18 Kasım 2005
Bal, tulum peyniri, elma, kuru fasulye ve Cimin Üzümü…… Karar vermemektense, bir karara varmak, daima başarı kabul edilir. Edilir de…!
AB sürecin de yaşanacakları bilenlerin, Türkiye’nin en iyi tahminlerle 2014 yılında, AB’ye tam üyeliğinin, gerçekleşmesini varsaymaktadırlar. Bense, bunun söylenen zaman içinde gerçekleştirileceğine inananlardan değilim. her şeye rağmen, bu iki bakış arasında yaşanacaklar hepimizi yakından ilgilendirmektedir. Bizi buradan, ERZİNCAN ve Erzincanlı ya götürecek fikirlerimiz mutlaka oluşmalıdır. Konusun da yeterli olanlar, neleri nasıl yapmamız gerekliliğini, siyasetten arındırılmış düzeyde hemşerilerimize tüm detaylarıyla anlatmalılardır. Erzincan İl Tarım Müdürlüğü tarafından, Erzincan’ a EKONOMİK katkı sağlayacak stratejik beş ürünün seçilmesinde ve böyle bir karar alınmasıda tereddütlerim var. Bunların nedenlerini sizlerle paylaşmaya çalışalım.
AB Müzakere Takvimine baktığımız da;
- 20 Ekim 2005 de, Bilim ve Araştırma
- 26 Ekim 2005 de, Eğitim ve Kültür
- 07 Kasım 2005 de, Kamu Alımları Tanıtıcı
- 14 Kasım 2005 de, Bilim ve Araştırma Ayrıntılı
- 16 Kasım 2005 de, Eğitim ve Kültür Ayrıntılı, taramaların başladığını,
- 21-22 Kasım 2005 de Yerleşme Hakkı ve Hizmetlerin Serbest Dolaşımı
- 25 Kasım 2005 de, Sermaye Serbest Dolaşımı
- 28 Kasım 2005 de, Kamu Alımları Ayrıntılı
- 1- 2 Aralık 2005 de, Rekabet Politikaları Ayrıntılı
- 5-16 Aralık 2005 de, TARIM TANITICI
- 19-20 Aralık 2005 de, Yerleşme Hakkı ve Hizmetlerin Serbest Dolaşımı Ayrıntılı
- 19 Aralık 2005 de, Bilim Araştırma ve Eğitim Kültür, başlıklarında tarama sonu raporunun üye ülkelere gönderilmesi
- 20 Aralık 2005 de, Sermayenin Serbest Dolaşımı Ayrıntılı, şeklinde tarama sürecinin devam edeceğini görmekteyiz.
Açık bir anlatımla, müzakereler ‘kolay’ olarak kabul edilen ve kısa sürede sonuçlandırılması beklenen konu başlıkları ile başlatılacak, konu başlıklarında müzakerelerin tamamlanmasının ardından KOMİSYON Taslak Katılım Antlaşmasını hazırlayacak, Antlaşmaya son şekil ise, hükümetler arası konferans da verilecektir.
Antlaşma, Avrupa Parlamentosu ve AB Konseyince onaylandıktan sonra, üye ülkeler ve ilgili aday ülke tarafından imzalanacaktır. ÜYELİK ise, Katılım Antlaşmasının tüm taraflarca onaylanmasından sonra hayata geçecektir.
Ne kadar kolaymış, değil mi….!
Birde, bu kolaylığı AB ile 35 temel başlık üzerinde müzakereleri gerçekleştirerek başaracakmışısız…..!
Ben bilenlerin yalancısıyım….!
Konunun kenarında gezinmeden, yukarıda belirttiğim süreçler içerisinde müzakere edilecek en zor başlıklardan birinin TARIM olduğu bütün çıplaklığı ile bilinmektedir. Açıkça bilinen bir başka şeyde, bağlayıcı kurallar manzumesinin zorunlu kılınmasıdır.
Türkiye’nin önce AB ile Ortak Tarım Politikası uygulaması gerekiyor. Tarım Bakanlığımızın organizasyon yapısı dahi değiştiriliyor. 2006 Yılından itibaren AB ile Ortak Tarım Politikasına uyum için, Tarım Strateji Belgesini de uygulamaya başlayacağız. Devlet tarafından yapılan destekleme alımlarının şekli dahi değiştirilecek ve istatistik verilerin zorlanmasıyla, bitkisel üretim rakamları, hayvan sayıları, arazi varlığı, gıda üretim miktarı ve işletmelerin üretim durumu kayda alınacak, et ve süt sektöründeki kayıt dışılıkta önlenecektir.
Tarıma dayalı sanayinin, destek ve tarım politikalarımızın AB’ye bağlanacak olması, üretim ve istihdamı korumada ki zorluklar, ülke ekonomisin de tarımın payının düşmesi, dönüşüm maliyetlerimiz, süre zorluğumuz, 10 yıl önce tarım sektörümüzün GSM da, % 17 olan payının 2004 de % 13 e gerilemiş olması, Dünya tarım ticaretinde ilk 15 lider ihracatçı arasına giremiyor oluşumuz ve Dünya Ticaret Örgütü’nün aldığı kararlardan, Tarım da Erzincan’ın belirlediği beş stratejik ürünü belirleyenlerin acaba ne kadar haberi var…?
