye yolladı. Ancak elçi, Derbent’ten (Demir kapı) hiçbir sonuç almadan döndü. Moskova ordusu, büyük knez liderliğinde Oka Nehri kıyısındaki Kolomna’ya yaklaşmıştı. Tıpkı 15 yıl önce olduğu gibi tüm kasaba ve köylerden gelen Rus ordusunun burada toplanması gerekiyordu. Aynı zamanda Moskova’nın tüm katedrallerinde knez ve Rus ordusu adına aralıksız dualar edilmekteydi: Düşman, Mamay ve Toktamış’tan daha korkunç ilerlemektedir. Başpiskopos Kipriyan, Ortodoksluk ve Rus toprağı için savaşa gidenleri kutsayarak ve başkentte kalanlara destek olarak hemen hemen kiliseden hiç ayrılmadı. Lehistan’a kaçtı. Hanedan içi çekişmeler, sonraki yıllarda Altınordu’yu daha da güç duruma düşürmüştü.
       IV- Altınordu’nun Hanlıklara Bölünmesi 
      15. yüzyılın ilk yarısına gelindiğinde gittikçe güç kaybeden Altın Ordu’da Toktamış Han ve Timur Kutluk arasındaki otorite savaşı, çocuklarına ve torunlarına da yansıdı. Taraflar arasında yaşanan taht kavgası, Altın Ordu topraklarında çok sayıda hanlığın kurulmasına sebep oldu. Merkezi otoritenin kararlarını dikkate almayan ve dolayısıyla başkentin hâkimiyetini zayıflatan bu hanlıklardan biri Kırım Hanlığıydı. Giraylar hanedanlığının Kırım’a hâkim olma süreci şöyleydi: “Hacı Giray, Kırım’a ilk defa 1433’te geldi. Cenevizliler, 13 Temmuz 1434’te yapılan barış anlaşmasıyla Hacı Giray’ı Kırım hanı olarak tanıdılar. Ama birkaç ay sonra Nogay Hanı Seyyit Ahmet, Giray’ı Kırım’dan çıkardı. Giray, anavatanı Litva’ya kaçmak zorunda kaldıysa da Litva prensi N. Kazimir’in askeri ve mali desteği sayesinde tekrar döndü. Yeniden Kırım hanı olan Hacı Giray, Kırım-Solhat şehrini kendine başkent edindi. Nogay Hanı Seyyid Ahmet, kısa süre sonra Giray’ı bir kez daha Kırım’dan kovdu. Hacı Giray’a kesin olarak Kırım hanı olmak ancak 1449’da nasip olacaktı.” 
      1475 yılın da Osmanlı devletine tabi olan Kırım Hanlığı, Moskova ile yaptığı ittifaklarla Altın Ordu’yu zayıflatmıştı. Nitekim, Moskova Devleti’nin Taurid’e (Kırım) ilk saldırılarını 1223’te düzenlediler. Bu saldırı yalnızca Sudak şehrinin yağma edilmesiyle sınırlıydı. Kırım bozkırlarının nihai olarak işgali ise 1242’te tamamlandı ve o tarihten itibaren Altın Ordu’nun ulusu olarak han naibi (ulus emiri) tarafından yönetildi. Kırım ulusunun başkenti ve ulus emirinin ikâmetgahı, Tatarlar tarafından yarımadanın güneydoğusunda Çürük-su vadisine kurulan Kırım şehri oldu. XIV. yüzyılda ise Kırım şehrinin adı tedrici surette tüm Taurid yarımadasının umumi adı halini aldı. 1475 Haziranı başında Gedik Ahmet Paşa’nın küçüklü büyüklü üç yüz kadar gemi ile Kefe önüne gelerek burasını ve Çerkezistan’a kadar Karadeniz şimalindeki bütün Ceneviz kalelerini bir hamlede nasıl zapt ettiği malumdur. Burada yalnız muhasara esnasında Tatarların büyük kısmının Eminek kumandasında Türklerle birleşmiş olduklarını kaydedelim. 
