1915 OLAYLARI ve TARİH BİLİNCİ

30 Nisan 2016


Sayın Umut Uzer 28.4.2016 Tarihli “Hayal ve Gerçek Arasında Balakian’ın Köpeği-Şalom-27 Nisan 2016” başlıklı yazısında;

“Holokost ’un tarihi bir gerçek olduğundan şüphe duymayan birçok Türk aydınının Ermeni soykırım iddialarına şüpheyle bakmalarının sebebi nedir acaba? diye soruyor. Sorusunu da kendisi cevaplıyor;

“ Sanırım bu durumun başlıca nedenlerinden biri, Balkana Savaşları, I. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı esnasında ölen Türklerin ısrarla göz ardı ediliyor olmasıdır. Bir başka sebep ise intikam amacıyla cinayete kurban giden devlet adamlarına ve diplomatlara karşı en küçük bir acıma hissi ya da pişmanlık ifadesinin zikredilmemiş olmasıdır. Burada üçüncü bir sebepten bahsedeceksek, o da sanırım Ermenilerin I. Dünya Savaşı’na ilişkin Tarih anlatılarının son derece ırkçı kaynaklara dayanmasıdır. Hâlâ Büyükelçi Morgenthau’nun anıları temel kaynak olarak gösterilirken ve bu kaynakta Türkler vahşi, barbar ve insanlıktan nasibini almamış kişiler olarak tasvir edilirken, bu kitabın ciddiyetine ve tarafsızlığına inanmak elbette güçtür. Bugünün Batı dünyasında artık biç bir topluma karşı böyle ifadeler kullanılamazken, Ermeni soykırımı literatürünün başlıca eserinde bu tip sözler rahatça kullanılmıştır.” şeklinde devam ediyor.

22 Nisan 2016 günü 1915 olayları hakkında ABD Başkanı Barac Obama da;

“Bugün 20. Yüzyılın ilk kitlesel vahşetini, Osmanlı İmparatorluğu’nun son günlerinde bir buçuk milyon Ermeni’nin sınır dışı edildiği, katliama uğradığı ve ölümlerine yürüdüğü Büyük Felaketi (Meds Yeghern) ciddiyetle anıyoruz. 1915’te başlayan bu karanlık günlerde ıstırap çekenleri saygıyla anarken ve bir daha asla tekrar edilmemesi için bu trajediden bir ders çıkarma taahhüdünde bulunurken, bu kişilerin yardımına koşanları da takdirle hatırlıyoruz. Yardım eli uzatanlardan biri de, bu şiddete bir son vermek amacıyla hem ABD hükümetini, hem de Osmanlı İmparatorluğu liderini uyaran ABD büyükelçisi Henry Morgenthau Sr. olmuştur. Morgenthau’nun ki gibi sesler, vahşetlerin önlenmesinde hayati önem taşımayı sürdürmektedir. Morgenthau’nun mirası Birleşmiş Milletlerin ilk insan hakları anlaşmasının oluşturulmasında katkıları bulunan Raphael Lemkin gibi insan hakları savunucularının çalışmalarını şekillendirmiştir.

Bu, aynı zamanda, Ermeni halkını, olağanüstü dayanaklılığı ve Amerikan halkının yanı sıra, uluslararası topluma yaptıkları katkılar için takdir etmemiz gereken bir andır. Yıllar önce Amerika’da yeni birer hayat kurarak, ulusumuzun canlılığını önemli oranda arttıran ve çeşitli girişimleriyle sivrilip, seçkinlik ve saygınlık kazanan bir topluluk oluşturan binlerce Ermeni mülteciyi hatırlıyoruz. Ermenistan’ın güneyinde bölgesel bir kargaşanın yaşandığı bir dönemde, Suriyeli mültecilere kollarını açarak neredeyse 17 bin mülteciyi ülkelerine kabul ettikleri için Ermenistan halkına ayrıca teşekkürlerimizi sunuyoruz.