Şayet, bütün bunlar bilindiği halde, bu karar alınmış ise BU KARARI alanları GÖNÜLDEN kutlamamız gerekiyor. Bütün bunlardan, gerçekten tüm detayları ile bilgili olarak bu karar alınmış ise; Müzakere sürecinde sosyal tarafların ve sivil toplum kuruluşlarımızın da uzman oldukları konularda katkılarının sağlanması gerekmektedir. Ayrıca gerek kamu, gerek sivil toplum kuruluşları ve gerekse özel sektörümüzün, yeterli bilgiyle donanmış Dünya ve Türkiye TARIM politikalarını bilen ekipler kurarak, içlerinde ziraat mühendisi, veteriner hekim, hukukçu, iktisatçı ve yabancı dil bilen çevirmenleri de bir araya getiren işbirliği gerçekleştirilmelidir. Yine bütün bunlar sadece benim söylediğim hususlar da değildir… Bu konu da yeterli ve yetkili olanların değişik zamanlardaki değerlendirmeleridir. Bakınız, Tarım ve Köyişleri Bakanlığının AB Müzakere Yürütme Kurulu Başkanı ve Müsteşar Yardımcısı Sayın Nebi Çelik, Türkiye’nin tarımla ilgili AB mevzuatının tamamını aynı anda uygulamasının mümkün olmadığını ve bu nedenle uygulamada AB’den süre istenebileceğini belirterek; ‘’Mevzuatı uygulamak yatırım gerektiriyor, alt yapı gerektiriyor. Bütün bunları bir anda yapmamız mümkün değil. Bunun için biz ‘ Şu mevzuatı uygulayabiliriz, ancak bize örneğin 3 yıl süre verin’ diyeceğiz. Her mevzuat için AB’den belli süreler alacağız. Ama o süre içerisinde de onu tam anlamıyla uygulamak zorundayız. Onlarda uygulamalarımızı takip edecekler.’’ Diyor... Diğer taraftan Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Sayın Gökhan Günaydın ise ‘’ Tarımda yapısal dönüşümün sağlanabilmesi için Türkiye’nin yılda 20 MİLYAR EUROya ihtiyacı olduğunu, böyle bir kaynağın ne AB, ne de devlet tarafından ayrılmasının söz konusu olmadığını, tarıma yılda bütçeden sadece 3,3 katrilyon TL. ayıra bildiğini, bu oranın AB düzeyinin altıda biri olduğunu, yaş meyve ve sebze, fındık, koyun eti ve bakliyat alt sektörlerinin rekabetçi olabileceğini, diğer alanlarda ise AB tarımsal ürünlerinin TÜRKİYE PAZARINI dolduracağını,’’ savunuyor. Yayınlarından yararlandığım, T.O.B.B. ve İTO yöneticileri de benzer düşünceler konusunda hep ikaz da bulunuyorlar….
Genel bir bakışla da, Ak Parti iktidarı döneminde, yani 2003’de ülke ekonomisi % 5,9 büyürken, tarım sektörü % 2,5 küçülmüştür. Bu düşüş 2004 de hızla devam ederek, 2005’in ilk yarısın da tarımda ki büyüme maalesef % 0 olmuştur. Bu durum böyle devam ederse, TARIMIMIZ 2. Dünya Savaşından bu yana ilk defa aralıksız 3 yıl gerilemiş olacaktır.
Bu satırları, ilgili ve bilgilileri; önümüzde ki zor süreçte acı çekmemek, bu gün alınan Ekonomik katkı sağlayacak stratejik 5 ürünün tespiti kararında yanlışlıklar varsa düzeltilmesi gerekir düşüncemle, uyarmak için yazıyorum. Benim kişilerle, kurumlarla hiçbir ilişkim bulunmamaktadır. Beni bu derslere çalıştıran sadece ERZİNCAN sevdasıdır. Kimseler gerektiği yerde üzerine düşeni yapmayınca da, ben yaptım olduya gitmemesi için yazma mecburiyetini duymaktayım. Bu her konuda da böyle biline….
Dermoson Fasulyenin üretiminde ki, miktar ve ilginin geçtiğimiz yıllara oranla düşüş göstermediğini, bu sene Cimin Üzümünden neden yeterli üretim elde edilemediğinin nedenlerini, üzüm bağlarını ne halde olduğunu acaba birileri nasıl izah edebilirler…?
Her şeyi ile, ERZİNCAN şartlarında ve AB süreci de, dikkate alınarak, yukarıda saydığım olumlu ve olumsuz yönler bilinerek, tedbirleri, kaynakları gelecek projeksiyonu yapılarak bir karar alınmış ise, payı olan herkesi gönülden kutluyorum.
Temennim, alınan EKONOMİK ve STRATEJİK KARARIN cahil cesaretiyle alınmamış olması ve bir yere geldikten sonra yarım bırakılmamasıdır.
Kaynak:
Ziraat Mühendisleri Odası
T.O.B.B. Yayınları
İTO Yayınları
Tarım ve Köyişleri Bakanı
Sayın Mehdi Eker’in Konuşmaları (17.11.2005 TRT)
Cem Cüneyd Canan