      Kefe fethedildikten sonra, Cenevizliler tarafından hapse atılmış olan Mengli Girey, Ahmet Paşa tarafından zindandan çıkarıldı. Şimdi Osmanlılar vaziyete tamamıyla hâkim idiler; Anapa şehrine kadar şimali Karadeniz deki bütün Ceneviz kolonileri ellerine geçtikten başka zindandan kurtardıkları hanla bu sahillerin mukadderatı üzerinde en elverişli bir anlaşma yapabilirlerdi. Kendilerine en büyük bağımsızlığını ilan ettiği 1480 yılında Moskova knezi III. İvan ve Altın Ordu Hanı Ahmet arasında Uğra Nehri üzerinde yaşanan savaşta Kırım Hanlığı, III. İvan’a yardım etti. 15. yüzyılın ilk yarısında hanlıkların ortaya çıktığı yıllarda Moskova Knezliği de iç karışıklıklar yaşamaktaydı:
       “27 Şubat 1425’te Dimitri Donskoy’un büyük oğlu ve aynı zamanda Moskova Grandükü olan I. Vasiliy ölmüştü. Eski Rus geleneklerine ve Dimitri Donskoy’un tüzüğüne binaen Moskova tahtına ekber evlat Yuri Dimitriyeviç’in iclas edilmesi gerekiyordu. Ama Moskova boyarları ve I. Vasiliy’in aşırı ihtiraslı dul hanımı Sofya Vitovna, kişisel çıkarları uğruna 9 yaşındaki oğlunu tahta çıkarıp ülkeyi II. Vasiliy adına yönetmeye karar vermişti.” Bu karışıklıktan yararlanmak yerine kendi içinde bölünmeler yaşayan Altın Ordu’yu pasifize eden önemli hanlıklardan biri de Kazan Hanlığı’ydı. Kazan Hanlığı kurulmadan önce Altın Ordu devletinin yönetimine baktığımızda taht kavgasının şiddetlendiğini görüyoruz. Bu taht kavgasında adı geçen şahsiyetlerden biri Uluğ Muhammed Han’dı. 
      M.G. Hudyakov, Uluğ Muhammed Han’ı şöyle anlatmaktadır: “Diğer Muhammed’ten (Kuçuk yada Kiçi yani Küçük) farklı olarak “Ulu” yani büyük lakabını alan Han Muhammed, namı bilinen Toktamış’ın torunu ve Saray Hanı Celaleddin’in oğluydu.”1428 yılında Altın Ordu tahtına oturan Uluğ Muhammed, 1437 yılına gelindiğinde Saray’daki otoritesini kaybetti. Timur Kutluk’un torunu Kiçi Muhammed iktidarı haiz oldu ve Uluğ Muhammed’e Kırım’da hanlık kurma yolunu açtı. Ancak Kırım’da barındırılmayan Uluğ Muhammed, doğuda Orta İtil mıntıkasına doğru yöneldi. Böylece 1437-38 yıllarında Kazan mukavemeti gösterecek kuvveti, Tatar aristokrasisini ittifaklarında tutmaktaydılar ve bu ittifak sayesinde Mengli Girey’e hanlığını iade edebilirlerdi. Mengli Girey bütün istikbalini ellerinde tutan Osmanlılara istediklerini vermekten ve onlara sığınmaktan başka bir şey yapamazdı. Moskova ve Kırım (Ahmet Han’ın potansiyel rakibi) arasındaki ilişkilerin kurulması bu döneme denk gelir. Büyük knez, Kırım hanı Mengli Giray tarafından gönderilen Aziz Baba’yı sevgiyle, kardeşçe ve hürmetle karşılayarak kendi elçisi N.V. Beklemişev’in 31 Mart 1474 tarihinde onunla Kırım’a gitmesine müsaade eder. Uluğ Muhammed’in Kazan şehrine yöneldiğini yazan bazı Rus tarihçilerinin aksine Akdes Nimet Kurat şunları yazmaktadır: 
      “Uluğ Muhammed’in Kazan şehrini alıp almadığı katiyetle tespit edilemiyor; burası galiba Uluğ Muhammed’in oğlu Mahmut Han tarafından zapt edilmiş ve Kazan Hanlığının merkezi olmuştur.” Aynı düşünceyi savunan 19. yüzyılın Rus araştırmacısı V.V. Velyaminov-Zernov, Nikonov ve Voskresen vekâyinamelerini baz alarak Kazan’a ilk kez Uluğ Muhammed’in oğlu Mahmut Han’ın (Mahmudek) geldiğini açıklığa kavuşturmaktadır. Kazan Hanlığı, kurulduktan sonra dış politikasını topraklarını genişletmek ve Moskova Knezliğini huzursuz etmek üzerine kurmuştu. “1445’te Uluğ Muhammed, oğulları Mahmudek ve Yakub’u Rusya üzerine mutat bir seferle görevlendirdi. 