Geçmişten günümüze bakarken, tarihi anmanın önleyici bir araç olarak önemini vurgulamayı sürdürüyor, gerçeklerin tam, dürüst ve adil bir biçimde kabul edilmesi çağrısında bulunuyor, bunun tüm tarafların menfaatine hizmet edeceğini biliyoruz. 1915’te meydana gelen olaylara dair görüşümü her zaman tutarlı bir biçimde dile getirdim ve bu görüşüm değişmedi. Ayrıca, haklar ve ulusların, geçmişin acı verici unsurlarını kabullenip onlarla hesaplaştıklarında güçlendiklerini ve daha adil ve hoşgörülü bir geleceğin temellerini attıklarını gördüm. Türk ve Ermeni tarihçilerden Papa Francis’e kadar, geçmişin karanlığına ışık tutmayı amaçlayan kişilerin görüşlerini ifade etmelerini memnuniyetle karşılamayı sürdürüyoruz. Bugün, bütün dünyada Meds Yeghern vahşetini anmakta olan Ermeni halkının yanındayız ve demokratik, barış dolu ve müreffeh bir Ermenistan’a dair taahhüdümüzü yinelemekteyiz.”

Patrik Genel Vekili Baş Episkopos Aram Ateşyan’ın 24 Nisan 2016 Tarihli Mesajı:

Sevgili İmanlılar, Biz bugün halkımızın I. Dünya Savaşı esnasında talihsiz bir siyasetin sonucu olarak sürgün yollarında ve farklı yerlerde Tanrı’nın armağanı olan yaşamlarını kaybeden evlatlarımızı anıyoruz. Onlar, bu dünyadan ebediyen göçtüler. Arkalarında yaşlı gözler, yaslı yürekler, acılı ruhlar bıraktılar. O günlerinde görev yapan din adamlarımız da, eminiz ki, acılarla dolu yürekleri teselli etmekte çok zorlandılar. Bilindiği gibi Eçmiyadzin Baş Patriklik Makamı önderliğinde geçen sene imanı için şehit olanlar aziz ilan edildiler. Bu güne kadar bizler onlar için hokehankist duaları yapıyor ve ruhları için dua ediyorduk. Artık, kilisemiz öğretilerine göre, onları hokehankist dualarıyla anamayız. Ancak onların şefaatini dileyebiliriz.

Ermeni Kilisesi hiyerarşisi içerisinde İstanbul Patriklik Makamı, Eçmiyadzin Katolikosluk Makamına sadakati uyarınca, anma ayinleri düzenlerken aynı zamanda vatandaşlık aidiyetini de göz önünde bulundurur. Patriklik Makamı ’nın bu tavrı bazılarının hoşuna gitmeyebilir. Fikir özgürlüğü kapsamında onların düşüncelerine saygı duymakla birlikte, Patrikliğimizin geleneksel çizgisinde kalmaya devam ederek, dengeli bir duruş sergilemeye devam edeceğiz. Alçak gönüllülükle hatırlatmak isteriz ki azizlerin anısı, dua evlerimiz olan kiliselerimizde, Rabb’in Sofrası ayini ile yapılır. İmanlılar, Rabb’in Sofrasına paydaşlık aracılığıyla, azizlerin sınıfı olan gökteki muzaffer kiliseyle bağlanırlar. Azizlerin hayatlarına paydaş olur ve ruhsal hayatlarını geliştirecek öğretiler edinirler. İlk aydınlatıcılarımız Aziz Tadeos ve Bartolomeos, İman Babamız Aziz Krikor Lusavoriç, Aziz Sahak ve Aziz Mesrob önderliğindeki Aziz Çevirmenler, Aziz Vartan ve 1036 şehitler, Aziz Krikor Naregatsi, Aziz Nerses Snorhali ve tüm azizler gerekli olan ciddiyetle kiliselerimizde anılırlar. Bu nedenle, I. Dünya Savaşı’nın yeni aziz ilan edilen şehitlerinin anılma yeri kilisedir. Bunun dışındaki her türlü gayri ruhani veya dünyevi anma töreni eminiz ki onları üzecektir. Kilise, onlara olan saygısını ve anılma hakkına saygı göstererek, onları azizlik mertebesine yükseltmiştir. Onlardan öğreneceğimiz ise onların uğrunda canlarını feda ettikleri manevi değerlere saygı göstermek olmalıdır. Eğer halkımız, Hristiyan inancı, dili ve edebiyatı, mimarisi, eserleri, müziği, kültürü ve eğitime verdiği değerle, sadakatiyle tanındıysa, tüm bunlar şüphesiz en çok korunması gereken mirasımız olarak değerlendirilmelidir. Doğrudur ki savaş yıllarında insani kaybın yanı sıra, manastırlar, kiliseler, okullar, evler ıssızlaştı. Doğrudur ki kaybedilenleri getirmek artık imkânsız. Ancak, mümkün olanı tekrar inşa etmek mümkündür. Bizim için halkımızın çocuklarının bu yönden geliştiğini görmek büyük bir ruhani sevinç kaynağıdır. Ne zaman ki bizler intikamı, nefreti ve düşmanlığı bir yana bırakırız, bu gelişim, Tanrı’yı hoşnut eden bir gelişime dönüşür. Kutsal kitap şöyle diyor: “Tanrı sevgidir. Sevgide yaşayan Tanrı’da yaşar, Tanrı da onda yaşar. Sevgide korku yoktur. Tersine, yetkin sevgi korkuyu siler atar. Korkan kişi sevgide yetkin kılınmamıştır.” (I. Yuh. 4. 16, 18) Bu anma töreni vesilesiyle bu acılı olaylar sonucunda halkımızın çocuklarının maruz kaldığı tüm maddi ve manevi kayıplarının anarken aynı zamanda da tüm iyi, Allah korkusuna sahip, temiz insanları da anmayı bir borç biliyoruz. Onlar, o acılı dönemde ve yokluk yıllarında, yokluk ve sefalet içinde ezilmekte olan halkımızın çocuklarına, insanlık adına sahip çıktılar. Onlar, imkânları el verdiğince, devleşmiş ihtiyaçlara çare olmaya çalıştılar. Siyaset adamları kendi fikirlerini serbestçe açıklama özgürlüğüne sahiptirler. Kendi anladıkları şekilde, çoğunlukla da kendi siyasi hesapları doğrultusunda, halkımızın taşıdığı acılar hakkında fikirlerini beyan edebilirler. Biz Patriklik Makamı olarak bu ülkenin sadık ve ayrılmaz bir parçası olarak, Türkiye ve Ermenistan’ın dostluğu ve iyi komşuluk ilişkileri içerisinde olmaları için dua etmeye devam edeceğiz. Biz bunu vatandaşlık görevi olarak yapacağız. Aynı zamanda biliyoruz ki bazıları bu duruşumuza olumlu gözle bakmayacak. Aynı zamanda Tanrı’nın her iki ülkenin de vatandaşlarının yüreklerinde işlemesi için dua edeceğiz.

