FRANSADA SONBAHARA KALAN ERMENİ SOYKIRIM TASARISI

21 Mayıs 2006


Öncelikle, hukuk eğitimi almış sözde hukuk adamının, en üst düzeydeki, yargı organlarımızdan Danıştay üyelerine yapmış olduğu, menfur saldırıyı lanetliyor, görevleri başında silahlı saldırı sonucu yaralanan yüksek yargı üyelerine acil şifalar, görev şehidi Danıştay 2. Daire Üyesi Mustafa Yücel Özbilgin’ e Allah’tan rahmet, ailesine, yakınlarına ve çalışma arkadaşlarına başsağlığı diliyorum.

Geçelim konumuza… Geçen hafta Fransa’nın gündeme taşıdığı, Türkiye’ nin reflekslerini ölçtüğü, ‘’soykırım tasarısının’’ suç sayılması konusunda taşlar nerelerde oynamıştı; biz onu biraz olsun anlamaya çalışmıştık.

18 Mayıs 2006 günü Fransız Meclis oturumunu, televizyon kanallarından kendimce izlemeye çalıştım. Fransız Hükümetinin yönlendirdiği doğrultuda, Meclis Başkanının tavrıyla da tasarının oylanmayacağının sinyalleri ilk dakikalarda veriliyordu. Milletvekilleri, farklı seslerle düşüncelerini ifade ederek, oturum süresini tamamladılar. Böylece tasarının oylanması da muhtemelen 2006 Yılı Kasım ayına bırakıldı…Demek ki, hangi demokrasi olursa olsun, milletvekilleri çok şey söyleyip, hiçbir şey söylememiş oluyor ve yönlendirile biliyorlar.Buradan kendimizi suçlamanın çok da doğru olmadığını anlamış olduk….!

Gelinen bu noktada, sonbaharı beklerken, sevinirmiyiz, üzülürmüyüz, uzun uzun düşünürmüyüz, varın siz karar verin…..!

Bilinen bütün dünya milletlerinin, bugün ki, devlet şekillenmelerine ve toprak varlıklarına gelirken, yaşadıkları nice savaşlar vardır. Savaşlar da iyi niyet, masumiyet aramak ise safdillilik olur. Savaşan taraflar, hedeflerine ulaşırken de, kendilerini savunurken de, çok defa insani değerleri yok sayarak hareket ederler. Bu savaşanın ve savaşın doğasın da vardır.Ancak bu genel bakışın aksine günümüz dünyasında kabul gören savaş kurallarının olduğunu ise unutmamalıyız.

Nedenleri ne olursa olsun, yönetim ve ekonomik zafiyet içine düşen devletlere ve onların topraklarına, uzak coğrafyalardan gelerek, sadece gelecekteki menfaatlerini ön görerek, farklı nedenlerin arkasına sığınarak, bir de kendileri ile hiçbir bağı olmayan etnik unsurları kullanarak hareket etmeleri, adı savaşta olsa ahlaki de, insani de değildir. Avrupa’nın sömürgeci devletleri ve ABD bu ahlaki değerlere uymamıştır. Bunların önde gelenlerinden biriside FRANSA dır.

Yaklaşık 1,5 yıl içinde sözde Ermeni Soykırımı konusunda, Ermeni yalanları üzerine (14) farklı yazı yazdım. Artık şu Fransa’nın neler yaptığına değişik pencerelerden beraberce bakmaya başlayalım. Kısaca Ermeni olaylarının ağırlıklı olarak 1850 li yıllardan sonra başladığını biliyoruz.Bunun yanı sıra çok daha önceki yıllarda, sözde millet olma sevdasında olan Ermenilerin 1562 de Tokat’lı Abgar’la, 1566 da Van’da toplanarak, 1780 de Zeytun da, 1828 de Rus-İran sınırında yaptıklarını da gözden kaçırmadan, bakacağımız pencerenin perdesini öylece, aralayalım…..

Bu olaylara bakarken, Ermenilerin yaptıklarını sıradan görmek, bunların içinde Fransızların tesadüfen bulunuşunu kabul etmekte son derece yanlış olacaktır, kanaatindeyim.Bu kanaatle bir çoğu da bilinen şu Fransız entrikalarının bir kaçını, sıralayarak bir soralım……!