7 Temmuz’da Suzdal yakınındaki Spaso Yemtimyev surları önünde Tatarlarla II. Vasiliy ordusu arasında vuku bulan savaşta Rus ordusu kılıçtan geçirildi ve grandük de esir alındı.” Çarpışma sonrası 200 bin ruble fidye ödemeyi kabul eden Vasiliy Vasilyeviç, Uluğ Muhammed’in oğlu Kasım’a Oka nehri etrafında toprak vermeyi taahhüt etti ve böylece Meşersk bölgesinde Tatar Kasım Hanlığı ortaya çıktı. “Uluğ Muhammed ile II. Vasiliy arasında yapılan anlaşmaya göre Moskova ve Ryazan Knezleri, Kasımov Hanlığı’na vergi ödemek zorundaydılar.” Savaşta Moskova Knezliği’nin yenik ayrılmasına rağmen anlaşmanın Kazan Hanlığı’yla yapılması, Altın Ordu tahakkümünün bitişi anlamına gelmekteydi. Anlaşma her ne kadar Moskova’yı Altın Ordu’dan koparıp Kazan Hanlığına bağladıysa da sonrasında yaşanan iç karışıklık, Moskova üzerinde kurulan hâkimiyetin uzun sürmeyeceğini gösterdi. Anlaşmadan sonra Moskova’dan gelecek ganimetler, Kazan yönetimini iç çekişmelere sürükledi. Zira Uluğ Muhammed’in büyük oğlu Mahmudek, zenginliklerin cazibesine kapıldı ve babasını bu zenginliklerden alıkoyarak öldürdü. Mahmudek’in bu girişimleri ve iktidar olma ihtirası, kardeşleri Kasım ve Yakub’un kaçmalarına sebep oldu. 15. yüzyılda kurulan Astrahan, Sibir, Özbek ve Kazak Hanlıkları, Altın Ordu’nun Moskova üzerindeki otokratik yönetim anlayışını zayıflatan diğer unsurlardı. Altın Ordu zayıflarken, Moskova yönetimi diğer Rus knezliklerini bir çatı altında toplamaya devam ediyordu. 
      V- İstanbul’un Fethi ve Moskova’ya Etkisi 
      15. yüzyılın ikinci yarısında Moskova yönetiminin güçlenmeye başladığı dönemde Osmanlı Devleti’nde taht değişikliği oldu ve 1451’de devletin başına padişah II. Mehmet geçti. İstanbul’u ele geçirip Osmanlı devletini dünyanın merkezine koymaya niyetli olan II. Mehmet, fetih için harekete geçti. Ancak dönemin veziriazamı Çandarlı Halil Paşa, Batılı devletlerin birleşmesi tehlikesinden çekinerek İstanbul’un fethedilmesine karşıydı ve bir uzlaşmaya gidilmesi gerektiğini söylemişti. “Buna karşı Zaganuz, Batılı devletlerin birleşemeyeceklerini, bir ordu gönderseler bile Osmanlı kuvvetlerinin üstün olduğunu ve İtalya’dan herhangi bir yardım gelmeden önce şehrin zapt olunabileceğini hararetle savundu.” Zaganuz’un önerilerini daha akılcı telakki eden II. Mehmet, fetih için hazırlık yapılması emrini verdi. Böylece İstanbul yakınlarında Boğaz Kesen (Rumeli) Hisarı inşa edildi. “Boğaz Kesen surlarının yapımı biter bitmez Sultan Mehmet, kuşatmanın son hazırlıklarını görmek için Edirne’ye döndü, sonrasında ise İstanbul’a çıkarma yaptı.” II. Mehmet’in ordusuna oranla az sayıda olan Bizans kuvvetleri, kuşatmada zor anlar yaşadı: “Günlerce, haftalarca Avrupa’dan geleceği söylenen yardım beklendi. Nitekim Sultan Mehmet’in ordugâhına iki defa gelen Macar elçileri, kuşatma kaldırılmazsa kral Ladislav’ın ve meşhur komutan Yanoş Hünyadi’nin Osmanlı ülkesine yürüyeceğini bildirdiler. Denize açıldığı duyulan bir Venedik donanması da bekleniyordu Bizans’ta. Sonunda ne Macar ordusu kımıldadı, ne Venedik donanması geldi. Son Bizans imparatoru Konstantin Dragazes de sadece tahtını değil, canını da kaybetti şehrin alındığı 20 Mayıs 1453 günü. Sultan Mehmet ise ülkesinin doğal merkezini ele geçirmiş oldu.” 