Aynı zamanda Tanrı’nın her iki ülkenin de vatandaşlarının yüreklerinde işlemesi için dua edeceğiz. Öyle ki Tanrının yardımıyla hep birlikte iyiyi ve güzeli inşa edebilelim. İki ülke arasında, yarısı dolu bir testi durmaktadır. Bazıları testinin boş yarısını, bazıları ise dolu yarısını görmek istiyorlar. Artık gerçeği hep birlikte görmenin ve “testinin yarısı dolu” demenin vakti geldi. Bu testiyi doldurmayı düşünmek gerekiyor. Bizce, testinin yarısının dolu olması, yüzyıllar içerisinde iki halkın geliştirdiği komşuluk ilişkisi ve dostlukların güzel anılarıdır. İnatçılık ve tahammülsüzlük nedeniyle bu testi kırılmasın ve içindeki su boşa akmasın. Allah korusun. Kırık testi hiç kimseye yaramaz. Testiyi doldurmak için iyi niyete ihtiyacımız var. Tanrı’ya güvenmeye ihtiyacımız var. Onun bina eden arabuluculuğuna ihtiyacımız var. Tanrı’nın adaletine inanmaya ihtiyacımız var. Bunu yapabilmek için de “daima dua etmeye ve hiç bıkmamaya” ihtiyacımız var. Mesih aracılığıyla beliren insan sevgisine dair tam bir imanla komşularımız için de dua ediyoruz. Aynı zamanda komşularımıza da dua etmelerini öneriyoruz. Öyle ki Ermeni ve Türk halkları arasında, olumlu durumları yansıtan dostluk köprüleri kurulsun. Sabırla ve duayla Tanrı’nın Kutsal Ruh’unun işleyişini beklemeliyiz. Sabır azizlerin hayatında yeşeren bir Hristiyan faziletidir. Bu açıdan azizler bizlere örnektir. Bir gün, Ermeni ve Türk ilişkilerinde dostluğun ve sevginin hâkim olacağı mutlu günleri göreceğimize inanıyoruz. İnsanların kendi çabalarıyla yapmaya çalıştıkları karşılıklı anlaşma meşalesini, ileriki bir tarihte Tanrı kendi her şeye kadir gücüyle yakacaktır. O meşale asla sönmeyecektir. Yeter ki iyi niyetli olalım ve dua edelim. Mesih’in dirilişinin uyandırdığı ruhsal sevinçle dualarımızı Meryem Ana’nın önderliğinde tüm yeni ve eski, bilinen ve bilinmeyen tüm azizlerin şefaatlerine birleştiriyoruz. Artık yıkıcı savaşlar ve insan haklarını yok eden kavgalar yaşanmasın. Tanrı’nın sevgisi, merhameti ve lütufları tüm dünyada hâkim olsun. Böylece tüm insanlık hiçbir ayrım gözetmeden gelişsin ve refaha kavuşsun, Âmin” .