Bir toprakta, hiçbir şekilde sürekli yaşamayan Ermeniler için;
-Acaba Fransa, Çukurova ve Güney Anadolu’ ya neden ilgi duymuştur, bu ilginin 1800 lü yıllardan sonra artmasının arkasında neler vardır….?

-Fransa Saint Lazary Ermeni Akademi üyesi Charles-Victor Longlois 1853-63 ler de Çukurova’ da neyin araştırmasını, hangi amaçla yapmıştır….? (3)

-Longlois, Saint Lazary Ermeni Manastırının desteği ile, Kilikya Tarihi Belgelerinin envanterini hangi amaçla çıkarmıştır…? (3)

-Zeytun ve Osmanlı Bankası İsyanlarından sonra, Ermeniler neden sadece Marsilya’ ya kaçmış veya kaçırılmışlardır….? (3)

-1830 lar da kurulan Katolik kilisesinin oluşumunda Fransa’nın rolü ne olmuştur…?(1)

-Gönüllü Ermeni birliklerinin oluşmasında Fransızlar ne vaat etmişlerdir…?

-1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sonucunda imzalanan Ayastefenos Antlaşmasının 16. maddesinin bizim aleyhimize olmasına karşın, ‘’Ermenilerin çoğunlukta yaşadıkları yerlerde reform yapma hakkı’’ Fransızlar neden rahatsız olmuş, neden Berlin Antlaşmasına gidilmiştir…? (2)

-Fransa neden İngiltere’ yi, değil de o dönem Rusya’ nın yanında olmuştur..?

-1887 de Kurulan Hınçak Partisi kurucularının Fransa’ da eğitim görmüş olmaları bir raslantımıdır.….?

-1900 lerden Önce Osmanlı İmparatorluğunda çoğunluğu gregoryan mezhebine mensup olan Ermenileri , misyonerlik faaliyetleri sonucunda Fransa neden Katolik yapmaya çalışmıştır..?(1)

-Boghos Nubar Paşa’nın 1921 de Paris’e verdiği memorondum da, 1916 yılından beri Fransız saflarında savaşan, Ermenilerden ölenlerin sayısının Fransa’ya verilmesini, Fransızlar nasıl açıklarlar…? (4)

- Ve yazımın sonun da Fransa için talihsiz bir soru daha soracağım….

Umarım bunları ilgili yerlere, soracak kimseler ve cevaplayacaklar da bir gün olacaktır.

Sorularımızı bir kenara bırakarak, o dönemi, o yörede görev yaparak yaşamış bir Osmanlı yöneticisini kısaca tanıyarak, onun yaşadıklarını, onun kalemimden beraberce paylaşalım.

MEHMET ASAF BEY : 25 Şubat 1870 İstanbul doğumlu. 1893 Mülkiye mezunu. 1895 Şam Maiyet Memurluğu, 1898 Tercan, daha sonra, Tortum, Hamidiye, Vadi’l Aclun, Selimiye, Beni Şaab, Bi’ rü’sebi, ve Yafa Kaymakamlıkların da bulunmuş. 14 Eylül 1908 de Cebel’i Bereket (Dörtyol) Mutasarrıflığına getirilmiş. Bir süre memuriyetten uzaklaştırılmış ve o dönem de Hukuk Fakültesini bitirmiş, avukatlık yapmış. 1915 Çankırı Mutasarrıflığı ile yeniden memuriyete dönmüş. Ayrıca, Kerek, Çatalca ve Mardin Mutasarrıflıkların da bulunmuş. 1920 de emekli olmuş.