      İstanbul’un fethedilmesi bir taraftan Türk dünyasının önünü açarken, diğer taraftan Bizans’ın dini ve siyasi mirasının doğuda yeni bir gücün eline geçmesine zemin hazırlamıştı: Moskova knezliği. Öyle ki Elazar Manastırı’nda bulunan papaz Philote, Moskova’nın 3. Roma olduğunu ilan etmişti. Bu arada Moskova Knezi III. İvan’ın karısı ölmüştü ve yeni evliliğini son Bizans İmparatoru Konstantin Dragazes’in yiğeni ve Mora despotunun kızı Sofya Paleolog ile yapmıştı. Bizans imparatorluğunu yeniden diriltmek için umutlar besleyen Sofya, bu evlilik ile Moskova’yı örgütledi: “Sofya, işe unvan bulmakla başladı. Kocasına Sezar’ın kısaltılmış bir şekli olan ‘Çar’ ünvanını verdi ve bunu kanunileştirdi. Artık Rus hükümdarları ‘Çar’ olmuştu. İkinci olarak da III. İvan’ı, Bizans tahtının gerçek varisi olduğuna inandırdı. İvan, Bizans’ı yeniden kuracak ve tekrar İstanbul’u Osmanlı’dan alarak başkent yapacaktı.” Sofya, Moskova’ya giderken Bizans’a özgü birçok ritüeli yanında aldı ve Bizans’ın çift başlı kartalı, Moskova’nın resmi devlet mührüne döndü. Artık Moskova Knezliği’ne Ortodoks dünyasını bir devlet olarak temsil etme ve bağımsızlığını ilan etme sorumluluğu düşmüştü.” (2)
Moskova Şehri;
      Rusya'nın başkenti ve en kalabalık şehridir. Şehir merkezinde 10.406.578'lik nüfusa sahiptir. Banliyöler de eklendiğinde 18 milyona yaklaşan bir nüfusa ev sahipliği yapmaktadır.
      Moskova Doğu Avrupa’nın  önemli bir politik, ekonomik, kültürel ve bilim merkezidir. Topraklarının tamamı Avrupa’da  yer alan en büyük şehirdir, İstanbul'un ardından Avrupa’nın  2. en büyük şehridir. Ayrıca Dünya'nın en büyük 18. kentsel alanına sahiptir. Forbes’in  2013 yılı araştırmasına göre Moskova Dünya'nın en pahalı 9. şehri seçilmiştir. Aynı zamanda Dünya'nın sayılı büyük kentsel ekonomisine sahip olan Moskova, "Global şehir" kabul edilir. Turizm  konusunda dünya çapında en hızlı büyüyen şehirlerarasında yer alan Moskova, aynı zamanda yeryüzündeki en kuzeyde yer alan Metropol  unvanına sahiptir. Avrupa'nın en uzun tek başına duran yapısı olan Ostankino Kulesi’ne, yine Avrupa'nın en yüksek gökdeleni unvanına sahip Federation Tower'a ev sahipliği yapar. 1 Temmuz 2012'deki bölgesel genişlemenin ardından yüzölçümü 2 kat artmış olup, 233.000 kişi ise nüfusa eklenmiştir.  Avrupa Rusya'sında yer alan şehir, Moskova Nehri’nin  üzerinde yer alır. Denize kıyısı olmayan en büyük şehirdir. Şehir aralarında Aziz Vasil Kadetrali’nin  de bulunduğu birçok tarihi bina ile zengin bir mimariye sahiptir. Kapladığı alanın %40'ını ormanlar ve yeşil alanlar oluşturması, Moskova'yı Dünya'nın en yeşil şehirlerinden biri yapar. Şehir sırasıyla Moskova Knezliği, Rusya Çarlığı, Rus İmparatorluğu, Sovyetler Birliği  ve son olarak şu anki Rusya devletine başkentlik yapmıştır. Moskova Rus kültürünün merkezi konumundadır ve içerisinde barındırdığı birçok müze, tiyatro ve akademik kurumlardan dolayı sayısız bilim insanı ve sanatçıya ev sahipliği yapar.