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, 24 Nisan 2016 günü İstanbul Ermeni Patrikhanesi’nde yapılan törene gönderdiği mesaj:

“ Birinci Dünya Savaşının trajik koşullarında hayatını kaybeden Osmanlı Ermenilerini anmak için toplananları selamlıyorum. Bugünkü törenin Osmanlı Ermenilerinin yaşadıkları acıların anlaşılması ve hatıralarının yâd edilmesi için en anlamlı yer olan Türkiye’de bir kez daha yapılmasından memnuniyet duyuyorum. İnsani vazifelerin ihmal edilmediği, sevincin ve acının samimiyetle paylaşılabildiği Anadolu toprakları her şeyin önüne vicdan ve adalet anlayışını koyar. Tarih bilincimiz ve insanlık hukukumuz gereğince, Osmanlı Ermenilerinin hatıralarına sahip çıkmaya devam edeceğiz. Türklerle Ermenilerin bin yıla uzanan ortak yaşam kültürünü hatırlatmayı sürdüreceğiz. Ortak tarihi ve benzer gelenekleri olan iki komşu halkı, nefret ve düşmanlık söylemleriyle birbirinden uzaklaştırmak isteyenlere ve tarihi siyasileştirenlere karşı dostluk ve barış hedefiyle çalışmaktan vazgeçmeyeceğiz. Bu düşünceyle ebediyete intikal etmiş Osmanlı Ermenilerini saygıyla anıyor, hayatta olan yakınlarına taziyelerimi sunuyorum. Ayrıca yaşamını yitirenleri, etnik ve dini kökeni ne olursa saygıyla anıyorum. Bu ortak acıyı paylaştığımızı bir daha hatırlatmak istiyorum. Ülkemizde geçmişten bugüne kadar katkıda bulunan tüm Ermeni vatandaşlarımıza da bu vesilesiyle teşekkür ederim.”

Ateşyan’da, “
Şahsım, ruhaniler ve cemaatim adına saygıdeğer Cumhurbaşkanımıza teşekkürlerimizi saygılarımızı ve sevgilerimizi bildiriyoruz. Geçen sene olduğu gibi bu sene de saygıdeğer Cumhurbaşkanımızın mesajıyla gurur duyduk.” dedi.

1915 olaylarının 101’inci yıl dönümü, 24 Nisan 2016 günü dünyanın çeşitli ülkelerinde anılırken törenlerin merkezi Ermenistan’ın başkenti Erivan’da bulunan Tsitsernakaberd Anıtı oldu. 1915 olaylarının kurbanı olanlar ve hayatta kalanların kurtarıcıları anısına verilen Aurora Ödülü’nün seçim komitesinin eş başkanı olan George Clooney, Charlas Aznavour, Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan ve Ermeni ruhani lideri II. Karekin de törenlerde yer alıyor.

İşte 24 Nisan 2016 da böyle geçti. Ancak, mesele, “Milletimizin, medeniyetimizin binlerce yıllık tarihini neredeyse 1919 yılından başlatan bir tarih anlayışını reddediyorum” demek değil, mesele Türk ve İslâm Tarih bilincini tam olarak anlamaktır. Anlayarak, 1915 olaylarına da tarih bilinciyle gerektiği gibi cevap verebilmektir!

 

Cem Cüneyd Canan

Cem Cüneyd Canan © 2006 - 2024 Her hakkı saklıdır. Başa Dön