Mehmet Asaf’ ın ‘’ 1909 ADANA ERMENİ OLAYLARI ve ANILARIM’’ isimli eserden birlikte iki pasaj okuyalım.
‘’ Ve beni de Mekteb-i Mülkiyeye gelirken Recaizade Ekrem Bey merhuma tavsiye ederek, mektebe girmeme aracılık etmişti……… Bunlara sebep de ben çocukluğumda bütün tahsilimi özel öğretmenlerle, Fransız okullarında ve bir de rüştiyede yapmıştım.’’ Bu hayatından bir kesit. Anılarının başka bir yerinde, 13 gün devam eden ( 14-27 Nisan 1909) Adana olaylarını şöyle naklediyor. (5)

‘’ İstanbul, vilayet (Adana) ve vilayet gazetelerinde o vakitlerde yazılanları okumalarını şimdiki genç idare memurlarına bilhassa tavsiye ederim. İşte bela, musibet, böyle ulu orta yazılanlardan çıkar. Halk cahil ve çoşkun, hükümet aciz ve suspus, kanunlar yetersiz ve tesirsiz olduğu zamanlar ve hele bu üç kuvvetin birisinin hakim olamayacağı devirler, her tarafta ve dünyanın her zaman ve ülkesinde gayet tehlikelidir.’’ Diyor, bir olayı anlatırken de; (5)

‘’Halep Fransız Konsolosunu ziyarete Vali Zihni Paşa merhum gelmişti. İkisi bir tercüman vasıtasıyla konuşuyorlardı. Vali Fransızca bilmezdi, bende dinliyordum. Konsolos sorumluların derhal idamını ve aksi taktirde Mersin ve İskenderun sularındaki, Fransız, Amerikan, İngiliz Donanmasının karaya asker çıkaracaklarını resmen bildirmeye memur olduğunu söyledi. Vali tahkikat yapıyoruz, zanlıları Divan-ı Harbe verip cezalandıracağız, dedi. Konsolos : Baş suçlu Cebel-i Bereket (Dörtyol) mutasarrıfı işte şu yanımda ki odada oturuyor. Ve ferah, fahur geziyor. Bunu şimdiye kadar mezarda görmeliydik, dedi. Ve bizim suçlu olduğumuza dair, Ekbez Fransız Manastır Rahipleriyle, Ermeni Katolik rahip ve kilise ileri gelenlerinin, şahadetlerinin Fransa ve medeni dünya için kafi olduğunu, söyledi.’’ (5)

Siz Mehmet Asaf Bey’in söylediklerini yorumlamaya, yaklaşık yüz yıl önce yaşananları günümüz de izlediğimiz olaylarla mukayese ederken, sözde medeni dünya içinde yer aldığını iddia eden Fransa’ nın 17 Eylül 1917 Tarihin de ve halen Fransız Diplomatik Belgelerinde yer alan bir telgrafta neler dediğine ibretle bakalım:

Fransa Dışişleri Bakanı’ ndan
Fransa’nın Mısır Ortaelçisine çekilen TELGRAF:

‘’ERMENİ SIĞINMACILARA BİLDİRİNİZ Kİ…..
FRANSA HESAPLAŞMA SIRASINDA TAZMİNAT
HAKKINIZI UNUTMAYACAKTIR..’’ (5)

Ve soruyorum ; Bu gün Fransa’nın yaptığı, o gün söylediği hesaplaşmamıdır….?
Ve Resmi kurumlarımızın elinde olan bu belge, diplomatik kulvarda hiç mi Fransa’ nın önüne konulmamıştır….? Biz ne yapıyoruz…? Bilen varmı…?

Yukarı da yazdığım Mehmet Asaf Bey’in şu sözlerini tekrarlayarak, yazımızı bitirelim.

‘’Halk cahil ve çoşkun, hükümet aciz ve suspus, kanunlar yetersiz ve tesirsiz olduğu zamanlar ve hele bu üç kuvvetten birisinin hakim olamayacağı devirler, her tarafta ve her zaman ve ülkesinde gayet tehlikelidir.’’ Diyor… Siz ne diyorsunuz, merak ediyorum......





KAYNAKLAR : 1 – İşgal İstanbul’ unda Tehcir Yargılamaları
Feridun Ata
2 – Ermenileri Zorunlu Göçü
Kemal Çiçek
3 – V.Özgür Ansilopedi
4 – 1909 Adana Olayları ve Anılarım
İsmet Parmaksızoğlu
5 - Fransız Diplomatik Belgelerinde Ermeni Olayları (1914-1918)
Hasan Dilan

6 - Osmanlı Araştırmaları Vakfı Yayınları

Cem Cüneyd Canan

Cem Cüneyd Canan © 2006 - 2024 Her hakkı saklıdır. Başa Dön