      Rusya Hükümeti'nin merkezidir. Şu anda Rusya devlet Başkanı'nın çalışma yeri olan Moskova Kremlini de şehirdeki önemli yapılardan biridir. Moskova Kremlini Orta Çağ kalesi olarak inşa edilmiştir. Kremlin ile birlikte Kızıl Meydan da Dünya Mirası listesine giren yerlerdendir. Rus Parlamentosu'nun iki birimi (Devlet Duması ve Federasyon Konseyi) de Moskova'da bulunmaktadır.
      Şehir yaygın bir transit ulaşım ağına sahiptir. 4 uluslararası havaalanı, 9 demiryolu istasyonu, sayısız tramvay, monorail sistemi ve en önemlisi Dünya'nın en derin yer altı hızlı taşıma sistemine sahip olan Moskova Metrosu metropolün yaşamında önemli bir yere sahiptir. Ayrıca Moskova Metrosu zengin mimarisi ve 200'ü aşkın istasyonu ile şehrin simgesel noktalarından biri haline gelmiştir.
      Rusya'nın iki federe şehrinden biridir. 1917 Ekim Devrimi'nden sonra Mart 1918'de başkent olmuştur.  1980 yaz olimpiyatlarına ev sahipliği yapmıştır. Moskova'da yaşayan milyarder sayısı diğer dünya şehirlerden fazladır, bu da en çok milyarderin yaşadığı şehir unvanını getirmiştir. 2007 yılı istatistiklerine göre dünyanın en pahalı şehirleri listesinde 1. sıraya yerleşmiştir. Ayrıca Eurovision 2009’a  ev sahipliği yapmıştır. Kızıl Meydan, Lenin Mozolesi  Tarih Müzesi, Bolsoy Tiyatrosu  şehirdeki önemli mekânlardır.
      Moskova Rusya’nın Avrupa merkezinde, Oka ve Volga Nehirleri arası, Smolensk-Moskova sırtları  (batıda), Moskvoretsko-Okskaya ovasında  (doğuda), Mesçyora çukureli  (Güney-Batıda) kavşağında bulunur. Şehir alanı 2006 yılının verilere göre 1081 km², bu da Rusya Federasyonu’nda şehri en küçük yapar. Ana bölümü (877 km ²) çevre otoyolunda  iken, diğeri 204 km² - çevre otoyolun dışında. Ortalama rakımı 156 metredir. Arazinin en yüksek noktası Teplostanskaya Yükseltisinde) bulunur ve 255 m rakıma sahiptir.
      Moskova'nın kuruluşuna ait ilk bilgilere İlk Vakayiname ile ulaşılabilir. Bu kronikte Yuri Dolgoruki’nin  1147 yılında Moskova'da arkadaşları ile buluştuğu yazılmıştır. Bu yüzden Yuri Dolgoruki Moskova'nın kurucusu olarak kabul edilir. Fakat arkeolojik kazılarda bulunan eski para ve eşyalar şehrin tarihinin 1000 yılı bulduğunu kanıtlar. Kremlin bölgesinde yapılan arkeolojik kazılarda ise 11. yy da orada sur ve hendekle korunan bir yerleşimin var olduğu keşfedilmiştir. Diğer eski buluntular ise iki Slav kabilesinin burada yaşamış olduğunu doğrulamıştır.
      Kent içinden geçen nehirle adlandırılmıştır. Kentin adı ile ilgili bazı kuramlar bulunmaktadır fakat adının kökeni tam olarak bilinmemektedir. Çarlık döneminin başkenti St. Petersburg’ta  batı tarzı mimari görülürken, Moskova daha çok Rus kültürünün özelliklerine sahiptir. Moskova, 1917 Ekim Sosyalist Devrimi'nden sonra 12 Mart 1918'de Rusya Sovyet Fedaratif Sosyalist Cumhuriyeti’nin  ve SSCB’nin başkenti oldu.
      Moskova, Avrupa'nın en büyük belediye ekonomilerinden birine sahiptir ve Rusya'nın gayri safi yurtiçi hasılasının (GSYIH) beşte birinden fazlasını oluşturmaktadır. 2021 itibarıyla, Moskova'nın Gayri Safi Bölgesel Hasıla'sı neredeyse 332 milyar ABD Doları'na ulaştı. Moskova Bölgesi'nin GMP'si ?31,3 trilyon veya yaklaşık 425 milyar ABD dolarıydı.
