ERZİNCAN BU DEĞİL BU DEĞİLDİ

03 Ekim 2005


Şairin, mısralarda anlattığı boyutta, Erzincan’ı izliyorum, gözlerim kapalı. Başka pencereden bakıyorum. İkindi rüzgarlarında toz dolardı  gözlerimize. İnatla Aşağı Çarşıdan, dört yola  yürürken, Erzincan sevgimiz, sevgililerimiz vardı, esen  rüzgarda, gözlerimize dolan tozda. Biz büyüdük, Erzincan bizimle büyüdü. Biz onu anladık, o bizi anladı. Bazen depremle sarstı bizi. Bazen sevdiklerimizi  bizden  kopardı.

Ne demeğe çalışıyoruz Erzincan için. Yeni nesil  Erzincan’ı yeterince tanımıyor. Bu günlere nasıl gelindiğini bilmiyorlar. Oy kaygısı peşinde  davranış  sergileyen siyasilerimizde bu  takımın dışında kalmıyor. Onlar  Erzincan’ı tuttukları bir enstrüman, siyasi  gamdan  ibaret sanmaktadırlar.Bunları diğer şehirlerimizi ve  siyasilerinin  çabalarını gördükçe, izledikçe kıskandığım için yazıyorum.

Kısa bir süre önce Erzincan’daydım. Kendimce  doyasıya yaşadım Erzincan’ı. Bir kaç ilçemize de gittim. Gözledim, gözledim... Sosyal ve ekonomik değerlerin sanki tükenmişliği vardı. İnsan yoğunluğu yeterince varken, onların  gözlerinde  pırıltılar ve canlılık yoktu. Her konu da bilgiçlik üst düzeydeyken, saygı ve sevgiden yoksunluk gözleniyordu. Bilmiyorum, ne beklemeliydim, ne olmalıydı... Sevinç ve acıların yürekten  paylaşıldığı günler neden geçmişte kalmıştı...?

Kırılan noktalarımız olmuştu, yaşadıklarımız ise hep  bir düzeydeydi. İstanbul’dan, Ankara’dan, İzmir’den, Antalya’dan  farkı  yoktu bu manada Erzincan’ın. Erzincanlının sosyal yapısı gittiği her yerde onu dimdik, ayakta tutuyordu. Yaşadığı bir çekingenlik de yoktu. Yine gittiği her yerde ekonomik  başarıya ulaşmayı da başara biliyordu. Bu başarı  bürokraside de  elle tutulur büyüklükteydi. Generallerimizin, genel müdürlerimizin sayısını dahi bilemiyorduk. Şimdi aynı şeyleri söylemek ise mümkün değil. Bir de zaman içinde, kendinden menkul insanlar Erzincan’ı, Erzincanlıyı beğenmez oldular. Kendi menfaatleri ölçüsünde ve doğrultusunda geldikleri her mevkide  Erzincan için  yapılması gerekenleri yine yeterince yapmadılar. Bir kesim Erzincanlı ise kendi bilgiçlik dünyasında değerlerine  sahip çıkmasını bilmedi, bilemedi….!

Bunları anlamak için, sadece  merhum Cumhurbaşkanımız Sayın Fahri Korutürk’ü ve  eski Başbakanımız Sayın Yıldırım Akbulut’u hatırlatmam herhalde yetecektir.

Geçen gün bir arkadaş  grubuyla sohbet ediyorduk. Erzincan da yaşadıklarımızı, hatırlaya bildiklerimizi, onların güzelliklerini  dile getirdik. Delilerimizi yad ettik. Bir ara bir arkadaşımız Erzincan’ın  delileri bile bir başka güzeldi, deyi verdi. Bu herhalde her şeyi anlatmaya yetecektir.

Nedenini izah da güçlük çektiğim bir başka konu ise cemaat ve tarikat faaliyetlerinin Erzincan da yoğunlaşması. İstisnaları ayrı tutarak söylemeliyim ki, bu mensubiyetleri yorumlayamıyorum. Önderlerinin ise, yeterli oldukları kanaatinde değilim. Bu arayışa Erzincan da duyulan ihtiyacın nedenleri de ayrıca sorgulanmalı, araştırılmalıdır diye düşünmekteyim. Sosyal yapı, dinde, siyasette ve ekonomide  önderlerini kendi bünyesinden çıkarır. Onlarda tanıdıkları kendi topluluklarını, kendi değer ölçülerinde aydınlatır. Falan ilden, falan ilçeden gelmiş sözde önderlerin peşinden giden, mühendisleri, doktorları, eğitimcileri, tüccarları ve bürokratları anlaya bilmek ise oldukça güç. Bütün bunların birde ticaretle bütünleştirilmesine bilmem sizler hangi anlamları katabiliyorsunuzdur. Söyleye bilir mi siniz...? En  kıymetli emtianın ticaretinden başlayacaksınız ve birileri sizi abideleştirecekler. Bu Kuran-ı Kerim de yok. Bu  yüce dinimiz İslam da yok. İnancının tam ve yeterli bilgi düzeyinde olduğuna adım gibi inandığım Erzincanlı nasıl bilgiçlik taslayanlarla aynı kulvarda olabiliyor, nasıl sanal yaşatılıyor, nasıl uyuyor dilim varmıyor ama nasıl uyutuluyor...?

Bütün değerlerimizi tam yaşayamazken, aldığımız göçle de kendi kültürel değerlerimizden hızla uzaklaşmaktayız. Bana necilikle, yapmamız gerekenler karşısında toplumsal tepki vermekten de başka bir mesafedeyiz. Netice olarak Erzincan bu değildi. Buna sebep olanların birazcık düşünmeleri gerektiğine inanıyorum. Ve onları Allah’ a havale ederken, yaşayacağımız RAMAZAN ayının Kuran-ı Kerim’in  emrettiği  doğrultuda  yaşanmasını hepimiz için diliyorum.

Cem Cüneyd Canan

Cem Cüneyd Canan © 2006 - 2024 Her hakkı saklıdır. Başa Dön