      Şehirdeki ortalama brüt aylık ücret ?123.688 ( 2.000 ABD Doları ), bu da ulusal ortalamanın yaklaşık iki katı olan ?66.572'nin ( 1.000 ABD Doları ) ve Rusya'nın federal konuları arasında en yükseklerinden biridir.
       Rusya'nın finans merkezi ve ülkenin en büyük bankalarına ve petrol devi Rosneft  gibi en büyük şirketlerinin çoğuna ev sahipliği yapıyor. Moskova, Rusya'daki perakende satışların %17'sini ve ülkedeki tüm inşaat faaliyetlerinin %13'ünü gerçekleştiriyor.  1998 Rusya ekonomik krizinden  bu yana, Moskova'daki iş sektörleri üstel büyüme oranları gösterdi. Son yıllarda birçok yeni iş merkezi ve ofis binası inşa edildi, ancak Moskova'da hala ofis alanı sıkıntısı yaşanıyor. Sonuç olarak, birçok eski sanayi ve araştırma tesisi, ofis kullanımına uygun hale getirilecek şekilde yeniden inşa ediliyor. Genel olarak, ekonomik istikrar son yıllarda iyileşmiştir; yine de, suç ve yolsuzluk iş gelişimini hâlâ engellemektedir. Moskova'daki başlıca endüstriler kimya, metalürji, gıda, tekstil, mobilya, enerji üretimi, yazılım geliştirme ve makine endüstrilerini içermektedir.
      Mil Moskova Helikopter Fabrikası, dünyanın önde gelen askeri ve sivil helikopter üreticilerinden biridir. Khrunichev Devlet Araştırma ve Üretim Uzay Merkezi, Mir, Salyut ve ISS uzay istasyonları için modüller, Proton fırlatma araçları ve askeri ICBM'ler dâhil olmak üzere çeşitli uzay ekipmanı üretiyor. Sukhoi, Ilyushin, Mikoyan, Tupolev ve Yakovlev uçak tasarım büroları da Moskova'da bulunuyor. Roket motorlarını üreten NPO Energomash Rus ve Amerikan uzay programlarının yanı sıra İkinci Dünya Savaşı sırasında savaş uçakları inşa eden ancak Uzay Yarışından bu yana uzay sondalarına geçiş yapan Lavochkin tasarım bürosu, Moskova Oblastı'nda büyük ölçüde Moskova tarafından çevrelenmiş bağımsız bir şehir olan yakındaki Khimki'de bulunuyor. ZiL ve AZLK otomobil fabrikaları ile Voitovich Raylı Araç fabrikası Moskova'da ve Metrovagonmash metro vagon fabrikası şehir sınırlarının hemen dışında bulunuyor. Poljot Moskova saat fabrikası, Rusya'da ve yurt dışında iyi bilinen askeri, profesyonel ve spor saatleri üretiyor. Yuri Gagarin uzaya yaptığı yolculukta bu fabrika tarafından üretilen "Shturmanskie" kullandı.
      Electrozavod fabrikası, Rusya'daki ilk trafo fabrikasıydı. Kristall içki fabrikası "Stolichnaya" da dâhil olmak üzere votka türleri üreten Rusya'daki en eski içki fabrikasıdır ve şaraplar, Moskova Interrepublican Vinery de dâhil olmak üzere Moskova şarap fabrikalarında üretilir. Moskova Mücevher Fabrikası ve Jewellerprom  Rusya'daki mücevher üreticileridir; Jewellerprom, 2. Dünya Savaşı sırasında Sovyetler Birliği'nin Kızıl Ordusu'na yardım edenlere verilen özel Zafer Nişanı’nı  üretirdi.
      Zelenograd'da Ruselectronics şirketleri de dâhil olmak üzere mikroelektronik endüstrilerinin yanı sıra Moskova şehrinin hemen dışında bulunan başka endüstriler de var. Dünyanın en büyük doğal gaz üreticisi ve en büyük Rus şirketi olan Gazprom'un Moskova'da da merkez ofisi ve diğer petrol, gaz ve elektrik şirketleri bulunuyor. Moskova, aralarında 1C, ABBYY, Beeline, Kaspersky Lab, VK, MegaFon, MTS, Rambler&Co, Rostelecom, Yandex ve Yota'nın da bulunduğu birçok telekomünikasyon ve teknoloji şirketinin genel merkezine ev sahipliği yapıyor. Şehrin ekolojik durumunu iyileştirmek için bazı endüstriler şehir dışına taşınıyor.
      2019'da Economist Intelligence Unit'in Dünya Çapında Yaşam Maliyeti araştırması, Moskova'yı yılda iki kez düzenlenen en pahalı 133 şehir sıralamasında 102. sıraya yerleştirdi. ECA International'ın Yaşam Maliyeti 2019 Araştırması, Moskova'yı dünya çapında 482 lokasyon arasında 120. sıraya yerleştirdi. (3)
       Moskova Nüfus Yapısı;
      2010 yılında yapılan nüfus sayımına göre Moskova'nın nüfusu 11.503.501 kişidir. 2002 yılında yapılan nüfus sayımında şehrin nüfusunun 10.382.754 olarak sayılmıştır. 2010 tarihli nüfus sayımına göre Moskova'nın etnik yapısı şöyledir:
Ruslar: 9.930.410 (%91,65), Ukraynalılar: 154.104 (%1,42), Tatarlar: 149.043 (%1,38), Ermeniler: 106.466 (%0,98), Azeriler: 57.123 (%0,5), Yahudiler: 53.142 (%0,49), Beyaz Rusyalılar: 39.225 (%0,4), Gürcüler: 38.934 (%0,4), Özbekler: 35.595 (%0,3), Tacikler: 27.280 (%0,2), Moldovalılar: 21.699 (%0,2), Mordvinler: 17.095 (%0,2), Çeçenler: 14.524 (%0,1), Çuvaşlar: 14.313 (%0,1), Osetler: 11.311 (%0,1), Diğer etnik gruplar: 164.825 (%1,6),  668.409 kişi etnik grubunu belirtmemiştir.

      2002 nüfus sayımına göre Merkezi Rusya bölgesinde yaşayan Türk nüfusu miktarı ve oranı.
                             İdari Birim Alanı (km2 )        Top.Nüf.             Türk nüfusu        Türk oranı (%) 
Moskova Şehri                                               10.382.754               332.890             3,2 
Moskova Oblastı        47.000                           6.618.538                 94.966             1,4                (4)
      Aşağıda Rusya’daki şehirler listesidir. 2015 yılı itibarıyla Rusya'da 1.107 adet şehir bulunmaktadır. Şehirler, alfabetik dizinle gösterilmiştir. Moskova Oblastı;
Aprelevka,, Balaşiha, Çehov, Çernogolovka, Dedovsk, Dmitrov, Dolgoprudni, Domodedovo, Drezna, Dubna, Dzerjinski, Elektrogorsk, Elektrostal, Elektrougli, Fryazino, Golitsıno,  Himki, Hotkovo, İstra, İvanteyevka, Jukovski, Kaşira, Klimovsk, Klin, Kolomna, Korolyov, Kotelniki, Krasnoarmeysk, Krasnogorsk, Krasnozavodsk, Krasnoznamensk, Kubinka, Kurovskoye, Lıtkarino, Likino-Dulyovo, Lobnya, Losino-Petrovski, Luhovitsı, Lyubertsi, Mıtişçi, Mojaysk, Moskovski, Moskova (Rusya'nın başkenti), Naro-Fominsk, Noginsk, Odintsovo, Orehovo-Zuyevo, Ozyorı, Pavlovski Posad, Peresvet, Podolsk, Protvino, Puşçino, Puşkino, Ramenskoye, Reutov, Roşal, Ruza, Sergiyev Posad, Serpuhov, Solneçnogorsk, Staraya Kupavna, Stupino, Şatura, Şçerbinka, Şçyolkovo, Taldom, Troitsk, Vereya, Vısokovsk, Vidnoye, Volokolamsk, Voskresensk, Yahroma, Yegoryevsk, Zaraysk, Zelenograd, Zvenigorod, (5)

DEVAM EDECEK

(1) https://tr.wikipedia.org/wiki/Moskova_Oblast%C4%B1

(2) https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/173052

(3) https://tr.wikipedia.org/wiki/Moskova

(4) file:///D:/Users/Admin/Desktop/30_Rusya_Federasyonu_nda_Turk_Toplulukl.pdf

(5) https://tr.wikipedia.org/wiki/Rusya%27daki_%C5%9Fehirler_listesi

Cem Cüneyd Canan

Cem Cüneyd Canan © 2006 - 2024 Her hakkı saklıdır. Başa Dön